• "eşkiyalar ve devlet, osmanlı tarzı devlet merkezileşmesi" adlı kitabi ile sosyal bilimler tarih derneği'nin allan sharlin ödülünü alan tarihçidir.
    kitap eşkiyalık hareketlerinin bir gerileme gibi görülmemesini aksine merkezi otorite ile eşkiyaların karşı karşıya gelişinin devletin iktidarının pekişmesi ile sonuçlandığını söyler.
    kitaptaki şu bölüm "belgenin boğazını sıkmanın" bir başka deyişle sadeceye belgeye dayalı, merkezi otoritenin gözünden ampirik tarihçiliğin ne gibi sonuçlar doğurabileceği üzerine sayfalarca yazıdan daha etkilidir. ayrıca osmanlı tarihinde maduniyet(subaltern) çalışmaları için de nereden başlamamız gerektiğine dair iyi bir ipucudur.

    " 1063(1653) yılını şaban ayının ortalarında, ibrahim, köyü alibeyli'den yola çıktı, çal dağlarını ve manisa ovasını aştı, en az bir kaç günlük bir yolculuktan sonra, ölçüsüz yükseltilen vergilerden dolayı kadı'dan bir açıklama istemek amacıyla, manisa'daki mahkemeye geldi.ısrarla iddia ettiğine göre, bu kadar çok vergi toplanmasının sultan'nın emriyle olduğuna inanmıyordu; bu yüzden de vergilere dair kanıt nitelikli belgeler istiyordu. bu istemiyle, ibrahim yerel vergi toplayıcılarına güvensizliğini ve sultan'nın adaletine olan inancını gösteriyordu. sultan'nın yüksek otoritesini sorgulamayı istemeksizin ve 'adalet dairesi'nin' gereği gibi işlediğine güvenerek, yerel görevlileri suistimalle suçluyordu. kendisine yeni ve çeşitli vergiler isteyen son emirler gösterildi ve ibrahim, tarihi kayıtlardan kaybolarak, evine döndü"
  • kendisi uzunca bir sure turkiye'de bulunmus olup, halen columbia universitesi sosyoloji bolumunde calismalarina devam etmektedir.
  • farklılıklar imparatorluğu "karşılaştırmalı tarih perspektifinden osmanlılar" isimli son kitabı, versus kitap tarafından yayına sunulmuş tarihçi /yazar.
  • empire of difference adlı kitabı osmanlı imparatorluğuna dair merakı olan kişiler için son derece aydınlatıcı bilgiler içermekte. kitabında osmanlının nasıl bu kadar büyüyüp geliştiğini sonrasında nasıl çöküp yok olduğunu hem bir sosyolog hem de bir tarihçi gözüyle değerlendiren kişi.
  • bandits and bureaucrats kitabında ailesine teşekkür ederken "without my family, i am sure that the ottoman empire would have conquered me as well" diyen sosyolog-tarihçi.*
  • osmanlı üzerine düşünmeyi dedesi ve babasından devr alıp ilerilere taşıyan alim. farklılıklar imparatorluğu'nda eşkiyalar ve devlet'i yazarken imparatorluğu anlamak için önemli bir anahtarın, haydutluğun yaygın olduğu bir alt üst oluş anında yattığını fark ettiğinden bahseder.
    "imparatorluk "müzakere edilmiş bir müesseseydi". ne kadar güçlü olursa olsun bir imparatorluğun siyasi bütünleşme ve kalıcılığı sağlamanın yanı sıra bir itaat, takdir ve askeri işbirliği bleşimini korumak için çevre bölgelerle birlikte çalışması gerekiyordu."
  • farklılıklar imparatorluğunu geçenlerde okudum. sermaye birikiminin hangi ellerde nasıl toplandığı ve yönetildiğine değinmeden sosyal bilimci olabiliyorsun işte. birde köylü isyanları, bedreddinler, mevleviler ve bektaşiler nasıl bir toplum istemişler bunu direk söylememiş. lafı dolandırmış durmuş.
  • farklılıklar imparatorluğukitabında tarihte osmanlı ile beraber roma, bizans, avusturya ve rusya ile beraber 5 büyük imparatorluk olduğunu belirtip osmanlı tarihini de bu imparatorluklar karşılaştırarak anlatır. kazanılan savaşlar, taht kavgaları, kahramanlıklar, başarısızlıklar vs. gibi konulara ya hiç değinmeyip ya da çok kısa bahsederken devletin neden bir dönem çok güçlü olup sonrasından neden çok geri kaldığını iktisadi ve sosyolojik açıdan açıklamıştır. günümüz türkiye'sini iktisadi ve sosyolojik olarak analiz etmek için çok önemli bir kaynaktır
  • her ne kadar gerek bandits and bureaucrats gerekse de empire of difference kitapları ile osmanlı müverrihlerinin - ne yazık ki - hâlâ cebelleşmekte olduğu gerileme paradigması için rahat ve makûl görünür bir çıkış imkânı sağlasa da hem hareket ettiği düzlemler açısından hem de tarih meselesine bakış açısıyla sorunlu olan, birçok türkiyeliden daha düzgün türkçe de konuşabilen dev sosyolog.

    hareket ettiği düzlem bâbında, erken modern dönemde karşı karşıya koyduğu eşkıya ve bürokrat ikilikleri arasında, her türlü sosyal hareketin - isyan da dahil - bir tür müzâkere alanı olduğunu dile getirmekte haklı olsa da bunları 'sabit' mefhumlar olarak addetmesi sıkıntılı. tolga esmer'in de haklı belirttiği şekilde, bu iki tarafı 'şeyleştirmek'* ve sabitlemek erken modernin doğasına aykırı bir husus. öte yanda da, â'yân üzerine muhafazakâr tarihçiliğin yaptığı gibi bir 'kurum' olarak ele almaktan başka bir şey değil.

    öte yandan ise osmanlıların "farklılık imparatorluğu" ve bu sayede yüzyılları aşan bir ömre sahip olduğunu vurgulaması da biraz sıkıntılı. zira, imparatorluk denen şey, varsayılan tanımı itibariyle, geniş coğrafyalardaki farklı halkları/dinleri/bölgeleri buralara yönelik özel siyasa ile yönetmek olduğundan bu bâbda kitaptaki tanımdan başka bir şey söylemiyor. osmanlılar'ın 'farklılık imparatorluğu' olduğunu söylerken, bu yapıyı britanya veya fransız ve yahut habsburg ve rusya imparatorluklarıyla karşılaştırması - bu bakış açısı sonrasında - doğal bir beklentiyken, osmanlı siyasî yapısına - erken modern dönemde - patrimonyal demesiyle, ince de olsa albert hourani'nin yıllar önce söylediğinden pek de uzağa gitmeyen bir yanı asıl tehlikeyi arz eden mesele. imparatorlukların - en azından erken modern dönemdekilerin - hepsinin patrimonyal olduğu aşikârken, avrupa'da monarşilerin güç kazanırken, osmanlıların çevresini kuşatmış yerel güçlerden ötürü bu güçsüzlüğünü, eninde sonunda, patrimonyalizme bağlaması ile niyazi berkes'in çiğ modernleşme anlatısından pek farklı yere varmayan yine de osmanlılar'ın uzun ömrünü açıklamada en akla yatan ve rağbet gören fikirlerin mimarı bilimkadını.
  • eşkıyalar ve devlet- osmanlı tarzı devlet merkezileşmesi adlı kitabını okumaktayım. şükür ki daha öncesinde inalcık, koçu... vs okumuşum. yoksa osmanlı tarihine bu eserle başlasaydım, oldukça yanlış algılara saplanırdım.
    post modern olmak yani farklı bir şey söylemek için çok zorlama olmuş. 1590-1648 arasını merkezileşme stratejisi olarak görmek muazzam gerçekten. nasıl bir merkezileşmedir ki bu anadolu bu isyan dönemi sonrasında da abad olmamıştır. eşkıya devlet merkezileşmesinden ziyade sonraki dönemde gücü tahttan bağımsız bir şekilde artacak ayan grubunun gücüne zemin hazırlamıştır.
    diğer yandan yazarın taht ile devleti sürekli karıştırdığını düşünüyorum. evet osmanlı taht soyu cumhuriyete kadar kendini korumuştur. lakin devlet mekanizmasını feda ederek yapmıştır bunu. bu mekanizmadaki ilk bozulmada şahsın sözde merkezileşme olarak gördüğü dönemdir.
    neymiş efendim sınıfsal isyan olmaması osmanlı stratejisinin başarısıymış. her kılıcını eline alan sadrazam değiştirirken nasıl oluyor da bir strateji uygulanabiliyor. gerileme denilmemeliymiş. öyle denilirse imparatorluğun ömrü nasıl 1923 olurmuş. ingilizler 100 yıl tahtı ayakta tutarsa olur. özetle merkezileşme olarak bahsettiği şey şu, mekanizmanın, çeşitli güç odaklarının hevesinin terbiye edilmesi için feda edilmesi.
hesabın var mı? giriş yap