• gérard depardieu'nun en iyi performanslarından birini gösterdiği film. seyircinin özdeşleşebileceği, gidişatını umursayabileceği de tek karakterdir ayrıca. film klasik bir iyi(gérard depardieu)- kötü(yves montand, daniel auteuil) çekişmesini anlatır fakat iyi kötüyü kendi tarafında sanmaktadır. çekişmenin temelinde su vardır, çiftçiler için altından bile değerli olan su. la papet ve ugolin, jean de florette'e miras kalan arazideki doğal su kaynağını, jean buraya taşınmadan önce tıkarlar. amaç florette'in susuzluktan pes edip araziyi devretmesini sağlamak, daha sonra da ucuza kapatmaktır. ama jean çetin ceviz çıkar, bir türlü yılmak bilmez. sonunda varılan nokta kimsenin istemeyeği kadar dramatik olur ama hikaye aslen burada sonlanmaz. hikayenin bütününe hakim olmak, karakterlerin gelişimine tanık olmak ve ilahi adaletin nasıl yerini bulduğunu öğrenmek için aynı yıl çekilen ve bu filmin devamı olan manon des sources izlenmelidir.
  • henüz ilk dakikalarında seyirciyi şaşırtmaya başlayan film. şahsen ben "ne oldu şimdi; yanlış mı anladım; böyle olmadı mı yoksa" diye afallamıştım bir süreliğine. sonra alıştım!*

    --- spoiler ---
    her ne kadar "derin" bir filmden böyle bir enstantaneyi aktarmanın garip kaçma ihtimali bulunsa da:

    filmde, jean de florette cesar soubeyran* ile sohbet ederken meâlen;
    "burada otantik meyve-sebzeler yetiştireceğim" der.
    bir kaç gün sonra cesar soubeyran yeğeniyle konuşurken yaklaşık olarak şöyle sözler sarfeder:
    "... onunla konuşurken; 'oo otantik ağaçların ne de güzel büyümüş böyle' diyeceksin..."
    --- spoiler ---
  • florette çiçek gibi, çiçekle ilgili demektir. cidden de bu filmde depardieu çiçek gibi adamdır. bu nedenle baya bir anlamlıdır.
    fakat o değil de, daniel auteuil alkışlanası bir performans çizmektedir. diğer filmlerinden kalan bütün romantik, karizmatik, süper insan tiplemesini, performansıyla bir çırpıda yerle bir etmeyi başarır. filmde her göründüğünde şark kurnazlığını mimkleriyle şunuyuyla bunuyla gözünüze gözünüze sokar.
  • marcel pagnol'un l'eau des collines isimli romanindan uyarlanan, yonetmenligini claude berri'nin ustlendigi, kliselerden uzak basarili yapim.

    --- spoiler ---

    gerard dipardieu'nun firtina geldiginde yagmur diye disari kostugu ve fakat yagmurun kendisini pas gecmesiyle husrana ugradigi sahnede hem yonetmen hem gerard amca yardirmis arkadas. hafizalardan silinmeyecek mukemmel bir sahne, ozellikle kameranin tepeden cektigi ve gerard amcanin "orda kimse yok mu" diye bagirip tukenmisligi oynadigi anlar sinematografi ve oyunculuk dersi verir nitelikte. bitmisligin bu kadar gercekci canlandirildigina cok az filmde rastladim.

    --- spoiler ---
  • taşra hayatını en iyi anlatan filmdir.
    "bir köylü kambur olabilir ama bir kambur köylü olamaz" repliğiyle de hafızalara kazınır.
    özellikle semih kaplanoğlunun natüralist ötesi soft köyleri anlattığı filmlerle kıyaslandığında gerçekliğiyle onlara toz yutturur.
    mutlaka izlenmeli.
  • 1988'in bafta ödüllü filmidir.
  • gérard depardieu'nun mükemmel oyunculuğu ile susuz yaz kıvamında bir yapım olmuş,film için bile olsa gerçekten tarlada çalışılmış,ciddi emek yoğun harcanmış güzel doğa sahneleri ile bezenmiş...devam filminin de olması - manon'un pınarları - ayrıca ilgimi çekti,zaman bulup izleyeceğim...temposu yerinde,dramı,hüznü,azmi çok iyi yansıtmış...
  • çok güzel bir fransız taşra filmidir. devam filmi manon des sources ise yürekleri dağlayan ve insana hayatı sorgulatan bir finale sahiptir.
  • yıllar yıllar evvel izlemiştim. kasaba kurnazı amca yeğenin iyi niyetli girişimci son parasını tarlaya yatıran bir şehirliyi tarlasına ucuza konmak için nasıl yıldırdıklarının hikayesi. fransız yapımı da olsa hükaye çok tanıdık değil mi? kadro ise tam devler kadrosu (bkz: gerard depardieu)(bkz: daniel auteuil)(bkz: yves montand)
hesabın var mı? giriş yap