• birden fazla hadise arasindaki bahsi gecen gucun dengeli olmasi durumu. bir tarafin gucunun diger tarafin gucuyle basabas olmasi, aralarin buyuk fark olmamasi hali.
  • (bkz: terazi)
  • pelopones savaslari ve soguk savas, herhalde dunya uzerinde guc dengelerinin ne denli onemli oldugunu bize kanitlayacak iki buyuk olaydir. oyle ki, birinci dunya savasi ve ikinci dunya savasi da tamamiylen devletler arasindaki guc dengesinin bozulmasi neticesinde ortaya cikmistir.

    bunlari hemen waltz'in uc imgesi'ni ele alarak isleyebiliriz:

    i) birinci imge: insan dogasi.
    insanlar, dogalari geregi bir sekilde basariya hasrettirler ve basari icin calisirlar. tarihi dokumanlarda ve bircok farkli yerde de gorebilecegimiz gibi devletler, her zaman kisilerin basarilarini overler, boylece belli bir popularite yakalarlar.

    peloponez savaslarinda da gorecegimiz gibi guc dengeleri, yogun olarak insanlarin kisisel istekleri dogrultusunda sekillenmistir. ayni durum yirminci yuzyil'da da gecerlidir. ancak soguk savas sirasinda abd ile sscb arasinda bir savas cikmamasinin sebepleri arasinda da yine liderlerin konumlari gosterilebilir. genel olarak ise her iki halkin insanlari da birbirlerinden belli sureler boyunca olesiye nefret etmislerdir. bu da savasi cok olasi kilmistir.

    ii) ikinci imge: devlet yapisi.
    peloponezyen savalarinda da gordugumuz gibi sparta totaliter bir rejim ile yonetilirken, atina demokrasi ile yonetilmekteydi. ayni durum, abd ve sscb icin de gecerlidir; abd, liberal bir demokrasi iken (en azindan oyle gosterilmektedirler, tabii ki "liberal" deyimi burada tartisilir), sscb ise totaliter bir komunist rejim ile yonetilmekteydi. ayni atina gibi, abd'nin ittifaki da "nasil yonetilirse yonetilsin, butun ulkeler ile" idi. diger yandan sscb, tipki sparta gibi paranoyak davrandigindan sadece komunist ulkeler ile isbirligi yapmistir.

    ayriyeten amerika, soguk savas sirasinda surekli ekonomisine ve ticarete onem verirken (nafta gibi ornekler mevcuttur), sscb bu konuda daha dar goruslu davranmistir. belki bir savas sonrasinda "kazanan" taraf sscb olacakti, ancak dagilmalarinda da en onemli sebep bu dar gorusluluk olarak belirlenebilir.

    iii) ucuncu imge: sistemin yapisi.
    kesinlikle ortada bir guc dengesinin varligi soz konusudur. cift kutuplu bir sistem yaratilmistir uluslararasi arenada (hem soguk savas'da, hem de pelopones savaslari sirasinda). uluslararasi guc olarak da tanimlayabilecegimiz, butun devletlerin ustunde olan bir gucun olmayisi, yani devletlerin ustunde anarsinin olmasi da guc dengelerinin bozulmasini hizlandirmistir. bu nedenle guc, guclenen kutup uzerinde yogunlasmaya baslamistir ve bu nedenle bir yaris baslamistir.

    ote yandan, "deniz kuvveti" ve "kara kuvveti" arasindaki catismayi da burada gorebilmekteyiz. atina ve abd, deniz kuvvetleri iken, sscb ve sparta da her zaman kara kuvvetleri olarak guclu olmuslardir. oyle ki, kara ve deniz kuvvetleri olan devletler, genellikle birbirlerinin uluslararasi goruslerini anlamamalari ile unludurler. bu ornegi, ingiltere ve fransa arasinda, cin ile japonya arasinda, avusturya/almanya ve ingiltere arasinda, hatta osmanli ve venedik arasinda dahi gorebiliriz.

    amerika ve sscb'nin savasmamasinin sebepleri arasinda en buyuk etmen olarak nukleer silahlar gosterilebilir. bu silahlarin sonuclari, o kadar agir olacaktir ki, savasin belli bir kazanani olmayacaktir. diger yandan, ittifaklarina "onemsiz" olarak gozuken ulkelerin girmeleri de kendilerini pek etkilemeyecekti (yemen'deki komunist hareketleri hatirlayalim). bunun yerine guc dengesini saglayan ana unsur, teknolojik gelismeler olmustur. savas gitmek ise, her iki taraf icin de intihardan baska birsey degildir.

    yine de, nukleer savas realistler tarafindan (maalesef) kacinilmaz olarak gorulmektedir.

    guc dengesi'nin saglanmasi ise, en azindan olasi savaslari geciktirecektir.
  • devletler, kendilerini otomatikman bir guc dengesi icine soktuklari gorusu yayginken, bazi kimseler ise, yine bu waltz'in uc imgesi isiginda yaptiklari analizler ile bazi devletlerin guc dengesine otomatikman girmediklerini soylemektedirler. hatta bazilari, bu ulkelerin guc dengesinin icine (oyle ya da boyle) cekilme sebeplerini cok onemli bulurken, bazilari da bunu pek bir onemsiz bulurlar.

    guc dengesi, genel olarak birtakim devletlerin bir araya gelip, yazili veya sozlu anlasmalar ile bir diger devlet grubunun guclenmesini onlemek maksadiyla atilan adimlardan meydana gelir. oyle ki bazi devletler genislemeyi isteyeceklerken, bazi devletler de buna mani olmak isteyeceklerdir. bir realistin gozunde, anarsinin oldugu uluslararasi guc arenasinda, devletlerin kendilerini bir guc dengesi icinde bulmalari kacinilmaz gozukmektedir.

    ancak yine de guc dengeleri, tek baslarina bir ulkenin uluslararasi politikasini tam anlamiylan yansitmamaktadir. daha cok "duruma gore" terazinin belli bir yerinde durmak onemlidir.

    gunumuzde ise bu duruma cok farkli acilardan bakilmaktadir.

    neo realistler, devletlerin aslinda her zaman guc pesinde olduklarini kabul etmemektedir. onlara gore devletler, yalnizca kendi kulvarlarinda var olmak adina bu tur genisleme politikalari uygularlar. bazi durumlarda cok fazla genisleme politikasi uygulamanin, gunun birinde kendilerine olumsuz bir sekilde geri donecegini de savunmuslardir. bunlara ornek olarak napoleon donemi fransa'si ve hitler donemi almanya'si verilebilir.

    ayni zamanda guc dengeleri, belli sekillerde devletlerin asil maksatlarini da gizlediginden dolayi tehlikeli hale gelebilirler. kanada, abd'den herhangi bir tehdit hissetmediginden dolayi durumu onemsemezken, israil'in bir guc dengesi kurmak adina nukleer silahlara sahip olmasi, israil'in birtakim gercek ama guc dengesi yuzunden gorulmeyen maksadina da katkida bulunmus olabilir.

    guc dengeleri icerisinde her zaman "en guclu ol ki kimse sana saldiramasin" fikri hakim olmustur. ne kadar gucluyseniz, o kadar az devlet size saldirmaya cesaret edebilir; basit bir dogru orantidir bu, duz mantik ile de varabiliriz. ama, uluslararasi guc basliginda da anlattigim gibi, bazen diger devletler, bu tur guclenmeleri ve silahlanmalari kendilerine olan bir tehdit olarak algilayabilirler ve saldirabilirler. hatta "dusmanlarimi yok edeyim ki ben guvende olayim" mantigi ile de ayni girisimlerde bulunulabilir. bu da savas baslatici bir olaydir.

    (bkz: alman sorunu)
  • güç dengesi teorisinde temel aktör devlettir. uluslararası sistem ise anarşik yapıdadır. devletlerin amacına baktığımız zaman, gücünü arttırmaya çalışmaktır. güç dengesi sisteminde eğer güçler denge de ise savaş çıkma olasılığı düşüktür. ittifaklar esnektir.
  • "abd kongresi'nden kanun geçirmek neden çok zor?"
    http://t24.com.tr/…nun-gecirmek-neden-cok-zor,18632
  • tanım: güç dengesi teorisine göre güç dengeli dağılmışsa savaş olma ihtimali azalır ve savaş olmaz.
    bu teoride temel aktör, devlettir (niteliği rasyonel ve yekpare)
    bu temel aktörün amacı gücünü maksimize etmektir.
    bu teoride uluslararası sistemin yapısı anarşiktir ve ittifaklar esnek yapıdadır.
  • tanım: güç dengesi teorisine göre güç dengeli dağılmış ise savaş olma ihtimali azalır ve savaş olmaz.

    bu teoride temel aktör, devlettir (niteliği rasyonel ve yekpare) bu temel aktörün amacı gücünü maksimize etmektir.

    bu teoride uluslararası sistemin yapısı anarşiktir ve ittifaklar esnek yapıdadır.
hesabın var mı? giriş yap