• filmekimi'nde izleme şansı bulduğumuz, bulamayanlar için gösterime girmesini umduğumuz harika bir film, özellikle senaryosu, çarpıcı, suratımıza çat diye bir ayna tutan finali ile bittikten sonra da insanı bir süre daha koltukta oturtuyor. cannes'da aldığı en iyi senaryo ödülü helali hoş olsun diyoruz.
  • 150 dakikanın sonunda baş ağrısıyla birlikte çıktığım film. rahibelerin siyah kıyafetleri ve aline'nin sinir krizlerine bir süreden sonra dayanmak imkansız.
  • bitmesi gereken yerde bitseydi gayet güzel bir filmdi. klişelere bulaşmadı. ben her an rahiple herhangi bir rahibe arasında, iki rahibe arasında bir şeyler patlak verecek diye bekledim başlarda. filmin derdi bu değildi. şefkatle öldürülebileceğimizi söyledi film. din saçmadır demedi din iyidir demedi. artık filmler epik olmasın zaten. hiçbir sanat eseri epik olmasın.
  • gittiğime pişman olduğum film. temposu çok düşük, konu akışı sürüklemiyor. izlerken salondaki herkes offlayıp püfledi. üstüne bir de 2.5 saatlik olunca çekilmez oldu resmen.

    filmekimi öneri listesinde 3. en iyi film olduğu için gitmiştim ama şimdi niye 3.lük verdiniz, ne kötülük yaptık biz size diye düşünüyorum...
  • romanya'nın 85. akademi ödülleri'nde en iyi yabancı film aday adayıdır. akademinin tercihlerine ve avrupa'dan çıkan sağlam filmlere bakarsak son beşe kalmasını beklemiyorum.
  • filmekimi 2012 kapsamında izlemek için seçtiğim ve izledikten sonra bir hata yaptığımı düşündüğüm film. beyoğlu sinemasındaki gösterimine katıldım. filmekimi gösterimlerinde film arası verilmiyor. ben kendimi dışarı attığımda iki buçuk saat geçmişti. konusunu okuduğumda dokunaklı, eleştirel veya sıradışı olduğunu düşünmüştüm. yanılmışım. filmi izlemeden çıkan onlarca kişiye tanık oldum. fazlasıyla uzun ve din üzerine eleştiri bile getirmeyen film. herşeyi izleyiciye bıraktığını düşünüyorum. o kadar ki neredeyse propaganda bile yaptığını söyleyebilirim. din eğitimi verilen bir manastırdan arkadaşını uzaklaştırmaya çalışan bir genç kızı anlatan filmde biraz olsun dramatik sahne arıyor insan. herşey tamamen düz ve gündelik yaşamda gibi.
  • amına koyayım, anlattığı konu çok eğlenceli bir şey sanki; film sıkıcı diye eleştiriliyor. ulan müthiş kasvet beni ne kadar içine kattı biliyor musun birader? çarmıha gerildim, götümden kan aldılar. her sahnesinde, her cümle sonunda tüm inançlara olan nefretimi kustum, küfrettim.

    bir de atlas'ta izledim bunu teyzeler gibi 'cık cık cık' yapan 2 tane ergen tipli fakülteli çift vardı. her boka sesli yorum yaptılar. 'ulu manitou, kızın dudaklarına yapışması için gerekli cesareti bu ergen piçe ver' diye dua ettim. klima üstüme üfürdü 2,5 saat boyunca ayaklarım tutuldu.

    böyle uzun film mi olur amına koyayım? dinler pis, dinler kaka, iyi-kötü göreceli demek için 2,5 saat uğraşmana gerek yok.
  • şimdi sen geçiyorsun bir tepenin karşısına ya, sadece bir tepe görüyorsun, belki varsa üzerindeki ağaçları, belki sadece çıplaklığını ve çoraklığını, belki taşını, belki rüzgarın oradan oraya savurduğu toprağını... ama sadece baktığın bu tepenin baktığın o tarafını görüyorsun. peki ya arkası? tepelerin ardında neler var? aynı ağaçlar mı, taşlar mı, çıplaklık mı, toz toprak mı? senin gördüklerinin, hissettiklerinin, beklediklerinin, istediklerinin, hayal ettiklerinin, sığınmak istediklerinin... aynısı mı bekliyor seni diğer tarafta da? yoksa bambaşka, apayrı, bir dünya mı?

    tüm dünyada, her daim hem hassas hem de hassas olduğu kadar “katı” kalmaya devam edecek bir konuyla, yani din’le, ilgili duruşunu ve anlattıklarını kararında buldum bu filmin. görünenlerin, bilinenlerin, yazılanların, çizilenlerin gerisinde olabilecekleri ve olamayacakları göz boyamadan anlatma çabasını beğendim. belki bu kadar uzun anlatmasaydı, bu kadar tekrara düşmeseydi, dedim sadece. ama bu çabayı da haklı buldum içten içe; hakkını daha iyi verebilmek için belki, belki eksiksiz olsun demekten. belki diğer tarafa da geçmişken, tepelerin ardında olan biteni iyice anlatmak istemesi bize, bizim için. geçemeyip, yalnızca bu taraftan bakmaya devam edenler için...

    romen yönetmen cristian mungiu'nun bu son filminin aynı zamanda romanya'nın oscar adayı olduğunu ve 2012 cannes film festivalinden en iyi senaryo, en iyi kadın oyuncu (iki başrol oyuncusu da ödüle layık görülmüş) ödülleriyle ayrıldığını da not düşelim.
  • tek kopya olarak bugün vizyona girmiştir. sadece beyoğlu sinemasında oynamaktadır.

    http://www.boxofficeturkiye.com/…ir=�stanbul avrupa
  • 4 months, 3 weeks and 2 days ayarındadır, o kadar dövmez ama o kadar güzel bir filmdir. bu seferki fark, hikaye gerçek bir olaydır. şeytan çıkarayım derken can çıkarmak nedir, bu filmde bunu izleyebilirsiniz. ama cristian mungiu "ve olaylar gelişir" tarzında anlatmaz hikaye. karakterlerin ruh hallerini ve geçmişlerini lönk diye koymaz ortaya, ipuçları verir, birleştirmek sana kalır, şüphelenmeni ister, sen anla ama bakalım filmdeki diğer karakterler anlayacak mı diye düşün ister, beklediğin finalden daha çok nasıl gideceğinin planlarını yaparak cannes'dan eli dolu dönmeyi bilmiştir. başroldeki iki hatun da aldıkları ödülü hakketmişlerdir.

    ayrıca film cıvık bir eleştiri filmi değildir. saf tutmaz, ayna tutar, eksiği fazlası yoktur. bu yüzden basitliğiyle içini burkar burkar, düğümünü atar ve haftalarca orada patlamasını beklersin. 4 months'ta da böyle olmuştu bunda da durum farklı değil.

    yine her sahneyi tek cut ile çekmiş cristian mungiu ki hastasıyız.

    bir de bir zamanlar anadolu'da ile pek çok noktası benzeşmektedir. bir de bu gözle izleyin, farkedeceksiniz.

    en sonda ne oldu diye merak edenlere ise rahip 8, anne rahibe 6, diğer rahibeler 5er yıl ceza aldılar ama erken tahliye oldular gerçek olayda.
hesabın var mı? giriş yap