• içine boşlarımızı koyduğumuz boşluk.
  • sanki biraz anlatmaya başlarsam asla bitmeyecek ve günler geçecek gibi geliyor. her kelimede kırılacak kadar ince ve içimi gösteren anlatımlar var. her ne desem, parmaklarımın ucundan bilgisayar ekranına yasıyacak, ordan etrafa dağılacak gibi... normalde gövdemdeki ruhumu hissediyorum fakat uzun süredir hissetmiyorum. bu kayıp bana acı vermiyor ama yine de eksik olduğunu hissedebiliyorum. öyle bir taşkınlık ki yolun ortasında bağırsam yeridir. aslında nerde bağırsam zaten yeridir. acıyı her yerimde hissediyorum. komik olan mutsuz değilim veya mutluluk tanımım benden öte değişti, onu da bilmiyorum. hissetmeye karşı olan ben, her boku hissediyorum. bağıra bağıra ne varsa haykırmak istiyorum fakat içime bakınca orda bişeyin olmadığını görebiliyorum.

    lütfen sokak ortasına geçelim ve sesimizin çıktığınca istediğimiz şeyi haykıralım.

    ben haykıramıyorum. her şeyi söyleyen ben, şimdi hiçbir şeyi ifade edemiyorum gibi. koskoca bedenim, bedenimden büyük kalbim, kalbimden büyük gözlerim var. yine her hiçbir şey için yetmiyor şu an. anlatsam sürekli boş konuşmak üzerine ne varsa, sanki arada ciddi gibi; aslında ruhumdan tek tek eksiliyor ve ölüyorum da kimseye belli etmiyorum gibi, bir çukur, sonsuz ileri giden; aşağı düşülen, yukarıdan ışık olan, sonra bulunacağı bilinen, şu an asla ulaşılamayan...

    https://www.youtube.com/watch?v=bszewmk8kno

    böyle bişey.
    kafam iyi gibi; şarkı söylemeye devam ediyorum. orkestra susuyor, tek başıma söylüyorum. elimde bir ritm var. orası çok kalabalık. orda tekim. orkestra önde. ben başka yerde. ben orda. söylüyorum. yokum.

    hiçbir yerde değililim.

    avaz avaz bağırıyorum.
  • ego/egoizm bilgi artışına paralel mi azalıyor yoksa uzun süre bilgi artışına da direnebiliyor mu? kolaycı yanıt bilgiyle değil bilgelikle, kendini bilmekle azaldığı tabii. apayrı bir fonksiyonu yoksa ego bilgi artışına göre daha az düşüyor sayılabilir, bir eşik olabilir, bir de kişisel (içe, bilgeliğe) bilgi sızma katsayısı.. o zaman;

    ego üssü 2 (egokare) = k x 1/bilgi, olur.
    formül ve olgular örtük olarak şunu ima ediyor: ego patlamaya eğiniktir. patlama sıfıra-sonsuza-hiçliğe götürecek bir süreç olup, temel termodinamik kanunlarına uyumludur. (düzensizlik her zaman artma eğilimindedir.)

    jean-paul sartre'a göre hiçlik tümel bir doluluk olan varlık'a musallat olan ve hiç mesafesinde onu sıvayan bir şeymiş. hiçlik de bir varlık mıydı o tarafta, bilemeyeceğim. unuttum, kavrayamadım.

    silme veya silme dolu doluluğunun fazlalık veya kabarık olan bölümü silinmiş, düzlenmiş anlamına gelmiş oluyor.

    sayfa kenar boşluklarını, üç tarafından sıfırlasak nasıl olurdu, o kitabı nasıl okurduk? öngörüm, olağan kenar boşlukları sayfa içeriğini bir bölgeye, çerçeveli alana çeviriyor. o çerçeve olmadan, satırlar kitabın tüm sayfalarında mükemmelen korunsa dahi kimi yerde sayfa dışına taşmış, bazı harfler kaybedilmiş olabilirdi; aşırı doluluk okuyanı horror vacui gibi rahat bırakmazdı.

    "gizem anlaşılamaz; ama bu, doluluğun anlaşılmazlığıdır; oysa tahmin sığdır; anlamsız bir boşluktur, o kadar." herman melville - pierre ya da belirsizlikler

    (ilk giri tarihi: 24.3.2016)

    (bkz: kakılı), depili, dopdolu
    (bkz: galaman gark)
hesabın var mı? giriş yap