• kimmerya bosporos adıyla da bilinen, klasik antik dönemin başlarında kurulmuş, helenistik dönem boyunca altın çağını yaşamış ve roma imparatorluğu'nun vasal krallığı olarak da hayatını sürdürdüğü dönemi sayarsak tamı tamına sekiz asır kırım ve taman yarımadalarını birbirine bağlayan kerç boğazı ve çevresinde hüküm sürmüş krallık.

    aslında öncelikle, macerasına m.ö. altıncı asrın sonlarında bir miletos kolonisi, daha doğrusu apoikia'sı olarak başlamış olan ve kırım'ın neredeyse en doğusunda ve kerç boğazı'na hakim bir konumda kurulan pantikapaion kentiyle başlayan bir kültürden söz etmek gerekiyor. krallığın tarihsel özetini, bölgeye yerleşen iyonyalılar'ın zaman içerisinde civarda kurulan diğer yunan kolonilerine egemen olması ve daha sonra da bölgeye çok daha önceden yerleşmiş olan iskitler, sarmatlar, alanlar ve bir dizi diğer bozkır uygarlığıyla kâh ticaret kâh savaş kâh diplomasi yoluyla temasa geçerek etki alanını hepten genişletmesi şeklinde aktarmak doğru olacaktır.

    biraz daha ayrıntıya girmek gerekirse; m.ö. 480 senesinde günümüzde kerç boğazı'nın batı yakasındaki pantikapaion kasabasında bölgeye yerleşmiş olan yunan kolonicilerle birlikte bir krallık kuran arkenaks, kenti ticaret açısından da avantajlı konumu dolayısıyla yunan dünyasının ticaret anlamında üstün gücü olan atina ile yakın ilişkiler içerisine tutmaya çalışmıştır. arkenaks'ın m.ö. 470 civarında öldüğü tahmin edilmektedir. yerini de kuvvetle muhtemel oğlu almıştır. arkenaks'ın hali hazırda 'kimmerya ligi' olarak da bilinen ve bölgede yer alan nymphaeum, phanagoria ve thedosia gibi yunan koloni kentlerinden oluşan demokratik birliği parçalamak suretiyle kendi tiranlığını ilan etmiş olması da tarihçiler tarafından dile getirilen bir ihtimal olsa da bu kesin olarak doğrulanabilme olasılığı bulunan bir iddia değildir.

    arkenaks ve sonrasında gelen hanedan gücü her nasıl ele geçirmiş olursa olsun, bu gücü lokal popülasyona karşı koruma hususunda pek de başarılı olamamışlardır. m.ö. 438 senesinde helenleşmiş bir trakyalı asker olarak tarihçilerin kayıtlarında kendisine yer bulan spartokos, arkenaks hanedanına isyan ederek kendilerini devirmiş ve pantikapaion kentinin yönetimini ele geçirmiştir. birinci spartokos adıyla kendisini basileus* ilan eden yeni kral, böylece resmi olarak da spartokos hanedanını oluşturmuştur.

    i. spartokos ile başlayan ve onun oğlu kral satiros ve torunu lefkon ile devam eden yaklaşık 80 senelik dönemde, bosporos krallığı'nın toprakları neredeyse her yöne doğru genişlemiştir. söz konusu dönemde, bölgedeki neredeyse bütün önemli yunan koloni kentlerinin yanı sıra o dönemlerde maeotis gölü olarak bilinen azak denizi kıyıları civarındaki yarı göçebe topluluklar da krallığın sınırlarına eklenmiştir. krallık, m.ö. 5'inci yüzyılın başlarında kerç boğazı'nın sırtlarındaki pantikapaion merkezli bir şehir devletiyken, m.ö. 4'üncü yüzyılın ortalarına gelindiğinde azak denizi'nin doğusu ve kırım sahilinin güneyini tamamen ele geçirmek suretiyle bölgesel bir güç haline gelmiştir. bu dönemlerde yapılan fetihlerle beraber yunan ve helenleşmiş trakyalı halklara iskitler başta olmak üzere pek çok saka kökenli yarı göçebe topluluklar da eklenmiş olup çoğu tarihçi tarafından bu dönemden sonra bosporos krallığı, bir greko-saka ya da helen-iskit uygarlığı olarak anılmaya başlanmıştır.

    m.ö. dördüncü yüzyılın ikinci yarısında küçük asya ve orta doğu'da önce büyük iskender'in fetihleri ve ardından da diadok savaşlarıyla kan gövdeyi götürürken, bilhassa yunan ana karasına yapmakta olduğu balık ve buğday ihracatı sayesinde muazzam zenginleşen krallık, bu dönemde artık topluma da iyice karışan tauri, iskit ve sarmatlar'dan müteşekkil devasa bir orduya kavuşmuştur. ancak bu ordu, daha fazla toprağın fethi için kullanılmadan evvel oldukça geniş ölçekli bir iç savaşta kullanılmak durumunda kalacaktır.

    en ehemmiyetli bosporos krallarından parysades theos'un yaklaşık 31 sene süren uzun hükümdarlığı, bir dizi fetihten ve neredeyse azak gölü'nün tamamını küçük bir helen denizine dönüştürmesini takiben m.ö. 310 senesinde kendisinin hayatını kaybetmesiyle sona ermiştir. babası kral lefkon'un izinden gitmeyi sürdüren ve fetihlere devam eden parysades theos, tanais'i krallığın topraklarına katmış ve azak denizi'nin doğusunda bulunan pek çok iskit kökenli kabileyi de haraca bağlamış ya da egemenliği altına almıştır. askerî olarak krallığa altın çağını yaşatan kralın ölümüyle birlikte üç oğlu arasında bir hayli şiddetli bir iç savaş patlak vermiştir.

    parysades theos'un oğulları satiros, pritanis ve eumelos arasında bir sene süren iç savaş, önce satiros'un lehine gelişiyor gibi görünse de krallığın doğu komşusu siraklar'ın da desteğini alan en küçük kardeş eumelos, önce büyük ağabeyi satiros'u ve ardından da tanais yakınlarında bazı kaynaklara göre ağabeyi, bazılarına göreyse ikizi pritanis'i mağlup edip öldürerek tahtın sahibi olmuştur. eumelos döneminde karadeniz'in kuzeyindeki hakimiyetini iyiden iyiye ilerleten bosporos krallığı, eumelos ve oğlu iii. spartokos döneminde atina ve bizantion başta olmak kaydıyla, lisimahos ve daha sonra sosthenes yönetimindeki makedon krallığı ve küçük asya'daki heracleia pontica, amisos ve bitinya pek çok helen şehir devleti ve krallığıyla kayda değer ticari ve diplomatik ilişkiler geliştirilmiştir. toprakları neredeyse kırım'ın güney yarısının tamamını ve azak denizi'nin doğu kıyı şeridini içeren bosporos krallığı, hanedanın bu dönemlerinde kültürel, siyasî ve ticarî altın çağını yaşamıştır.

    bu altın çağda belki de en büyük pay sahibi olan iii. spartokos'a bir parantez açmak gerekiyor. iç savaş sonrası tahta oturan eumelos'un oğlu ve tahtın varisi olarak büyük iskender'in ardılı olan helenistik diadok krallıklarla ticari ve diplomatik anlaşmalar yapmak için babası tarafından m.ö. 307 senesinde küçük asya'ya gönderilen spartokos, selevkos krallığı ve lisimahos yönetimindeki trakya krallığı ile yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamayınca dümeni yunanistan'a kırıp atina ile eskiden beri süren iyi ilişkileri deyim yerindeyse bambaşka bir seviyeye taşımayı başarmıştır. öyle ki; babası eumelos'un m.ö. 304 senesinin başlarındaki ani ölümünden kısa süre evvel atina'da babası ve kendisi adına heykeller dikilmesini sağlayarak kendilerinin atina meclisi tarafından şehrin "fahri koruyucusu ve bağışçısı" olarak onurlandırılmalarına ön ayak olmuştur. bu temsilî gelişmeden daha da önemlisi, bosporos tahtının varisi bu diplomatik ve ticari başarısıyla, atina ve yunan ana karasındaki pek çok poleis* için bosporos krallığı'nın yegâne buğday kaynağı olmasını sağlayan bir dizi anlaşmayı hayata geçirmeyi başarmıştır.

    iii. spartokos döneminde ekonomik olarak olağanüstü güçlü bir hale gelen krallık, dönemin şartlarına göre hayli yüklü bir harcama sonucunda devasa bir filo oluşturmuş ve karadeniz'i neredeyse tamamen korsanlardan arındırmak suretiyle bölgede konuşlu kolhis gibi kıyı kentleri bulunan kabilelerin, karadeniz ticareti için önemli rollere sahip olbia, trabzon* ve amisos* gibi şehir devletlerinin ve karadeniz'e kıyısı bulunan odrisler gibi krallıkların da ticari anlamda rahatlamasını sağlamıştır.

    m.ö. 284 senesinde hayatını kaybeden iii. spartokos sonrasında ise krallığın bir hayli uzun ve sancılı bir düşüş dönemine girdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. diadok savaşlarının sona ermesi ve bilhassa mısır'a hakim olan batlamyus hanedanı'nın bereketli nil deltası'nda yetişen buğdayın da etkisiyle doğu akdeniz gıda ticaretini kısa süre içerisinde ele geçirmesiyle birlikte bosporos krallığı'nın helenistik dünya üzerindeki ticarî hegemonyası bir anda sona ermiştir. zayıflayan ekonominin etkisiyle de hem spartokos hanedanı içerisindeki iç çekişmelerin sayısı ve şiddeti artmış hem de uzun süredir tebaa olarak yaşamakta olan iskit, tauri, sarmat ve roksolanlar gibi kabileler bünyeden kopmaya başlamıştır.

    bu sürecin sonunda ise kırım iskitlerinin son kralı olarak bilinen palakus, m.ö. ikinci asrın sonlarında spartokos hanedanına mensup son bosporos kralı olarak bilinen v. parysades philoskythoikos'a baş kaldırıp onu öldürerek yaklaşık dört asır boyunca bosporos krallığı'nı yönetmiş spartokos hanedanına son vermiştir. bu dönemde yaşanan karışıklıklar ve iskit işgaline ise meşhur pontus kralı mithridates tarafından bölgeye gönderilen general diophantos dur demiş ve emrine 40 gemilik bir filo ve çoğu piyadeden mürekkep 20 bin kişilik bir ordu verilen general, palakus'u alt edip iskit isyanını bastırarak bosporos krallığı'na ait bölgenin pontus krallığı bünyesine dahil olmasını sağlamıştır.

    ne var ki magnus pompey önderliğinde roma orduları pontus'a ve mithridates'e anadolu'yu dar edince bosporos krallığı m.ö. 63 senesinde bir kez daha bağımsızlığını kazanmıştır. kısa süre içerisinde roma'nın egemenliğini kabul eden bosporos krallığı, m.s. 1'inci asırda imparator tiberius'un atadığı kral asporgos'un tahta çıkmasıyla resmî olarak bir roma vasalı halini almıştır. bu gelişmenin bir nişânesi olarak asporgos ile başlayan bütün bosporos kralları isimlerinin başında fahrî olarak "tiberius julius philorhomaios" unvanını kullanmaya başlamışlar ve kendilerini pontus ve iskit boyunduruğundan kurtaran roma'ya bağlılık ve minnetlerini isimlerinde taşımaya özen göstermişlerdir.

    iki asır daha sessiz sedasız bir şekilde karadeniz ticaretinin ekmeğini yiyerek ve roma himayesi altında hayatını sürdüren bosporos krallığı, roma imparatorluğu'nun en çalkantılı dönemlerinden birisi olan üçüncü yüzyıl krizi'nin en civcivli zamanlarında kuzeyden gelmeye başlayan got akınlarıyla başa çıkmak durumunda kalmıştır. m.s. 240 ilâ 276 seneleri arasında kral olarak taç giyen v. rhescuporis dönemi, ekonomik olarak hâlen krallığın hiç de fena bir durumda olmadığını göstermesi bakımından ve roma'nın pontus, paflagonya ve bitinya'daki önemli merkezleri amisos, kerasus ve nikomedeia gibi yoğun nüfuslu kentlerin beslenme ihtiyacı için balık ve tahıl ticareti açısından elzem olan rolünü korumuş olması bakımından kayda değerdir. lâkin, normal koşullarda 6 ilâ 7 bin kişilik bir daimi ordusu olan krallığın v. rhescuporis döneminde daimi ordusunun neredeyse 20 bin askere çıkarılmış olduğunu dönemin kayıtlarından bilmekteyiz. bu durum, iki hususa işaret etmektedir. birincisi, kuzeyden gelen got akınlarının başa çıkılmaz bir duruma evrilmiş olabileceği; ikincisi ise roma'nın yaşamakta olduğu iç karışıklıkların zirveye çıktığı bu dönemde imparatorluğun bosporos krallığı'ndan normalde talep ettiğinden daha fazla asker talep etmiş olabileceğidir.

    nitekim, v. rhescuporis'in m.s. 272 senesinde aurelianus'un prenses zenobia ve roma idaresinden koparak oluşturmaya çalıştığı palmira imparatorluğu üzerine düzenlediği seferde imparatorun devasa ordusuna yaklaşık beş bin askerle destek vermiş olduğu bilinmektedir.

    m.s. 276 senesinde hayatını kaybeden v. rhescuporis'in ardından tahta önce oğlu tairanes, sonra da torunu theothorsis çıkmıştır. theothorsis'in en büyük oğlu olan vi. rhescuporis ise bilinen son bosporos kralı olup m.s. 342 senesinde hayatını kaybetmiştir. daha sonra theodoric ve theodahad gibi krallar çıkaracak olan got kabilesinin en meşhur hanedanı olan amallar'ın o dönemki şefi jormunerik, m.s. 340 senesinde pantikapaion'u ve m.s. 342 senesinde de krallığın son kalesi olan ve eski halinden eser kalmamış gorgippia'yı* ele geçirerek bosporos krallığı'na son vermiştir.

    m.ö. 480 civarlarında kurulmuş olan ve klasik dönemden geç antik döneme kadar neredeyse sekiz asır öyle ya da böyle hayatta kalmayı başarmasıyla avrasya coğrafyasında en uzun süre varlığını sürdürmüş krallıklardan birisi olarak tarihe geçmiş olan bosporos krallığı, hem antik dönem yunan kolonileşmesinin gidebildiği noktayı göstermesi hem de bölgenin değişen demografik ve politik sahnesine devamlı uyum sağlama becerisi açılarından son derece ilgi çekici bir merkezî devlettir.
hesabın var mı? giriş yap