• 17.yy sonrası osmanlı ekonomisi ile benzerlikler gösteren,avrupa'nın bügünkü ırki ve siyasi yapısını almasında önemli rol oynamış,imparatorlukta kırsallaşmaya,tağşişe,askeri anarşiye yol açmış çok boyutlu kriz.sebepleri arasında barbar istilaları,altın ve gümüş madenlerinde azalma,ödemelerde güçlük,sosyal değişim,din çatışmaları,fetihlerin durması,antonine monarşiden severan monarşiye geçiş,antonine vebası gibi çeşitli sebepler bulunmaktadır.tağşişle beraber görülen fiyat artışı tarihin ilk kaydedilen enflasyonu olarak anılır.aynı zamanda bir parasal kriz olma özelliği taşımaktadır.diocletian'ın fiyatlar bildirisi de alanında bir ilktir.para krizlerde insanlar ellerinde döviz tutmak isterler bu dönem için de mal tutmak isterler diye ifade edebiliriz.

    ilginç diyaloglara sebep olmuştur.bir devlet memuru mektubunda şöyle seslenmektedir: dionyius’tan apio’ya selamlar.efendilerimizin ilahi takdiri, tedavüldeki italyan parasının değerinin yarım nummus’a düşürüleceğinin emrini verdi. bu yüzden sahip olduğun bütün italyan parasını, benim için fiyatı ve türü ne olursa olsun bir an önce mal satın alarak harca.fakat sana baştan söyleyeyim, eğer herhangi bir kurnazlık girişiminde bulunursan, parayla kaçmana asla izin vermeyeceğim. sağlıcakla kal kardeşim.”

    roma zaten osmanlı ile çok fazla benzerlik göstermektedir.örneğin işsiz güçsüzler roma'ya doluştuğunda onları eğlemek için sirkler ortaya çıkmış,osmanlıda ise işsiz güçsüz bekarları eğlemek için karagöz hacivat,meddahlık gibi oyunlar ortaya çıkmıştır.işsiz güçsüzlerin çoğu arnavutluk'tan osmanlı'ya geldiği için hacivat ve karagözde bilhassa arnavut karakteri de bulunmaktadır.
  • diocletian adındaki uyanık impsratorun işe el koymasından sonra doğu ve batı roma'nın ayrılıp sonunda constantine adındaki daha uyanık imparatorun mithras'ı hz. isa'ya evirmesiyle çözüme kavuşarak bugünkü dünyanın siyasi iskeletinin şekillenmesiyle son bulmuş çalkantı dönemi.
  • roma iktisadi anlamda pek çok zorluğu sırtlamak zorunda kalsa da, üçüncü yüzyıl krizi yıkıcı sonuçlar doğurmuş, imparatorluk tetrarşi ile yönetilmeye başlanmış ve ara dönemde özellikle doğu asya vilayetleri defalarca aç insanlar tarafından yağmalanmıştır. tarihsel kanıtlar aizanoi dahil, antakya gibi merkezlerin işsiz, aç insanlar tarafından yıkıldığını belgelemektedir.

    imparatorluğun bedeli olarak, taç giyen soyluların devlet yardımı ile beslediği alt tabaka ceaser döneminde 400 binli sayılardan toprak reformu ile birlikte 20 binli sayılara kadar düşürülmüş, ekmek başta tahıl yardımı yapılan insan sayısı augustus döneminde yeniden çeyrek milyon seviyelerine ulaşmıştır. yine augustus döneminde 3 denarius karşılığında alınabilen buğdayın 249 yılına geldiği zaman 16.9 denarius, 295 yılında ise 300 denariusa çıktığı bilinmektedir.

    212 yılında caracalla fermanı ile tüm roma eyaletlerinde yaşayan insanlara vatandaşlık verilmesi (cermen boyları ve sınırda yaşayan barbar kavimler dahil edilmemiştir) ilkin büyük bir sevinç dalgası yaratmış, sonrasında devletin iktisadi anlamda dar boğazını aşmak için yeni vatandaşlara dayattığı yüzde yüze varan vergilerin ödenme zorluğu büyük bir ekonomik krizi de beraberinde getirmiştir.

    krizin müsebbibi olarak roma tarihçilerinin büyük bir çoğunluğu septimus severius hanedanını görmekle birlikte, severius döneminde imparator yardımı alan insanların sayısının yarım milyonu geçtiği, yine bu dönemde afrika kökenleri dolayısıyla severius hanedanın yaşadığı paranoyayı bu çapulcu ve güç kullanmaktan çekinmeyen insanları doyurarak endişelerini azaltmaya çalıştıkları gözlemlenebilir. tarihte görülmemiş biçimde ilk defa devlet yardımı alan insanlara, et, şarap, fiyatı altınla yarışan tuz ve giyecek elbise ve mendil dağıtılmış, roma ordularının fetih politikasının eskisi kadar başarılı olmaması devleti hiç olmadığı kadar zor durumlara düşürmüştür. yine kriz zamanlarında varlıklı ve asil ailelerin bitmeyen parfüm, egzotik meyve ve ipek iştahının toplumu kutuplaştırması da es geçilmemesi gereken konuların başında gelmektedir.

    caracalla'nın harran'da bir suikast sonucu öldürülmesinden sonra artan huzursuzluk ardıllarının tahtta kalma sürelerini kısaltmış, ekonomik tedbirler, ölüm cezaları. tüm vatandaşların bir loncaya dahil olarak çalışmaya zorlanması, altın paranın çok büyük çoğunluğunun lüks tüketim ihracı dolayısıyla artık bulunmaması gibi sonuçları doğurmuş tarihte ilk defa çürük para ve sağlam para tabirleri kullanılmaya başlanmıştır. 294 yılında darb edilen gümüş paralarda ki gümüş oranı sadece % 4 geriye kalan bölüm ise bakır kıtlığı dolayısıyla kalay olarak döküldüğü için paranın biraz sertçe sıkılması anında kırılmaları da beraberinde getirmiştir. yine aynı dönemlerde devletin acil para politikası olarak darb ettiği tunç paralar gram olarak birbirini tutmamış, roma vatandaşları ölümü göze alarak işe gitmemeye başlamış, değiş tokuş ekonomisi yaygınlaşmıştır. bu sefalet dönemleri, altın paranın neredeyse hiç olmaması insanları atalarının mezar anıtlarını soymaya itmiş, küçük toprak sahipleri büyük ve güçlü ailelere topraklarını bağışlayarak can güvenliklerini temin etmeye çalışmıştır.

    i.s 301 yılında, bir kölenin oğlu olarak dünyaya gelen, en büyük tutkusu lahana ekmek olan hırslı diocletianus taban fiyat uygulamasına geçmek zorunda kalmış. imparatorluğun belirlediği fiyatların üstünde satış yapanların anında öldürüleceği duyurulmuştur. taban fiyat uygulaması bütün roma kentlerinin forumlarına sütunlar halinde dikilmiş, elbette bu fecaat uygulama konulur konulmaz yerini kara borsaya bırakarak binlerce roma yurttaşının canına mal olmuştur. günümüzde bu fiyat taban uygulamasının her roma kentine dikilen sütunlarının en korunmuş hali aizanoi kentinde görülebilir. uygulamanın baştan belli olan sonuçları sonrası halkın nefretini bir başka yere kanalize etmek isteyen imparator fecaat fermanından sonra, önceki imparatorların yapmış olduğu mal satan esnafı kötülemek yerine, dine aykırı tutum geliştirmekle suçladığı hristiyanların ibadethane ve mülklerinin yağmalanması, öncesinde birazcık nefes almış hristiyan topluluklarının yok edilmesinin önünü açmıştır.

    son söz. yine buna benzer uygulamaların arefesinde, tarihsel olayların geçmişten günümüze değişmeden gelebilmesi insan soyunun bitmeyen büyük aptallığının kanıtı niteliğindedir.
  • roma imparatorluğunun en berbat dönemidir. tek yüzyılda 70'den fazla imparator değişmiştir. isyanlar, kıtlık ve veba salgını yaşanmıştır.
    bu dönem içinde 253 yılında tahta çıkan imparator (bkz: valerianus) sasaniler'e bugünkü şanlıurfa yakınında esir düşmüştür.
    normalde bir hükümdar esir alınınca iyi muamele görse de persler roma imparatorunu köle yerine koyup eziyetler etmiştir.
  • severus alexander'ın 235 yılında öldürülmesiyle başlayıp 285 yılında diocletianus'un imparator olmasıyla birlikte sona erdiği(!) düşünülen kriz. halbuki bu 50 yıllık dönemde imparatorluk temel değerlerinden o kadar çok şey kaybetti ki bir daha asla eskisi gibi olamadı. sorunlar kalıcı olarak çözülemedi, imparatorluk yavaş yavaş acı çekerek öldü.

    * mö 31-ms 180 yılları arasında (augustus-marcus aurelius) verus'u da sayarsak 17 imparator başa geçti. 180-235 yılları arasında (marcus aurelius'un ölümü-severus hanedanı'nın sonu) öldürülen geta'yı da sayarsak 11 imparator görev aldı. üçüncü yüzyıl krizi dediğimiz 235-285 yıllarında diocletianus gelene kadar 60'tan fazla kişi imparatorlukta hak iddia etti. iç savaşlar artık bir klasik haline geldi. iç savaş varsa huzur yoktu.

    * beş iyi imparator'dan biri olan marcus aurelius'un 180 yılındaki ölümünden sonra tahta geçen oğlu commodus da dahil olmak üzere -septimius severus hariç- aklı başında bir imparatorun göreve gel(e)memesi krizi daha da büyüttü: commodus, caracalla, elagabalus, severus alexander gibi imparatorların çapsızlığı krizin ilk habercisiydi aslında.

    * severus hanedanı (193-235) ile birlikte imparatorluğa bakış da değişti: 2. yüzyıldaki imparatorlar, imparatorluğu ön plana alırken 3. yüzyıldaki imparatorlar ve halefleri bu anlayışı yok ettiler. yani "devlet, imparator için vardır." anlayışı hakim olmaya başladı.

    * veraset sistemindeki belirsizlik pretoryan muhafızlarının don değiştirir gibi imparator öldürüp yenilerini iktidara getirmelerine sebebiyet verdi. bu da devlette bir güvensizlik ortamı yarattı. çapsız imparatorlar öncelikle kendi güvenliğini sağlamaya çalıştılar, çoğu zaman da devletin yönetimini basiretsiz, kendi cebini düşünen kurmaylarına bıraktılar.

    * parayı basan herkesin imparator olabileceği bu kriz döneminde, iç savaşlar bir rutine döndü. roma lejyonları, kendi kardeşlerini öldürerek hem kendisini zayıflattı hem de eski kalitesini/değerini kaybetmeye başladı.

    * iç savaşlarda sürekli taraf seçmek zorunda kalan roma ordusundaki asayiş bozuldu, disiplinsizlik arttı. ordunun her şeyi olan yüzbaşılar gözden düşmeye başladı. ordudan kaçan askerler, sağda solda eşkiya oldu ve de eyaletlerdeki halkın can güvenliğini tehdit eder hale geldi. halk da toprağını bırakıp göç etmeye başladı böylece üretim ve verim de düştü.

    * kuzey afrika hariç diğer eyaletlerde üretim düşünce imparatorlar vergileri artırdı, halk iyice yoksullaştı.

    * eyaletlerin başındaki valiler de imparator olma sevdasına kapıldı, devlete göndermesi gereken vergiyi kendi cebine atarak bu parayla ciddi ordular kurdu.

    * bürokrasinin büyümesi imparatorların işini zorlaştırdı. imparatorlar artık atadığı bürokratların, eyaletlerde ne boklar çevirdiğini bilemez oldular. zaten bilecek kadar yetkin bir donanımları da yoktu. bu bürokratlar kimi zaman valilerle ya da kimi zaman ordudaki elemanlarıyla gittikleri her yeri bir güzel soydular.

    * liyakat, imparatorlukta hem aranılan hem de korkulan bir şey oldu. imparatorlar, liyakatli her adamın kendisine karşı ayaklanabileceği korkusuyla bu adamları görevden aldı ya da göreve atamadı. böylece ortam dalkavuk, yarak kürek adamlara kaldı.

    * liyakat kaybolunca yolsuzluk, hamilik, rüşvet sıradan bir şey haline geldi. devletin malını yemeyen, çalmayan hor görülmeye başlandı.

    * dalkavuklar arasında ciddi bir rekabet ortaya çıktı, kenarda köşede kalmış üç beş liyakatli adam da sırf bu rekabete kurban gitti. karalamalar ve ifşalarla aklı başında insanlar sürüldü, görevden alındı ya da öldürüldü.

    * senatörlerin ve senatonun etkisi bu dönemde dibi gördü. senato her zaman devlete rehberlik etmeye çalıştı, basiretsiz imparatorlar ise buradakileri hep bir rakip olarak gördü. senatörlerin yetkileri elinden alındı ve bu gerekli sınıf neredeyse dışlandı. ortam equites denilen atlı sınıfa kaldı, bunlar daha da güçlenerek imparator olmak için çırpındılar. halbuki, bence, senatörler bu işi daha temiz ve devlete daha layık bir şekilde yapabilirdi.

    * 3. yüzyıl ortasından itibaren roma ordusu artık iki cepheli savaşı yürütemeyecek kadar zayıftı. doğu'daki sasani imparatorluğu ciddi bir tehditti. italya'da ve kuzeylerde barbar kavimleri cirit atıyordu, sınır güvenliği ve garnizonlar, ordudaki kalitesizlikle birlikte alarm veriyordu.

    * enflasyon ile birlikte paranın değer kaybetmesi artık bu dönemle birlikte kalıcı bir sorun oluşturdu. koskoca imparatorluk maden çıkarmada bile sorun yaşamaya başladı ve mö 1. yüzyılda yapılan bazı devasa yapıları sökerek bunları yeni imar çalışmalarında kullandı. kalitesizlik hemen hemen her alana yayıldı.

    * bilinen üç kıta asya, afrika ve avrupa'da toprağı olan bir imparatorluk olan roma, bu üç kıtaya yetişemez oldu. düşmanları için toprakları, yağmalanmayı bekleyen bir hazineydi.

    * roma vatandaşlığı, imparator caracalla ile birlikte herkese dağıtılınca bu büyük ödül sıradanlaştı. her anlamda kalitesiz insanlar, kabileler topraklara aktı.

    * tüm bu sorunlara salgın ve kıtlıklar da eklendi. en iyi imparatorlardan marcus aurelius döneminde bile roma şehrinde günde en az 3 bin kişi ölüyordu. 3. yüzyıldaki çapsız ortamda salgının ve kıtlığın yıkıcı etkisini ancak tahmin edebiliriz.

    * deniz suyunun yükselmesi ile tarım arazileri topraklar altında kaldı, pek çok yoksul açlıktan öldü.

    tüm bunlar değerlendirildiğinde imparatorluğun 395'te ikiye bölünmesine ve de 476'da batı roma imparatorluğu'nun tarih sahnesinden ayrılmasına şaşırmamak gerekir.
  • roma imparatorluğu toprakları üzerinde iki farklı imparatorluğun daha kurulduğu buhran ve anarşi dönemine verilen ad.

    küçük yaştaki palmira kralı vaballathus ve saltanat naibesi annesi kraliçe zenobia tarafından kurulan (bkz: palmira imparatorluğu)

    roma imparatorluğu ile galya'daki yerel kabileler arasında tercümanlık yapmakla başlayan ve ordu komutanlığına kadar yükselen general postumus tarafından kurulan (bkz: galya imparatorluğu)

    bu iki imparatorluk da kısa ömürlü olmuş, 274 senesine gelindiğinde roma imparatoru aurelian tarafından tarihin tozlu sayfalarında yer almak üzere ilhak ve ilga edilmişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap