• istanbul' un tarih içerisinde bilinen en eski adlandırmasıdır. bu adlandırma şehrin kurucusu megara kralı vizans ( bizans )' tan gelmektedir.
  • ismi antik yunan kentlerinden megara'nın bir kralı olan byzas'a atfedilen ve bu anlatıya göre m.ö. 667 senesinde günümüzde kabaca sarayburnu'na tekabül etmekte olan bölgede kurulmuş, roma imparatorluğu'nun başkentliğini yapmış olan konstantinopolis'in, osmanlı imparatorluğu'nun başkentliğini yapmış olan kostantiniyye'nin ve türkiye cumhuriyeti'nin kültürel, ekonomik ve sosyal anlamda kalbi olan istanbul'un atası addedebileceğimiz antik yunan kolonisi.

    aslında macerasına bir yunan kolonisi olarak başlamadan evvel de üzerinde kadim yerleşimlerin olduğunu bildiğimiz tarihi yarımada'da kurulmuş olan ilk şehrin yapısını, kültürünü ya da adını tam olarak bilemesek de m.ö. 6700 ilâ 6500 arasındaki bir tarihte yenikapı civarında bir kasabanın var olduğunu daha geçtiğimiz senelerde metro inşaatı vasıtasıyla gerçekleştirilen kazılarda öğrenmiştik. bu bölgede kültürel olarak kimler tarafından kurulmuş olduğunu bildiğimiz ilk yerleşim ise semistra olarak bilinen ve bugün itibariyle kabaca feshane taraflarına düşmekte olan traklar tarafından m.ö. 1100 civarlarında kurulmuş kasabadır. ayrıca, söz konusu tarihlerde, tarihi yarımada'nın biraz daha güneyde kalan kesimlerinde de tarihçi plinius'un yaklaşık bir milenyum sonra "ligos" ismiyle andığı bir trak yerleşimi daha mevcuttur.

    bu ufak girizgâhtan sonra devam etmek gerekirse, m.ö. 667 senesinde kurulan bizantion'un macerası ise megara'dan yola çıkan ve seyahatten hemen önce delfi tapınağı'na gidip bir kâhinle görüşen kral byzas ile başlamaktadır. efsaneye göre, söz konusu kâhin kendisine "körlerin diyârının karşısında şehrini kuracaksın" diyerek byzas'ın yola revan olmadan evvel kaderini belirlemiştir.

    kısa süre sonra gemilerle yola koyulan byzas ve komutası altındaki bir grup megaralı ise, ege denizi'nde kuzeye doğru ilerledikten sonra kendilerini propontis'te* bulmuş ve bir süre sonra da sarayburnu civarlarında karaya çıkmışlardır. efsaneye göre kral byzas, önce haliç tarafına bir göz atmış, ardından da karşı kıyıdaki* kalkedon şehrine bakmış ve yerleşecekleri yerin hâli hazırda bulundukları yer olacağını, zirâ hem ticaret hem de yaşam için bu kadar kıymetli ve avantajlı toprakları göremeyen kalkedonlular'ın ancak kör olabileceğini belirtmiştir. hikaye ne derece doğrudur, bilinmez; lâkin, byzas önderliğinde kısa süre içerisinde ve çok büyük ihtimalle de eski trak yerleşimi ligos'un üzerine inşa edilen bizantion, kısa süre içerisinde bölgedeki diğer önemli yerleşimler üzerinde ticari bir nüfuz elde etmiş ve ege ile karadeniz arasındaki ticaretin neredeyse tek geçiş noktası olmasının ekmeğini müthiş bir şekilde yemek suretiyle bölgenin en zengin kenti haline gelmiştir.

    pers ahameniş imparatorluğu tarafından m.ö. 520 civarlarında kısa bir süre zapt edilen ve persler'in trakya satraplığı olarak da bilinen skudra'ya bağlanan bizantion, kısa süre içerisinde özerk ve ardından da tam bağımsız bir poleis* olarak yeniden sivrilmiş ve m.ö. 478 ilâ 476 seneleri arasında peloponnisos'tan gelen sparta ve megalopolis kökenli savaşçı kolonicilere direnmeyi başardıktan sonra da kent, antik yunan dünyasının plütokrasi ile idare edilen ilk şehir devletlerinden birisi haline gelmiştir. bu gelişmenin yaşanmasındaki en temel sebebin, bizantion'un yunan ana karası***, iyon kolonileri** ve karadeniz'in iki yakasında ortaya çıkmaya başlayan phanagoria, hermonassa, sinop ve trapezus gibi koloniler arasında süregelen ticaretin tam ortasında yer alması ve şehrin tüccar kesiminin kelimenin tam anlamıyla sikkeler içinde yüzmesi dolayısıyla şehrin yönetiminde söz sahibi olması söylenebilir.

    m.ö. 357 senesinde bir dönemler ticarette büyük rakibi olan ama artık eski gücünde olmayan* kalkedon'u pers boyunduruğundan kurtarmayı başaran ve ardından m.ö. 356 ilâ 344 seneleri arasında genç kral kersebleptos önderliğindeki trak saldırılarına da direnen bizantion, belki de en büyük zaferini ise o döneme kadar yenilmez ve alt edilmez bir görüntü çizen büyük makedon kralı ikinci philippos karşısında elde etmiş ve müttefiği perinthus* ile birlikte makedon kralın ordularına direnmeyi başararak kendisine belki de ilk ve tek ciddi yenilgisini tattırmayı bilmiştir.

    (bkz: ikinci philippos/@ncpzbsn)

    bu zafer yunan dünyasında o kadar büyük ses getirmiştir ki thebai önderliğinde atina ve diğer pek çok yunan şehir devleti, ikinci philippos'un yaşadığı bu hezimetin heyecanına kapılarak makedon krallığı'nın egemenliğini reddedip kendileriyle savaşa tutuşmayı göze almıştır. ne var ki ne atina ne de thebai bir bizantion olamamış ve chaeronea savaşı'nda kral philippos ve oğlu iskender tarafından adeta darmadağın edilen yunan şehir devleti orduları, bu savaşın etkisiyle daha uzunca bir süre askeri anlamda kendilerine gelememişlerdir.

    deyim yerindeyse ne uzayıp ne kısalarak hayatta kalmaya devam eden ve roma-makedon savaşları döneminde de roma cumhuriyeti'ne destek vermesiyle tıpkı bergama krallığı gibi roma ile özel bir ilişkiye sahip olan bizantion, bilhassa nikomedeia'nın* kurulmasının ve bölge ticaretinde aslan payını ele geçirmesinin ardından eski önemini yitirmeye yüz tutmuştur. gaius julius caesar'ın katledilmesinin ardından önce brutus ve cassius'a, daha sonra da marcus antonius'a destek çıkarak iki kez yanlış ata oynayan kent, princeps augustus tarafından affedilmiş ve imparatorluk toprağı haline getirilmiştir. stratejik olarak en büyük ve yaşamsal hatasını ise beş imparator yılı'nda septimius severus karşısında pescennius niger'e destek vererek yapmış, severus günümüzde kabaca büyükçekmece civarlarına tekabül eden bir noktada niger'i yendikten sonra şehre ceza vermek maksadıyla bizantion'u yağmalamıştır.

    (bkz: septimius severus/@ncpzbsn)

    lâkin, kısa süre sonra oğlu antoninus caracalla'nın adını şehre vererek augusta antonina adıyla kenti yeniden imar eden septimius severus döneminde bizantion, bizantionlu markos isimli kent piskoposunun da imparator ile kurduğu ilişkiler hasebiyle hıristiyanların görece rahat yaşayabildiği bir kent haline gelmiştir. yani, m.s. 193 civarında dibi gören bizantion, sadece on ilâ on beş senelik bir süre içerisinde yeniden bölgenin en mühim merkezlerinden birisi olmuştur.

    (bkz: bizantionlu markos/@ncpzbsn)

    m.ö. 260'lı senelerde roma imparatorluğu'nun yaşadığı ve üçüncü yüzıl krizi adıyla anılan iktidar mücadeleleri ve iç savaş halinden cesaret alan gotlar'ın naissos* ile birlikte en çok yağma akınları düzenlediği kent olan bizantion, m.s. 300'lü senelerin başlarına gelindiğinde 20 bin civarındaki nüfusuyla eski görkemli günlerinin bir hayli uzağında kalmış olduğunu söyleyebileceğimiz kadim kent, sadece birkaç sene sonra 1. constantinus tarafından baştan imar edilerek imparatorluğun pek çok ehemmiyetli şehri arasından sıyrılmak suretiyle koskoca imparatorluğa layık bir başkent halini alacak ve konstantinopolis adıyla asırlarca roma imparatorluğu ve onun devamı olan doğu roma imparatorluğu'na başkentlik yapacaktı. bizantion'un başkent olarak tercih edilme gerekçeleri için bir sonraki paragrafa geçmeden bırakacağım link üzerinden bilgi sahibi olabilirsiniz.

    (bkz: 1. constantinus/@ncpzbsn)

    kentin sınırları günümüzde tarihi yarımada olarak tanımlanan edirnekapı'dan haliç'in en kuzeydeki noktasına dek uzanan o geniş haline de bu yeni ismiyle erişecek ve general anthemius'un özel çabalarıyla m.s. 414 senesinde tamamlanacak olan çağının mühendislik harikası theodosius surları ile asırlarca aşılamayacak bir megakent halini alacaktı. kentin ismi artık bizantion olmasa da ev sahipliği yaptığı imparatorluğa, söz konusu imparatorluk yok olduktan yaklaşık iki asır sonra bu kadim şehrin adıyla hitap edecek olan bazı avrupalı tarihçiler, literatüre bizans imparatorluğu ifadesini kazandırmış olacaklardı.

    son olarak; kentin tarihsel gelişimini kabaca göstermekte olan bu haritaya bakacak olursak, en koyu renkle gösterilmiş olan bölge bizantion'u, doğuya doğru ilerledikçe rengi daha açık olan bölge imparator 1. constantinus döneminde kurulan şehrin sınırlarını ve en dışta en açık renkli bölge de theodosius surları ile birlikte konstantinopolis'in m.s. 5'inci asırda ulaştığı kentsel sınırları göstermektedir.
hesabın var mı? giriş yap