• 1660-1727 yılları arasında yaşamış ingiltere kralı. anadili almanca olduğu gibi ingilizce bilip bilmediği hakkında da ziyadesiyle espriler yapılır rahmetlinin. ilk başta kuzini ile evlendirilir. aslında metres hayatı yaşamak istiyordur ya bizimkisi neyse. bu evliliğinden iki çocuğu olur, birisi sonradan ingiltere tacına çıkacak ikinci george ve frederick the great'in annesi sophia dorothea. kuzinle arası bozulan george, atar kendisini başka bir kadının kollarına. ardından karısı da bir konta dadanınca, olanlar olur. kont canından olur, hatun bir manada inzivaya çekilir. para, pul elindedir ama özgürlüğü elinden alınmıştır sophia'nın.
    kontun katli için verdiği paranın, bir bakanın maaşının yüz katı olduğu iddia edilir kendisinin. bonkör adammış vesselam. babasının ölümünden sonra almanya'da tahta çıkar. hannover'deki elinin altındaki değerlere gottfried wilhelm leibniz ile george frederic handel'i de eklemeli.
    ingiliz parlementosunun çıkardığı bir kanunla, bir anda ingiltere tacına en yakın adamlardan biri olur. her ne kadar tories istemese de, arkasındaki whig desteği bu konuma ulaştırmıştır kendisini. tercümesi tahta en yakın protestan olan annesinin yerine george geçirilecektir tacın başına. derken ispanya tacının fransızlara miras bırakılması üzerine patlak veren veraset savaşları ile ortalık karışır avrupa'da. sonunda gelen utrecht barışı ile sakin sularda kürek sallanmaya başlar.
    maestro handel utrecht jubilate'i besteleyedursun, anne'in yerine taca geçer. hannover'deki danışmanları, bu tacın onun için önemini anlattıkları aşikârdır. bizimkisi pek sıkılır lakin adada. bir oda dolusu insan pek de anlamadığı bir dilde konuşsunlar, bu pek bir dalıp gider derinlere. kim bilir almanya tütmüştür burnunda. thames'in kıyısında oturur durur, hannover mıntıkasından adamı maestrosu handel çaldırır durur. bu arada water music de çıkar maestronun kaleminden. yerine oğlu ikinci george geçer. merak etmeyin maestro, ikincisi için de çalışmalarına devam edecektir...
    (bkz: zadok the priest)
    (bkz: the dettingen te deum)
  • 1714 - 1727 yılları arasında hüküm sürmüş alman kökenli büyük britanya kralı.

    zamanın louis xiv, peter the great, üçüncü ahmet gibi diğer hükümdarları herhangi bir sınırlama olmaksızın mutlak bir otoriteye sahipken george i, gücü büyük oranda parlamento ile sınırlanmış bir haldeydi.

    klasik bir kraldan çok işlevsiz bir devlet başkanı gibiydi.
  • farkında olmadan parlamenter monarşiye ve günümüz parlamenter sistemine “başbakan”lık makamını armağan eden nevi şahsına münhasır ingiliz kralıdır.
    tüm bunlara sebep olan şey ise dil bilmemesidir. aslında tam olarak taaaaaacını giydiği ülkenin dilini bilmemesidir. herhalde ingilizceyi türk eğitim sistemi içerisinde öğrenmeye çalışmış adam. *

    adamın dil bilmemesi ile başbakanlık arasındaki alakaya gelecek olursak; o dönemlerde yani binyediyüzlüyıllarda ingiltere kralının en yakın danışmanlarından oluşan ve privy council (bkz: gizli kurul) adı verilen bir danışma kurulu varmış. gizli kalması gereken devlet işlerinin konuşulup görüşüldüğü bir kurul. evet tahmin ettiğiniz gibi modern parlamenter sistemin “bakanlar kurulu”nun atası bu. ingiltere kralı da bu kurula başkanlık eder, danışmanlarının önerilerini değerlendirir ona göre nihai kararlarını alırmış. bizim dil bilmez iz bilmez kralımız george ingilizce bilmediği ve bu toplantıları da sürekli çeviri şeklinde dinlediği için oldukça sıkılıyor. hatta çoğu zaman vaktini almanya’da geçirdiği için kurul toplantılarına da katılmamaya başlıyor ve bu yüzden de toplantılar aksamaya başlıyor. ne yapalım bu sorunu nasıl çözelim derken derken kral diyor ki sikerler aga ben toplantıya katılmıyorum. içinizdeki en kıdemli üye toplantıya başkanlık etsin, tartışılan konular değerlendirilmeler de bana rapor olarak sunulsun. kralın bu talimatı verdiği privy council üyesi robert walpole o dönem first lord of treasury yani hazine bakanı konumunda. walpole, o dönem başbakanlık makamı olmadığı halde kurulu başbakan gibi yönetiyor. aynı zamanda first lord of teeasury ünvanını da taşımaya devam ediyor. ilerleyen zamanda hazine bakanlığı ile kurul başkanlığı paralelliği ayrılıyor. bir kişinin hem hazine bakanı hem kurul üyesi olması durumu ortadan kalkıyor. ama first lord of teasury ünvanı başbakan’a kalıyor.

    gel zaman git zaman o gizli kurul oluyor sana bakanlar kurulu, kral adına kurulu yöneten kişi de oluyor sana başbakan. sonra aradan yıllar yıllar geçiyor... birisi çıkıyor. göklerden gelen bir haber vardır diyor, eeeeyyy ingiltere diyor, bu parlamenter sistem değişmeli aga diyor. dünyada eşi benzeri olmayan (varsayımsal olarak tek benzer sistem güney afrika cumhuriyeti. kaldı ki o bile bizden fersah fersah ileride bir sistem) türk tipi bir başkanlık sistemini getiriyor. (işte bir şeyin adını türk tipi koyunca o şey türk tipi olmuyor. türk tarihine baktığında osmanlı’ya baktığında görüleceği üzere bize uygun sistem veya kullandığımız sistem şu anki neüdiği belirsiz başkanlık sistemi değil. ) sonra da koltuğuna oturuyor.

    selam ve dua ile.
hesabın var mı? giriş yap