*

  • 1994 amerikan yapimi 170 dakikalik belgesel. steve james'in yazip yonettigi ve frederick marx'in yardimci senaristlik yaptigi belgesel, amerikan kolej basketbolu temali.
  • belgesel, william gates ve arthur agee isimli iki afrika asilli amerika'li lise ogrencisi gencin yeteneklerinin farkedilmesi uzerine, seckin bir basketbol programi araciligiyla cogunlugu beyaz ogrencilerden olusan westchester, illinois'teki st. joseph high school'a alinmalari ve buradaki gelisim sureclerini anlatiyor. ikili, okula geldikleri gunden itibaren yogun, uzun ve yorucu bir calisma ve programi ile basa cikmanin yanisira, girdikleri bu yeni ve farkli sosyal cevreye de uyum saglamak icin cabalamak zorundadir.

    bu agir rekabet ortaminda atletik becerilerini gelistirip piyasada kendilerini pazarlama taktiklerini ogrenirken, basarilariyla gurur duyan aileleri de onlarin arkasinda yer alir ve destekler.

    belgeselde bu iki gencin "freshman" seviyesinden baslayip "senior" olana kadar gecen surecte yasadiklarini eszamanli olarak izliyoruz.

    okul, sakatliklar, basarilar ve basarisizliklarla gecen yillarin anlatildigi belgesel, ilk olarak 1994 yilinda sundance film festivalinde gosterilmis ve bir cok odul almis. oscar'a da en iyi film duzenleme dalinda aday olan belgeseli akademi eli bos gondermis.

    belgesele konu olan kahrmanlarin agibetini, belgeselin sonundaki metinden ogreniyoruz.

    --- spoiler ---

    the summer before his junior year, william married catherine and she and alicia moved in with him at marquette. during the fall semester, william struggled academically and grew increasingly disillusioned with basketball.

    that november he quit the team and decided to drop out of school. with encouragement from his family and a marquette promise to keep him on scolarship william agreed to stay in school. his grades improved to a b average and william decided to rejoin the basketball team for his senior year.

    by his sophomore year, arthur had become the father of two children, anthony and ashley.

    at the end of the year, arthur graduated from mineral area junior college with a c average and received a basketball scolarship from arkansas state university. as a junior, he was the starting point guard on a conference championship contender.

    a national basketball magazine judged the team's success to be largely dependent upon arthur. in his first start, arthur hid a 30 foot jump shot at the buzzer to win the game.

    now a senior, arthur still dreams of making it to the nba.

    --- spoiler ---

    ps: ukteyi veren ve bana bu 170 dakikalik belgesel uzerinde ihtisas yapmama olanak saglayan yazar arkadasima tesekkur ederim...
  • bolca isiah thomas propagandası yapılmasını göz ardı edersek, son derece başarılı ve üzerinde çok fazla emek harcandığı belli olan bir basketbol belgeseli, ki zaten her şeyiyle 8 yılda tamamlandığı söyleniyor. çok ufak bir araştırmayla * 1971 doğumlu william gates ve 1972 doğumlu arthur agee'nin filmin çekildiği dönemden sonraki hayatlarının nasıl şekillendiğini görmek, filmin sanki 16 yıl sonra bile halen devam ediyor olduğu hissiyatını yaratıyor ya da ben artık iyice kendimi kaybettim, bilemiyorum.

    film toplamda 11 ödül almış, ki bunlardan bir tanesi de 2007 yılında international documentary association'dan aldıkları gelmiş geçmiş en iyi belgesel ödülü. ayrıca filmin bir döneminde, borçlar yüzünden arthur agee'nin evinde elektrikler gidince, filmin akışının zarar görmemesi adına yapımcıların bu parayı ceplerinden ödedikleri söyleniyor.

    --- spoiler ---
    william gates, marquette'ten mezun olunca emlak işine girmiş. 2001 yılında ise, o yaz basketbola geri dönme hazırlıkları yapan michael jordan'la antrenmanlara çıkmış, hatta washington wizards tarafından denenmek için teklif bile almış, lakin ayağından sakatlandığı için o iş yalan olmuş. filmde bolca görülen abisi curtis, 2001 yılında öldürülmüş. en son 2004 yılı itibariyle ise chicago'da bulunan living faith adlı bir yardımlaşma derneğinin başında bulunuyormuş.

    arthur agee ise william'a göre daha uyanık çıkmış ve şöhretini nakite çevirmeyi bilmiş. öyle ki, basketbola dahi ihanet edip, passing glory adlı filmde oynamak için cba takımlarından connecticut pride'ın kontrat teklifini reddetmiş. okullarda genç çocuklara eğitimin önemi hakkında dersler veriyormuş. o da 2004 yılında, yine filmde sıkça gördüğümüz babası arthur sr.'ı bir cinayete kurban vermiş. en bombası ise hoop dreams adı ve "control your destiny" sloganıyla tekstil işine girmiş olması. aferin valla.

    nihayetinde iki genç de nba hayallerini gerçeğe dönüştüremeseler de, bu film sayesinde en azından kendilerine ve ailelerine nispeten daha iyi birer yaşam standartı sağlamışlar. filmin yayınlandığı tarihten 16 yıl ileri gidip günümüze gelince bile, anafikir hala değişmiyor ve "eğitimin önemi" olarak kalmaya devam ediyor..
    --- spoiler ---
  • aynı zamanda 7th heaven dördüncü sezon on sekizinci bölümünün adı.
  • oldukça başarılı bir basketbol belgeseli. filmin yönetmeni steve james'in de ayrıca dünyanın en şanslı veya öngörülü adamlarından biri olabileceğini gösteren film. neden mi? cevabı spoiler içinde ...

    --- spoiler ---

    sen, aynı bölgeden 2 tane yetenekli basketbol oyuncusu seçiyorsun. neredeyse hayatlarını 7/24 takip ediyorsun. bunların ikisinin de hayali nba'de oynamak (gerçi bu sanırım amerika'da basketbol oynayan her gencin hayalidir). ikisi de okulu da bir şekilde götürüyorlar bu basketbol aşkıyla hem de ailevi sorunlara rağmen. bu oyunculardan biri (william gates) ilk sezonunda aynı okuldan çıkmış olan isiah thomas'ın bile erişemediği şekilde okul takımının ilk 5'ine bile yerleşiyor. diğeri ise (arthur agee) daha kadroya tam giremezken maddi sıkıntılar ile okul değiştirmesi gerekiyor ancak yılmıyor ve hem yeni okuluna devam ediyor hem de basketbol oynamayı sürdürüyor. william, 3. sezonunda sakatlanıp bocalarken, arthur bunun tam tersi şekilde giderek yükseliyor. lisenin sonunda arthur'un basketbol başarıları william'ı bile geçiyor. ancak film sonunda bu iki kişi de "eğitimin önemi" hakkında konuşup çok güzel dersler de verebiliyor.

    seçilen bu oyunculardan biri basketbolu ya da okulu bıraksa, bu film ne yazık ki şu anki halinden çok daha eksik kalacaktı. oyunculardan biri nba'e ulaşabilse, diğeri sıradan olarak kalsa etkisi bu kadar olmayacaktı. o yüzden yönetmenin seçtiği bu iki basketbolcunun seçimi oldukça başarılı olmuş. bu sayede 4 senelik çekimler (gerçi önceki entrylerde 8 senelik uğraş olduğundan bahsediliyor) heba olmamış hatta hakettiği başarıya da ulaşmıştır.

    --- spoiler ---

    http://www.imdb.com/title/tt0110057
  • olaya sadece sporsal amaçlı bakmayan afro-amerikalıların çoğu problemlemini (sosyal farklılıklar, ırksal farklılık, ekonomik sorunlar) de bize gösteren bir yapım. kesinlikle izlenmesi gereken belgesel*. zaten bu belgeseldeki gerçekliğin üzerine söylenecek hiçbir şey yok. izlerken hiç bitmemesini diledim bu belgeselin.

    --- spoiler ---

    ayrıca roger ebert ve gene siskel'e göre 94 yılının en iyi filmi

    --- spoiler ---
  • bayilarak izledigim belgesel/film. 3 saate yakin surmesine ve belgesel olmasina ragmen gayet akicidir. izledikten sonra hemen basket ayakkabilarinizi giyip, topunuzu alip disari cikasiniz gelir.
  • bittiği gibi bana google'ı açtıran belgesel. acaba arthur'un ve william'ın akibeti nolmuş diye çok meraklandım. ikisinin özellikle de arthur'un hayallerine ulaşmış olması ümidiyle aramayı yaptım google'a. sonuç? üzüldüm. her zaman bir sporcu olmak istemiş ancak o şansı hiç bulamamış biri olarak, çok istedim o çocukların hayellerine ulaşmış olmasını. hatta belgeseli izlerken kıskandım onları, yaşadıkları zorluklara rağmen. ama hayat onlara da gülmemiş. ulaşamamışlar hayellerine. sağlık olsun. daha önemli şeyler de var hayatta. yada var mı? bilemedim.
  • spor belgeseli deniyor ama değil, zira basketbola dair pek bir şey öğretmiyor. belgeselin kahramanları ünlü sporcular değil; o umutla yola çıkmış ama kariyerleri lise takımının yıldızı olmaktan öteye gidememiş gençler. peki üç saat boyunca iki lise öğrencisinin hayatını niye izliyoruz? çünkü amerika'nın sosyoekonomik gerçeklerini, gettolardaki zencilerin yaşamını, tek ümitleri aileden birinin profesyonel sporcu olması olan insanların çaresizliğini ve onların ümitlerini sömüren bir sistemi görüyoruz.

    insan izlerken şans gençlerin yanlarında olsun, başarılı olsunlar istiyor. ama bu bir kurgu film değil, gerçek hayat. hayata o kadar dezavantajlı başladıktan sonra toparlamak için yetenek ve çalışmanın yanında bolca da şans lazım. izlerken nba yıldızı olarak gördüğümüz bir çok ismin aslında birer istisna olduğunu düşündüm. böyle binlerce genç içinden birkaç tanesi sıyrılıyor. elenen çoğunluktan haberimiz dahi olmuyor.
  • amerikali 2 zenci beyinsiz ergenin, sadece sabah aksam basket oynayip, baska da hicbir boku zklerine takmadan, nasil pro basketbolcu olmaya kasmalarini anlatan belgesel. okulmus,dersmis, bunlari gec, hayatlarina varoluslarina dair bir merak dahi yok ki elemanlarda. yere goge sigdirilamamis yorum ve puanlarina kanip izledigim, omrumde seyrettigim en boktan belgesellerden biri.

    bak, hic uzun uzun, belgeselin yapimiymis, harcanan emekmis, o kadar belgesel icin gencleri takip etmislermis vs ye girmiyorum. zaten 3 saatlik kurguyla, anasini operek anlatmis onu belgesel. 3 saat lan. allaan ayilari ya. 3 saat nedir lan? neyse.

    arkadasim, sen nba oyuncusu olmak istiyorsun. yarrak kurek ailelerde, bin turlu maddi sorunla buyuyorsun. eh dogal olarak, bu ortam ve ailede sen de baya yarrak kurek bir insan olup cikiyorsun. hadi anan baban davarin onde gideni o belli. sanki amk fakir olan bunlar degillermis gibi, ucer beser cocuklari dizmisler. eyv. ama ulan, hic mi biriniz, merak edip bi kitap okumaz, kafa yormaz, ben de zkisip cocuk yapmiyim hemen demez. anasini satiyim, eleman lise 2 ye gidiyor, elinde cocugu filan, hee bunu da alicia ile yaptik diye siritiyor amkduum mali. yani evladim bunlarin mazereti senin fakirligin, aile ortamin degil ki, basbaya gerizekalisin sen amk iste.

    sonra hoop dreams. he amk hoop dreams. yapraamin antenleri ya.
hesabın var mı? giriş yap