• joseph mankiewicz’in 1950’de çektigi, gerçek belgelere dayandıgını belirttirdigi, ajan “ciceronun 1940’lı yıllardaki türkiye macerasını perdeye aktardıgı film. james mason aristokrat olması gerekirken dünyaya usak olarak gelmis ve intikamını almak, hakkettigini düsündügü düzeyde yasamak için herseyi yapabilecek bir ingiliz rolunde etkileyici. danielle darieux ankara’da bes parasız kalmıs düsük bir polonyalı aristokrat rolünde ; von papen’nin nazi almanyası’nin büyükelçisi oldugu ve savasta tarafsız görünmek için bir yandan churchill ile görüsüp diger yandan almanya’ya gülümseyen ankara’da…

    filmin hos bir yanı bütün dıs sahnelerinin gerçek mekanlarda çekilmis olması. 1950 ankara’sı ve istanbul’unu görürüz bu sekilde. ankara’da bakanlıklar ve mütevazi mahalleler arasındakı tezatı, istanbul’un “a kimseler yok ortalıkta” dedirten halini… seyyar satıcı sesleri duyarız neredeyse bütün dıs sahnelerde. ankara memur ve diplomat sehri oldugundan olsa gerek sadece gazete satıcısı sesleri duyulur “yazıyor ! son baskı !” gibilerden ama, filme kalırsa, 1950’de istanbul’da sokaklarda sadece incir ve taze fındık satılıyormus ; “taze simit var” sesi duyamayız bir kez bile. camilerde ayakkabı çıkarmak kuralı tartısılır bir sahnede. bir alman « biz nasıl kiliseye girerken sapkamızı çıkarıyorsak… » diye aklı basında bir söz sarfeder. bu kuralı bilmek istanbul sokaklarında casus kovalamak için gereklidir, her ne kadar film içinde küçük ayrıntı olsa da bu konu*.
  • 1951-52 yılları ankarasından ışıklandırılmış bir ulus alanını, sıhhiye'nin yüksel palas önünden çekilmiş bol ağaçlı nefis bir görüntüsünü (şimdiki abdi ipekçi gezisinin yerinde akan incesu deresinin kıyısındaki kavak ağaçlarıdır uzaktan görülenler; yıllar içinde onları ya da benzerlerini kesip ankara'yı kurutanların da kendi mezarlarında kuruduklarını daha önce yazdıydım*), karanlık kaleiçi sokaklarından başka, intanbulun şimdiki beyoğlu belediyesinden şişhane'ye inen-çıkan tramvayları ile galata çevresinin hoş görüntülerini barındıran, özellikle senaryosuyla önem kazanan on numaralık filimdir "ankara casusu". yalnızca yukarıda saydıklarım değil, bu iki kentten alınmış daha birçok gözel çekim vardır joseph mankiewicz'in bu sıkı kara-filiminin içinde. o yılların çağcıl ankarası ile köhne intanbulunun oluşturduğu karşıtlık da ayrıca dikkat çekicidir. arşivlik filimdir.
  • --- spoiler ---

    "tanrı bu şehri casuslara göre yaratmış. istanbul'da kimse kimseyi bulamaz."

    --- spoiler ---
  • joseph l mankiewicz’in 2. dünya savaşı’nı fon alan, uzam olarak ankara-istanbul coğrafyasını kullanan casusluk filmi 5 fingers’da ingiliz büyükelçiliğinde çalışan, gizli belgeleri almanlara para karşılığı satan ulysses diello (james mason), alman subayına;

    "albay von richter, nefret beslediğim bir şey varsa o da sefalettir. ve geleceğine inanç duyduğum bir şey varsa o da paranın geleceğidir."

    derken, dünya insanlık tarihinin de genel bir özetini sunmaktadır. ülke çıkarları ve ulusal bilinç kavramları bir yana; savaşta ölen milyonlarca masum insan ne diello’nun ne de alman subayının umurlarındadır. asıl hedef, beri tarafta, paranın öyle ya da böyle kasaya akması; öte tarafta ise savaşın nasıl kazanılacağı üzerine kuruludur.

    sınıfsal çelişkilerin, sosyo-psikolojik yozlaşmanın yanına konulabilecek bir diğer mesele ‘burjuvazi-proletarya çatışmasının sert dili’ olarak niteleyebileceğim girift bir sorunsala karşılık gelir. elbette burjuva-proleter çatışması kapitalist toplumlara içkin bir diyalektik çelişkiyi anlatan sosyolojik-ekonomik-psikolojik açılımları bulunan bir olgu. yalnız dikkati çekmek istediğim mesele insan tutkusunun yönsüzlüğü, anlaşılamazlığı meselesi. kara film, kapitalizmin sinemasıdır ve söz konusu yönsüzlük ve anlaşılamazlığı tayin etmeye, anlamlandırmaya çalışır. çözüm sunmaz, sadece saptar ve kayda geçirir. bir sanat yapıtı için normal olan da budur.
  • --- spoiler ---

    bu film hakkındaki bazı detaylar şöyledir;

    - 1952 abd yapımı ve film-noir, drama ve siyasi gerilim türlerindeki filmin prodüktörü otto lang, yönetmeni joseph l. mankiewicz ve senaristi michael wilson'dır (der fall cicero kitabından uyarlayarak).

    - 108 dakikalık ve siyah-beyaz olarak çekilen filmin başrollerinde james mason, danielle darrieux ve michael rennie yer almışlardır. mason, bu filmdeki başarılı performansıyla dikkat çekmiş ve ilerleyen yıllarda 3 defa oscar'a aday olmuştur. mason'ın bir diğer ilginç özelliği de, almanların efsanevi mareşali erwin rommel'i 2 filmde (the desert fox the story of rommel-1951 ve the desert rats-1953) canlandırmış olmasıdır.

    - filmin tema müziklerinde bernard herrmann, sinematografisinde norbert brodine imzası vardır. filmin editörlüğünü ise james b. clark yapmıştır.

    - büyük beğeni toplayan ve bugün bile hala en iyi istihbarat filmlerinden birisi kabul edilen ankara casusu, 1953 yılında 2 dalda (en iyi yönetmen-joseph l. mankiewicz, en iyi senaryo-michael wilson) akademi ödülü'ne (oscar) aday olmuş ama ödülü kazanamamıştır. ancak film, en iyi senaryo (michael wilson) dalında aynı yıl golden globe (altın küre) ödülünü kazanmıştır. ayrıca yapım, edgar allan poe ödüllerinde de en iyi film dalında ödüle layık görülmüştür.

    - bu film öncesinde 1951 yılında mehmet muhtar'ın senaristliği ve yönetmenliğinde ankara casusu çiçero adıyla aynı konuda bir türk filmi çekilmiştir.

    - tamamen gerçek olaylardan uyarlanan ve mübalağadan uzak durularak çekilen filmde james mason'ın canlandırdığı ulysses diello karakteri, cicero kod adlı alman ajanı elyesa bazna ya da türk ismiyle ilyas bazna'dır (1904-1970). bazna, aslen kosova doğumlu bir arnavut olmasına karşın, maddi gerekçelerle ikinci dünya savaşı döneminde türkiye'deyken nazi almanyası adına casusluk yapmıştır. bazna, 1943 yılında ankara'daki birleşik krallık (ingiltere) büyükelçiliğinde hughe knatchbull-hugessen'in yardımcısı olarak işe başlamıştır. birkaç yabancı dili çok iyi bilen ve daha çok ayak işlerine (şoförlük, tercümanlık, valelik) bakan bazna, bu dönemde bazı gizli ingiliz dokümanlarını ludwig carl moyzisch aracılığıyla almanlara (büyükelçi franz von papen'e) servis etmiş ve bunun karşılığında para almıştır. moyzisch, bu olayları daha sonra 1950 yılında büyük ses getiren operation cicero (der fall cicero) kitabında ifşa etmiştir. bazna da, i was cicero adlı otobiyografik eserinde bu olayları kendi perspektifinden anlatmıştır. filmde, olaylar 1944 yılında geçmektedir.

    - yönetmen joseph l. mankiewicz, filmin çekimleri sırasında hikayesi anlatılan ilyas bazna adlı alman ajanıyla şahsen tanışmıştır. bazna, filmin prodüktörlerine teknik danışman olarak filme katkı yapmayı teklif etmiş, ama teklifi reddedilmiştir. prodüktörlere aynı teklifi alman diplomat ludwig carl moyzisch de yapmış ve ona da olumsuz yanıt verilmiştir. moyzisch, bunun da etkisiyle filmi hiç beğenmediğini söylemiş ve filmde kendisinin yansıtılma biçimini eleştirerek, adının filmden çıkarılmasını talep etmiştir.

    - filmdeki kontes karakteri tamamen uydurmadır ve gerçekte böyle biri var olmamıştır.

    - filmin çekimleri hikâyeye uygun şekilde ankara ve istanbul'da yapılmış, kalan sahnelerse londra ve los angeles'daki 20th century fox stüdyolarında tamamlanmıştır.

    - filmde bazı sahnelerde richard wagner'in ünlü ride of the valkyries bestesi çalar. ayrıca bernard herrmann imzalı filmin tema müziği budur.

    - filmde cicero'nun sahte brezilya pasaportu roberto antonini adına düzenlenmiştir.

    - filmde cicero'nun en önemli diyaloğu bence şudur: "there's nothing as real as money" (para kadar gerçek bir şey yoktur).

    - filmde almanlar tarafından cicero'ya ödenen 120.000 sterlin, enflasyon oranı ve günümüzde kur hesaba katılırsa (2014 yılı itibariyle) 8 milyon dolar gibi astronomik bir paraya tekabül etmektedir.

    - film, 1959-1960 yıllarında five fingers adıyla 2 sezonluk ve 16 bölümlük bir dizi olarak -nbc-20th century fox ortaklığında- yeniden çekilmiştir. bu dizide başrollerde david hedison ve luciana paluzzi yer almışlardır.

    - 2006 yılında five fingers adlı laurence malkin'in yönettiği bir film çekilmiştir. bu filmin 5 fingers (ankara casusu) filmiyle hiçbir alakası yoktur ve bu filmin konusu da çok farklıdır.

    - sinema tarihine damga vurmuş bu filme yıllar sonra bile başka filmlerde referanslar yapılmıştır. örneğin, 1975 tarihli japon filmi akan ni hatsu'da bir sahnede bu filmin posteri görülebilir. 1983 fransa yapımı joseph l. mankiewicz belgeseli all about mankiewicz'de de filmin posteri görülmektedir. 2005 birleşik krallık yapımı separate lies filminde ise bir sahnede bu filme ve james mason'a gönderme vardır.

    --- spoiler ---
  • bugünkü yılmaz özdil yazısına konu olmuş, ankara'nın 1950'lilerdeki görüntüleriyle de süslü mükemmel siyah beyaz film...
  • beş parmak; şehvet, açgözlülük, tutku, arzu ve suçu temsil etmektedir.
  • zülfü livanelinin serenad kitabında bahsine rastlayıp indirdiğim ve biraz önce bitirdiğim 1952 yapımı film.

    eski ve siyah beyaz filmlerden sıkılan insanlardan olmadığımdan ben beğendim. daha önce de söylenmiş, 1950'lerde ankara ve istanbul'u görmek, seyyar satıcıların sesini duymak eğlenceliydi.imdbde belirtilene göre kontes kısmı kurguymuş. asıl sonu gerçek mi onu merak ettim ama *

    kitapta da geçmişti, ciceronun almanlara teslim ettiği son belgelerde normandiya çıkarmasından, tarihinden falan bahsediliyor, ancak almanlar onun aslında ingiliz ajanı olduğuna ve belgelerin aldatmaca olduğuna karar veriyor ve bu bilgiyi dikkate almıyorlar... aksi durumda almanlar 2. dünya savaşı'nı kazanmış olabilirdi.

    bence ilgiyle izlenebilecek bir film, o yıllarda çekilmiş olmasına rağmen akıyor yani *
  • avrupa savaştan ötürü yerle bir olurken; türkiye'nin savaşa katılmayarak, tarafsız kalarak ne kadar doğru bir karar aldığını ve bu kararını tüm baskılara rağmen uygulamaya devam ederken ne kadar büyük bir beceri gerçekleştirdiğini de gösteren filmdir. sonra tüp kuyruğu falan diyorlar utanmadan.
  • elyesa bazna isimli casusun, çektiği mikrofilmler ile, dünya tarihinin akışına çomak soktuğu, gerçek hikayeden hiç abartılmamış en saf intelligence temalı film.

    (bkz: ilyas bazna) (elyesa bazna)
hesabın var mı? giriş yap