• (bkz: serenade)
  • (bkz: serenades)
  • ahmet muhip diranas'in bir $iiri..
  • bir kiz ismi...
  • yeşil pencerenden bir gül at bana
    işıklarla dolsun kalbimin içi.
    geldim işte mevsim gibi kapına,
    gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

    açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
    ben aşkımla bahar getirdim sana.
    tozlu yollardan geçtiğim uzak
    iklimden şarkılar getirdim sana.

    şeffaf damlalarla titreyen ağır
    goncanın altında bükülmüş her sak;
    seninçin dallardan süzülen ıtır,

    seninçin yasemin, karanfil, zambak...

    bir kuş sesi gelir dudaklarından
    gözlerin gönlümde açar nergisler,
    düşen bin öpüştür yanaklarından
    mor akasyalarla ürperen seher.

    pencerenden bir gül attığın zaman
    ışıklarla dolacak kalbimin içi..
    geçiyorum mevsim gibi kapından,
    gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.

    (bkz: sözlerini de gireyim de tam olsun)
  • (bkz: serenat)
  • çok da güzel bir şarkısı vardır bu şiirin..*
  • türkçe'de yaşayan en lirik yapıtlardan biri olan bu şiirde dıranas bir döngüyü ele almış sanki.
    "yeşil pencerenden bir gül at bana/ ışıklarla dolsun kalbimin içi/geldim işte mevsim gibi kapına/ gözlerimde bulut saçlarımda çiğ" diye başlıyor şiir. bir aşığın umut dolu seslenişi... ve takip eden üç dörtlükte bölümde sevgilsinin doğayla özdeş güzelliklerini sıralıyor. buradan anlıyoruz ki şair kendisini sevgilisindeki doğayı canlandıran bir güç olarak görmektedir, güzelliğin on para etmez şu bendeki aşk olmasa demektedir. son bölümde ise "pencerenden bir gül attığın zaman/ışıkla dolacak kalbimin içi" diyor. bu iki dizeye bakararak şairin istediği çiçeğe kavuşamadığını düşünemeyebiliriz. ama şiiri bir döngü kabul edersek -tıpkı hegel'in tohum-ağaç-meyve üçlüsünde olduğu gibi- şair sevgilisine seslenmiş, sevgilisine varlığını bildirmiştir. artık sevgilisi o eski kişi değildir. yenilenmiştir. pencereden gül atıp atmaması bir bilinç sorunu haline gelmiştir. şiir işte tam bu noktada sona erer. o sevgilinin o gülü atıp atmadığını, şairin o gülü koklayıp koklamadığı hayal gücümüze bırakılmış.
  • celal sılay şiiri:

    serenad

    yarın sabah erken uyan
    ben yıldızıma söyledim
    ışıklar serpecek üzerine
    nur içinde uyanacaksın

    ben ağaçlarıma söyledim
    yarın sabah erken uyan
    dağıt saçlarını silkin
    dallar titreyecek, şaşacaksın.

    yarın sabah erken uyan
    ben göklerime söyledim
    uzat ellerini fecre doğru
    şafak sökecek, bakacaksın.

    ben yerlerime söyledim
    yarın sabah erken uyan
    gözünün değdiği her yerde
    çiçekler açacak göreceksin.
  • eskişehir'de 3 yıl önce kapanan, bu bünyenin görmüş olduğu en güzel ve samimi mekana sahip bar. ismet inönü caddesinden kızılcıklıya döndüğünüzde sol taraftan ilk aralıktaydı burası.

    ben buraya ufak yaşlarda amcamla beraber takılmaya başlamıştım, belki de o yüzden güzeldi benim için. bir çok anısı vardı. bar çok büyük değil, fakat kaliteli hizmet veren aynı zamanda hafta sonları canlı müzik yapılan bir yerdi, müzik de çok iyiydi 80lerden 90lardan klasikler söylenirdi.

    ne oldu da kapandı peki?
    -artık eğlence anlayışı değişti küreselleşme rüzgarlarıyla beraber. tekno müzik çalmaya başladı heryer, olmadı elektronik müzik. mekanlar da eğlenme edebi adabı da kalmadı. herkes neresiyle içiyor belli değil buralarda. 222 park, buda gibi yerlerde anlayış sabaha kadar tepinmek oldu.

    tiesto denen dj midir ne skimse onun müzikleri eşliğinde evrimini tamamlayamamışlar tuvalette ya da kuytu köşe neresi olursa önçiftleşme resitalleri vermekteler buralarda. kim gitsin serenada böyle önsevişme kampları varken değil mi. doğal olarak kapandı efendim. hayır sevişen gençliğe bişey demedik ama yapılacak yer var yapılmayacak yer var.

    serenad gibi yerler kalmadı bu küreselleşme denen olgu yüzünden. hayatımın içine sıçtın küreselleşme, allahından bul.
hesabın var mı? giriş yap