• biz gazeteci yaşlı bir köylüye sormuş;

    -65 yıl nasıl bir yastığa baş koydunuz?

    köylü teyze cevap vermiş.

    “bizler yırtık elbiselerin yamandığı, söküklerin dikildiği, kırıkların tamir edildiği bir zamanda doğduk, kullanılıp atıldığı ve yerine yenisinin alındığı bir zamanda değil...”

    bokunu yiyim ben o köylünün.
  • hala sevgi saygı güven diyen tiplerin varlığını gördüğümüz başlık.

    ulan bunlar herhangi bir ilişkideki etikler sadece. bunlar olmadan da uzun yürüyen ilişkiler var. ama bunlar var olunca o ilişki sevgi, saygı ve güvenle kaplı ama sıkıcı, heyecansız, sohbet bile edilemeyen, iki insanın birbirini boğduğu bir ilişki de olabilir. tıpkı birbirini seven, sayan, yalansız yaşayan ama akşam yemekte tek kelime sohbet etmeyen, aydan aya sevişen ve başka seçenek yok sandığı için bunu sürdüren sayısız budala çift gibi.
    bir ilişkiyi uzun süreli yapan beş şey vardır. sizin saydığınız klişeler de varsa daha güzel olur o başka.

    - birbirinin sohbetine doyamamak. konuşamadığın insanla hiçbir şeyi fazla sürdüremezsin.

    - delice bir arzuyla birbirini her koşulda tetikleyip baştan çıkartabilecek düzeyde bir cinsel çekim hissetmek. kimyası tutmamış, sohbet uyumu, arzu uyumu, ten uyumu, edepsizlik düzeyi birbirine uygunsuz çiftlerden hiçbir güzellik çıkmaz.

    - birbirinin yanındaki kendi halinden hoşnut olmak. yani kimsenin kimse için değişmesine, taviz vermesine gerek olmayan, komplekssiz insanların birbirini bulduğu ilişki yaşamak.

    - ne istediğini bilmek önemli diye bik bik öten kadınlara gelsin bu madde; ne istediğini bilmek yetmez, ne istemediğini de bilmen gerekir. istediğin şeyin sana uyması da gerekir, onun da seni istemesi, senin de ona uyman gerekir. beni taşıyabilecek erkek arıyorum derken o ilişkiyi ve karşınızdaki erkeğin karakterini sizin de taşımanız gerektiğini artık görebilin.

    - kadının kadın, erkeğin erkek ruhuna sahip olduğu bir ilişki. kadınca kadın derken kaprisli, cilveli, çıtkırıldım tipleri kastetmiyorum. gündüz dilediği plazada kaplan kadar sert ve dimdik olsun önemi yok. akşam kollarımda kediye dönüşmeli. erkek gibi erkek diyince her boka bağıran kompleksli bir maço özentisini kastetmiyorum. güçlü erkek konuşmadan da tavrıyla da karşısındaki insana çekidüzen verebilir. güçlü erkek karşısındakinin sorunlarını anlatmadan da anlayıp hissettirmeden çözebilir. sakın bana yaklaşma ile yalvarırım beni şuracıkta ayakta sik nolursun arasında bir duygu veren gerçek bir kadın.
  • uzun süreli ilişkinin sırrı kontörlü hattı olan telefondur.eşimle çok uzun yıllar birlikteliğin sonrasında evlendik.malum üniversite yıllarında zor geçiniyorum ve telefonlarımız da kontörlü.aynı zamanda uzak mesafe ilişkisi yaşıyoruz.tam kavga edilmeye yakın bir konu oluyor konuyu mecburen kapatıyorum.ilk zamanlar ben tartıştığımda gördümki okula hep yürüyerek gidip gelmek zorunda kalacağım, sonradan konuları basitleştirerek problemler karşısında daha az gergin olmayı öğrendim.
    neticede şuan kavga eden birçok çiftin en büyük problemi haddinden fazla telefon görüşmesi ve mesajlaşmadır.kontörlü hatta geçin gençler.

    (bkz: kontör at sevgilim)
  • yani uzun süreli iliskinin cok sirri yoktur. ama uzun süreli keyifli iliskinin sirri vardir. keyifsiz milyarlarca uzun süreli iliski var. konusmuyorlar, cocuk yapiyorlar, büyütüyor, sonra da cok iyi bir bokmus gibi tavsiye veriyorlar.

    keyifli iliskinin birinci sirri degerlerin örtüsecek. hobiler, ilgi alanlari degil de degerler.

    ikinci önemli noktasi iki taraf da karsidakine bir kac adim yaklasacak. sen sinemaya gitmek istemiyorsan ama o cok istiyorsa gideceksin aga. baska gün de senin arkadasinin dogum gününe o gelecek, istemese bile.

    ücünücü nokta "karsi tarafi degistirmemeye calismak" sacmaligini birakmak. uyum icin sen de degiseceksin ufak ufak, o da. yavas yavas ve zamanla. degismeden nasil uyumlu olacaksiniz ki. zaten bu zirvanin arka planinda "beni elestirme, degistirme" yatiyor. elestiri de olacak, degisim de.

    dördüncü noktasi da iyi bir cinsel hayat. iki taraf da ne istedigini söylemekten cekinmeyecek.

    besinci nokta inatlasma olmamali. kafana uymuyorsa söyleyeceksin ama ima etmeyeceksin. sirf karsindakinin sinirini bozmak icin inatlasmayacaksin, öc alircasina konusmasini bölüp sinirlendirmeye calismayacaksin.

    altinci nokta da problemleri biriktirmeyeceksin. oldugu anda söyleyeceksin yada hic söylemeyeceksin. kavga cikinca o biriktirdigin boklari dökmeyeceksin. elestiri yapildigi anda savunma olsun diye biriktirdigin seyleri söylemeyeceksin. evin kapisini kitlememissin denince, sen de cöpü dökmedin demeyeceksin. kapi konusunu konus, sonra baska zaman cöpü söyle, bu bir savas degil, o cöp senin lazim oldugunda kullanacagin bir cephane degil. böyleyse siktir git. birbirini sinirlendirme yarisina dönmüs iliskiler bitirilmelidir, yoksa isler fiziksel siddete dönme riski tasiyor. sadece iliskinizi degil kendinize olan sayginizi da kaybedebilirsiniz.
  • bi yerlerde okuduğum bir söz şöyle diyordu : " you don't need someone to complete you, you only need someone to accept you completely". yani, "sizi tamamlayan birine ihtiyacınız yok, sadece sizi tamamen kabullenen birine ihtiyacınız var". sanırım olay gerçekten de bununla ilgili.
  • yüksek oranda oxytocin ve vasopressin salgılamak.

    oxytocin, doğum sırasında ve emzirme esnasında salgılanıyor diye biliniyordu, sonra bunun eros gibi çalıştığı keşfedildi. insanları birbirine bağlıyor köftehor. olumlu iletişim kurmamıza yardımcı oluyor, empati yeteneğimizi falan geliştiriyor. hatta"aşk hormonu" diyenler var. zaten orgazm olurken de salgılanıyormuş (seks deyip geçmemek lazım, uyumlu seks hayatı çiftleri daha derin bağlıyor)

    vasopressin, aslında su tutulumunu sağlayan bir hormon. bir de bu hormonu yüksek düzeyde olan kadınların yaralarının daha çabuk kapandığı fark edilmiş. bir araştırmada ise uzun yıllar evli olan çiftlerde bu hormonun yüksek oranda salgılandığı ortaya konmuş.

    şurada gayet teknik bir makale var, ilgi duyan bakabilir.

    son söz: insan aklına, ruhuna yaramayan ilişkiden hayır görmez. bazen yanlış ilişkilerde ısrarcı olabiliyoruz. hatta bu yanlışlığı inkar edebiliyoruz. bazen kendimizi mecbur hissediyoruz. biz sussak da vücudumuz alarm vermeye başlıyor. ne zaman ki o kişiden uzaklaşıyoruz o zaman normal değerlerimize kavuşuyoruz. kişi ancak ve ancak kendine iyi gelen, kendini iyileştiren bir ilişkiyi sürdürebilir. diğer türlüsü sürdürmek değil, sürünmektir.
  • benzemektir.

    evet kesinlikle benzemek. kaşın gözün benzemesinden bahsetmiyorum elbette. huyun suyun benzemesidir.
    dünyaya karşı algılarının benzemesidir.
    sosyal hayatın benzemesidir.
    tatil ve eğlence anlayışının benzemesidir.
    aile bağlarının benzemesidir.
    ilişki anlayışının benzemesidir.
    eğitim durumunun benzemesidir.
    arkadaşlık anlayışının benzemesidir.
    beklentilerin benzemesidir.
    zorluklarla mücadele anlayışının benzemedir.
    estetik anlayışının benzemesidir.
    çalışma anlayışının benzemesidir.
    sorunlar karşınında takındığın tavrın benzemesidir.
    kısacası karakter özelliklerinin benzemesidir.
  • ortada sır falan yok. insan dengini bulursa ilişki yürür gider. burda anahtar kelime dengini bulmak ve denginin ne olduğunu anlamak. sanılanın aksine dengini bulmak ille de benzerini bulmak demek değildir. aksine ateşle barut da yeri gelir birbirinin dengi olabilir. bu, tamamen tarafların ne kadar esnek olduğuyla ilgili.

    birbirini tolere edebilen ya da olduğu haliyle kabul edebilen ya da birbirini umursamayan ama birarada kalabilen, bunları yapacak kadar birbirine yakın olan ya da uzak olsa da bunu sorun etmeyenler uzun süreli ilişkiyi yürütür. dışardan marazi görünen ilişkilerin bile iki tarafın rızasıyla yürüyebilmesinin nedeni de budur. dışardan bakan biri için anlaşılması zordur ama taraflar arasında bazen öyle tuhaf bir kimya oluşur ki böyle saçma sapan bir ilişki zamana meydan okur. ha bire didişen, kavgası gürültüsü eksik olmayan ama yine de genel toplamda mutlu olabilen insanlar var. onların ilişkisini uzun kılan da bu gerilim zaten.

    bu kadar uçlara gitmeye gerek yok. toplumun çoğunluğu nispeten ılımlıdır ve o topluma göre ortalama bir hayatla tatmin olur. belli bir frekansta tekrara düşen olaylar silsilesinden oluşan bir ömür yaşamaktan memnundur. hormonal baskının en fazla hissedildiği ilk gençlik dönemi geçince, çoğu insan için hayat bir rutinden ibaret hale gelir. haftanın günleri ve saatleri zihinde bölümlere ayrılır ve hayat monoton bir akışa girer. bu süreçte, vaktiyle kanı kaynayan o genç insanlar da rutinin konforuna kapılıp giderler. sürekli benzer olaylardan ibaret bir hayat yaşandığı için de göz açıp kapayana kadar bir ömür geçirilir.

    toplumsal normlara en aykırı görünen insanlar bile bu döngüye girer, hiç şaşmaz. neticede onların da kendi rutinleri vardır ve bu rutini yaşamayı seven ve karşısındakini belli bir esneklik içinde kabul edebilecek ikinci bir kişi bulunduğu anda uzun süreli ilişkinin temeli atılır.

    burada sorun insanın kendisinin ne mal olduğunu anlayıp anlayamadığı ile ilgili. herkes "diğer" yarısını bekliyor da "ben kimim" diye pek sormuyor. diğer yarın sandığın insan çıkıp gelse ne olacak acaba? bakalım sen ona uygun musun? toleransı fazla olmayan iki insandan bir cacık olmaz. ama toleransı az olan bir insanla fazla olan bir insan yılları devirebilir.

    elbette mecburiyet ilişkisi içinde hapsolmamış insanlardan bahsediyorum. yoksa bizim toplum yanlış eşleşmeden sonra ayrılamayan kadınlarla erkeklerin gelecek nesilleri ürettiği bir acayip kalabalık.
  • benim gibi bir enayi bulmak.

    virgül yok dikkat ettinizse, eğer gibiden sonra virgül olsaydı enayi olan karşı taraf olurdu. hani de yi ki yi falan düzgün yazamayanlar falan da anlasınlar diye açıklama yapma gereği hissettim. swh
  • 3 maviden uzak duracaksın:

    (bkz: facebook)
    (bkz: twitter)
    (bkz: skype)

    şimdi nerden biliyorsun diyeceksiniz. geçen gün facebook'ta bi durum güncelemesi yaptım.

    "uzun süreli ilişki için 3 maviden uzak duracaksın; facebook, twitter, skype" diye. inanmazsınız 20 kişi beğendi. hepsi de kadın. hatta içlerinden biri de sevgilim.

    malesef bizim kadınımız henüz bu tip şeylere alışık değil. ben bunu gördüm arkadaş.
hesabın var mı? giriş yap