• herkesin küfrettiği ayakkabı. fakat herkesin de ayağında...

    akp gibi bir şey sanırım.
  • ayaklarımın çok üşüdüğü bir beyoğlu akşamı, akşam geç vakitlere dek açık olan bir ayakkabı mağazasına girip bu botlardan giymiştim. sıcacıktı, yumuşacıktı ve 500 liraydı. yanımdaki arkadaşımla asgari ücret mertebesinde bir paranın bu çirkin züppe görünüşlü şeylere yatırılması karşısında fenalaşmıştık, ama botlara giren ayaklarımla beraber kalbimin de ısındığını söyleyebilirim.. sonra yürürken bir başka yerde bunların da gercek olduguna yemin eden vallah billah esnaf 120 tlye gösterdi benzerlerini. işte derisi şöyleymiş de böyleymiş de. o sırada sırf imaj uğruna geriledim, her gün facebook'da fuck ugg boots videoları yayanlardan biri de bendim. sonra esnaf amca bu botların dikim haklarının türkiye'de kimlere verildiğini ve ne şekilde üretildiğini filan anlattı. kafamda botların sıcaklığı ile parasının orantısı doğru biçimde kurulmamıştı, o sırada yeniden patladı. sonra düşündüm, "ulen ben bunları izmir'den 40 liraya bulurum" dedim. bir anne ziyareti sırasında buldum da. üstelik 39 lira, içi sıcacık, rengi güzel ve arkasında üge yazıyor. çok sevindim. ayaklarıma sıcacık sıcacık giydim hemen. koyun tüyü şeysinden değil, sanırım dışı deri de değil ama sıcacık. ayağımda paralansa ruhum üzülmez. gerekirse evde terlik diye giyerim terlikten ucuz. üge yazmasından da ayrıca hoşlanıyorum üstünde; böylece daima ve gercekten fuck ugg boots. şimdi yürürken ayağında orjinal kuzu kırpığı ugg boats sakinleri görüyorum, benimkinin üge yazısına bakıyorlar, ben de nasıl gurur duyuyorum anlatamam; ayağım sıcak, üstüne kahve dökülürse üzülmem ve sadece 39 lira akıllım diyorum. mutluyum. bazı malzemelerin çakmasıyla gerçeğinden daha çok gurur duyabiliyorsun. öyle saçma bi his. yaşasın üge botlarım. içindeki tüyler dökülene kadar giyicem, gelecek kışa belki yılbaşı süsü yapıp kapıma asarım, o işe yarar.. şimdi bu aklıma kısa bir anımı getirdi sözlük, anlatmadan geçemiycem. geçen kış hollanda'dan gelen bir üniversitenin kadın dekanı ile toplantımız var. böyle herkes şıkır mıkır gece yemeğe gidiliyor. kadın mekana girdi, elinde bir chanel çanta. a o da ne benimki ile aynı. oysa ben yine o ara bunu ankara'da bir toptancıdan güzel lap top çantası olur ruhu ile 20 liraya almışım. kadın beni hemen çok sevdi, neşelendi, çantasını alıp benimkinin yanına koydu "hahah aynı çanta" dedi. ben de formal ortam filan demedim, "hahah tabi ama benimki sahte bilemedin 10 euro" dedim.. kadın bir an taş kesildi. neyse biz bu üniversite ile bir program yaptık, çok başarılı geçti, işte herkes birbirine hediyeler filan verdi. baskılı kalemler, gümüş masa saatleri, üniversite logolu tshirtler filan. bana ne verdiler biliyor musunuz? eminönü'nden alınmış çakma lacoste. o gün ne kadar güldüğümü ve dekan bayanı takdir ettiğimi size anlatamam. ardından beraberce türkiye'deki çakma mallar pazarlarını keşfetmiştik, şimdi her yıl gelip chanel, ysl, lacoste ne varsa eminönünden topluyorlar. gözleri yerlerinden oynadı. sayemde bir hollanda okulu türkiye'den donandı. ben de lacoste'yi birine hediye ettim. marka olarak sevmiyorum, hayvan damgalı, prensipte karşıyım:) işte böyle sözlük. günaydın. bir ugg boots'tan nereye. .

    zamansal anlamlı edit: botlar 4 kıştır yaşıyor. mis gibiler.
  • ugg la tanışmam gerizekalı olmam sebebiyle oldu.

    satan adamın bile çirkinliğine vurgu yaptığı bir ürünü herkesle beraber giymem ilk başta bana da anlamsız geldi ama zamanla aptallığım kalabalığın içinde kayboldu gitti. her üç kişiden birinin ayağında olan bir botu giyerek kendimi özel hissetmem de cinsimin temel problemlerinden biri. o yüzden gelip bunu sözlük gibi aklıbaşında insanların da bulunduğu bir platformda ifşa ederken, aslında ne kadar görgüsüz ve zevksiz biri olduğumu da açık ettiğimi anlayamıyorum.

    2010-2011 sezonunda bursaspora başarılar diliyorum.
  • güzel kadında süper durduğu bir yanılgıdır. süper olan, güzel kadının kendisidir. güzel bir kadını ugg bile çirkinleştiremez.
  • ugg giyen, kazağın kolunu parmaklarına kadar sündüren üşüyen depresif üniversiteli'lerin ablaları 1997-2000 arasında siyah tayt altına harley davidson giyiyordu.
  • acayip çirkin birşey bu, berbat, felaket. ben ki bunca yıllık giyim kuşam meraklısıyım, böyle çirkin birşey görmedim daha önce.

    bakın kızkardeşlerim,

    moda diye battaniyeden bozma kazaklar hırkalar giydiniz, birşey demedim..
    battaniyelerinizin üzerine kaba kaba kemerler taktınız, ona da ses çıkarmadım..
    kızılay dağıtmış gibi uzun çizgili gömlekleri kapışıp seviştikten sonra erkeğin gömleğini giyen kadın gibi gezdiniz, tüm romantizmin içine ettiniz, yine birşey demedim..
    karda kışta beyaz converse giydiniz, bak ona bile birşey demedim tuttum kendimi..

    ama artık yeter, bu çirkin bu ucube şeyleri kimsenin ayağında görmek istemiyorum, kusacağım, bu kadar rezil, zerafetten bu kadar uzak birşey nasıl kapışılır yahu? hadi bunu al, çarşıya pazara giderken giy, ama güzel bir elbisenin altında ne işi var bunun? hemcinsim olarak benim bile göz zevkimi bozuyorsunuz, dağılın şimdi.
  • genis renk ve model yelpazemiz icin lutfen okulumuza ugrayiniz.
    (bkz: bilkent)
  • herhangi bir virüs bunun kadar hızlı yayılsaydı hepimiz ölmüştük.
  • sen ugg giyicisi! sen ugg almayı düşünen! bu entrymi mimle!

    beyler, brad pitt'te gördük, bruce willis'te gördük, yakışmıyor! o güzelim adamlarda bile yüzü görünce tilt olanlar ayaklara bakıp eiwwww diyor, ıyk diyor. hadi orlando bloom feminen hatlar kontenjanından biraz kurtarmış ama o feminen hatlar hangi yağız türk delikanlısının geninde? bırah arkadaşım. şimdi aklındaki ugg düşüncesine kaybet ve yavaaşça uzaklaş.

    şimdi hatun kız, meyrem, dinle hele. diyelim ki 60 kilo üstünde, boyca da 1.60lardasın; bir etine dolgunluk mevcut bu durumda. o kahverengi ugg'ları ayağa çekip aynaya baktığında, hele bir de o gün yeşil giydiysen, aynadan sana bakan ağacı farketmiyor musun? o topik topik bodur çamlar misali? hele ugg'lar simli olanlardansa ve sen de süslenmişsen mesela, bir yılbaşı hissi oluşmuyor mu?

    sen tse'nin türk kadını ölçülerine istisna olarak tanımladığı boylu poslu dişi kişi, o yeti patilerini giyince dağların çağrısını duymuyor musun? ugg dediğin zaten insanın sekizde biri boyutta.

    ve çiroz arkadaşım, sen ki kapı kapalıyken arasından geçebilecek incelikte bi insansın, şemsiyelikte tek başına duran şemsiye gibi hissetmiyor mu bacakların o kocaman botların içinde? hele o toplam hacminin yarısı kadar ayaklarla yarattığın orantısızlık gözünü rahatsız etmiyor mu?

    genç kızcağızlar, yavrularım, canlarım, kopya kedileri gibi dolaşıyorsunuz ortalıkta! okul formasıyla şart koşmuşlar gibi hepinizde aynı ayakkabı. yeni neslin yaratıcılığı sadece ugg renk seçiminde ve hadi maksimum üstüne iliştirdiğiniz süslerde mi? gençsiniz, yaratıcı olun, çılgın atın, renk renk çoraplar giyin, çeşit çeşit ayakkabı giyin, onları boyayın, bağcıklarını değiştirin. büyüyünce zaten hepinizin aynı tip siyah topuklu ayakkabı ve çizmeleri giyeceğiniz belli, bari şimdi biraz farklı olun.

    son olarak yazın plajda ugg'la dolaşmayı planlayan, hatta bunun provasını şimdiden solaryuma ugg'la girerek yapanlar! eğer ben size ulaşana kadar ayaklarınız o akdeniz sıcağında süblimleşmediyse, hepinizi teker teker bulup denize havuza batıracak, o su çekip ağırlaşmış botlarla baywatch gibi koşturacağım.

    eğer bu uyarıların dışında kalıyorsan ve ugg cidden yakışıyorsa, sandalet mevsimine kadar izin veriyorum, güle güle giy.
  • koç üniversitesi'ndeki genç kızlarımızın uniforması haline gelmiştir.

    cosplay'e giderken rahatsız şeyler giyen fangirl'ler gibi görünüyor kızlar bunu giyince. şu kadarcık yakıştığını da düşünmüyorum; ayrıca her kızda var bundan kardeşim, eskiden okul eteğinin altında önceleri sarı sarı caterpillar, ardından timberland botlar ve en son da patlayan buffalo bot giyme sevdası gibi, şimdi de bunları giyiyor genç kızlarımız.

    hayır para senin, ya da babanın, nereye harcarsanız harcayın ama... yani insanda zevk olur, renk moda uyumu olur. farklı bir şey deneme ihtiyacı olur.
    yani okula giriyorsun, hepsi birbirine yakın kiloda nerdeyse anoreksik, cildi kışın bile koyu tonlarda (bronz gösteren fondöten), suratta 10 kilo makyaj, sarı saçların dibinden siyahları fırlamış siyah kaşlı, aşırı sigara içmekten sesi çatlamış ve kalınlaşarak benimkinden bile kart hale gelmiş ve en korkuncu da 2000$'lık harvey nichols çantaları kollarını spastik bir biçimde bükerek taşıyan kızları görmeyi insan bir yerden sonra kabullenebiliyor.

    bak o kadar şey saydım, sonra sen gel üzerine bir de bu kadar zevksiz bir bot giy. zaten ne beklerdin ki yani?
    yavru kedi boku renginde o botlar...
hesabın var mı? giriş yap