• öncelikle müslüman olmamızla alakalı bir durumdur. çamur at izi kalsın politikasıdır.
    ama; avrupa'yı, afrika'yı feth ettiğimizde oraya medeniyet götüreceğimize köprüydü, saat kulesiydi adliye sarayıydı yapacağımıza; bütün yer altı zenginliklerini sömürüp, kütüphanelerini alevlere teslim edip, bütün kadınlarına tecavüz edip, karın tokluğuna çalıştırsaydık durum bugün ki halinden epey farklı olurdu.
  • bir ihtimal yağmalamak şeklinde bir geleneklerinin olması olabilir.
    savaştan sonra fethedilen yerde, hükümdar tarafından savaşa katılan askerlere fethedilen şehri 3 gün boyunca yağmalama hakkı verilirmiş ödül olarak, böyle bir gelenek varmış. bu sebeple de barbar görülüyor olabilir.
    (kesin bilgi (bkz: fact) değil, bir çıkarımdır.)

    kitaplarda "savaşa katılan askerleri morallendirmek için uygulanan bir taktiktir" deniyor ama yersen tabi ki.
    (bkz: gayet boktan şeyleri rasyonalize etme teknikleri)
    (bkz: 10 adımda saçmalığı mantığa uydurmak)
    (bkz: itina ile minareye kılıf hazırlanır)

    uzaklardan gelip şehirlerini fetheden, sonra da yağmalayıp anasını ağlatan adamlara elin romalısı, elin italyanı tuttuğu kayıtlarda "çok kibarlardı türkler" diye yazacak hali yoktu heralde.

    istanbul'un fethinden sonra savaştan görmediği zararı bu 3 günlük osmanlı askerinin yağmasından görmüş şehir.
    şurda da değinilmiş bu konuya; (bkz: #6608659)
  • kesinlikle çözülemeyen bir anlayıştır. şöyle ki çek cumhuriyeti'nden arkadaşlarımın bir kaç tane arkadaşı geldi. bu insanlar cillop gibi sakalsız, inanılmaz sarışın çocuklardı. biz de grup olarak kirli sakallı, sakallı ve uzun sakallı olarak biraz esmer yapılı insanlardık. bize dediler ki;

    +what a nice picture on you. you seem like ancient people. (çok güzel bir görüntünüz var. aynı eski çağ insanlarına benziyorsunuz)
    -why.(niye?)
    +you have beard.(sakalınız var)
    -hahaha

    sonrasında enteresan bir tepki daha aldık bu çek cumhuriyetinden olan insanlardan. kendileriyle kıbrıs sorunu ve güney doğu anadolu probleminden sohbet ediyorduk. dedi ki bir tanesi.

    +are you kemalist?(kemalist misin?)
    -yes of course.(tabiyki de)
    +i can see on your face. (yüzünden görebiliyorum)
    -how?( nasıl?)
    +you have beard. (sakalın var)
    -but atatürk has no beard. ( ama atatürk'ün sakalı yoktu)
    +i know he has mustache. (biliyorum, bıyığı var)
    -no, he has not after 40 years old. ( 40 yaşından sonra hiçbir şeyi yoktu)
    +hahaha
    -hehehe orospu çocuğu
    +sinsin o.
    -hönk...

    işte bu gibi muhabbetlerden göreceğiniz odur ki, adamlar bizlerin sakal uzatmayı seven insanlar olduğumuz için barbar görüyorlar. kısacası eğer ki günlük traşımızı olursak galiba artık barbar olarak görmeyecekler bizi.
  • heredota göre barbar kelimesi eski yunancada yabancı manasında kullanılan bir kelimeydi, ve eski yunanlılar kendi dışındaki milletleri babar olarak tanımlardı. daha sonraları ( heredotun yaşadığı dönemler olabilir kaynak: tarih) vahşi, göt kadar yerde durmadan savaşıp birbirini yiyen insan anlamına kaymıştır. bu yüzden heredot kendi ulusunu da barbar olarak nitelendirir. türklere bakacak olursak tarih boyunca durmadan başka uluslarla savaşan aynı zamanda kendi içinde de savaşıp, birbirini yemiş bir millettir. barbar olarak değerlendirilmesi doğaldır.

    edit: aslına bakılırsa bütün milletler barbardır.
  • dilerseniz bir de tarihi açıdan ele alalım bu konuyu. okulun tarih dergisinde yazdığım bir yazıdan bölümleri paylaşayım.

    türk fetih ve savaş taktiği, esir ve ganimet kuralları hususunda batılı kaynakların kimi gözlemleri yanıltıcı ve abartmalıdır. türk savaş taktiği iki aşamalıdır: birinci aşamada “akıncı” dediğimiz öncü birlikler düşmanın savunma hattını ve lojistik kaynaklarını yok etmenin yanısıra, halkı dehşete düşürüp (psikolojik savaş) tutsak alma amacıyla hızla düşman toprağına girer, yakar yıkar ve döner (günümüzdeki savaşlarla bir kıyaslayalım bakalım, herhangi bir benzerlik var mı?). işte bu savaş taktiğinin yalnız birinci aşaması, hristiyan ve batı kaynaklarınca esas alınmıştır. oysa ikinci aşamada, sultan veya beylerbeyi komutasındaki büyük ordu, disiplin içinde arkadan yürür. bu kısım genellikle gözardı edilmiş, türklere “yağmacı, barbar” yaftası vurulmuştur.

    ortaçağ düşünüş tarzı itibariyle savaş sebepleri cihad veya haçlı anlayışıdır. çeşitli dönemlerin papaları tarafından osmanlı devleti’ne karşı 14 tane haçlı seferi planlanmış ve bildiğimiz gibi bir kısmı düzenlenmiştir. bu kadar propaganda neticesinde dönemin batısının geniş vizyonlu bir şark kültürü anlayışı/yorumu olması elbette beklenesezdi. ne var ki türklerin bu dönemki batılı görüşündeki gibi “barbar, vahşi, acımasız” olmadıkları, osmanlı tarafından uygulanan islamın savaş kuralları incelendiğinde görülebilir. savaşta ele geçen “kafirlere”, kadın, çocuk ve yaşlılara nasıl muamele edileceği dini kurallara bağlanmıştır. esire ilkin islam teklif olunur. kabul edilirse malları ve canlarına dokunulmaz, çünkü islama sonradan geçenlerin malları haram kabul edilir. bakalım 14.yüzyılda yazılmış bir fıkıh (islam hukuku) kitabı ne diyor: “gaziler, kafir memleketine girdiğinde ilkin islama davet edeler, kabul etmezlerse, ancak o zaman savaş yapalar, kafiri esir etmeye gücü yetmezse öldüre, karılarını ihtiyarları öldürmeyeler, kafir savaşçılardan biri çok yaralı ise öldürmek gerekmez…” aynı zamanda esirleri azad etme bir toplum işi sayılırdı, bir cariye efendisinden çocuk sahibi olursa topluma kabul edilirdi. osmanlı devleti fetihlerde istimalet ve aman prensipleri sayesinde yerli hristiyan halkları barışa ve uzlaşmaya ikna edebilmiştir: önce düşmana üç kez teslim olma teklif edilir. kabul görürse kendilerine can ve mal güvenliği garanti edilir. birçok fetih bu yolla gerçekleşmiştir.

    dilerseniz özlem kumrular'ın "avrupa'da türk düşmanlığının kökeni: türk korkusu" kitabını okuyarak konu hakkında kapsamlı bilgi edinebilirsiniz. kendisinin hazırladığı "batı'da türk imgesi" adlı bir kitap da mevcuttur. zaten yazımda kullandığım başlıca kaynaklar bunlardı. özlem hanım olur ki buraları okuyorsa emeği için teşekkür etmek isterim.
  • süper et yiyoruz bence ondan olabilir. çatal bıçak sürmeden böyle kemiğini tutup 32 diş birden hartt diye bi ısırışımız var, lüp diye bi ilik çekişimiz var, ne kadar tok olursak olalım böyle aç gibi bi yiyişimiz var muhteşem. diğerleri de böyle yiyo olabilir ama biz daha bi zevkle yiyoruz daha bi yakıştırarak yiyoruz. barbarlık olayında yemek yeme şeklinin çok etkili olduğunu düşünüyorum. fakat bilimsel neden sunamicam. belki de bu konulardaki değerlendirme yeteneğim eski tarkan filmlerinden öteye gidemedi. mümkün.
  • bugünün batı etnosantrizm'i ile geçmişi irdelemek bunlardan biridir.

    osmanlı bir din tarım imparatorluğu idi. doğal olarak ekonomisi ganimete dayanmaktaydı. bunu eleştirmek imparatorluğu imparatorluk olduğu için suçlamak gibi bir şey. evet 1453 yılında(üstünden bayağı geçmiş) askerleri gaza uğruna gaza getirmek için ganimetten pay vaadediliyordu. ondan öncede benzer nedenler haçlı seferleri için ileri sürülüyordu.

    bu yapmayan bir imparatorluk olup olmadığını hararetlemerak etmekteyim.

    osmanlı yayılmacılığının ekonomi dışındaki alanlarda tam bir özgürlük sağladığı iddia edilemez, ancak gösterdiği hoşgörünün(=kabul ettiğin üstünlüğümle şunları yapmana izin veriyorum) ortalamanın üstünde olduğu söylenebilir.

    aksi olsaydı ispanya'dakiş endülüs camiilerinin akıbetini , osmanlının eskiden hükmettiği balkan topraklarında kliselerin paylaşmasını konuşuyor olurduk bugün.
    osmanlı şehrin en büyük klisesi dışındakiler dokunmazken, o fetihlerden 100lerce sene sonra selimiye camii'ne saldırıldı. zaman:geçen yüzyıl

    aynı şekilde aksi olsaydı güney amerika'da toplumların ispanyolca, portekizce konuşmaları gibi bahsi geçen toprakların insanları arapça/osmanlıca konuşuyor olurlardı.

    osmanlı'nın tüm tebaasını etnik ayrımdan bağımsız türk olarak tanımlayan batılıların yarattğı sanayi toplumlarının hammadde, iş gücü ve kar transferi uğruna neler yaptığını, insanlığına ne acılar çektirdiğini biliyoruz. hadi kırımlarını ve asimilasyonlarını geçtik adamlar nur topu gibi 2 dünya savaşı hediye ettiler, daha ne olsun?

    nasıl ki demokrasinin temellendiği antik yunan ve roma günümüzden bakınca birer faciaysa, osmanlı da o kadar faciadır. yeni osmanlıcıların osmanlıyı sütten çıkma ak kaşık gibi gösterme çabalarına katılmamakla birlikte osmanlı barbardır diyenlerin kendilerine nasıl sıfatlar bulacaklarını merak ediyorum.
  • avrupa, medeniyet konusunda her zaman helenistlik döneme ve roma medeniyetine övgüler getirmiş, türkleri küçümsemiş ve geri kalmış olarak görmüşlerdir. bunun nedeni ise; yunanların medeniyetin göstergesi olan yerleşik hayata geçişi kurmuş oldukları polislerle sağlamış olmaları, türklerin de bozkır şartları sonucu ve şavaşlar nedeniyle yazlık ve kışlık şeklinde dönüşümlü bir yaşam tarzları edinmiş olmalarıdır. ve hatta yerleşik hayata geçen, polisler kuran ve burada büyük tapınaklar yapan yunanlılar kendilerini medeni olarak görürken türklere barbar ismini vermişlerdir.
  • "sonradan gelirim, sikerim ve alirim" dusturunu kendine hayat felsefesi edinmis bir toplum olarak son derece coktur bu nedenler. mesela, otobuse binersin, ve zaten zar zor ayakta duruken guc bela bir elcik bulup hayata tutunursun resmen. sonra dalyaragin teki biner otobuse ve sanki sen yokmuscasina zort diye atar elini, pencesi de olabilir artik neyse o uzuv, senin elinden zorla kapmaya calisir. ulan yemin ediyorum sirf bu yuzden adam oldurme noktasina geldim lan. bu en kucuk ornek, gerisini siz dusunun artik. avrupa'ya gidip de ortamlarin amina koyanlari mi ornek verirsiniz, tasi topragi altin diye gelip guzelim sehrin amina koyup talan edip sonra da istanbul cok bozuldu diyenleri mi gosterirsiniz bilemeyecegim.
  • batı merkezli sömürge siyasetinde aranmalıdır: (bkz: barbar türkler/#16104655)
hesabın var mı? giriş yap