• dipte yaşanan bir hikaye. çok ağır dram; ama anlatım çok başarılı. izlerken insan hikayeyi çok iyi yaşıyor, o kadar buruldu ki içim yer yer kendimi tutamayıp ağladım. çok karanlık bir atmosferi vardı. precious çok samimi geldi bana. bir televizyon alıp odasına koymak istedim.

    --- spoiler ---
    hiç erkek arkadaşı olmadığı halde 2 kere doğum yapmak.
    --- spoiler ---

    not: romantik komedi sevenler izlemesin. dayanabileceklerini sanmıyorum.

    edit: dvdnin arka kapağında hanım kızımızın kafasında kraliçe tacı ve kelebek kanatları olan bir fotoğrafı var. filmi izleyeli 2 gün olmasına rağmen hala o fotoya baktıkça gözlerim doluyor anlamadım gitti..
  • --- spoiler ---

    ***

    - nobody loves me...
    + people do love you, precious.
    - don't lie to me! love ain't done nothing for me! love beat me down! love raped me, made me feel worthless!!!

    ***

    16 yasinda aids'ten olen babasinin 2. kez tecavuzune ugrayip, hamile kalan, annesinden fiziksel ve duygusal korkunc bir siddet goren ve liseden atilan precious kuruyor bu cumleyi yeni geldigi sinifindaki ogretmenine...

    film cok cok can sikici bu manada konusu itibariyle.
    yonetmenin ve oyuncularin da muthis basarisi sayesinde yeri geliyor kisacik tecavuz sahnesinde, yeri geliyor kusma, aglama sahnesinde, yeri geliyor precious'la annesinin kavga sahnesinde seyircinin de ici onlarla beraber daraliyor da daraliyor. saniyorum precious'un bu anlarinda birden uctugu hayal dunyasi da bu sebeptendi, seyirci de o anlari unutup azicik nefes almis oluyordu cunku.

    gerek oyunculugu gerekse taniyamadigim tipiyle mariah carey'i gormek de enteresandi bu filmde, ben lenny kravitz falan da derken precious'un ogretmenini de jennifer lopez'e asiri benzettim ama degilmis.

    --- spoiler ---

    netice itibariyle film, kendisi olarak degil belki ama en iyi kadin oyuncu ve yardimci kadin oyuncu dalinda 2 cok siki oscar adayi barindiriyor. gorucez bakalim.
  • ortalamanın üzerinde bi film olmuş. her ne kadar anlattığı konu ağır olsa da altından kalkmayı başarabilmiş. öyle insanın içini ezen, ağır duygu sömürüsü içeren ya da herşeyin çok kötü gittiği bir kara film değil. yer yer insanın içini acıtmayı başaran, ara sıra da güldüren, içten bi öyküsü var. yine de fiziksel ve duygusal açıdan sağlıklı bir şekilde izlemekte yarar var. bazı sahnelerde zorlanabilirsiniz, mideniz kaldırmayabilir.

    eksikleri de yok değil tabi. karakterin hayatının sadece bir kısmını anlatıyor. önemli bir kısım anlatılsa da eksik bıraktığı noktalar var. çok yüksek beklentilerle izlememek gerek.

    yaw arkadaş bir de bu dangalaklar hep bana mı denk geliyor anlamıyorum. ayda yılda bir evden çıkan, onun da onda biri zamanda sinemaya giden bi adamım. ne yazık ki bu filmi, amerikalı olduklarını tahmin ettiğim üç denyo ile beraber izledik. film boyunca ilgisiz yerlerde, rahatsız edici şekilde güldüler. rahatsız oldum çünkü koyu faşist bi şekilde ayrımcılık sezdim hareketlerinde. çok aşağılayıcı, küçümseyici bi tavırları vardı zencilere karşı. ayrıca liseli ergenler bile öyle davranmaz sinemada.

    film öncesi reklamlarda, evde izlemekten bıktığım vöög reklamı ve o gıcık ses çıktığı için ayrıca gerildim tabiki.
  • --- spoiler ---
    her gün aslında üçüncü sayfada gördüğümüz, dünyanın neresinde olursa olsun asla peşimizi bırakmayan ensest ve görmeklikten gelip de kızını suçlayan ana dinamiğini şiddetle başarıyla gözümüze sokan film.

    başarısı cinsel şiddeti ve duygusal şiddeti yargıyalıcı üçüncü gözlerden ziyade kurbanın ve suça iştirak eden annenin ağzından anlatması. ara serpilen müzik dünyası celebirity'ler dışında tanidik kimseler yok ... el kamerasi ile çekilmiş görüntüler bol bol amatör/bağımsız/düşük bütçeli halini hissettiriyor.

    mcdonalds, oprah, televizyonkolikler key wordler filmin, az eğitimli fakir çevrelerin. kızı kadar anası da muhteşem performans segiliyor filmde. amma velakin mariah carey'in bu kadar övgü toplaması fazlasıyla şaşırtıcı. popüler kültür bağımsız sinemaya bir şekilde müdahale etmeyi başarıyor ki şaşmamak gerek kanımca
    --- spoiler ---
  • durduk yere adamın ağzına sıçan filmler vardır. hani böyle seyrettiğiniz zaman adamın içindeki tüm yaşama enerjisini alır söker götürür... hah, bu film tam onlardan biri.
    filmi seyrederken bir insanın başına bu kadar kötülük gelmemeli diyorsunuz. acıyorsunuz, üzülüyorsunuz, en kötüsü de herşehirde olduğu gibi o hayran olduğunuz new york'ta da aslında böyle hayatların olduğunu biliyorsunuz. dünyada binlerce kızın böyle rezilliklerle boğuştuğunu, kimisinin başaramadığını farkediyorsunuz...

    monique'in oyunculuğu çok iyi. gaborey sidibe ise daha ilk film performansından en iyi actress dalında oscar adayı olarak gösterilmiş. oyunculuğu gerçekten başarılı ama oscarlık da değil diye düşündüm. anlattığı konudan, fiziki durumundan vs. dolayı biraz torpilli olmuş gibime geldi bana açıkçası. adaylığa gösterilmesi ok, ama heykelciği bence henüz haketmiyor.

    brequiem for a dream tarzı bunaltıcı filmlerden hoşlananlar bu filmi bir saniye bile düşünmeden seyretsin...
  • --- spoiler ---

    precious ikinci bebeğini annesinin kucağına verdiğinde, kadın yola geldi sandım. sevecek okşayacak bebeği. bebeği fırlatınca kafamdan aşağı kaynar sular döküldü be.

    --- spoiler ---

    henüz filmi izlemeyenler için ; filmin izleyicide yarattığı duyguyla hikayenin içindekiler inanılmaz örtüşüyor. şöyle ki, biz böyle şeyler yaşamamış ve dolayısıyla umudumuzu hala kaybetmemiş olduğumuz için bütün film boyunca "hadi bu sefer güzel bir şeyler olacak, her şey düzelecek, evet!" diye izliyoruz. ki son sahnede bile aynı şeyi düşündüm ben. fakat precious ne zaman umut etse, ne zaman iyi bir şeyler olacak dese, yine her şey tepetaklak oluyor. yüzündeki umutsuzluk bu yüzden işte.
  • acı bir hayat öyküsü diye çevirmişler büyük bir efor sarfederek.
  • "life is hard. life is short. life is painful. life is rich. life is....precious."
  • izlemekte gecikmiş olduğum, izlediğimdeyse gerçekten etkilendiğim film. pek çok eksiği var elbet. sosyal hizmetlerin ve devletin diğer kurumlarının işleyişi yeterince iyi verilmemiş olsa da, çocukluk çağı travmaları ve ensest olgusu güzel işlenmiş denebilir.

    ama okul yönetimindeki bir allahın kulu da bu çocuk bir bebek dünyaya getirmiş, ardından yine hamile, kimdendir, necidir, sorgulamaz mı? bunca olay çığıra çığıra ortada iken bu kadar geç kalınmış bir olgu aslında sistemin ne kadar kötü olduğunun da bir göstergesi. ayrıca eve gelen ve ayni nakdi yardımda bulunan sosyal hizmet uzmanının yüzeyselliği, salla başı al maaşı tavrı da bence eleştirel bir tavır katmış filme. en azından ben öyle hissettim.

    çocuğun yaşadığı ensesti flashbacklerle anımsadığı ve annesinin aşağlık tavırlarına maruz kaldığı anlarda yaşadığı dissosiasyonlarda güzel işlenmiş. bir kaçış olarak hayal dünyasına sığınan ve aslında sevilen, önemsenen, ünlü, şaşalı ve pek çok hayranı olan biri olarak kendisini hayal etmesi, erkek arkadaşı olmamasına olan açlığını şirin bir erkekle tamamlaması onu pek çok kötü hissiyattan bir nebze de olsa kurtarıyor.

    ama çocuğun bu zamana kadar durumunu fark edip yardımcı olmaya çalışan tüm insanlar (okul müdürü, sosyal çalışmacı vs) bir yere kadar çocuğa yardımcı yada yönlendirici olmasına rağmen, tam anlamıyla bir çaba içine girmiyor. bu nedenle çocuk aslında yine ve yeniden aynı berbat aile ortamına yani kendisi ile berbat bir rekabet içine girmiş olan annesine maruz bırakılıyor. böylece de çocukta ciddi bir öğrenilmiş çaresizlik mevcut. hiç kimse precious’a yardımcı olamaz, onu zaten kimse sevmiyor, o hiçbir şeyi beceremez algısı iyice pekişiyor. ta ki alternatif okula gitmeye karar verip, oradaki güzel hatunun elinden tutmasına kadar. keşke her zaman böyle herolar olsa hayatta, her kötü anda.

    --- spoiler ---

    “each one teach one”

    --- spoiler ---

    ensest olgularında özellikle çocuğa ensesti yapan baba ise, annenin kız çocuğuna karşı olan kıskançlığı ve rekabet algısı aslında sık olmasa da gözlenen bir durum. görmezden gelen, kör olan anneler de çoktur ama kıskanan ve mağdur olan çocuğu kurtarmaya çalışmaktansa kendine rakip olarak görüp, erkeğini elinden aldığını düşünen ağır patolojik vakaların çocuklarını tekrar tekrar nasılda örselediklerini, hayatlarını nasılda içinden çıkılmaz bir hale soktuklarını çok acı olarak gözler önüne sermiştir. hayat ne tuhaf ve ne kadar acı.
  • --- spoiler ---

    precios'un kaderi klasik bir hollywood yapımcısına teslim edilmeliydi belki de . önce onu zayıflatır sonra hemşire "con con" un ona aşık olması sağlanır -belki ikisi evlendirilir-sonra tıpkı hayallerindeki ünlü bir televizyon yıldızı olup şıkır şıkır elbiseleriyle objektiflere poz verirdi. biz de peri masalına dönüşen bu dramın çirkin perisi vasıtasıyla bi güzel katarsisimizi yaşayıp dünyanın mükemmel bi yer olduğuna bi kez daha inanırdık.
    fakat o dünya üzerinde kimbilir kaç kız ense ve ensest kelimelerinin farkını bilemeyecek yaşta bu iğrençlikle ve sayısı istatistik verilerine geçemeyen gizli yaralarla yaşamak zorunda.
    oyuncaklarını taşıyamaz yaşta belki öz belki üvey babasının bedenini taşımak..
    taşıdıkları hiv'le incir reçeli naifliğinde yaşamadıkları da kesin . ondan ölmeseler açlıktan ölecekler gerçi . her bi yanı boklu değnek yani.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap