• bir müteahhit tanığımız gitti buraya, iki-üç gün önce dönmüş. phuket'e gidip gelen adama ne sorulabilir ki? "hava nasıldı?" dedim, yazmış şimdi orda. mütebessim sustuk. kadere sorar insan anca "adaletini seveyim mi?" diye.

    yarın akşam da umre'ye gidecekmiş. elini ağzını yıkamaya diye düşündüm ama onu da soramadım. para, sen çok kansız bir şeysin.

    ha bir de adam bildiğin laik ya. arkadaşlarla phuket, evdeki hatunla umre. din ile devlet işleri gayet ayrı, tek dikkat edilecek husus sıralama.
  • yaklasik 2 gun once tatilden dondugum tayland daki yarimada/ada neyse iste.

    oncelikle puket icin cok agir seyler yazacaktim, ama giderken nette duydugum okudugumdan gaza gelip, cok da irdelemeden arastirmadan giderek (cinde yasayip denize girilebilecek 5-6 saatlik mesafedeki yer olarak) hatanin bende oldugunu anladim. ozellikle havalimanini ve ortamdaki kaosu gorunce ulan dedim naptim ben? bu kadar boktan bi havalimanini sanirim 95 senesinde baku de gormustum en son.. uzun uzun yazmadan 2 madde ile ozet geceyim;

    1: deniz tatili icin gidecekler:
    gideceginiz yeri cok iyi arastirin oyle gidin. patong a kesinlikle gitmeyin mesela. otele para harcayin. mumkunse phukete yakin diger adalardan birinde konaklayin.

    2: seks turizmi icin gidecekler:
    sizi deli sikmis. deliyle sekse devam edin.

    >>>>>> 1: deniz tatil konusu <<<<<<<<

    oncelikle sunu netlestirelim, phuket gercekten inanilmaz bir dogaya, denize ve sahillere sahip bir yer, ama heryeri degil. bilmeniz lazm, arastirmaniz ogrenmeniz sart gitmeden. butceniz bu karari verirken cok dogru bir rehber olacaktir misal. ben tam bir gerizekali gibi, en populer yeri olan patong beach denen, omrumde gordugum en boktan tatil beldesi diyebilecegim yere gittim mesela salak gibi. cunku barlari bilmemnesi, erotik klupleri vs hersey ordaydi diye anladiydim. ole diilmis.

    yillar sonra gelen edit:
    simerazzi isimli elemanin hem komik hem gorsel destek saglayacak patong videolu twiti.
    https://twitter.com/…azzi/status/871426278351454208

    phuket assa yukari 40x15 km olculerinde, rodos adasina benzer buyuklukte bir ada. bu adanin yaklasik 15-20 adet kadar populer ve bilindik guzel sahili ve sahil kasabasi oldugu gibi, bir o kadar da cok fazla yerlesim olmayan, ulasimin kolay olmadigi sahilleri de mevcut. adadaki bu sahillerden ancak 2-3 tanesi, denizi ve kumu ile, o ucak yolculugunu, yorgunlugu, vs cekmeye deger durumda. o da senenin hangi zamaninda gittinize, havanin ruzgarin durumuna gore degisebilir..

    ozetle phuket in sahillerinden, ancak yuzde 10 u ege sahillerinde goremeyeceginiz bir denize sahip berraklik ve guzellik anlaminda. ne bu sahiller derseniz, suralari karistirin biraz.
    http://www.intophuket.com/beaches-guide/
    phuket beaches map
    misal ustteki google maps harita linkinde, patongu 24. siraya koymuslar ki, patongun denizi bildigin camur.. onun disinda 1 numaradaki ao sane, karon ve kato beach lere ve freedom beach e gidebildim. evet burdaki denizler patonga 5 basardi, ama "i-na-nil-maz" degillerdi. ao sane daha bakir kalmis gzel kalmis ama, isletme vb yicek icecek mekan vs yok orda mesela.. bu sahillere giderken, 27 numaradaki le meridien beach resort denen sahilin ustunden gectim, giremedim otelin sahili oldugu icin ama denizi muazzam gozukuyordu.. (yani guzel deniz anlaminda bu liste de hatasiz degil anlaminda diorum) ozetyle ege sahilinde datca da vs buralarin ayarinda bisuru sahil var. yani berrak guzel deniz, ariyorsaniz, formul su; nerde cokluk orda bokluk.

    simdi diyceksiniz ki, e o zaman nereye gidek olm phukette? sizi bilmem ama benim icin cok net: phuket civarindaki adalara.. o phuket yazinca google da cikan resimleri bildin mi? hah o resimlerdeki yerler gercek aq. ama phukette diil. ko phiphi denilen adalar, raya adasi, bilmemne adasi filan ole yerler. ben omrumde ole guzel denize girmedim arkadas.. tekrar phukete gidecek olsam, ozellikle manitayla vs, direk adalardan birindeki otellere rezervasyonumu yaptirir ole giderim. bu otellerin geceligi 80-100 dolar arasi olanlari var. cok pahali da degil. ben 1 gun raya adasinda kaldim, 1 gun de tur a katilip phiphi adalarina vs gittim ama, turla gittigimdn bi bok anlamadim. turlar genelde 4-5 farkli sahile vs ugrayacak sekilde yapilmis, zilyon tane tur var.. rotadaki her sahilde 1 saat durup baska yere gittik, beynim bulandi resmen. (maya beach filan gayet supersonik idi) ama inanin cok fazla yer var, bi 3-4 ay kalmadan kimse phuket ve civarini biliyorum gel anlatiyim demesin. benm burda yazdiklarim ancak giris ve arastirma rehberi olur.

    neyse gelelim bu diger minik adalardaki otellerin dezavantajlarina;

    1- ulasim: en yakin adaya phuketteki limandan surat motoru ile yarim saat surer. havalimanindan teknelerin botlarin oldugu limana ise, 1 saat. (taksi ile 100 tl gibi) limandan adaya ise motor kiralayip gitseniz, adasina gore kellebasi 100-300 tl bayilirsiniz. o yuzden ulasimi ve ucak saatlerini dogru ayarlayin.. gecenin 1 inde gidemezsiniz o phuket civarindaki adalara mesela.

    2- turlar ve tur tekneleri: simdi bu dedigimiz civar adalardan birine gittiniz otelinize yerlestiniz, deniz muhtesem, sabah kalkip, havlularinizi alip sahile indiniz.. o da ne, 30 40 ad tekne bot vs, sahili sikip atmislar, ve mutemadiyen bi dunya comari getirip goturuyorlar.. yani yok ole resimlerdeki gibi, sen ve senn gibi bi avuc insanin inziva tadinda dogadan ve denizden nemalanmasi. yapacak bisi yok.. duzen bole orda.. otellerin kendilerine ait sahili olanlari varsa bilemem. (vardir kesin)

    3- gece hayati: tek de olsam cift de olsam, grup da olsam, ben ille gece barlara akicam, oteldeki ve civardaki insanlarla takilabilecegim 2-3 bar-pub tarzi mekan beni kesmez, her aksam bi istiklal beyoglu havasi yasamassam tatil olmaz ole, ölürüm ben diyorsaniz, sizin tatil anlayisinizi zikeyim ben.. patong denen gotu boklu mekana gidin siz. :)

    benim 4-5 gun kaldigimdan anladigim, phuket eyyorlamam budur. patong denen yeri yazmiyorum bile.. ben omrumde ole boktan bi yer gormedim arkadas. bildigin, kumlu sahili olan eminonu aq. ne isletmeleri bi bokuma benziyor, ne denizi, ne bisi. burda sole ucuz bole sahane diye yardiran arkadaslara da solemek isterim; omru hayatinizda bi yemegin karidesin, istakozun, deniz urunlerinin bilmemnenin guzelini yemediyseniz, onunune 3-5 tl ye bok koysalar, oha hem ucuz hem de ne kadar sahane dersiniz. dunyada sistem sole gencler; normalde pahali olan bisey ucuzsa boktandir, pahaliysa guzeldir. net.

    >>>>>>>> 2: seks turizmi konusu <<<<<<<<<

    oncelikle sunu netlestireyim musadenizle, erotik kluplerden, eglencelerden keyif alan bi insanim, las vegas ve avrupanin cogu strip club larina, benzer mekanlarina girip cikmisligim var. ozellikle strip clublari severim, bi erkek olarak beni cok mutlu ediyor cunku, ickimi sigarami iciyorum, etraftaki tangali guzel ablalara bakiyorum, cok begendiklerime tip veriorum, lapdance yaptiriyorum filan. guzel seyler bunnar.

    para karsiligi yapilan seks e de karsi degilim ancak, parasiyla bir kadinla birlikte olacaksaniz bunun tek bir kriteri var benim icin. normal sartlarda kesinlikle birlikte olma ihtimaliniz olmayan bi kadindan bahsediyor olmamiz gerekir. (gecelik iliski babinda, malum isin icinde ask varsa, her kadin icin sansiniz vardir igrenc bi adam diilseniz, ya da moronlukta sinir tanimiyorsaniz, ask- iliski olayi baska anlaminda diorum)

    ozetle demem o ki, para karsiligi seks sozkonusu ise, kalite bu isin olmazsa olmazidir. ha bir de kimseyi aldatmamaniz.. delikanli olun, manitanizdan ayrilin, ya da soleyin ben sunu denemek istiyorum die. durust olun..

    hah neyse ne diyorduk, phuket patong daki seks turizmi olayi.. dostum yapmayin. burda geceligi 1000-1500 baht diye yazilan kadinlari gectim, (ote tipsizler) 3000-4000 baht olanlari bile tipsizlikte ve avamlikta at kostururlar. hadi diyelim cok guzel bi taylandli kiza denk geldiniz, (yuzde 1 ihtimal) emin olun, onun benzerini kendi imkanlarinizla her bardan kaldirirsiniz. misal 5 gece boyunca 1 tane donup baktigim bi abla oldu, ne guzelmis diye, o da pipili cikti zaten.. hehe.. ladyboy lari taylandli kadinlarindan daha guzel. ama pipi ile olan munasebetim kendiminkiyle sinirli.. :)
    neyse bi de kaldirmaktan kastim salt sizin basariniz ve isteginiz degil, kadinlarin da gecelik sekse ihtiyaci olabiliyor malum.. (sayet doga genetik anlamda size adil davranmadiysa onu bilemem, ama beyniniz ve agziniz da bu anlamda vasifsizsa, siz zaten gecelik iliski kovalamayin aq gerek yok)

    hadi diyelim taylandli hatunlarin tipsizligi benm subjektif gorusum olsun. ben anlamiyor oluyim.. (anlamiyorum kardesim ince, poposuz, hafif curvy olmayan, utu masasi gibi kadinlarin, gecelik iliski babinda ovulmesini anlayamiyorum, anlayamiycam) diyelim siz oyle seviyorsunuz, diyelim siz zevksizsiniz. olabilir. o zaman kalite konusuna deginmek istiyorum cok kisa bi sekilde..

    kardesim, siz bu tipsizlere, gecelik 100-200 tl verip birlikte olmak icin neden phuket e geliosunuz aq? ucak paraniza yazik lan, gidin sultanbeyliye, bagcilara filan, orda da vardir 50 tl ye 100 tl ye sizle seks yapacak olan kadinlar.. ucak paraniz cebinizde kalmis olr.. cunku kalite ayni.. birak patongda para karsiligi calisan kadinlari, diger taylandli kadinlar da 3 asagi 5 yukari bole.. is bu yaziyi okurken patong a gitmis olan hevesli bi genc iseniz de, orda her milletten bi dunya yabanci kadin var tatile gelmis, pek de guzelleri vardi bence.. sansinizi bunlarla deneyin..

    zaten patongdaki turist profilinden, kimlerin hedef kitle oldugunu cozmek zor degil. rus un arabin butun comarlari, eli 3-5 para gormus hayatinda guzel kadin gormemis mallar ve diger yasli avrupalilar. yasli avrupalilari anliyorum, cunku genc kizlarla birlikte olmak icin geliyorlar buraya. adam 50-60 ina gelmis, kariyi bosamis ya da ayrilmis, erteldigi dunya nimetlerinden faydalanmak istiyor. bi de vucudunu kas icinde birakmis atletli tipler vardi bi dunya, arap rus vs. onlari tam cozemedim. zannimca beyne kan gitmiyor olsa gerek diye dusunuyorum.

    seks turizmi vb konularda meraklilari icin su guzel bir kriter olabilir; gideceginiz yerde meraklisi oldugunuz sey legal diilse kalite dusuktur. legalse, devlet tarafindan kontrol edilir, kurallari adabi sistemi vardir. neyin nasil oldugu nettir. tavsiyem rotanizi buna gore cizmeniz.

    toparlamak gerekirse durum su, seks icin gelinecek yer phuket ya da pattaya deil. gerek ortami, gerek hijyeni, gerek kalitesi anlaminda, gordugum en kotu yerlerden biri idi tayland bu anlamda.. okuduklariniza inanmayin.. hepsi reklam aq.
  • thailandin nese dolu, gece ve gunduz ne yapacaginizi sasirtan eglence adasi. belli basli birkac sahil kasabasindan ve phuket town adli kasabadan olusmaktadir. gunduz sahillerinde yuzmek yurek ve teknik ister cunku okyanusun dalgali sulari sizi daha dizinize gelen bir su yuksekliginde alabora edip oturdugunuz yerde zip zip ziplatarak kiyiya dogru surukleyecek kadar kuvvetlidir.
    burada yapilacak en guzel seyler; dalis turlarina katilip adalarin yakinlarinda dalarak maksimum eglenceyi yakalamak, ogleden sonra parasailing yapmak, daha sonra da otelde biraz dinlenip gece hayatinin akisina kendinizi birakmaktir. arada firsat bulursaniz alisveris yapmayi da unutmamalisiniz. gerci bangkok uzerinden donecekseniz bangkokta alisveris daha ucuz oldugundan phukette yapmasaniz daha iyi olur.
    travestilerle takilmak istemiyorsaniz geceleri caddelerdeki guzel kizlara sulanmayin cunku thailanddaki travestiler thailandli kizlardan daha guzel, bakimli ve sicak. ama bu adada biraz daha rahat olabilirsiniz cunku devlet travestileri birarada tutmak icin barlari ayirmis ama gene de kime ve neye catacaginiz belli olmaz. sahil kenarindakilere hic bulasmayin cunku barlarda cok sevimli gorunen bu kisiler sahilde en ufak anlasmazlikta direk bicak cekerek kavga ediyorlarmis.
    bunlarin disinda phuket insanlarin en guler yuzlu gorulebilecegi mekanlardan biri. konaklama icin guest houselar oldukca ucuz 500 baht civari ama otelde kalmak istiyorsaniz en az 1000 bahti gozden cikarmaniz gerekli.

    gunduzleri dalis icin: (bkz: padi) (bkz: south siam divers) (bkz: racha yai) (bkz: phi phi island)
    yuzmek ve parasailing icin: (bkz: kata beach) (bkz: patong beach)
    alis veris icin: (bkz: ocean plaza)
    gece hayati icin: (bkz: thai pan) (bkz: tiger club) (bkz: banana club)
  • bangla road'un ara sokağında kurulmuş olan ringte thai box izleyebilirsiniz.maç bitiminde herkesin niye oradan hızlıca uzaklaştığını dövüşçü kan ter içerisinde sizden bahşiş istediğinde anlarsınız.
    mutlaka motor kiralayın,kullanmayı bilmeseniz bile otelin önüne park edin zira günlük ücreti 10 ytl'dir.
    kiralarsanız mutlaka kask takın,yoksa anında yakalanırsınız,cezası 500 baht'tır,sizde benim gibi ödemeyiniz.
    kaskı kafanıza takmadan önce de içini iyice kontrol ediniz,kafanızdan çıkardıktan sonra elinizin yarısı kadar 2 böcek görürseniz benim gibi sabahlara kadar kaşınmayınız.
    bir güzellik yarışması görürseniz "hah ne güzel" demeden önce iyice bakınız,travestidir onlar,benim gibi yanılmayınız.
    yer gök çekik,sıkıldım derseniz;bangla road'un sonunda murphy's diye bir irish pub var canlı müzikli,orada buz gibi singha yada tiger beer içebilirsiniz.
    masaj yaptırınız,sinirleri gevşetir ruhu hafifletir üstelik keseyi yormaz 10 ytl ödersiniz.
    vat chalong manastırına gidiniz ve ölülerin ruhları için patlattıkları çatpatları mümkün olduğunca uzaktan izleyiniz.
    phi phi'ye james bond'a büyük sürat tekneleriyle giderken ne kadar cazip ve keyifli görünse de sakın ön tarafta oturmayınız.
    phuket yaşanması gereken bir tecrübedir,yine de gitmem diyorsanız siz bilirsiniz...
  • son dönemlerde balayı için buraya gitmeyenleri dövüyorlarmış.
  • tayland'a bagli bir ada. istanbul cikisli olarak genellik singapur veya bangkok uzerinden gidilir.

    para birimi baht ve bir usd yaklasik 30 baht ediyor.

    adada ulasim taksi ve tuktuk vasitasiyla saglaniyor, tuktuk denen sey triportorun biraz buyugu kasa ve kismina oturacak yer konulmus bir tasit.

    en bol ve dolayisiyla ucuz olan seyler masaj ve deniz mahsuludur. ada, bunlarin disinda da ucuz.

    deniz mahsulleri cok bol ve gercekten ucuz. iki kisi, birer tane istakoz, yengec, karides, kalamar ve daha denize dair ne isterseniz yiyin, hesap en fazla 2.000 bahti bulur.

    masaj yine cok ucuz. bir saat masaj yaklasik 200 - 250 baht. nerenize isterseniz yaptirin. tum masajcilar pek tabii ki bayan.

    deniz guzel, karon beach, patong beach ve kata beach populer ve guzel plajlar. iki sezlong ve bir semsiye 100 ila 200 baht arasinda degisiyor. plajda iceceginiz soft icecekler de yaklasik 100 baht. (smirnoff ice ve bacardi breezer dahil). fakat o tatil resimlerinde gordugunuz masmavi deniz, beyaz kum istiyorsaniz, tekne turuna katilip periferide yer alan adalara gitmeniz gerekli. phi phi island, maya bay, james bond island, monkey island bunlardan bir kaci.

    merkezde kaliyorsaniz, patong beach size en yakini. diger 2 beach icin, ki bence bunlar daha guzel, tuk veya taksi kullanmalisiniz. 300 baht civari bir paraya gidersiniz.

    gece hayati canli, patong'da yer alan bangla road'da cok sayida mekan bulunmakta. ama istanbuldaki tarzda kaliteli bir gece hayati beklemeyin. bu caddede yer alan yerler daha cok pub tarzi faka yuksek sesle muzik caliyor. bir diger alternatifiniz striptiz kuluplere veya gogo barlara gitmek. buyuk disko anlaminda hollywood ve banana isimli iki yer var. ama bunlarda da yine istanbuldaki gibi (reina, sortie, blackk) bir yer akliniza gelmesin. icki ucuz. bir adet mojito, long island vb kokteyller 200 baht civarinda. bir sise viski actirayim namim yurusun derseniz onunda ederi 2000 - 3000 baht arasi.

    adanin nufusu cok genc ve yaklasik %70i kadin. dogal sonuc erkekler degerli. gece bahsettigim yerlere yalniz erkek olarak gittiginizde en fazla yarim saat yalniz kalirsiniz. mutlaka birileri sizi bulur.

    alisveriste pazarlik cok onemli. pazarlik etmezseniz 100 bahtlik seyi 1.000 bahta alirsiniz.

    ortalikta kotu sayilabilecek bir koku var ama beni cok rahatsiz etmedi.

    guvenlik kotu sayilmaz. oyle ipsiz sapsiz tinerci tarzinda askinti olabilecek pek bir kimse yok. doviz burolarindan guvenle para bozdurabilirsiniz zira bu adada, ulkede sahte para basmak en buyuk suclardan birisi ve kimse cesaret edemiyor.

    o kadar yol gitmisken mutlaka tropikal meyvalardan yiyin, farkli tadlar goreceksiniz.

    nisan ortasi orada bayram. bayram dediysem akliniza standar seyler gelmesin. herkes elinde kocaman su tabancalari, kamyonetlerin kasalarinda varil varil suyla gezen insanlar birbirini islatiyorlar ve kacmaniz mumkun degil. disarida en fazla 10 dakika kuru kalabilirsiniz.

    turizm baslica gecim kaynaklari ve bunun farkindalar.

    gidin bir gorun degisik. ama beklentinizi pek buyuk olmasin yine de.
  • tatili sadece bacak arası olarak düşünen zatlar tarafından sikiş adası olarak adlandırılır. sikiş yeri phuket değil pattaya'dır.
    hele de phuketi antalya-marmarisle karşılaştıran mallar görünce insan daha da sinir oluyor.
    ulan sen antalyada karidesi, ahtapotu vs.. maximum deniz mahsulünü 30 dolara yiyebilir misin? 100 lük chivas regal viskiyi en popüler diskotekte 70 tl ye açtırabilir misin?
    he amına koyim sikiş yeri. bi dünya turist (avustralyalı, rusu ıvırı zıvırı sikiş için geliyo.
    millet alışmış antalyada sikilmeye, yediremiyor kendine.
  • buraya giden bir insan evladi, rock seviyorsa rock city adli mekana ugramali. aksam 23.00 e kadar taylandli alt grup caliyor. bir insan bu kadar mi guzel i remember you soyler arkadas. ilk geldigim gece bara girdigimde caliyordu, aglayacaktim nerdeyse. nasil bi ses o. 23.00 dan sonra baska bi grup cikiyo, soyleyen lavuk amerikali sanirim, durmayin, yarak gibi. karsidaki barda baska bir thai grup var rock calan, oraya gidin. daha bi suru rock calan yer var ama tam kesfedemedim, herseyi detayli yazicam.
  • buralar ölelei çok oldu azizim, tsunami sonrası acayip bir yer oldu.

    ada zaten artık yarım ada kara bağlantısı yapıldıktan sonra çok daha fazla ulaşan oluyor, birde siktiğimin rus turistlerinin işgali altında. en iyi plaj kesin olarak karon, en azından deniz çekilmiyor ve bu phukette önemli bir durum. kamala sakin patong bildiğin kerhane, rawai müthiş ama deniz çekilince maymun götüne dönüyor, o sebeple illa gelecem diyorsan karona gel.
    dinlen denize gir üç beş gün kaç gün ayırdıysan burada deniz ve dinlenmeyle işini gör, ardından gitme desekte patonga gideceksin zaten. patong plajı boktandır ama otel ucuz o sebeple turlara katılacağın zaman ucuz otel bulup burada kalıp aktivite yapmak mantıklı. phi phi james bond monkey island üçlüsü sürat motoruyla orta sezonda 1200 baht civarı (dikkat edin sikmesinler) çok sıkı pazarlık burada farz. olmazsa olmazı similian adası bu adayı görmeden phuketten dönersen boşa gelmişsin demektir. patong etrafında gecelik konaklama 500 ila 1500 baht aralığında yıldız sayısı 4 ve üzerine çıkarsa 2000-3500 aralığına gelebilir, ama patong tercihi olup 5 yıldızlı otelde kalan kesin maldır. bangla road buranın barlar sokağı gece 2 civarına kadar müzik seks uyuşturucu alkol her bir bok mevcut, diğer plajlarda kalıp gecelik gelenler tuk tuk ile 200 bahta plajlarına ulaşırlar, ilk adam kabul etmeyince yılmayın ibneler çok cool ama müşteri kaçınca çok üzülüyor. bangla road girişinde dönerci türk, sakın türk olduğunuzu belli etmeyin sikiyor. rusum diyince malı bol koyar ibne ( türk değil mi)

    illa phuket göreceğiniz tuttu, bence patong 2 gün karon 3 gün yeter, (bkz: koh samui) buraya bakınca cennettir gidin orayı görün. jungceylon alışveriş merkezi tarafında kalmak her zaman iyidir hem merkeze yakın hem gürltüsüz, son tavsiyem deniz çekilsede panwa beach phuketşn en romantik yeridir, oteller genelde havuzlu olduğundan buraya kadar gelmişken görmeden dönmeyin.
  • üst edit: biraz uzunca bir entry oldu, durumu olmayanlar okumasın. :)

    temmuz 2018 de yalnız başıma gittiğim, tayland’ın turistik adası.

    gitmeden önce;

    nerede kalınır, neler yapılır, internetten kendimce araştırma yaptım. aslında şubat ayında bir arkadaşla gidecektik ama kendisinin beni satması sonucu gözümü karartıp temmuzun ilk haftası gitmeye karar verdim. ancak hava tahmini hep yağışlı gösterdiği için uçak biletini almadım. sözlükten son zamanlarda giden kim var diye baktığımda, @monreve nickli suseri gördüm, sağolsun hem tek başıma seyahate çıkmamda beni cesaretlendirdi, hem de phuket’te bulunduğum zamanda tavsiyelerde bulundu, kendisine tekrar teşekkür ediyorum.

    her şey spontane başladı, öğlen saati “gidiyorum oğlum ben” deyip sırt çantamı hazırlamaya başladım, ne uçak bileti, nede otel rezervasyonu hiç bir şey yok. uçak akşam 9 da kalkıyor, saat 4 te evden çıkıp yollara düştüm, belki yetişemem diye hala uçak biletini almamıştım. otobüs, metro, marmaray, tekrar metro derken akşam 7 ye doğru havaalanına vardığımda bileti aldım.

    gidiş uçak yolculuğu;
    akşam 9 da kalkan tk 0172 sefer sayılı uçak, 10 saat havada kalması süresi ve 4 saat zaman farkı ile yerel saate göre öğlen 11 de phuket havalimanına lastik koydu.

    10 saatlik uçak yolculuğu gerçekten zorlu geçiyor, iki kişilik koltukta (neyse ki yanım boştu) kıvrılıp uyumaya çalıştım, olmadı açtım film seyrettim, zaman zaman kalktım dolaştım. uçak inişe geçtiğinde manzara muhteşemdi, denizin rengi, denizden mantar gibi fışkırmış kaya şeklinde adalar, sanki belgeselin içindeyim gibi hissettim.

    phuket’e giriş;

    tayland, türk vatandaşlarından vize istemiyor. uçakta bir form dağıttılar, formda kalınacak yer soruluyor, @monreve’nin tavsiye ettiği the gig hotel geldi aklıma onu yazdım.

    uçaktan pasaport kontrol bölüme geçtik, orada exchange ofiste 400 usd yi baht’a çevirdim. görevli adam parayı verip güleryüzüyle ellerini yüzüne yakın birleştirip hafifçe eğildi. “(ben böyle şeylere alışkın olmadığımdan) ne oluyoruz len oldum. yok yani ne yaptım da adam bu kadar saygı ifadesinde bulunuyor, bizim burada olsa adam bir halt yedi özür diliyor zaar, kesin bir bit yeniği var, altı üstü para bozdurduk, gibi düşüncelere gark oluruz. acaba buranın insanı hep mi böyle, yoksa adam beni öptü de ben mi uyanamadım, artık yapacak bir şey yok, her şeye katlanacağız.” yolculuğun verdiği mahmurluk ile birlikte bir orta doğu vatandaşı olarak gayri ihtiyari sağ elimi kalbime doğru götürüp, hafifçe başımı eğerek “eyvallah” şeklinde karşılık verdim. adam şaşkın ben şaşkın pasaport kuyruğuna doğru ilerledim.

    pasaport kontrol kuyruğunda sıra bana geldi, verdim polise pasaport ile bilgi kağıdını, adamın ağzında hasta muayene maskesi var, onu sıyırmaya başlayınca eyvah yan bastık herhalde dedim içimden. adam “when back to home” filan dedi, telefona gidiş dönüş biletini kaydettiydim verdim onu, uzun süre inceledi, bir yandan da kafasını sallıyor, ben gerim gerim geriliyorum, pasaporta damgayı basıp verince bir rahatladım ki sormayın.

    hala kendime gelememiş olmalıyım ki, havaalanı içinde dört dönmeye başladım, çıkışı arıyorum bulamıyorum. bir yerden kalabalık insanlar geçiyor ama x-ray cihazı görünce milleti içeri giriyor zannediyorum, dışarı çıkış için neden kontrol olsun ki, artık dayanamadım sordum birine “where is the exit”. adam bir bana bir de çıkışa baktı “görmüyon mu olum mal mısın” bakışı attıktan sonra, eliyle işaret etti. artık 10 saat mi yoksa15 saat mi (hala çözemedim) sonra her neyse, sigara içebilecektim.

    açık havaya çıkar çıkmaz çantamı parçalarcasına sigaramı çıkardım, tam yakacam karşıdan biri elini kolunu sallıyor, yakamadım sigarayı, bir yeri işaret etti, baktım sigara içme alanı yapmışlar ancak orada içebiliyorsun.

    kafam yavaş yavaş yerine gelmeye başlıyordu zannedersem, en azından kafana göre “her yerde sigara içilmiyoru” anlamıştım. küçük bir standın önüne geldim, minibüs resminin altında “patong 180 baht, başka bir yer 200 baht” yazıyordu. patong’a bilet aldım, minibüse doğru ilerledim, elimde sigara paketi hazır bekliyor, minibüsçüye bileti gösterip “smoking” dedim, adam bileti alıp “git orada iç, çağırırım seni” dedi sanırsam, minibüs dolmadan kalkmıyorlar.

    phuket’te ilk gün:

    havaalanından patong yaklaşık bir saat sürüyor. trafik soldan, bizim buranın tersi, duble yollar patong’a yaklaştıkça gidiş gelişli virajlı dağ yollarına dönüşüyor. manzara müthiş, heryer yeşil. yol boyunca ilginç şeyler gördüm, özellikle kral ile ilgili görseller. mesela kocaman ve ışıklandırılmış “long live kingdom” yazan tabela, hani eskiden bizdeki “çok yaşa padişahım” gibisinden. kamu kurumu girişlerinde dev kral portreleri var. müslim school dikkatimi çekti, şaşırdım. engebeli arazilerde çalıştırılan filleri gördüm.

    minibüs yolda bir yere uğradı, içeriye girdik, turistlere tur pazarlamaya çalıştılar. masaların üzerinde broşürler var, biri bana hangi otelde kalacağımı sordu, tabi ki the gig otel, başka neresi olacak, masanın üzerinden otelin broşürünü buldu bana gösterdi, “evet o” deyince beni rahat bıraktı. the gig otel bir kere daha hayatımı kurtardı.

    yarım saat kadar burada takıldıktan sonra yola devam ettik, aslında ben hala bir bilinmeyene doğru gidiyordum. şehir merkezi gibi bir yere girdik, trafik sıkışık, biraz sonra minibüs bir sokağın önünde durdu, sonradan meşhur bangla road olduğunu öğrendiğim sokağın karşısı, şoför eliyle oteli tarif etti, “biraz ilerle sola dön orası”.

    ilk dikkatimi çeken elektrik tellerinin yoğunluğu oldu. sokağın içinde ilerlemeye başladım, hava bunaltıcı, terliyorum. köyden indim şehire imajı verdiğimden esnaf sesleniyor, duymamazlıktan geliyorum. sonunda oteli buldum ama yer yokmuş, the gig otel ile yollarımız buraya kadarmış. karşısında başka bir otele gittim orada da yer yok, keşke yer ayırttırsaydınız diyorlar. hemen onun yanında bir yere girdim, 800 baht dedi ama kahvaltısı olmadığı için işime gelmedi.

    baht tl kıyaslama işini kabaca, 100 baht 15 tl olarak yaptım, bizim para birimi thai bahtı karşısında yedi kat değerli, 1 usd: 4,6-tl ve 33 baht idi. rakamı ona bölüp çıkan rakamın yarısı ile topladım. mesela 800 baht /10 = 80 + (80/2) 40 = 120 tl. 20 bahta kadar metalik, 20 ve üstü kağıt paraları var.şöyle

    otel için 150 lira gibi rakamlar bana gayet makul geldi. etrafı keşfetmeye karar verdim, denizi bulup kendime rota edineyim, önüme çıkan otellere de fiyat sorarım diye düşündüm. bangla road sokağına girdim, sokağın sonunda (deniz tarafında) turkish kebap yazan küçük bir dönerci buldum, daldım içeri.

    +selamunaleykum
    -aleykümselam
    +what is the meat (döneri gösteriyorum)
    -bik bik (gülümseyerek)
    +bik bik ??
    -cow, cow
    +okey, how much
    -150 baht

    yedim bir dürüm fena değildi, 150 baht verdim, 30 geri verdi, selam vermem hoşuna gitti zannedersem. phuket’te kaldığım sürede, bangla road ile ilişkim dönerciyle sınırlı kaldı.

    dönerciden çıktım, yolun karşısı kocaman plaj, patong beach. denize giren yok, çok dalgalı. kuzeye doğru geze geze ilerleyip etrafı inceledim, ilk sokaktan içeri daldım, bir kaç otele daha girdim, kiminde yer yok, biri de pahalı çıktı. artık yoruldum, kendimi atayım bir yere, yeter bu kadar derken, o sokağın da neredeyse sonuna gelmiştim ki patong pearl hotele girdim. kahvaltı dahil 1200 baht, otelde tur masası da var. oda satın almadan önce odaya baktım, beğendim, odaya girmeden dışarıda terlikleri çıkarmaları hoşuma gitti. resepsiyon, odaya kadın atarsan ekstra para alırız gibisinden laf etti. “what are you talking about”

    para peşin kırmızı meşin, 4 gece için 4800 oda,1400 de ertesi günki phi phi turu için toplam 6200 baht bayıldım, odama yerleştim. oda gayet büyük, tuvalet banyo ayrı, büyük tv, buzdolabı, içme suyu, çay, kahve, su ısıtıcısı, para kasası var, wifi gayet hızlı. balkona ingiliz ve rusça “aşağı bir şey atmayın” tabelası asmışlar, ingilizceyi anladımda neden rusça?

    biraz dinlendikten sonra, thai masajı yaptırmak üzere jung ceylon shopping center’a gittim. masaj salonu avm nin en üst katında, 1 saatlik thai masajı 300 baht. masaj olayını da şöyle anlatayım; ödemeyi yapıp beklemeye başladım, orta yaşlarda bir masör elinde küçük bir sepet ve terlik ile çıka geldi, güleryüzüyle ayağımdakini çıkarıp elindeki terliği giydirme teşebbüsünde bulundu. “yapma abi bırak ben kendim giyeyim” hareketinde bulunsam da, “işimiz bu kardeş, rahat ol” bakışı atınca, benim terlikleri sepete koyup elindeki terlikleri giydirdi. ayak yıkanan yere geçtik, sandalyeye oturup ayakları lavabonun içine uzatıyorsun, adam sabunla yıkayıp kuruluyor. oradan odaya geçtik, alt üst giysi verip dışarı çıktı, kendi giydikleri yerel kıyafetler gibi, üst giyeceğin eteklerinin iki kenarından ip gibi kumaş sarkıyor, ne yapacağımı bilemedim. yüzükoyun masaya uzandım, masör bir saat sırtından inmedi diyebilirim, örneğin iki eliyle sırtına basıp amuda kalkıyor olabilir göremedim, masada kalmazsam iyidir diye düşündüm, bir ara uyumuşta olabilirim. çıkışta bitki çayı ikram ediyorlar.

    masaj salonundan çıkıp avm de biraz dolaştım, 7500 km’yi avm dolaşmak için gelmedim ama biraz fiyatlara bakmak fena olmazdı, bilindik markalı giysiler ve cep telefonları türkiye’den daha pahalı.

    dışarı çıkıp etrafı biraz daha keşfettim, çoğu yerde büyüklü küçüklü buda’ya adak adanan yerler var, kaldığım otelde ki şöyle. pet şişe su, meyve filan var önlerinde. aslında biriyle konuşup ritüellerini anlamayı çok isterdim. bizim burada camiye yardım toplayan hacı abiler misali, turuncu kıyafetli kel budist rahipleri dükkan dükkan dolaşıyorlar, tezgah her yerde aynı. patong’un güneyine doğru expat room var, burada daha ucuza kalınabilir. buraya yakın büyük bir alanı da, sabit açık hava yeme içme yerine ayırmışlar. daha da güneyde patong’un çıkışında büyük bir budist tapınağı var. yollarda çok miktardaki sokak satıcısında her şey satılıyor, açıkçası dondurma hariç beni pek cezbeden yiyecek olmadı. cadde boyunca sağlı sollu çok miktarda masaj salonları var, tektip etek bluz giymiş ladyboy yada kadınlar (yakından bakmadan anlaşılamıyor) yakınından geçersen yapışıyorlar. dünyanın her yerinden, her milletten insanlar tatil için buraya gelmişler. adım başı family market, 1,5 litrelik pet su 13 baht.

    phi phi turu, ikinci gün:

    tur biletini zarfın içinde odaya bırakmışlar, 9 a doğru otelden alacaklar. otelin kahvaltısı açık büfe, çeşit çok ama bana hitap eden kısmı; ekmek, tereyağı, reçel, yumurta, domates, salatalık, karpuz, muz, ejder meyvesi. içecekler; çay, kahve, çeşitli meyve suları. tereyağı avustralya malı, ülkede süt ürünü araki bulasın.

    kahvaltıdan sonra phi phi turu için sırt çantamı alıp beklemeye başladım, minibüsler gelip gidilecek yerleri sesleniyorlar, benim ki geldi bileti gösterdim, elindeki listeyle karşılaştırdı, minibüs dediysem dokuz kişilik, şoför kapıyı kendi açıp bindiriyor, diğer otellerden de milleti toplayıp adanın doğusuna phuket city’ye doğru yola koyulduk, adamlar çok güzel organize olmuşlar.

    ko sirey’e geldik, minibüsten inerken bileğime sarı ip bağladılar, yellow grubu olduk. toplanma alanı derme çatma bir yer, bayağı kalabalık. görevli biri megafon ile esprili bir dille bilgilendirme yaptı, milleti kırdı geçirdi. mesela hamilelerin sürat teknesine binmemesi gerektiğini, “dün şöyle yaptıysanız hamile kalmış olabilirsiniz” şeklinde işaretlerle anlattı. 30 kadar kişi kısa bir yürüyüşten sonra tekneye bindik, avustralyalısı, uzak doğulusu, hintlisi, arabı, avrupalısı, her milletten insan var. altı kişi teknenin ön tarafına, açık alana oturduk. benim gibi yalnız biri var, ispanyol, adı pedro. “pedro ikimizde yalnızız birlikte takılalım dedim, olur dediyse de lauğun derdi kızlara yazmakmış.”

    açık alana oturdukta güneşten yanmamak lazım, üzerimde wetsuit var, başıma da havluyu aldım, sadece dizden aşağı açık, o kadar da bir şey olmaz dedim, ama yanılmışım.

    tekne çok kalabalık, şnorkel dağıttılar, süratli bir yolculuktan sonra kayalık bir yerde denize girdik, açıkcası maldivler’den sonra buradaki deniz canlılığı tırt geldi bana (gerçi baraküda gördüm). yarım saat denizde kaldıktan sonra viking mağarasına geldik (vikinglerin buralarda ne işi varsa), sonra maya beach’i uzaktan gösterdiler (ekim 2019 da açılacakmış), ardından saat bir gibi phi phi adasına geldik. bir saat 20 dakika burada kalacağımız söylendi. yemek yenilecek yere geçtik, açık büfe yemekte; makarna, pilav, salata var. çalışanlarla konuştum, adada bin kişinin yaşadığı ve herkesin müslüman olduğunu söyledi. yemekten sonra view pointe çıkayım da manzara bakayım diye düşünüyorum, pedro’ya söyledim, tamam gidelim dedi, tam yola çıktık ki sattı beni. (olm ne yavşak herifmişsin lan, madem gelmiyecen neden tamam diyon, bu yaşıma geldim bu kadar çabuk adam satan herife rastlamadım).

    phi phi adası phuket’in doğusunda kalıyor, yarım ay şeklinde sırt sırta vermiş iki adet koydan ibaret, bir tarafında gemiler için iskelesi var. turkuaz deniz, sarı kumsal, sonrası kayalık tepeler ve orman, her yer yeşil. sahil boyunca buraya has ahşap gezi tekneleri güzel görüntü oluşturuyor. çeşitli yerlere tsunamiden kaçış için yön tabelaları koymuşlar. dolaşırken dondurma satan yaşlı bir teyzeye rastladım, vanilyalı dondurma güzel.

    tekneye binmeye başladık, adamın biri denize masa atmış, üzerinde resimlerimiz olan küçük çerçeveleri gösterip 200 baht diyor (ilk tekneye binerken çekmişlerdi), istemediğimi söyledim, 100 dedi, 50 vereyim dedim, çerçeveyi söküp sade resimi verdi bende almadım.

    yola koyulduk, adını bilmediğim (resimde malacca boğazı yazıyor) güzel bir adacığa geldik, bir saat burada kalacağımız söylendi, ada kalabalık, millet denize giriyor. sigara içilebilir tabelasının yanına çöktüm, ablanın teki elime menü tutuşturdu, karışık meyve suyu söyledim, 200 baht.

    tekrar tekneye bindik, hep ön tarafta açık alanda oturuyorum. lübnanlı olduğunu tahmin ettiğim genç zulada çaktırmadan sigara içti, bu ara tekne hızlanmaya başlıyor, hintli bir kişi de ondan ateşi istedi, çocuk tam sigarayı yaktı ki kaptan durumu farkedip birden hız kesti, el freni çekmiş gibi olduk, tam o sırada tekne görevlisi kız da bizim olduğumuz bölüme geliyordu ki yere kapaklandı, teknede panik oldu. herkes kaptana bakıyor, kaptan hintliyi işaret ederek “smoking” dedi, çocuk panikle yeni yaktığı sigarayı denize attı, bunu gören tekne çalışanı thai kızımız çocuğa çok fena giydirdi. ağlamaklı ses tonuyla “sen kim oluyorsunda benim ülkemi kirletiyorsun, it’s my home, döverim seni vs” uzun uzadığa doğa dersi verdi, bir yandanda bize bakıp söylediklerine onay istedi, tabiki biz “haklısın abla, sensin abla bla bla” yaptık. adamlar ülkelerine doğalarına nasıl değer veriyorlar, bizim burada olsa sadece ayıplar geçeriz.

    hava kararmaya yüz tuttuğu vakit tekne turumuz sona erdi, bizi getiren minibüs bekliyor, otele geri döndük. akşam yemekten sonra tur masasına çöktüm, yarın için tüplü dalış, bir sonraki gün fanta sea show ve sonraki gün de minibüs ile havalimanı transferi istedim. masadan broşür kaynıyor, abla biraz karıştırdıktan sonra tüplü dalış için ko racha yai gösterdi, 2100 baht. show 1800 baht, yemeksiz. havalimanına taksi filan dedi, bin baht vermeye değmez minibüs ile 200 baht, toplam 4100 baht verdim, biletlerimi aldım.

    benim bacaklar güneşten yanmış, çok acı çekmesemde gideyim eczaneden bir merhem alayım dedim. eczacıya gösterdim, bir merhem verdi, 240 baht. yine para verme, para üstü alma seremonisi yaşadık. gerçekten çok saygılılar.

    ko racha yai, üçüncü gün:

    sabah kahvaltıdan sonra minibüse binip adanın güneyine doğru yola koyulduk. ko racha yai, phuket’in güneyinde kalıyor. buradaki başlangıç yeri ofis gibi kapalı alandı, ben hariç herkes çin vatandaşı, herkese can yeleyi dağıttılar, kiminde çanta bavul filan var, meğerse racha adasında otelde kalacaklarda varmış, transfer için gelmişler. görevliler çince bilgilendirme yapıyorlar, arada bir de bana ingilizce “yağmur yağarsa tur iptal, adada tuvalet paralı 20 baht” gibi, hani herkese söylediklerini bana “kandıralı sende” dercesine anlatıyorlar. ortam dünkü tura göre daha elit geldi bana, tekneye bindik, teknede daha iyi, hava biraz kapalı, her an yağmur yağabilir. yola çıktık, big buddha heykeli gözüküyor uzaktan, yarım saat yolculuktan sonra adaya vardık, karaya çıktık. bir saat serbest zaman dediler, iki çinli aile ile ben kaldık, diğerleri otele gittiler.
    kumsal çok güzel, sahilde her yeri camdan bir yere masaj salonu yapmışlar, lokantası marketi var. çalışanlar iki yanağına kare şeklinde çamur sürmüşler. biraz içerilere doğru yürüdüm, birden bir yapının yanından ejder çıktı, ağır ağır ilerliyor, dilini çıkarıyor, gözlerime inanamadım. koca koca ağaçlar vs, ortam çok sakin, insan huzur buluyor. tekrar tekneye binip biraz açıldık, şnorkel ile denizde yarım saat kadar takılıp yine aynı yere döndük.

    öğlen yemeği için iki adet yuvarlak masa ayarlamışlar, birinde bana yer gösterdiler. yanımda annem yaşında kadın oturuyor, diğerleri çocukları, torunları, damat yada gelini hepsi aynı aileden kişiler, onlar ingilizce ben çince bilmediğim için anlaşamıyoruz. kendi aralarında konuşup gülüşüyorlar (acaba benim hakkımda mı konuşuyorlar), ben sap gibi kaldım, masada çok çeşitli yemeklerden benim yiyebileceğim sadece pilav var, diğerlerinin ne olduğunu bilmiyorum. tabağıma pilav alma teşebbüsünde bulundum, annem yaşımdaki kadın “ben koyarım yavrıııııım” dercesine adeta bana annelik yapmaya başladı, tabağıma pilav koydu, daha bişeyler diyor anlamıyorum, ben kızarmaya başladım, diğerleri konuşup gülüşüyorlar hala. tur görevlisi abla geldi, bana hitaben “no pig, no bişey, no bilmem ne, hepsinden yiyebilirsin” deyince biraz rahatladım, (türk olduğunu bilenler domuz eti yemediğimizi biliyor da kadın başka şeylerde saydı, biz başka neleri yemiyorduk). önümde türlü yemeğine benzer bir tabak vardı, patates domates vs, üzeri soslanmış, biraz tabağıma aldım güzeldi (midemiz yeni yiyeceklere alışkın olmadığından, sanırım yemeğin sosu sonradan bozdu beni). bir yandan da yemek yememek saygısızlık gibi olurdu, yemeğimi bitirip ayağa kalktım, hepsi bana bakıyor, “biz türkiye’de afiyet olsun deriz” dedim, gene gülüşüyorlar.

    tur görevlisi abla beni dalışa göndermek için bir motorluyu çevirdi, bir şeyler konuştu, bana “senin limuzin geldi” deyip motora binmemi istedi. limuzin dediği; sacdan kasa yapıp tekerlek takmışlar, üzerine kalastan otuma yeri koyup motora monte etmişler. bindim limuzine ormanın içine doğru gittik, burada bile family market varmış, eleman indirdi beni burada kendisi geri döndü. biraz bekledim, gelen giden yok, ne yapacağım bilmiyorum, markete girdim “dive, diving filan diyorum” anlaşamadık. biraz daha bekledikten sonra diğer yönden başka bir limuzin gelip beni aldı. biraz daha yolculuktan sonra ormanın içinde dalış malzemelerinin olduğu baraka gibi bir yere geldik. burada korsana benzer dört kişi var, biri ağzında sigara motorsiklet tamiri ile uğraşıyor, bana bakarak diğerine “ bu adam ne ayak” bakışı attı, kendi aralarında konuşuyorlar. ormanın içindeyiz, “adamlar beni burada kesse kimsenin ruhu duymaz” şeklinde bir korku aldı beni, hani öyle tipte herifler. biri çatpat ingilizcesi ile sert şekilde dalış lisansımı istedi, baktı baktı bir şey anlamadı, “çok dalış yaptın mı” diye sordu, çantamı içeriye bırakmamı istedi. çantayı içeriye bırakayım da; para, pasaport her şeyim çantada ama adamlar ne derse yapacağız artık, başa gelen çekilir. limuzine bc, palet, maske filan attık, yolda başka bir barakadan da alüminyum tüp aldık, orman içinde ilerliyoruz, yol filan yok, bazen çamurun içerine girip batacak gibi oluyoruz, bazende eğimden devrilecek gibi. üst baş çamur oldu. sonunda sahile geldik, ilk defa karadan denize gireceğim. badimin adı kai, gömlek giyer gibi giydi ekipmanlarını, baktı ben acemi gibi giyiniyorum, zaten dalış elbisesi de yok, zar zor giyindim, paletleri ellerime alıp astronot gibi denize girmeye başladık, belimize kadar denize girince paletleri giymemiz gerekiyor, ne yapsam giyemedim, sağolsun kai kendi giydirdi, biraz daha ilerledik, bu sefer de yedi kilo ağırlık ile zannedersen alüminyum tüpten dolayı batamadım, acemilik diz boyu, kai çekti beni aşağı. hayatımın en güzel dalışı oldu, deniz canlılığı muhteşem, çok garip balıklar gördüm, dana kafasına benzer balık mı olur, kai de fırlatma koca balığın arkasından geçerken balığın kuyruğuna vuruyor balık vınlıyor filan, 25 metre aşağıda tekne batığının içine girdik, çok güzeldi. havam yüz bara gelince badime söyledim, kai oralı değil, elliye gelince anlamıyor mu acaba diye gösterdim, o da kendininkini gösterdi yüzotuz. ben yüzelli bar tüketmişim adam sadece yetmiş bar tüketmiş, normalde elli bar kala çıkmış olmamız gerekiyor, kai “rahat ol, hava paylaşırız” işareti yaptı, iyi dedim demek ki buralarda böyle bu işler. neyse ki havam bitmeden kurallara uyarak çıkışımızı yaptık. dalış yaptığım yeri görmek isterseniz, youtube’tan şöyle beş dakikalık bir video buldum. dalıştan o kadar memnun kaldım ki, ağzım kulaklarıma varıyor engelleyemiyorum, dalıştan sonra canını emanet ettiğin kişiyle aranda bir bağ oluşuyor, kai ile türk usulü tokalaşma yapmaya çalıştım olmadı, neyse ki “high five” deyince onu yaptık. aynı zorlu yoldan dönüşümüzü yaptık, üst baş yine çamur oldu, duştan sonra kai fotoğraf çekilmek istedi, benim hala otuziki dişim gözüküyor, kapatamıyorum. kai ile vedalaştık, limuzin yok artık, bir motorsikletin arkasına binip ilk yere bıraktılar beni.

    racha adasından ayrılıp ao chalong’a döndük, burada firmanın sahilde ofisi var, diğer müşterileri gönderip benim minibüs henüz gelmediği için beni ofise davet ettiler. çay alıp benim tur görevlileriyle oturdum, televizyonda canlı yayında mağarada mahsur kalan futbolcu çocukların kurtarılma çalışmaları var, tüm dünya merakla gelişmeleri takip ediyor, ofistekiler hiç oralı değil işlerini yapıyorlar, sonra televizyonda magazin haberi çıktı, oranın meşhur birisi sanırsam, kadın yüzük takıyor adam kurdelasını kesiyor filan, herkes işi gücü bıraktı, magazin haberine dikkat kesilip yorum yapmaya başladılar, dünyanın takip ettiği çocukların kurtarılması hikayesinden ziyade magazin olayına dikkat kesilmeleri garip geldi bana, gerçi bizde de aynı hikaye oluyor.

    transfer aracımın geldiğini söylediler, araç çalışır vaziyette ama şoförü yok, park alanında başka bir aracın çıkmasını engellemiş şekilde duruyor, diğer araç çıkamıyor. bizim burada olsa ne yaparız, araç çalışır vaziyette olduğundan az ileri kaydırıp diğer araca yol veririz değil mi, yok burada öğle değil, adam yana döne yirmi dakika bekledi de diğer araca ellemedi, bizim şoför gelince iyi bir kavga olur diye düşündüm, o da olmadı.

    fanta sea show, dördüncü gün:

    fanta sea show için akşam otelden alacaklar, son günümde akşama kadar bir aktivitem yok, üç gündür güzel olan hava bugün sağanak yağışlı, öğlen camiye gideyim, sonra jung ceylon shopping center’da takılayım, ayak masajı yaptırıp otele dönerim planlaması yaptım.

    kahvaltıda uzun takıldım, otelin karşısında ilkokul var, ban sai nam yen school. sabah insanların işe, okula gelişlerini seyrettim. yağış altında veliler motorsiklet ile çocuklarını getirip okula bırakıyorlar, başörtülü öğretmenler de var.

    nurul islam camii patog’un kuzey tarafında, öğlen namazından önce gidip yasin ve fetih surelerini okudum. kuran okurken arka taraftan kadın ağlaması sesi gelmeye başladı, kadın uzun süre ağladı, acaba ne oldu da böyle ağlıyor derken kadın caminin ön tarafına doğru geldi, müslüman izlenimi vermeyen batılı birisi, acaba kilise bulamadım cami ile idare edeyim mi yaptı bilemiyorum. öğlen namazını cemaatle kılıp camiden ayrıldım, yoğun yağmur altında ayak masajı için shopping center’a gittim. ayak masajı yarım saat sürüyor 200 baht. yukarıda yazdığım gibi ritüellerden sonra yarı yatar vaziyette koltuğa oturuyorsun, masör ne yaptığını görmeyesin diye başına havlu örtüyor, diz kapağından aşağısına masaj yapıyor ve sonuna doğru ayak tabanına sert bir cisimle can yakıcı bir baskı yaparak bitiriyor.

    buradan otele döndüm, saat beş gibi odanın telefonu çaldı, arayan resepsiyon uzun bir cümle kurdu ama anlayabildim, beni fanta sea show’a götürecek araç gelmiş. anlayabildim derken, ingilizce konuşurken kelimenin sonlarını uzatıyorlar ve sesleri tiz tonda çıkıyor. alelacele odadan fırladım, oda anahtarını resepsiyona bırakırken kısa süreli bakıştık. “-tren mi kaçtı, bu acelen ne. +yok adamı bekletmeyim diye şeettim.” bunu şunun için yazdım; aynı gün sabah kahvaltıda rastladım, minibüs geldi müşterisini arıyor, resepsiyona söyledi, şoför tam kırkbeş dakika bekledi ve o arada aracını stop etmedi, adamlar rahat rahat geldi, şoförde hiç tepki yok, bizim burada olsa kavga çıkar.

    minibüs şoförü ilk beni almış, “şu fakiri alayım önce de diğerlerini fazla dolaştırmayım dedi zaar”, mütemadiyen benimkinden çok daha pahalı otellerden milleti toplayıp yola koyulduk. show alanına geldiğimizde ben hariç diğerlerini karşıladılar, bana da gişeyi gösterdiler. bileti gişeye verdim, hangi ülkeden olduğumu sordu, 300 baht karşılığı helal gıda açık büfe yemek istermisiniz dedi, almadım.

    sıkı bir güvenlikten geçip girilen alan; alışveriş, yeme içime, eğlence mekanları ile dolu. ilk girişte sağda kapalı bir yer var, burada beyaz kaplan, papağan gibi hayvanlar var. mücevherat satan yerden kızıma 450 bahta inci küpe aldım, satıcı fişini kendi ellerinle cüzdanıma koydu, zannedersem ülkeden çıkışta bu tür eşyaların belgesini sorabiliyorlar. gösteri binasının önünde büyük bir meydan var, meşale tarzı ateş yakmışlar, güzel bir ambiyans yapmışlar, burada 1500 baht karşılığı fil ile tur attırıyorlar, 200 bahta filleri besleyebiliyorsunuz. gösteri saat 9’da başlıyor, girişte telefonları topluyorlar, teslim almak için renkli bir numara veriyorlar.

    salona bilette yazan numaraya göre kapıdan girip kolayca yerini buluyorsun, yerimi buldum, arka sırada alamancı bir çocuklu aile bazen türkçe bazen almanca konuşuyorlar, çocuklarını susturamıyorlar, bu olmasa her şey güzel gidiyordu. gösteri başladı, yüzlerce insan oynuyor, tayland’ın kadim geçmişini anlatıyorlar, fil gösterileri ve sihirbaz gösteri var, bir saat dolu dolu geçiyor, doğrusu aldıkları parayı hakediyorlar. çıkışta binlerce insana telefonları nasıl teslim edecekler derken şaşılacak kadar kısa sürede telefonları alıp çıktık, çok güzel organize olmuşlar.

    park alanında benim minibüsü zar zor buldum, plakasını kaydettiydim, bayağı sonra bizimkiler geldi, meğerse çıkışta şoför bizimkileri topluyormuş, kimse kalmayınca gelmişler, adam beni görünce derin bir oh çekti.

    patong’a döndük, otele girmeden son bir tur attım, bir yerden buzdolabı magneti alıyordum, çin vatandaşı birinin seçtiğini aldım. hani bunu da neden yazdın derseniz, adamın kafası mı iyidi neydi, onu alma bunu al dedi, adamın dediğini aldım.

    dönüş, beşinci gün:

    uçak yerel saat ile 12 de kalkacak, kahvaltımı yapıp hazırlandım, otel çalışanları ile vedalaştım, saat sekiz gibi minibüs geldi, bugün hava yine bozuk, patong’ta biraz dolaştıktan sonra başka bir minibüse geçtik, önümde iki çinli genç var, ellerinde telefon mesaj yazıyorlar, merak ettim çince de bir sürü sembol var, nasıl yazıyorlar diye, o kadar seri tuşlara basıyorlar ki anlayamadım bile. havalimanına geldik, ilk girişte kontrol var, içeri girince thy standını aradım bulamadım, meğerse iç hatlara girmişim. dış hatlara geçtim, girişinde kontrol yok, biniş kartımı aldım bekliyorum, elemanın biri yanındaki kıza “memleketi özledim, memleketim, memleketim” diyor, oğlum tamam dönüyon işte.

    uçak vaktinde kalktı, hava şartları kötü olduğundan hint okyanusunu aşana kadar üç saat boyunca kemerleri çözmemizi istediler, bu sefer uçağın arka tarafında ortada üçlü koltuk bana aitti, rahat seyahat ettim, istanbul’a akşam 6 da indik.

    end of phuket adventure
hesabın var mı? giriş yap