• kitabi okumayan insanlarin okumaktan cekinmesi gereken bir bolum.neden onsoz demisler o zaman diyeceksiniz?
    valla bilemiyorum.zira son iki seferdir okudugum iki kitapta da yazarlar onsozde kitabin sonunu denyo gibi anlatmislar.sonu boyleydi soyle yaptim, cok mutluyum falan yazmislar."ulan allahin salagi kitabi okumadim ki sonuna ne yazdiginla ilgileneyim?" de diyemiyorsunuz zira muhattabiniz olan kisiler
    joseph heller(catch 22), graham greene(third man)
  • onsozler genelde siradan ve sikici olurlar. bu inanc ve aliskanlikla okunmadan ya da sadece bir goz atilarak gecildikleri olur.

    en siradisi onsozlerden birine, fyodor mihailoviç dostoyevski'nin karamazov kardesler'inde rastlanilabilir. ama bu onsoz, ayni zamanda, her siradisi seyin ayni zamanda olumlu bir farklilik anlamina gelmedigine de en iyi orneklerden biridir.

    sozkonusu onsoz, dunyanin en onemli romancilarindan birinin en onemli eseri olarak bilinen kitabina giris niteliginde yani. oyle ki, bazilari (ornegin orhan pamuk) bu kitabin yazildigi yuzyilin en iyi kitabi oldugunu dusunuyor. dostoyevski de romanin ne kadar onemli oldugunun farkindaymis. arkadasina yazdigi bir mektupta, kitabindan "hayatimin eseri" olarak bahsetmis misal ve eklemis: "sahte alcakgonulluluge gerek yok". ve bakin, tum bunlara ragmen, onsoz nasil basliyor:

    "kahramanım aleksey fyodoroviç karamazov’un yaşam öyküsüne başlarken bir kuşku var içimde. özellikle şundan geliyor bu kuşkum: aleksey fyodoroviç’e kahramanım diyorsam da, onun büyük bir kişi olmadığını kesinlikle biliyor, bu yüzden de kaçınılmaz birtakım sorularla karşılacağımı önceden sezinliyorum:

    aleksey fyodoroviç’imin ilginç bir kimse olduğunu kabul etmezlerse? bunun böyle olacağını şimdiden içim sızlayarak sezinlediğim için söylüyorum bunu. benim için ilginçtir aleksey fyodoroviç, ama bunu okuyucuma kanıtlayabileceğimi pek sanmıyorum.

    yazar olarak ben de, ilginç bir yanı olmayan, böylesine silik bir kahraman için bir romanın bile çok olabileceği kanısındayken iki romanla ortaya çıkmam tuhaf kaçmayacak mı?"

    bu ne simdi? bariz bir durumu anlatmak bazen cok karmasik bir durumu anlatmaktan daha zor olabiliyor. sunu soyleyebilirim belki, tuhaf kacan birsey varsa, o da sahte alcakgonullulukten hoslanmayan dostoyevski'nin, hayatinin eserine baslarken, kahramaninin uzerine yazmaya/okumaya deger biri olup olmadigindan emin olamamasidir.

    onsozdeki gariplikle bununla kalmiyor; iki nokta daha var onsozu siradisi yapan:

    birincisi, roman iki cilt olarak basiliyor. onsozdeki "...ortada bir yaşam öyküsü, iki roman var. esas roman ikincisi, kahramanımın zamanımızdaki, özellikle şimdiki, bu andaki yaşamını anlatıyor" kismi, okuyucuda, bahsedilen ikinci romanin aslinda ikinci cilt oldugu hissini uyandiriyor. ancak, ikinci ciltte aleksey fyodoroviç'den cok az bahsedilmis. bu yuzden, bazi arastirmacilar, aslinda dostoyevski'nin romani tamamlamadigini, omru yetseydi, ki dostoyevski ilk basimdan kisa bir sure sonra olmus, ikinci romani yazacagini dusunuyormus.

    karsit gorus ise, ikinci bir romanin olmadigini, dostoyevski'nin onsozu kitabi bitirmeden yazdigini, bir zaman sonra da onsozde bahsettigi fikirden uzaklastigini savunuyor. kaldi ki, onsoz, "kahramanım aleksey fyodoroviç karamazov’un yaşam öyküsüne başlarken bir kuşku var içimde" cumlesiyle basliyor. bu cumleden anliyoruz ki, dostoyevski onsozu henuz kitabi yazmaya basladigi donemde kaleme almis.

    allahim... sen kalk, hayatimin eseri dedigin, en kucuk puntolarla basilmis haliyle bile yaklasik 1000 sayfa tutan bir romani iki yil ugrasip yaz, sonra da iki sayfalik onsozu degistirmeye... "usen" diyecektim ama ondan da emin degilim. oyleyse, insanlik tarihinin unutulmayan üşenme eylemleri listesinin tepesine yazmali bunu.

    soyle devam ediyor: "birinci öyküyü okuyan ötekini okumanın değip değmeyeceğine kendisi karar verecektir. hiç kimseyi zorladığımız falan yok tabii, isteyen birinci romanın iki sayfasını okuduktan sonra bir daha eline almamak üzere kaldırıp atabilir kitabı."

    onsoze o kadar takildim ki, cok fazla ilerleyemedim, dostoyevski madem izin de vermis, diyerek, biraktim kitabi. onsozu unuttugum bir zaman tekrar okumayi deneyecegim. soz.

    ve bu siradisi onsoz yine siradisi bir sekilde sona ermis: "önsözüm bu işte. bunun gereksiz olduğunu yürekten onaylıyorum, ne var ki bir kez yazdım, varsın kalsın…"

    sozun bittigi yer.
  • kitabı okuyup bitirmiş birinin kendi düşüncelerini henüz kitabı okumamışlara dikte etmesi, okuru ve okumayı yönlendirmesidir.
    kitap bittikten sonra okunmalıdır.
  • kierkegaard - önsözler: tema++ görsel

    (bkz: hece yayınları)

    kierkegaard'ın bu kitabı taze çıktı, risale boyutunda. özgün benzetmelerle ilerleyen çok akıcı bir kitap.
  • ayışığı sanat merkezi tarafından 3 ayda bir yayınlanan devrimci sanat dergisi.
  • romanlarda gördüğüm önsözleri ya okumam ya da kitabı bitirdikten sonra okurum. çünkü bunların çoğu aslında romanın sonuna yerleştirilmesi gereken yanlış kullanılmış sonsözlerdir. kitap hakkında bir önbilgi daha doğrusu önfikir vermeleri gerekirken kitabı adeta özetler, tüm heyecanınızı ve merakınızı emerler.
  • okumadığım zaman bir eksiklik hissediyorum, tamam. hatta bu eksikliğini hissettiğim dürtü, kitaptaki derinliği kavramaya yardımcı bir öge, bu da güzel. ama bunu illa spoiler vererek mi yapmak lazım, bunu merak ediyorum. yani bir önsözde hem spoiler olmasın istiyorum hem de yine de kitabın konusundan, karakterlerinden çok da soyut olmayan analizler gözüme sokulsun istiyorum, zor mu?

    bence değil.
  • "ne zaman sahiden yaratıcı bir kitaba bir önsöz yazmak sözkonusu olsa, önsöz yazmaya değen çok az kitabın tam da önsöz yazmanın münasebetsizlik olduğu kitaplar olduğu gibi hisse kapılırım ben."

    t. s. eliot [djuna barnes'ın "geceyi anlat bana"sının önünde duruyor.]
  • "(...) bana göre, önsözler ancak, yazarın ölümünden ve eserin meydana çıkmasından çok uzun yıllar sonra yeniden basılan romanlara yakışır. (...) önsözler kitaptan zevk almayı engeller, beklentinin heyecanını öldürür, insanı hayal kırıklığına uğratır. önsözlerin tek iyi yanı, bazı durumlarda ilacın alınmasını geciktirmeleridir."

    [harper lee / bülbülü öldürmek ]
  • kitapta okumayı en sevmediğim bölüm.
    ne güzel demiş mustafa arslantunalı, yenişehir'de bir öğle vakti kitabının önsözünde:

    "önsözler kitaplarla, kitaplar şehirlerle aranıza girebilir. bir kitabı da bir şehri de tanımanın en iyi yolu, doğrudan içine dalmaktır oysa. bana sorarsanız bu önsözü atlayıp kitaba doğrudan başlayın derim, çok isterseniz sonra geri dönersiniz: henüz tanışmadığı kişilerin dedikodusundan ne kadar haz alabilir ki insan?"
hesabın var mı? giriş yap