• lydia steptoe adiyla yazan amerikali romanci, kisa oyku ve oyun yazari,sair,gazeteci. nightwood* isimli romani en iyi romanidir.
  • adı, üç kısa oyundan oluşan a book(1923) adlı kitabı ve the nightwood(1936) romanıyla anılan, 1892 doğumlu amerikalı kadın yazar.
    anormal bir çocukluk; aile içi şiddet, büyükanneyle girilen cinsel münasebetler, şu bu...
    1913'lerde brooklyn'e gelir, çalışmak için okulunu bırakır ve gazetecilik yapmaya başlar. bu dönemlerde ilk oyunlarını ve skeçlerini yazar, yine bu yıllarda (işte, 1916'dan 1920'lerin başlarına kadar olan zamanlar bunlar, 1923, vesaire) lydia steptoe takma adının kullanarak da bir şeyler yazar..bazı oyunları bu yıllarda sahnelenmeye de başlar.
    tam yılları, avant-garde akımların maşallahı var; 1910 - 1925, ekspresyonizm dorukta, efendime söyleyeyim, sembolizm olsun, dada olsun... barnes bu yıllarda strinberg'ten de etkileniyor, muhtemelen, strinberg oyunlarındaki ruhsal çatışma onu daha çok etkiliyor (çünkü bir yerde okuduydum, ekspresyonizm için "zorlama bir duygusallığı kovalamak" gibi bir şey diyor ve strinberg'i överken de diyor ki; "modern dramayı en iyi anlatan, ruh çatışmalarını verebilen adam bu" diyor.) yani ekspresyonizmi aslen biraz zorlama buluyor; ama ruhsal çatışmaların baba gibi verilişine de hasta. strinberg'in sembolist oyunlarından daha bi çok etkilendiğini sanıyorum ben, çünkü, barnes'in tam da bu dönemdeki oyunları inanılmaz derecede sembolizm kokuyor : (bkz: a book)
    sonraları oyun yazmaktan vazgeçiyor ve romanlar, kısa kısa öyküler yazmaya başlıyor -ki nightwood bu döneme denk gelir; sonraları paris'e gidiyor, 1940'larda geri dönüyor ve yine dram edebiyatına dönüyor.
    1982'de de, 90 yaşındayken* hakkın rahmetine kavuşuyor.
  • midnight in paris'te de adı geçen amerikalı modernist yazar.
    1920ler ve 1930lardaki paris bohem hayatının önemli simgelerinden biri olmuş. çok güzel olduğu söylenir.
  • "işte gidiyor, felaketlerin anası, koşuyor ve tüm dünyayı kendisiyle birlikte eve götürmeye çalışıyor..
    ne garip, insan keşfetmeyegörsün, nasıl da tüm dünyaya sahip olabiliyor."*
  • paris, joyce, paris isimli kitabi üc bölümden, üc ayri textten olusuyor.

    ilki vagaries malicieuses, paris kültüründen, paris bohemliginden, lost generation´dan, gertrude stein ve ezra pound gibilerinden (bkz: expatriate) bahsediyor.

    ikinci text, ilk kez 1922´de - skandal olan ulysses kitabin cikisindan iki ay sonra - vanity fair´de yayinlanan bir james joyce portesi.

    ücüncüsüyse yazarin 1941´de new york´ta yazdigi lament for the left bank eseri.
  • woody allen sayesinde tanıştığım yazar. kendine has ''kokona'' bir stili var gibi hissettim.
  • (bkz: caz çağı) dediğimiz 20ler paris ekolünden çıkma kadın oyun yazarı, şair.
    kitabı geceyi anlat bana'da bohemliğin dibine vurur. edebi açıdan çok başarılı bulmasam da farkında olmadan kendinizi kolayca geçmişte bulursunuz.
    okurken arka planda josephine baker falan çalsın.
  • "yaşam, ölümü tanıyabilmek için verilen izindir" sözleri ona aittir.
hesabın var mı? giriş yap