• is hayatinda kimsenin yapmadigi sey. ciddi soyluyorum bunu. bi ekip arkadasim vardi, kendisine gonderilen uzun mailleri asla okumaz, anlamaya calismaz bana telefon acardi. once benim maillerim icin yapmaya basladi, sonra kendisine gelen her maili bana fw ederek "ne demis yani napiyomusuz?" demeye. yazilimci arkadaslar vardi, onlarin mesela prensipleri "mail okumamak"ti. bayagi bunun uzerine kurmuslar duzeni, sonra ikinci prensip olarak "mail gondermemeyi" de edindiler. peki... edinsinler.
    yaslarinin etkisiyle teknolojiden korkan, sanki teknolojik her sey cok karmasikmis gibi, asla anlamayacaklarindan emin olan annem ve babam, kendilerine banka ve muhtelif yerlerden gonderilen mesajlari, sosyal medya hesaplarina cikan uyarilari, telefonlarinda cikan guncelleme mesajlarini bile bana okutup "ne demis?" diyorlar. universite mezunu iki insandan bahsediyoruz. bahsettigim universite de neco erbakan degil, zamaninin hacettepesi.
    yav bi okusaniz, anlayacaksiniz zaten heidegger pasaji koymuyoruz onunuze. bir rapor cikacagiz mesela, gecen toplanti yaptik, rapor kurulundan bir allahin kulu, onunde tonla unvan var bir de bu insanlarin, unvanini iki kere yazinca bir a4 doluyor oyle diyeyim, okumamis. rapor sonucunu okumamis.

    neden boyle bilmiyorum. bakin kitap okumak, gazete okumaktan falan bahsetmiyorum. gundelik hayatin ufak tefek okumalari bu. hayati idame ettirebilmen icin okuman gereken bir tabela mesela "tabelaya bakmadim yaa" diyor. e bakmazsan...

    guzel abim, guzel ablam... neden okumuyorsunuz? anlasilmayacak bir sey yok, gundelik hayatta hicbir sey komplike degil, okuyun bir gozunuzu seveyim ya. okumamak nasil bir hava atma meselesi haline donusebilir? yemin ederim kendimi siklikla, eskiden kamu kurumlarinin onunde dilekce yazan insanlar olurmus ya da mesela okuma yazmayi bilmeyen koyde mektup okuyan muhtar? onlar gibi hissediyorum. bendeki de mesleki deformasyon, aksi gibi her seyi okurum. ufak yazilari, buyuk yazilari, end notelari, meme aciklamalari, komik yorumlari. gecen esim sana komik bi sey gostericem ama okumicaksin altindakini diyo.
  • birçok şeyi unutturur ve gömer...

    çocukluğumdan beri her şeyi unutmak için sevdiğim yazarların sevdiğim kitaplarına tekrar tekrar döner ve yeniden okurdum...

    terapi gibi bir şey...

    bugünlerde de okuyorum...

    ama bu kez sevdiğim (mesela kemal tahir'lerin iki üçlemesini ard arda okumak olabilirdi) yazarın kitapları yerine ağır redaksiyon yaptığım kitaplar okuyorum...

    bir "toplumsal bellek" kitabı, bir "biyografi" ve bir "16-17. yüzyıl yerel tarih" çalışması... toplam 802 sayfa...

    iki ay sonra unutmuş olacağım...

    unutmak istediğim kendini hatırlatmazsa...
  • “... hiçbir kitap bir tek ânın canlılığını getirip koyamıyor önümüze. şu elimin altındaki sayfayı okuyup bitirdiğimde, dünya bir daha asla geri getirilemeyecek kadar başkalaşmış olacak. şu elimdeki sayfayı okuyup bitirdiğimde, adını bilmediğim sayısız insanın ölümüyle doğrulacağım yerimden, benimle aynı mevsimi paylaşacak sayısız çocuk kundağa sarılacak. içimizden hiç kimse, bu dağılan, parçalanan, çürüyen ve yeniden şekillenen hayatın sırrını bilgiyle çözemiyor. bir ördeğin suda bıraktığı bir tek dalganın ömrü, ne çok ölümü yüzdürüyor beraberinde; pencereden yaşlı bir ele sızan ışığın huzmelerinde ne çok hayat parlıyor; bir çocuk ilk salınmaya başladığı yere döndüğünde, defalarca değişmiş oluyor yeryüzünün gömleği. kimse, dünyanın bir tek “ân'ını içine sığdırmayı başaramıyor.

    aşka düşenler hariç..."

    ali ayçil'in (bkz: kovulmuşların evi) kitabındaki şimdi dünyanın bir yerinde adlı denemesinden.
  • "gece gündüz okumak, ciltleri yutmak, uykusuzluklar... çünkü hiç kimse öğrenmek için okumaz, unutmak için okur insan."
    (emil michel cioran, "gözyaşları ve azizler")
  • "okumaktan başka yapılacak işim, gidecek tek yerim yoktu, çünkü çevremde saygıya layık, beni kendine çekebilecek bir meşguliyet bulamıyordum."
  • "okumak için uzaklara gitmekten çok, uzaklara gitmek için okumaktaydım."
    (amin maalouf, "doğu'nun limanları"ndan)
  • "eğitilme hevesiyle veya çocukların yaptığı gibi kendinizi eğlendirmek için okumayın. hayır, yaşamak için okuyun."
    (bkz: flaubert)
  • "bizim için büyülü anahtarları olan, içimizdeki derin, nüfuz edemeyeceğimiz yerlerin kapılarını açan bir yol gösterici olduğu sürece, okumanın yaşamımızdaki rolü sağaltıcıdır."
    (...)
    "okuma, eğlencelerin en soylusundan, özellikle en soylulaştırıcısından başka şey değildir. racine'in bir trajedisi, saint-simone'un hatıralarının bir cildi artık yapılmayan güzel eşyalar gibidir."

    (proust, "okuma üzerine")
  • “bir saatlik okumanın dağıtmadığı hiçbir üzüntüm olmadı.”
    (bkz: montesquieu)
  • "eskileri, zamana meydan okuyarak çağları aşıp gelmiş olan eskileri okuyun büyük bir dikkatle, yenilerin onlar hakkında söyledikleri pek bir anlam ifade etmiyor."
    (bkz: schlegel)

    (alıntılayan: schopenhauer, "okumak, yazmak ve yaşamak üzerine")
hesabın var mı? giriş yap