• uzun, çok uzun planlar.. durgun, sakin akan bir nehir gibi taşra.
    taşra hemen bütün filmlerinin mekanı ve temel malzemesidir.
  • her şeyi olduğu gibi vermez. sizin de bir şeyler çıkarmanızı ister. filmin içine girmenizi ve yer yer kalan boşlukları sizin doldurmanızı ister. hazıra alışmış insanlar için bu durum anlaşılmıyor doğal olarak. oysa filmleri size de bir rol vermiştir. bazı yerlerde hayatınızdaki deneyimlerle olayları anlamaya çalışmanız gerekir. size konuşarak bir şeyler anlatmak yerine susarak çok şey anlatır. bunu yapmak oldukça zordur. bu yüzden nuri bilge ceylan büyük bir yönetmendir.
  • hepsinin başyapıt niteliğinde olmasıdır. insanı anlamaya çalışırlar. sorular sorar, ama cevapları pek yoktur. her bir filmi için ciltler dolusu kitap yazılabilir. nuri bilge ceylan çağımızın en büyük sanatçılarındandır...
  • adını ekşi sözlükte nick yapacak kadar çok değerli olmalarıdır.
  • hiç izlememiş olmam
  • benim için; film izlemiyormuşum da, sanki filmin içinde yer alıyormuşum hissidir.
    mesela evde geçen bir sahnede tüm oyuncular yanımdaymış, aynı odada hep birlikte bir diyaloğun içindeymişiz gibi hissediyorum. hangi filmini izlediysem hep aynı his, hep bu aynı duyguyu hissederim. öyle içine çeker bu muhteşem adamın filmleri beni.
  • ahlat ağacı (film)'nı sevmemiştim pek. izlediğim ilk nbc filmiydi. üstelik çanakkale'de geçmesine rağmen. bir tek serkan keskin'li sahnesi iyiydi, örneğin çan'da geçen kısımları fena halde sıkmıştı.

    geçenlerde bir zamanlar anadolu'da filmine bakma fırsatım oldu. kesinlikle daha derin bir anlatımı vardı. filmin yarısı açık havada çeşmeden çeşmeye ceset aramakla geçse de, jandarma jipinin lambası ile otların aydınlatıldığı sahnenin ışığı muhteşemdi örneğin.
    doktor rolündeki muhammet uzuner ile savcı rolündeki taner birsel'in oyunculukları aşırı gerçekçiydi.

    bu iki filmin ortak ve genel özelliği ise kesinlikle kapalı bir havada geçmeleridir. böyle ekim kasım aylarındaymışçasına o serinliği, ürpertiyi yansıtmalarıdır.

    ayrıca sanat filmi oldukları için fazla uzun ve yer yer sıkıcı olduklarını söylemeye gerek yoktur sanırım.

    bir ayrıca daha, karakterleri genelde köylüdür, küçük kasabalıdır. ahlat ağacı filmindeki öğretmen baba, bir zamanlar anadolu'da filmindeki komiser, aileleriyle yarı sorunlu ama alttan alan, geçim derdini hisseden, hayat gidişatından sıkkın adamlar. yani sıradan insanların sıradan sorunları.

    eh, pek sevmediğim sanat filmlerinin eleştirisini dahi yaptığıma göre, "korona günlerinde sinema" konulu yazıyı döşendiğime göre sık sık yerdiğim insanlara benzediğime göre, hayli sıkılıyoruz demektir. 22/03/2020
  • - karakterlerin bolca sigara içmeleri.
    - tıpkı zeki demirkubuz gibi insanların karanlık taraflarını anlatmaları.
    - bol ödüllü olmaları, buna mukabil ülkemizde pek izlenmemeleri.
    - kar-kış temalı, kasvetli olmaları.
    - bolca gönderme, metafor içermeleri.
    - az müzik ve senaryoyla çekilmeleri.
    - uzun metrajlı olmaları.
    vs.
  • her karakterin zaaflarını derinlemesine verir nbc. iyi ya da kötü net çizgilerle belirtilmemiştir. hatta iyi ve kötü yoktur. durum vardır. durumlar insanları ruh hallerine veya o durumun neresinde olduklarına göre, yine o durum özelinde iyi veya kötü yapabilir.
  • kesinlikle büyük şeyler söylemeyi hedeflemiyor oluşu. çünkü hayatımız o küçük sıkıntıların büyümesiyle bir yük bir insanlık problemi haline geliyor. böylece filmleri, o küçük ama önemli duyguları, sıkıntıları, ilişkileri, insana dair herşeyi kendimizde keşfedip anlamamıza yardımcı oluyor. hele içimdeki o - kötü değil de- gereksiz olan, ne gerek var böyle olmaya dediğim yanları bana gösteriyor ya, o zaman kendisine çok saygı duyuyorum. çünkü bana farkındalık kazandırıyor. sanat da bunun için var olmuyor mu?
hesabın var mı? giriş yap