non merci
-
edmond rostand'in eseri cyrano de bergerac'da gecen meshur tirad.
(bkz: istemem eksik olsun)
meraklisi icin, orijinali $oyledir:
et que faudrait-il faire ?
chercher un protecteur puissant, prendre un patron,
et comme un lierre obscur qui circonvient un tronc
et s'en fait un tuteur en lui léchant l'écorce,
grimper par ruse au lieu de s'élever par force ?
non, merci. dédier, comme tous ils le font,
des vers aux financiers ? se changer en bouffon
dans l'espoir vil de voir, aux lèvres d'un ministre,
naître un sourire, enfin, qui ne soit pas sinistre ?
non, merci. déjeuner, chaque jour, d'un crapaud ?
avoir un ventre usé par la marche ? une peau
qui plus vite, à l'endroit des genoux, devient sale ?
exécuter des tours de souplesse dorsale ?…
non, merci. d'une main flatter la chèvre au cou
cependant que, de l'autre, on arrose le chou,
et donneur de séné par désir de rhubarbe,
avoir un encensoir, toujours, dans quelque barbe ?
non, merci ! se pousser de giron en giron,
devenir un petit grand homme dans un rond,
et naviguer, avec des madrigaux pour rames,
et dans ses voiles des soupirs de vieilles dames ?
non, merci ! chez le bon éditeur de sercy
faire éditer ses vers en payant ? non, merci !
s'aller faire nommer pape par les conciles
que dans les cabarets tiennent des imbéciles ?
non, merci ! travailler à se construire un nom
sur un sonnet, au lieu d'en faire d'autres ? non,
merci ! ne découvrir du talent qu'aux mazettes ?
etre terrorisé par de vagues gazettes,
et se dire sans cesse : "oh, pourvu que je sois
dans les petits papiers du mercure françois ?"…
non, merci ! calculer, avoir peur, être blême,
préférer faire une visite qu'un poème,
rédiger des placets, se faire présenter ?
non, merci ! non, merci ! non, merci ! mais… chanter,
rêver, rire, passer, être seul, être libre,
avoir l'œil qui regarde bien, la voix qui vibre,
mettre, quand il vous plaît, son feutre de travers,
pour un oui, pour un non, se battre, -ou faire un vers !
travailler sans souci de gloire ou de fortune,
a tel voyage, auquel on pense, dans la lune !
n'écrire jamais rien qui de soi ne sortît,
et modeste d'ailleurs, se dire : mon petit,
sois satisfait des fleurs, des fruits, même des feuilles,
si c'est dans ton jardin à toi que tu les cueilles !
puis, s'il advient d'un peu triompher, par hasard,
ne pas être obligé d'en rien rendre à césar,
vis-à-vis de soi-même en garder le mérite,
bref, dédaignant d'être le lierre parasite,
lors même qu'on n'est pas le chêne ou le tilleul,
ne pas monter bien haut, peut-être, mais tout seul !
sabri esat siyavuşgil'in meb yayınları, 1989 cevirisi $oyledir:
ya ne yapmak lâzımmış?
sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
bir ağaç gövdesini tıpkı sarmaşık gibi,
yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
istemem eksik olsun! herkes gibi, koşarak,
yabanın zenginine methiyeler mi yazmak
yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
karşısında takla mı atmak lâzım her zaman?
istemem eksik olsun! ricaya mı gitmeli?
kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim?
yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim?
istemem eksik olsun! tazıya tut, tavşana
kaç mı demeli? belki kaz gelir diye bana
tavuk mu göndermeli? yoksa bir fino gibi
susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
istemem eksik olsun! bir kibar salonunda
kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda,
marifet şi’re koyup kameri, yıldızları,
aşka getirmek midir, evde kalmış kızları?
istemem eksik olsun! yahut şan olsun diye,
meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye
şiir mecmuası mı bastırmalı? istemem
eksik olsun! acaba bulup bir alay sersem
meyhane köşesinde dâhi olmak mı hüner?
istemem eksik olsun! bir tek şiirle yer yer
dolaşıp ta herkesten alkış mı dilenmeli?
istemem eksik olsun! yoksa bir sürü keli
sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı?
yoksa ödüm mü kopsun bir allahın aptalı
gazeteye bir tenkid yazacak diye her gün?
yahut sayıklamak mı lâzım: “adım görünsün
aman!” diye şu meşhur mercure ceridesinde
istemem eksik olsun! ve tâ son nefesinde
bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek,
şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,
karşısında zoraki sırıtmak her abusun.
eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!
fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
isteyince şapkayı ters giymek, karışanı
olmamak. bir hiç için ya kılıcına veya
kalemine sarılmak ve ancak duya duya
yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
çocuğum! demek, bütün bunları hoş gör yine,
hoş gör bu çiçekleri, hattâ bu kuru dalı,
bunlar yabanın değil kendi bahçenin malı!
varsın küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
ara hakkını hattâ kendi nefsinden bile.
velhasıl bir tufeylî zilletiyle
tırmanma! varsın boyun olmazın söğüt kadar,
bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?
kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=651 -
fransız oyun yazarı cyrano de bergerac'ın ünlü tiradının adıdır.
and what would you have me do?
seek for the patronage of some great man,
and like a creeping vine on a tall tree
crawl upward, where i cannot stand alone?
no thank you! dedicate, as others do,
poems to pawnbrokers? be a buffoon
in the vile hope of teasing out a smile
on some cold face? no thank you! eat a toad
for breakfast every morning? make my knees
callous, and cultivate a supple spine,-
wear out my belly grovelling in the dust?
no thank you! scratch the back of any swine
that roots up gold for me? tickle the horns
of mammon with my left hand, while my right
too proud to know his partner’s business
takes in the fee? no thank you! use the fire
god gave me to burn incense all day long
under the nose of wood and stone? no thank you!
shall i go leaping into ladies laps
and licking fingers?-or-to change form-
navigating with madrigals for oars,
my sails full of the sighs of dowagers?
no thank you! publish verses at my own
expense? no thank you! be the patron saint
of a small group of leterary souls
who dine together every tuesday? no
i thank you! shall i labor night and day
to build a reputation on one song,
and never write another? shall i find
true genius only among geniuses,
palpitate over little paragraphs,
and struggle to insinuate my name
in the columns of the mercury?
no thank you! calculate, scheme, be afraid,
love more to make a visit than a poem,
seek introductions, favors, influences?-
no thank you! no, i thank you! and again
i thank you!- but…
to sing, to laugh, to dream,
to walk in my own way and be alone,
free, with an eye to see things as they are,
a voice that means manhood- to cock my hat
where i choose- at a word, a yes, a no,
to fight- or write. to travel any road
under the sun, under the stars, nor doubt
if fame or fortune lie beyond the bourne-
ever to make a line i have not heard
in my own heart; yet, with all modesty
to say: “my soul, be satisfied with flowers,
with fruit, with weeds even; but gather them
in the one garden you may call your own.”
so, when i win some triumph, by some chance,
render no share to caesar- in a word,
i am too proud to be a parasite,
and if my nature wants the germ that grows
towering to heaven like the mountain pine,
or like the oak, sheltering multitudes-
i stand, not high it may be- but alone!
türkçesini merak edenler için ise;
(bkz: istemem eksik olsun) -
buradan izleyebilirsiniz.
-
bu gün sedat peker'in bahsettiği tirad. ülkenin çete lideri bile tirad okuyor.
çetin altan ütopyana az kaldı. -
"nu megsi" diye telaffuz edilmektedir.
-
cyrano
ya ne yapmak lazımmış?
sağlam bir dayı bulup çatmak sırnaşık gibi,
bir ağaç gövdesini, tıpkı sarmaşık gibi,
yerden etekleyerek velinimet sanmak mı?
kudretle davranmayıp hileyle tırmanmak mı?
istemem eksik olsun! herkes gibi, koşarak,
yabanın zenginine methiyeler mi yazmak?
yoksa nâzırın yüzü gülecek diye bir an
karşısında takla mı atmak lazım her zaman?
istemem eksik olsun! ricaya mı gitmeli?
kapı kapı dolaşıp pabuç mu eskitmeli ?
yoksa nasır mı tutsun sürünmekten dizlerim?
yahut eğilmekten mi ağrısın ötem berim?
istemem eksik olsun! tazıya tut, tavşana
kaç mı demeli? belki kaz gelir diye bana
tavuk mu göndermeli? yoksa bir fino gibi
susta durmak mıdır ki, acep en münasibi?
istemem eksik olsun! bir kibar salonunda
kucak kucak dolaşıp boy atmak ve sonunda,
marifet şi're koyup kameri, yıldızları,
aşka getirmek midir, evde kalmış kızları ?
istemem eksik olsun! yahut şan olsun diye,
meşhur bir kitapçıya giderek, veresiye
şiir mecmuası mı hastırmalı? istemem
eksik olsun! acaba bulup bir alay sersem
meyhane köşesinde dahi olmak mı hüner?
istemem eksik olsun! bir tek şiirle yer yer
dolaşıp da herkesten alkış mı dilenmeli?
istemem eksik olsun! yoksa bir sürü keli
sırma saçlı diyerek göğe mi çıkarmalı?
yoksa ödüm mü kopsun bir allahın aptalı
gazeteye bir tenkit yazacak diye her gün?
yahut sayıklamak mı lazım: "adım görünsün
aman! " diye şu meşhur mercure ceridesinde ?
istemem eksik olsun! ve ta son nefesinde
bile çekinmek, korkmak, benzi sararmak, bitmek,
şiir yazacak yerde ziyaretlere gitmek,
karşısında zoraki sırıtmak her abusun.
eksik olsun istemem, istemem eksik olsun!
fakat, şarkı söylemek, gülmek, dalmak hülyaya,
yapayalnız, ama hür, seyahat etmek aya,
gören gözü, çınlayan sesi olmak ve canı
isteyince şapkayı ters giymek, karışanı
olmamak. bir hiç için ya kılıcına veya
kalemine sarılmak ve ancak duya duya
yazmak, sonra da gayet tevazula kendine:
çocuğum! demek, bütün bunları hoş gör yine,
hoş gör bu çiçekleri, hatta bu kuru dalı,
bunlar yabanın değil, kendi bahçenin malı!
varsın, küçücük olsun fütuhatın, fakat bil,
onu fetheden sensin, yoksa başkası değil.
ara hakkını hatta kendi nefsinden bile.
velhasıl bir tufeyli sarmaşık zilletiyle
tırmanma! varsın boyun olmasın söğüt kadar,
bulutlara çıkmazsa yaprakların ne zarar?
kavaklar sıra sıra dikilse de karşına
boy ver, dayanmaksızın, yalnız ve tek başına!
le bret
tek başına, anladık, fakat herkese rağmen,
hiç olur mu bu? bilmem, nasıl tutuldun, hemen
her gün, her yerde düşman kazanmak illetine?
cyrano
baka baka sizdeki ahbap bereketine,
göre göre onlara nasıl güldüğünüzü,
nerden bulduğunuzu bu sahte güler yüzü!
bense yolun üstünden selamlar eksildi mi,
içimden tebrik edip derhal kendi kendimi,
"yine düşman kazandık !" derim, memnun olurum.
le bret
ne büyük hata!
cyrano
evet, budur benim kusurum!
nobranlık mesleğimdir, nefret olunmak zevkim!
bilsen, nasıl yürünür, asil ve mütehakkim,
dikildi mi o gözler bir hançer gibi sana!
ne hoş lekeler yapar kendi yakalarına,
kıskançların tükrüğü, alçakların salyası!
sizlerin boynunuzu saran dostluk kolyası,
italya'da yapılan o geniş ve ajurlu
yakalara benzer ki içinde en gururlu
erkek çehresi bile bir anda kadınlaşır.
insan rahat edemez, çünkü başı dik taşır
bir kaide olmazsa yüzümüz düşer yere.
halbuki benim yakam, kinimdir, bir cendere
gibi boynumu sıkıp başımı dimdik tutar;
düşman düşman üstüne geldi mi, arşa kadar
yükselir alnım. evet, kin, boynumda laledir,
fakat aynı zamanda alnımda bir haledir!
le bret, bir müddet tevakkuftan sonra, cyrano'nun koluna girerek .
herkese yüksekten at, dök içindeki kini;
ama benden saklama seni sevmediğini !
cyrano, şiddetle.
sus, yeter!
sabri esat siyavuşgil'e bir kere daha hayran oldum. saygı ve sevgimle... -
türkçesinin çok daha etkili ve güzel olduğu cyrano repliği, çevirmenine sevgilerimizle.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap