• cicek abbas'ın kahvedeki lafı, tam olarak şöyledir diyalog:

    -herkese benden çay..
    -ben istemem..
    -şakir'e çay yok.
    -neee dediiin?
    -ne diyem mahmut mu diyem, şakir!

    (bkz: yamuluyorsam duzeltin)
  • günlük hayatta da kullanıldığı görülmüştür.... murun3xiye saygılar

    - merhaba bacım
    - bana bacım deme..
    - ne diyem mahmut mu diyem
  • çiçek abbas'tan yalnızca bir yıl önce çekilen, yine şener şen ve ilyas salman'ın başrollerini paylastıgı bir diger klasik banker bilo'ya gondermedir, ne diyem mahmut mu diyem. zira banker bilo senaryosu da yavuz turgul'un kaleminden çıkmıştır.

    (bkz: banker mahmut)
  • sözlüğün bir dönemine damga vuran fantastik aforizma. bi ara her başlığa her 6 saatte bir bunu yazmazsa dünyanın sona ereceğine inanan bir tarikat vardı sözlükte.
  • bir ekşi sözlük klasiğidir. bir türk toplumu klasiğidir.
  • alışveriş sırasında sürekli anne anne diyen 8 yaşındaki yeğenime kızan ablamın yeter artık anne anne diyip durma lafına karşılık çılgın yeğenimin verdiği cevap. ne diyem mahmut mu diyem.. tabi yeğenimi bu laf konusunda biraz motive etmiş olabilirim.
  • birkaç yıl önce günlük hayatta kullanıldığına şahit olduğum söylem:

    bir eğitim sırasında, eğitmen serbest çağrışım oyunu oynatmaktadır. eğitmen bir kelime söyleyerek oyunu başlatır ve parmağıyla kimi işaret ederse, o kendinden önce söylenen kelimenin çağrıştırdığı ilk kelimeyi sesli olarak söyler; ve olaylar gelişir:

    - ...
    - ...
    - ...
    - vazo
    - gül
    - çiçek
    - abbas

    eğitmen bir saniye durur, başka birisini işaret edecek gibi yapıp, sonra vazgeçer.

    - abbas mı? ne alaka?

    muhtelemen ekşi sözlük yazarı (veya okuru) olan arkadaş cevap verir:

    - ne diyem, mahmut mu diyem?
  • ciddi geçen bir sohbetin tam ortasında söylendiğinde dumur eden cümle. şöyle ki;
    benim 25 yaşında bir kız kardeşim var sözlük. devlet kurumlarından birinde görevli ve kurumdan kendi grubunda olan bir erkek memur ile birlikteler bir süredir. evlenecek gül gibi kardeş ey yazar dostlar. bir yandan yeğen istesem de bir yandan kardeşimi el oğlunun alıp götüreceğini ve bir daha asla sabahın 6'sında "kalk lan bana kahve yap" eşiğinde samimi olamayacağımızı bilmek içimi dağlıyor. neyse konumuz bu değil... şimdi geçtiğimiz günlerde bunlar buluştular, beni de kahve içmeye çağırdılar. adam zaten kurumdan arkadaşı olduğundan ve onun arkadaşları benim kankam olduğundan tanıyorum ancak herkesle kırk yıllık dostluk muhabbeti varken, aralarında olanı sezinlediğimden daha mesafeli duruyorum ona karşı, eee kolay değil ablayız, boru mu? kalktım gittim oturdukları yere, bunlar artık tamamen ciddiyete naklettiklerinden aralarında olanı ailelerden, gelecek planlarından konuşuyoruz. bir ara döndüm kardeşimin erkek arkadaşına dedim ki "enişte bu konuda sen ne düşünüyorsun?" çocuğun yüzünde güller açtı abla tarafından kabul görmek çok önemli bir şey olsa gerek ancak o güllere hunharca tecavüz eden kardeşimden şöyle bir cümle geldi; "enişte yok, enişte yok. ne eniştesi? enişte deme." bu ani gelen ve beni hazırlıksız yakalayan yarı ciddi yarı şaka tepkiye, ortamın tüm ciddiyetini darma dağın eden o cümlem damgasını vurdu; "ne diyem mahmut mu diyem?" benim enişte ve kardeş o an koptu ve aralarındaki ilk efsane geyik de doğmuş oldu. her 10 dakikada bir birbirlerine "ne diyem mahmut mu diyem?" diyen bir çiftin varolmasına sebep oldum. ne diyelim, bu ilişkinin sonu hayrolsun diyelim artık biz de.
hesabın var mı? giriş yap