• anadolu üniversitesi kütüphanesinden aldığım, okurken bi sayfasında küçük bi' kağıtta şu notu bulduğum kitap: "eğer bu kitabı eline alıp okuyan bir kadınsan sadece aciz biz varlık olmamanı, eğer bir erkeksen sadece mecbur etmemeni diliyorum... " seni çok çok sevdim her kimsen. daha yeni başladım kitaba ve o kadar akıcı, akılcı, gerçekçi; o kadar mantıklı gidiyo ki bu kitap...
  • kitaptan ayrıntı vermeyen -spoilerı türkçeleştirmeye çalıştım- küçük bir alıntı:
    “erkekler de baba oluyor, onların da altlarından kan geliyor mu?”
    “hayır gelmiyor, çünkü onların karnında yumurta oluşmuyor. ama kızım onlar da bebeklikten çıkınca sünnet oluyorlar ya. geçen yıl mustafa’nın kardeşinin sünnetine gitmiştik ya.”
    bu iyi işte. “anne ben kanayınca, bana da öyle hediyeler falan gelecek mi?”
    “…gelmeyecek kızım. çünkü bunu kimseye söylemeyeceğiz. gizli gizli olacaksın, kimseye hissettirmeden bitireceksin.”
    “neden onlar büyüdüler diye düğün yapıyorlar, hediyeler alıyorlar, biz büyüyünce neden kimse bilmiyor, hediye getirmiyor?”
    “öff… yeter artık yahu. ayıp canım. artık adet gördük diye de hediye mi gelirmiş. senin alt tarafından kime ne?”
    “sünnette ne oluyor peki, pipi alt tarafta değil mi? pipileri kesiliyor diye bize ne? anne, ben adet filan olmayacağım. olursam da büyüdüğümü herkese ilan edeceğim. bütün arkadaşlarımı çağırıp pasta yiyeceğim. hediyeler alacağım. yetti artık be, yetti artık. ayıpsa neden kanıyoruz. kanamak kadın olmaksa neden ayıp? yetti artık anne yetti artık. eğer olursam, göreceksin bak adet olduuum diye herkese bağıracağım.”
    “yeter kızım sus, bağırma, ayıp ayıp…”
  • bir kaç gündür sela sesleri eksilmiyor mahallemizin camiisinde. bu sabah camii hocasının sela sonrası yaptığı duyuru erkek halimle koydu be sözlük.

    "arnavutköy merkez mahallesinden erzurum horasanlı hasan çınar, remzi çınar ve remzi çınarın hanımı trafik kazası sonucu vefat etmiştir. cenazeleri........"

    daha iyi bir örnek verilebilir mi bilmiyorum?
    not: isimler temsilidir.
  • her sabah olduğu gibi rutin bir şekilde gazetemi açıp okuyorum.iki haber okuyorum ve sonra düşünmeye başlıyorum.kadın kendisini sürekli döven kocasından boşanmak için dava açmıştı diye başlıyor haber.adam eşini boşanmamaya ikna etmiş.üç çocuğu olan çitf bir otele yerleşmişler.baba oteldeki tartışmada çocuklarının gözü önünde eşinin başında şişe parçalayarak,kırık camlarla karısının yüzünü kesmiş.ve savcılık dün bu adamı serbest bırakarak çocukları da bu adama vermiş.tüylerim diken diken oluyor. nasıl yani? diyorum ve boş gözlerle gazeteye bakmaya devam ediyorum.

    sıradaki haber izmir bornovada bir kadın evine giren hırsızın tecavüzüne uğruyor.olay sonrasında kadın işinden kovuluyor ve nişanlısı tarafından terkediliyor.kadın açıklama yapmış "tek çarem burayı terketmek,tipimi değiştirip başka bir kente yerleşmek" sinirlenmeye başlıyorum sigaramı yakıyorum ve elimdeki gazeteyi merakla okumaya devam ediyorum.aynı sayfada bir haber daha sosyeteden bir düğün haberi.hmm epey de ihtişamlı aferin size diyorum.büyük puntolarla yer ayrılmış belli ki önemli insanlar.ve devam ediyorum.özlem tekin ne kadar da güzel söylemiş... magazin malı güllü dalı motorlar diye.bir an aklıma geliyor tebessüm ediyorum magazin sayfalarını okurken.sonra kendimden utanıyorum.okuduklarımın yüzeyselliği karşısında.o magazinsel şeyleri oraya koyanların suçu yok diyorum kendime talep meselesi demekki..

    sonra kadınları düşünüyorum.aynı cinsiyette ama farklı şekillerde hayatlar yaşayan kadınları.eline ekonomik özgürlüğünü almayıp koca evine bakan kadınları.o kocadan dayak yiyip sesini çıkaramayan kadınları.geçen gün bir olay dinledim.kocasından dayak yiyen kadın babasının evine sığınmış çocuğuyla.amacı adamın burnunu sürttürmekmiş.sana da aferin diyorum. hala kocanın burnunu sürttürmeye çalışıyosun kendin acı çekmeyi kabullenmişsin zaten devam et başarılar.kadın tecavüze uğruyor herkes sırtını dönüyor. niye?
    her sevgilim bi kere versin ama karim bakire olsun zihniyeti . ee tecavüze uğrayıp kirletilmiş bir kadını neden istesin ki bir erkek.neden ona arka çıksın ki. adama da öyle öğretilmiş. aynı kadına küçüklüğünden itibaren "gelin" olmanın gerekliliğinin öğretildiği gibi.kadın haklarını savunmayı düşünmüyor.yeni bir hayat kuracak belli ki.onu işten çıkaran patronuna yasalar önünde sormayacak hangi hakka istinaden beni işten attın diye. yada onu terkeden nişanlısına manevi tazminat davası açmayacak.çünkü o da biliyor ne denli suçlu olduğunu.ne de olsa tecavüze uğramak onun suçu. yada kocası tarafından suratı parçalanan kadın. belki o da hakkını aramayacak ne de olsa kocasıdır.biraz burnu sürtsün adamın ya.neyine kadının hakkını aramak!

    ve düşünmeye devam ediyorum.bu yazıyı hangi başlığa koymam gerektiğini.duygu asena'nın kitabından bağımsız olarak zihnimde üç kelime uyanıveriyor. "kadının adı yok" diyorum içimden.işte siz buraya yakışırsınız!..
  • kadinin adi yok; cogu insanin dusundugu gibi aldatmanin ozgurluk oldugunu savunmaz, sadece yapilanin arkasinda durmanin ve durustlugun erdem oldugunu vurgular. kitapta yer alan "sevmedigim halde sirf parasi icin bir erkegin altina yatsaydim asil orospuluk o olurdu" sozlerine karsilik verilen " nikahli kocan ayol" cevabi esprili gibi gozuksede maalesef cogu kadinin icinde bulundugu durumun bir ozetidir. sevginin ve sayginin bittigi yerde evliligi de noktalayabilmektir ozgurluk. maddi anlamda birilerine bagimli olmak zorunda kalmamaktir. salt gelecegi guvence altina alma dusuncesiyle, maddi kaygilarla "nikahlı" da olsa bir adamin altina yatmamaktir. bu anlamda son derece dogru noktalara deginen, okunusu keyifli bir kitaptir.
  • 1988 yılında başbakanlık tarafından küçüklere zararlı yayın ilan edilerek poşette satılmasına karar verilen fakat daha sonra 1991 yılında açılan bir davayla aklanmış kitaptır.
    çocuklara zararlı olarak görülen bu kitap benim ise ortaokul yıllarından aklımda kalan birkaç kitaptan biri kesinlikle. on beş on altı yaşlarında ergenliğin had safhalarda gezinen bir erkek olan bana kısacık bir süre de olsa dünyayı bir kadının gözlerinden göstermiş, kadın erkek eşitsizliğini propaganda yapmadan kadınların nasıl ezildiğini, ne acılar çekebileceğini apaçık yalın bir dille anlatmıştır evde rastgele bulduğum bu kitap. benden sonra çevremde herkesin okumasıyla kitap tanınmaz, yırtık pırtık hale gelmişti. izmirde kitap fuarında gezerken duygu asenayla karşılaşmamız, kitabı imzalaması ve kitabın okunmaktan yıpranmış halini görüp çok mutlu olduğunu söylemesi de kitaba dair ayrı bir hatıra olarak durmaktadır hala aklımda.
  • dün kitapçıda gezerken denk geldiğim ve "ne çabuk unuttuk bu kadını, hiç de okumamıştım" diye elime alıp bir çırpıda okuduğum duygu asena kitabıdır. burada yapılan eleştiriler doğru olabilir. türkiye'deki kadının yaşadığı sorunlar yanında çok hafif kalıyor belki. buna rağmen hala aynı sorunlar, aynı ayrımlar, birebir aynı hayatlar. bu ülkede hiçbir şey değişmiyor, gelişmiyor, aynı yerlerde takılıp kalıyoruz. kadın erkek ilişkileri için okunan milyon tane zırvadansa duygu asena'ya dönüp bakmakta fayda var sanki. bende diğer kitaplarını da okuma hissi doğurdu. annemle konuşamadığım, annemle paylaşamadığım ne varsa onunla paylaşabilirmişim gibi geldi.

    ve evet;

    --- spoiler ---
    insan yaşamında eksik olanı, "her şey" sanıyor.
    --- spoiler ---
  • fareler ve insanlardaki tek kadin karakterin de adi yoktu. sadece kirmizi seksi bir elbise giyip ortalikta dolanirdi.
  • küçükken* annemlerin tüm "o kitap sana uygun diil!" haykırışlarına rağmen inatla biryerlerden bulup okuduğum kitap.daha sonra,"anlayacak" yaşa geldiğimde bir daha okudum ve beni feminizmin ne olduğu hakkında derin düşüncelere itti bu kitap...feminizm hakkında pek bir fikrim yoktu o zaman ama bunun feminizm olmadığı kesindi.hele ki baş karakterin ilk gecesini anlattığı bölüm şahsımı cinsellikten,seksten uzun bir süre iğrendirmiş ve bunun kadınlar için korkunç birşey olduğunu düşündürmüştür.dayanılmaz acılar,yazarın kendi deyimiyle "tavuk boğazlanmış gibi kan içinde" yatak şeklinde tanımlanan ilk gece bile,kitabın yazılış amacı hakkında ipuçları vermektedir.erkek düşmanlığı ve nefreti feminizm demek değildir,bir erkeği aldatmak erdem olarak sunulmamalıdır,bir erkeğin kadını aldatması ne kadar aşağılıksa bu da o kadar aşağılıktır,kadının özgürlüğü bu değildir.
  • doğru tespit. kadınlar da bu tespite farkında olarak/olmayarak katkıda bulunuyorlar. sıkı bir futbol takipçisi olarak ülkemde seyircisiz maç cezasının kadın- çocuk izleyiciye çevrildiğini görüyorum.

    peki, cezalandırılanlar olay çıkaran erkek izleyiciler mi? bu sorunun cevabı evet olsa bile ceza alan bir takımın kadın seyirci önünde oynayacak olması, kıssadan hisse cezanın kadın ve çocukla dolu bir stadyumda futbol oynamak olması kadının adının olmaması değil de nedir?
hesabın var mı? giriş yap