• jigsaw falling into place, radiohead'in ilk enstrümantal rock parçası değildir, son parçası da değildir. binaenaleyh jigsaw falling into place bir enstrümantal rock parçası değildir.
  • insan zaman geçtikçe memnun olmadığı hallere razı olurken buluyor kendini. dile getirmekten çekinmediği bazı şeylerden bahsetmekten utanıyor artık. ya da fazla herkes gibi olmamak için kendine sakladığı düşünceleri son derece rahatça açığa vurabiliyor. çünkü anlıyorsun ki herkes gibi olmak dilediğince yaşamak için, göze batmamak için iyi bir yöntem. herkes gibi olmak herkes gibi olmak işte. büyük hareketlerden, sivri sözlerden, yüksek seslerden, ışıltılı cisimlerden, parlak toplardan uzak olmak bir nevi. kendi hislerinin de benzer durumlarla karşılaşan insanlardan farklı olmadığını, hayatta kalabilmek için temel ihtiyaçların benzer, hayatı eğlenceli kılmak için yapılan şeylerin de benzer olduğunu görmenin verdiği huzur hissi. sıradan insanın evindeki huzur hissi. bunun rahatlığı var bu şarkıda.

    bu saatten sonra beklemezdim thom yorke'dan böyle sözler. testere kısmı eyvallah ama girizgahı bu şekilde yapacağını düşünmezdim. söylemeden anlatma hallerinin özel bir çaba harcamadan oluştuğuna inandığım gibi, dile getirdikleri bu ruhani kıyımın son derece açık, net ve bir hikaye üzerine kurulu olması beni şaşırttı. samimiyetlerine sonsuz derecede inandığımdan ötürü çok memnun etti beni şeffaflık. sanki herkes elbiselerinden kurtulmuş artık da iç organlarını masaya yatırıyor gibi bir hal. başı, sonu olan bir hikaye. şu gördüğüm taş, toprak gibi somut.

    ağzına kadar öfkeyle dolu gibi geldi bana ya da ben öyle anlamak istedim. ıssız bir yere gidip sesim kısılana kadar bağırmak istedim. şiddet duygusunun tavana vurduğu bir andı, bir şeyleri camdan fırlatmak isteğinin, zarar verme isteğinin insancıllıktan son derece uzak olduğunu fark ettiğim an da aynı ana tekabül etti. öfke ağzımdan taşacak gibi oldu. keşke sevmediğim her insanı bağırarak uzaklaştırabilsem yanımdan dedim. insanın hevesini alıp da bir kenara attığı oyuncakların aklından neler geçtiğini düşündüm. bazı insanları bunun gibi sömürmenin hayatı daha kolay yapacağını fark ettim. iyi niyetin ve teşekkürün yeri geldiğinde bile dile getirilmemesini, hele hele teşekkürü bir lütufta bulunurmuş gibi dile getirenlerin yerin dibine geçirilmesi gerektiğini düşündüm. kibarlığın aptallıktan, merhametin saflıktan, inanmanın da çaresizlikten sayıldığı bir dünyada insanlara fiyat biçelim falan istedim. etiketlerimiz olsun mesela, sizi köpek gibi aşağılayanların bağırsaklarından ip yapıp, üstüne çamaşır serin misal. herkesin istediği de bu değil mi acaba? yoksa kim insanlık için barış, açlar işin aş, kimsesizler için yuva, ülkeler için de silahsız bir gelecek diler ki? bunu daha canı gönülden mi diler, sevdiği insanların da onu sevmesini dilemek varken? en nihayetinde insan yararcı bir varlık, bir yere kadar da bencillik makul bir şey ki kendini düşün, cebin para dolsun, itibar toplumda önemli bir mevzu. e insanoğlu da beğenilmek, takdir görmek, nüfuzlu olmak isteyen bir canlı.

    öfke de kimilerimiz için bastırılmış bir duygu. ayıp bir şey, ya da öfkeyi edep yoksunluğu olarak gören kimselerin arasında var olmaya devam edebilmek için derinlerde saklanan bir his. bazen pompalar daha fazla hava basıyor ve öfke de büyük bir basınçla dışarı çıkmak istiyor. hayalimdeki testereyle domates, salatalık doğrayayım, olmadı karpuz keseyim; tornavidayla kiraz çekirdeği çıkarayım, sonra testereyle kağıda çizdiğim şeyleri keseyim istiyorum.

    öfkemi büyük bir heyecanla pj harvey'in yeni albümüne saklıyordum. eski şarkılarında eli silahlı bir kadının, ruhunu terbiye etme kaygısı gütmeden tanklarla gelmişin geçmişin üzerine gitme haline bayılıyordum. lakin östrojen fazlalığından hassaslaşmış bir bünyeyle karşılaşıp, şok oldum*. bu şarkı bu ihtiyacımı giderdi. ota boka her filme ağlayan, hüzünlü şarkılarda kendini tutamayan biri olup gözlerimden yaşlar boşaldı bu şarkıda. tünelin sonundaki ışığı gördüm, zamanında başkalarının da dile getirdiği "bir ışık var hiç sönmeyen" * i dile getiren bu şarkıda takılıp kaldım.
  • bu zamanlara ait en güzel müzik, söz, şarkı, vokaldir. şu ana kadarki en güzel radiohead şarkılarından there there ile yakalanmış olan garip haz noktasıyla oynayan, insanı garip hislere sürükleyen, thom'un* sesiyle insanı yerinden doğrultan, gözlerini kapatıp yukarılara uçmasını sağlayan şarkıdır. in rainbows'un en öpülesi yeridir.
  • daha iyisini dinleyene kadar dinledigim en iyi radiohead sarkisi. konusu soyle: bir grup genc bas gitarin muzige katkisini anlatmak isterler olaylar gelisir.
  • şöyle bir evirip çevirmek istediğim şarkı;

    ****

    tam elimi tuttuğun anda,
    tam numaramı aldığın anda,
    tam içkilerin geldiği anda,
    favori şarkını çalmaya başladıkları anda,
    zırvalaman bittiğinde,
    artık eskisi gibi sarıp sarmalamak yok.
    gereğinden fazlasına sahip olmadan önce,
    geri gel ve odaklan.

    duvarlar şekillerini kaybediyor,
    sırıta sırıta gülüyorlar.
    hepsi bulanıklaşıyor tek bir şekle dönüşerek.
    bu mekan bir görevde.
    baykuşlar çıkmadan önce,
    hayvan sesleri gelmeden önce,
    kapalı devre kameralar,
    sen komaya girmeden önce.

    benden koşarak uzaklaşmadan önce,
    sen notaların arasında kaybolmadan önce,
    çarpıntı kulaktan kulağa yayılıyor,
    çarpıntı kulaktan kulağa yayılıyor.
    orada hiç olmadım,
    oradaymış gibi davrandım.
    enstrümanlara ne gerek var ki,
    sözler pompalı bir tüfek gibi.

    hadi gel ve çıkmasına izin ver,
    hadi gel ve çıkmasına izin ver,
    hadi gel ve çıkmasına izin ver,
    hadi gel ve çıkmasına izin ver.

    benden koşarak uzaklaşmadan önce,
    sen notaların arasında kaybolmadan önce,
    tam sen benim mikrofonumu aldığın anda,
    tam sen dans ederken...

    işte puzzle tam yerine oturuyor.
    açıklanacak hiçbir şey yok.
    birbirinize yol verirsiniz,
    o arkasına bakar,
    sen arkana bakarsın.
    bir kez değil,
    iki kez değil.
    kabustan uyanmayı dile,
    kabustan uyanmayı dile.
    hissedebileceğin bir ışık var arkanda,
    hissedebileceğin bir ışık var arkanda.

    puzzle tam yerine oturuyor.

    ****

    önemli not: yamuluyorsam düzeltin.
  • gelmiş geçmiş en güzel radiohead şarkısı.
  • albumde arpeggi ve reckoner'la beraber ilk izlenimime göre en dikkat çeken şarkılardandır. vokaldeki iniş çıkışlar heyecanlandırır insanı. daha çok şey yazacağım kendisiyle ilgili gibi geliyor...

    just as you take my hand
    just as you write my number down
    just as the drinks arrive
    just as they play your favourite song
    as the magic disappears
    no longer wound up like a spring
    before you've had too much
    come back and focus again

    the walls abandon shape
    you've got a cheshire cat grin
    all blurring into one
    this place is on a mission
    before the night owl
    before the animal noises
    closed circuit cameras
    before you're comatose

    before you run away from me
    before you're lost between the noise
    the beat goes round and round
    the beat goes round and round
    i never really got there
    i just pretended that i had
    what's the point of instruments
    words are a sawed off shotgun

    come on and let it out
    come on and let it out
    come on and let it out
    come on and let it out

    before you run away from me
    before you're lost between the notes
    just as you take my mic
    just as you dance, dance, dance

    jigsaw falling into place
    there is nothing to explain
    regard each other as you pass
    she looks back, you look back
    not just once
    not just twice
    wish away the nightmare
    wish away the nightmare
    you've got a light you can feel it on your back
    you've got a light you can feel it on your back
    jigsaw falling into place
  • çok sevdiğim bir hocam bir şarkının etkisinin iki şeye bağlı olduğunu öğütlemişti vakti zamanında; güçlü bir ritm ve iniş-çıkışlarının yerinde olması.

    kimi şarkı başladığı gibi biter, kulağa güzel gelebilecek olsa bile içine almaz kimseyi. kimisi de bir iner bir çıkar yorar dinleyiciyi. jigsaw falling into place ise o kadar güzel ve orantılı bir şekilde yükselip climax'a ulaşıyor ve bitiyor ki "olmuş bu" demekten başka birşey yapamıyorsunuz.

    ayrıca iddia ediyorum ki bu şarkıyı dinlerken hareketsiz kalabilecek bir allah'ın kulu da yoktur. o kadar da güçlü bir etkisi var...
  • amk virüsü yine baş gösterdi sabah sabah. sürekli dinliycez mecbur.
    not just once
    not just twice
    geberene kadar dinliycez.
    şarkı mı lan bu allahsız?
  • open pick olarak bildiğimiz radiohead eserinin in rainbows isimli 7. stüdyo albümündeki adı.

    imla hatasını düzelteyim diye edit yapmışken bu parçanın çok can yakacağını da ekleyeyim.
hesabın var mı? giriş yap