• sanki allah'ın rahman isminden haber veren bir ses...
  • her sabah nereden bildiği bir gâib olsa da tam vaktinde vazifesini icra eden horozun, bazen sakaların çipetpeti gibi lezzetli melodilerle coşunca "dur bakayım ne çalıyor dinleyeyim" dedirten, baykuş gibi sabahladığım gecelerde artık yatma vaktinin geldiğini hatırlatan, tavuk gibi erkenci olduğum gecelerde ise derin uykudayken yakında ezanın okunacağını haber veren, bazen de öğlen vakti dengesi şaşıp ne idüğü belirsiz ötünce âkıbeti vakitsiz öten horoza benzemesin diye endişelendiren, bolca sübliminal mesaj içeren sesi.
  • eski zaman insanları tarafından cinleri kaçırdığına inanılan ses.
    sabah olup da horozlar ötmeye başladığında taife-i cin "vaktimiz doldu" deyip, uzaklaşırmış. bu nedenle evlerin bahçesinde horoz beslenmesi makbul imiş.
  • 40 yıl boyunca sigara içmiş, çelimsiz köylü yaşlı bir amca bağırıyormuşçasına bir imaj gelir gözümün önüne bu sesi duyduğumda. belki karmaşık iç dünyamın şeyleridir, belki değildir, bilinemez.
  • bir çocukluk arkadaşım vardı adı agah,
    o zamandan belliydi büyümeyeceğimiz.
    kar ne zaman yağsa,
    hayatımıza bayramlık bir elbise giydirirdi tiril tiril.
    annem ve ben karda nedense hiç üşümezdik.
    küçük kızaklarımız vardı agahla ikimizin.
    ince plastikten harflerle okuma öğrendiğimiz,
    eve kapanılan yılların sokaklarında ilk özgürleşmemdi,
    duyduğum ilk horoz sesiydi agah.

    en küçük halime aşık olmuş bir arkadaşıma nazlandıydım ilk.
    o şimdi benim bilmediğim bir memleketin başkentinde.
    horozlar öter mi orada çok düşünürüm.
    gülerken gamzeleri çıkardı,
    o zaman horoz sesi duyarmışım ki
    ellerini hiç hatırlamıyorum.
    dudaklarını seyrederdim konuşurken,
    hayalimde vücudunun geri kalanı yok.
    sonra gitmeden uzaklara ergen bir hali var hatıramda.
    ben kızınca gözlerinde, şimdi şimdi anladığım
    bir mevsim gezinirdi.
    annemle ben kar yağınca hiç üşümezdik.

    geçenlerde bir horoz öttü,
    dışı kir tutmuş bir pencereyi araladı,
    kaç kıştan sonra şişmiş ahşap çerçeveler gibi
    ne zor açıldı pencere.
    horoz hangi vakit öter onu bile unutmuşum.
    güvendiydim ya sana.
    herkes yalan söylerdi de sen söylemezdin.
    sen büyüdün, agah da büyümüştür.
    her kış babam bana bir kızak yapsa diyorum,
    dedem bir keman
    nasılsa onu da horoz sesi gibi hatırlamam.
    dedem çalar yine ve horoz sesi duyulur kemandan.
    horozlar ötse geri gelirler yine
    gittiler.
    kimi diyor odaları pancurlu bir iskandinav ülkesindeymiş,
    ben çıkamam ki dedemin hikayeler anlattığı kürenin
    eğilmiş tepesine.
    kimi düşünüyorum da
    bir çölü geçip beyaz mermerli kral evine göçmüşler gibi geliyor.
    istanbul'u sayıklardı dedem, cennette stanbul var mı bilmem.
    horoz sesi,
    herşeyi içine sığmaz bir bavula tıkıştırırken ötünce.
    bunca şeyin neden tahta bir bavula sığmayacağını anlıyor insan.
    ya kalbi çıkaracaksın, ciğerleri, tahta bavul boşalacak,
    ya da agah’ı, annemi, kızağı, horoz sesini alıp
    çekileceğim.
    anneanneler daha çabuk katlanıyordu olanlara.
    horozlar ötünce eski plaklar siliniyordu sanki,
    şimdi bir çocuk duysa horoz sesini depremler olacak,
    bildiğin horoz sesi nerden bilsin içimizdekini,
    öterse depremler olacak.
    ya bu cehaletle kalayım, biraz mutlu,
    ya horozlar ötsün, biz gidelim agah’la.
  • bazı insanlar tarafından telefonda zil sesi olarak kullanıldığına da şahit olduğum ses.
    yine de illaki kullanılacaksa alarm sesi yapılmasından yanayım ben . hani "aaa horoz da öttü kalkalım artık" muhabbetine nostalji olurdu.
  • şehir merkezinde oturmama rağmen vizyonsuz komşum sağ olsun her gün maruz kaldığım ses.
  • "bâzan uzakta bir horoz öterdi. sanki zaman taşıdığı hâtıraların çokluğundan yırtılıyormuş gibi, bu bir tutamlık seste gûya günler ve geceleriyle bütün çamlıca ve tekmil tadlariyle bütün mevsim süzülür, halin içine sığamıyan bu içli ses, geçmiş zamanlarımızı tarayarak ve içimizden kayarak, gözlerimizden akan bir damla yaş gibi, yine boşluğun içine akardı." çamlıca'daki eniştemiz 'den.
  • herşeye rağmen istanbul'da (fatih'de), halen her sabah varlığı sayesinde güne huzurlu başladığım muhteşem ses. köyümdeyim sanki. kahvaltı da hazır olsa birazdan anacığmın güzel ellerinden, oohhh.
  • sikeyim horoz sesi romantizminizi.köyde mi yaşıyoruz kardeşim.gerçi köy bile olsa bütün horozların gagalarını bantlamak lazım.günün her saati öter bu şerefsizler.soyları dinozorlara kadar gider bu tipini siktiğimin horozlarının.aslen dinozordurlar.

    tamam gagasına soktuğum sabah öttün kabul.be ibnetor öğlen niye ötüyosun.öğle arasını mı haber ediyorsun.peki ikindi vaktinde ispanya'daki zenginler siestasını yaparken bizde bir saat kestireyim ya şurda demişken derdin ne? amacın ne? ibiğine sıçtığım.he tavukları etkilemekse zaten göt kadar kümestesiniz illa ki orda ki tavuklar sana domalacak.zaten erken boşalan şerefsizin tekisin.tavuk domalır domalmaz üstüne çıkıp üç saniyede boşalıyorsun ve kanatlarını titreterek johnny sins edasıyla iniyorsun üzerlerinden.naptın şimdi bok mu becerdin?

    belediyelerde şehir içinde horoz beslenmeyeceğine dair yasak var.fakat aradığınızda hiçbir muhattap bulamıyorsunuz.ben mecbur muyum kardeşim tam güneş doğarken uyanmaya.bu amk kanatlısı mı belirlicek benim hayat düzeni mi?arı ne güzel vız vız takılır balını yapar bakar dalgasına.ne sesi rahatsız eder ne görünüşü.karınca alır yere dökülmüş ufak ekmek kırıntılarını parmaklarının ucuna basa basa yürür gider yuvasına.çıt çıkarmaz.ama horoz öyle mi bağırmaktan bayılan horoz var amk.öyle zorluyor ki kendisini çat diye bayılıyor.keşke ayılmasan ibnenin evladı.

    horoz efendi
hesabın var mı? giriş yap