• öpüşmenin kaliteli olması için icraat esnasında dudağın doğru hamleleri yapması amacıyla içten tekrarlanan kelime.
  • meyhanesi yok sarhoşu çok, genelevi yok orospusu çoktur.
  • hz. eba eyyuz el ensari'nin, mihmandar-ı rasul'ün beldesiymiş burası.

    sanırım çok müslüman bir yer diye geçiniyor. ama burda kızlara karşı sözlü taciz gırla gidiyor. ırz düşmanı çok yani.

    alkol yasaklamakla olmuyor. içinizdeki pislikleri tek tek temizlemeniz gerekiyor.
  • veya eyub, veya eyyub. eski ahit ve kuran kisilerinden, "kâmil ve dogru adam", ornek kul, sabir timsali. hikayenin (oteki kutsal metinlerin cogu gibi) misir, babil vb kaynakli oldugu sanilir.

    kuran'da kendisinden ustunkoru soz edilir: basina gelen onca felakete ragmen tanriya olan inancini, sadakatini bozmayan ve sonunda mukafatlandirilan adam. (enbiya:83-84, sad:41-44) "sen bana mal verdin, cocuk verdin; bunlarin sevgisi kalbime doldu. simdi bunlari aldin ve kalbimi bosalttin ki, benimle senin arana baska kimse girmesin.* dusmanim seytan, bu yaptigini bilseydi, beni kiskanirdi."

    eski ahit'teki ise basli basina bir kitaptir, edebi degeriyle ve kurgusuyla yuceltilir. gercekten de guzeldir, piyasadaki turkce metinler bu guzelligi soyle boyle perdelese bile. kisaca: zengindir, colugu cocugu vardir (mal varligi sayilirken, nicelik sifatlarinda 3 veya 7 tercih edilmistir; hep ayni tek sayi takintisi), iyidir hostur. fakat uzaktaki bir gardenpartide gecen su konusmadan habersizdir:
    tanri: aksam serifler hayrolsun, nerden boyle?
    seytan: hiiic, dunyayi dolastim.
    tanri: ya, demek oyle. (sakalini kasiyarak, mustehzi) bizim eyup efendi'yi de gordun mu? kâmil ve dogru adam, yoktur onun gibisi, pirlanta.
    seytan: (ayni "kil" tavirla) birak simdi, nesi var nesi yoksa al da elinden... goreceksin ki sana lanet edecek.
    ve bay eyup her seyini kaybeder. ne esek kalir, ne usak. ogullari, kizlari, hepsi. fakat o der ki, "ciplak dogdum, ciplak olecegim." tanriya karsi uygunsuz bir tavir takinmaz. gelgelelim, sonraki gardenpartide:
    tanri: n'aaabeer?
    seytan: peki peki anladik. ama hele bir etine kemigine dokan* da o herifin... goreceksin ki sana lanet edecek.
    tanri: hadi bakalim.
    ve bay eyup'un sagligi adamakilli bozulur, anlatilir gibi degil. fakat o hala metindir, "tanridan gelen iyilik gibi, kotulugu de kabul etmeli". uc arkadasi gelir yanina, uzun uzun konusurlar. bay eyup, dogru yoldan hic sapmadigini soyler, arkadaslari ise yedigi haltlar yuzunden aci cektiginde diretir. eyup'un kendisine guveni tamdir. nihayet konusmaya tanri da katilir, parlak (azicik da kibirli) bir soylev cekerek gerilimi dusurur, cosar costurur (eyup 38>):
    ...
    denizi kapilarla kim kapadi,
    rahimden cikip fiskirdigi zaman,
    ona bulutlari esvap
    ve koyu karanligi kundak ettigim zaman?
    ...
    sen omrunde sabaha emrettin mi?
    fecrin yerini kendisine ogrettin mi?
    ...
    yagmurun babasi var mi?
    ciy damlalarinin babasi kim?
    ...
    buz kimin rahminden cikti?
    ve goklerin kiragisini kim dogurdu?
    ...
    ve kutlu olur, mutlu olur. uc+bir arkadasi azarlayan tanri, eyup'un sirtini sivazlar. bay eyup, yitirdiklerine -fazlasiyla- kavusur; tanrinin her seyi belirli ama bilinmeyen, kavranamayan bir amaca yonlendirdigine* olan inanci pekismistir. nedense, o kadar aciyi ne demeye cektigini sormak gelmez aklina. okur ise, tanri ile seytanin birbirini sinir etmekten tuhaf bir zevk alan iki haylaz velet oldugunu dusunerek gulumsemekte serbesttir.

    gereksiz cagrisimlar:
    (the book of job 3:3) let the day perish wherein i was born, and the night in which it was said, there is a man child conceived.
    (nick cave and the bad seeds, when i first came to town*) god damn the day that i was born, and the night that forced me from the womb.
    (the book of job 24:14) the murderer rising with the light...
    (the doors, the end) the killer awoke before dawn...
  • 23 yılını bu ilçede geçirmiş bir insan olarak şunu net bir şekilde söyleyebilirim, gerçek istanbul burası 'idi', ama artık değil. yüz binlerce göç almış, iyicene karışmış, muhafazakar görmemişlikle, hoşgörüsüzlükle ve varoşlukla yoğrulmuş bu ilçenin hz. eyüp mütevaziliği ile tekrardan eski haline dönmesi artık mümkün değil. gaziosmanpaşa, sultangazi ve benzeri ilçeler eyüp gibi gerçekten güzel ve sakin bir ilçeyi de varoşluk sarmalına çektiler.

    ahmet genç zamanında yine en azından az çok bir 'eyüplülük' bilinci vardı, akp dönemi ile birlikte 'piyer lotiyi kapatalım, idris-i bitlis tepesi olsun' gibi garip garip söylemler artmaya başladı, en son seçilen eyüp ile hiç bir alakası olmayan adanalı belediye başkanıyla birlikte eyüp tamamen tarihe karıştı. bu saatten sonra o taraflardan eyüp sultan hoşgörüsünü beklemeyin, bu saatten sonra eyüp'ten ancak varoşluk gelir, başka da bir hayır gelmez.

    çok güzel olabilecek, yaşanası bir ilçe 'idi'.
  • "meyhanesi yok, ayyaşı çok.
    kerhanesi yok, orospusu çok!"
  • cuma namazını kıldıktan sonra iddaa oynamak üzere gidilen bayinin, sahibi de namazda olduğu için kapalı olduğu istanbul ilçesi.
  • semt olan eyüp için oralıların söylediği bir laf vardır ki tanımlamak için yeterli sanıyorum.

    "meyhanesi yok, alkoliği çok. kerhanesi yok, orospusu çok. tımarhanesi yok, delisi çok"
  • istanbul'un kalbindeki semtlerinden biridir. eyüplü değilim ama eyüp'ü severim. eyüp'ü sevmeyen istanbul'u seviyorum filan demesin zaten.

    istanbul; beyoğlu'dur, eyüp'tür, kadıköy'dür, fatih'dir, beşiktaş'tır, üsküdardır, eyüp'tür. bu saydığım ilçeleri gezmeden görmeden istanbul'u biliyorum diyemezsiniz. ve bu dediğim ilçelerden bağımsız bir istanbul düşünemezsiniz.

    bir semti, şehrin parçası yapan, o semtin, muhafazakar-liberal-solcu olması değil, zengin veya fakir olması değil, o şehrin ruhunu yansıtmasıdır. köhne binalarıyla mahzun şekilde haliç'i izleyen balat, şehrin göbeğiyken, lüks florya, aslında istanbul'u yansıtmaz.

    ataköy'ü, ataşehir'i, bahçelievleri, sultanbeyli'yi, bağcılar'ı, başakşehir'ı, bahçeşehir'i, avcılar'ı, istanbul sanıp, buraları istanbul diye biliyorsanız, aslında yanlış adrese, yanlış yere gelmişsinizdir.
  • haliç sahilindeki fabrika ve atölyelerin bedrettin dalan tarafından yıkılması sonucu çevre olarak güzelleşirken insan profili olarak inanılmaz değişen istanbul ilçesi.
    fabrikalarda çalışan işçilerin aileleriyle ilçeyi terkedip yerlerine orta zengin islamcı ailelerin gelmesi fakir mütevazi ve de en önemlisi sevimli insanların olduğu yerli dizilerin mahalle ambiansı tadındaki eyüp'ü siyasal islamın fatihle birlikte en gözde semtleri arasına sokmuştur
hesabın var mı? giriş yap