2 entry daha
  • veya eyub, veya eyyub. eski ahit ve kuran kisilerinden, "kâmil ve dogru adam", ornek kul, sabir timsali. hikayenin (oteki kutsal metinlerin cogu gibi) misir, babil vb kaynakli oldugu sanilir.

    kuran'da kendisinden ustunkoru soz edilir: basina gelen onca felakete ragmen tanriya olan inancini, sadakatini bozmayan ve sonunda mukafatlandirilan adam. (enbiya:83-84, sad:41-44) "sen bana mal verdin, cocuk verdin; bunlarin sevgisi kalbime doldu. simdi bunlari aldin ve kalbimi bosalttin ki, benimle senin arana baska kimse girmesin.* dusmanim seytan, bu yaptigini bilseydi, beni kiskanirdi."

    eski ahit'teki ise basli basina bir kitaptir, edebi degeriyle ve kurgusuyla yuceltilir. gercekten de guzeldir, piyasadaki turkce metinler bu guzelligi soyle boyle perdelese bile. kisaca: zengindir, colugu cocugu vardir (mal varligi sayilirken, nicelik sifatlarinda 3 veya 7 tercih edilmistir; hep ayni tek sayi takintisi), iyidir hostur. fakat uzaktaki bir gardenpartide gecen su konusmadan habersizdir:
    tanri: aksam serifler hayrolsun, nerden boyle?
    seytan: hiiic, dunyayi dolastim.
    tanri: ya, demek oyle. (sakalini kasiyarak, mustehzi) bizim eyup efendi'yi de gordun mu? kâmil ve dogru adam, yoktur onun gibisi, pirlanta.
    seytan: (ayni "kil" tavirla) birak simdi, nesi var nesi yoksa al da elinden... goreceksin ki sana lanet edecek.
    ve bay eyup her seyini kaybeder. ne esek kalir, ne usak. ogullari, kizlari, hepsi. fakat o der ki, "ciplak dogdum, ciplak olecegim." tanriya karsi uygunsuz bir tavir takinmaz. gelgelelim, sonraki gardenpartide:
    tanri: n'aaabeer?
    seytan: peki peki anladik. ama hele bir etine kemigine dokan* da o herifin... goreceksin ki sana lanet edecek.
    tanri: hadi bakalim.
    ve bay eyup'un sagligi adamakilli bozulur, anlatilir gibi degil. fakat o hala metindir, "tanridan gelen iyilik gibi, kotulugu de kabul etmeli". uc arkadasi gelir yanina, uzun uzun konusurlar. bay eyup, dogru yoldan hic sapmadigini soyler, arkadaslari ise yedigi haltlar yuzunden aci cektiginde diretir. eyup'un kendisine guveni tamdir. nihayet konusmaya tanri da katilir, parlak (azicik da kibirli) bir soylev cekerek gerilimi dusurur, cosar costurur (eyup 38>):
    ...
    denizi kapilarla kim kapadi,
    rahimden cikip fiskirdigi zaman,
    ona bulutlari esvap
    ve koyu karanligi kundak ettigim zaman?
    ...
    sen omrunde sabaha emrettin mi?
    fecrin yerini kendisine ogrettin mi?
    ...
    yagmurun babasi var mi?
    ciy damlalarinin babasi kim?
    ...
    buz kimin rahminden cikti?
    ve goklerin kiragisini kim dogurdu?
    ...
    ve kutlu olur, mutlu olur. uc+bir arkadasi azarlayan tanri, eyup'un sirtini sivazlar. bay eyup, yitirdiklerine -fazlasiyla- kavusur; tanrinin her seyi belirli ama bilinmeyen, kavranamayan bir amaca yonlendirdigine* olan inanci pekismistir. nedense, o kadar aciyi ne demeye cektigini sormak gelmez aklina. okur ise, tanri ile seytanin birbirini sinir etmekten tuhaf bir zevk alan iki haylaz velet oldugunu dusunerek gulumsemekte serbesttir.

    gereksiz cagrisimlar:
    (the book of job 3:3) let the day perish wherein i was born, and the night in which it was said, there is a man child conceived.
    (nick cave and the bad seeds, when i first came to town*) god damn the day that i was born, and the night that forced me from the womb.
    (the book of job 24:14) the murderer rising with the light...
    (the doors, the end) the killer awoke before dawn...
113 entry daha
hesabın var mı? giriş yap