127 entry daha
  • öncelikle;

    #19225823
    #19513005
    #28596360
    #20106529

    ilk atağımı geçirdiğimde 18 yaşıma girmek üzereydim. insanlar baktılar ve
    acıdılar. sözle de ifade ediyorlar.bakışlarla, davranışlarla da.
    aaah yazık daha çok genç başına neler gelmiş diyorlar
    hiç kızmadım bana acıyorlar diye birazcık bile
    ama güldüm içimden. çünkü onlar aslında hiçbir şeyi bilmiyorlardı. ben hayatımın en güzel günlerini hastanede geçirmiştim.
    kendi içimdeki ben'e, yaratıcı'ya en fazla o zaman yakın olmuştum. ve o aslında nasıl görünürse görünsün bana çok büyük bir iyilik yapıyordu. beni o'ndan daha fazla seven de yoktu gerçekte. sadece şükredebildim hasta olduğum için
    sadece şükür
    beni öyle güzel sarıp sarmalıyordu ki bu duyguyla.
    bu ben çok olgun çok akıllı çok inançlı olduğum çok temiz olduğum için değildi.
    allah büyüktü sadece. bana bunu bildiriyordu benim kabul etmemek gibi bir şansım yoktu. bu hissi en güzel şekilde yaşıyordum hayretle...
    o yüzden ne zaman birisinin başına görünüşte kötü bir şey gelmiş olsa onun içindeki nimetin ne kadar büyük olduğunu düşünürüm. ve asla acımam.
    acımak kendini beğenmişlikten başka bir şey değildir
    sen aşağıdasın ben yukarıdayım sana burdan bakıp haline üzülüyorum demektir
    kim kime acıyabilir ?
    biz kimiz ki acıyabiliyoruz?
    buna hakkımız yok.
    şefkat yardım bunlar normal
    ama acıma
    bu cahillik ve gizli bir kendini beğenmişliktir
    insan cahilliğinden kendini beğenir zaten
    ve o zaman ve her seferinde anladım ki yaratıcı beni benden bile çok seviyor.

    ben gözü kapalı giden kendi kendine kötülük eden ama farkında olmayan biriydim. arkamdan bağırıyordu duymuyordum anlamıyordum. dur diyordu dur. ama ben çok hızlıydım ve kafam binbir şeyle dolu.
    ve yaşadığım anı her an kaçırıyordum bu koşuşturmayla. etrafımdaki güzellikleri görmüyordum hiç. kendi zihninin katı tutumlarına hapsolmuş biriydim. içimde biriktirdiğim tüm olumsuz duygularla beraber yaşıyordum gündüz gece.

    o kadar hızlı koşturunca hiçbir şeyi görmüyordum hissetmiyordum aslında. sonra o yürümemi güçleştirdi ve fiziksel olarak hissetmemi de.
    ancak bu şekilde yavaşlayıp görebildim, teslim olabildim... hastane odası bir tür cennetti benim için. sanki sürekli benimle iletişim içindeydi yaratıcı. çok güçlü bir şekilde hissettim sevildiğimi o zaman.. bir anne baba sevgisinden bile çok bir şeydi. yüreğimi, bedenimi, aklımı her bir hücremi bu duyguyla doldurmuştu.

    sonra yürüdüm yavaş yavaş her adım için binlerce kere şükürle. ve her anı yaşayabildim. yavaşlayınca görebildim tüm bunları. hayatın şükredince güzel olduğunu görebildim. o öyle bir dost' tu ki beni benden bile kurtarmıştı.
    daha güvende olamazdım... hayatımdaki her şey kendiliğinden yoluna girmeye başladı sonra. kendimi buldum.
507 entry daha
hesabın var mı? giriş yap