5 entry daha
  • mahmud erol kılıç'a göre modern zamanlarda çok daha mana kazanmaya başlayan tabir. yaygın bilinen haliyle 'okuma yazması olmayan'lara atfedilen bu özellik tasavvufi düşüncede daha deruni anlamlar içermekte. 'islami konular da dahil olmak üzere her türlü bilginin yüceltildiği modern dünyada ümmi olmak 'eksiklik' olarak algılansa da kavram hakiki manası ile düşünüldüğünde tam da en çok ihtiyacını duyduğumuz şeyin ümmilik olduğunu farkediyoruz.
    ümmi, hakikatte 'ilahi hakikat dışındaki bilgilerden, her türlü dünyevi bilgiden korunmuş' kişi demek. 'kalbiyle akleden kişi' de denilebilir. bu gözle bakıldığında ümmi olmanın ne kadar mühim bir şey olduğu daha iyi anlaşılabilir. mahmud erol kılıç, 'evvele yolculuk' adlı kitapta meşhur bir aydının "ben kimseye bağlanmadım ama birine bağlanacak olursam ümmi bir kişi olması lazım" dediğini aktarır. yine aynı kitapta eski zamanlarda şeyhlerin kendilerine intisap eden birinin ümmi, saf, köylü bir çoban olduğunda ne kadar sevindiklerini anlatır. şeyh, intisap eden kişinin medrese ehli olduğunu öğrenince 'vay başımıza' dermiş. 'yalan yanliş bildiklerinin onun seyr u sülûkuna engel olacağını düşünürlermiş. kılıç, kitapta buna örnek olarak çok hoş bir kıssaya yer verir:

    abdurrahman sami efendi şücaaddin aziz'e ilk intisap ettiği zaman yedi tane bavulla gitmiştir kendisine. her birinde ayrı ayrı cübbeler. çünkü çok temiz giyinen, bir giydiği cübbeyi bir daha giymeyen bir istanbul müderrisi. diğeri ise bir hamal. intisaba giderken yedi tane bavulu ile gitmektedir ve çok ağır çileler çektirtir kendisine. öyle ki bir at arabası tekerleğinin içine veya bir fıçının içine oturtarak, hem de sarığıyla cübbesiyle mahallenin içinde bir fıçının içinde oturtur. gelen geçen çocuklar gülerler, laf atarlar. tuvalet temizlemekten tutun da... der ki, "üstadım ben bir alimim, benim gibi bir alime bunu neden yaptırıyorsunuz? rezil oluyorum" der ki: "dişlerinin arasında en ufak bir mollalık kırıntısı kalmasın diye yaptırıyorum" bunuz üzerine abdurrahman sami efendi gider otuziki dişini birden çektirir, bir mendile koyar, şeyhine teslim eder. şeyhi "oğlum biz sana mecazen söyledik, sen ki tesliöiyetini göstermek için bunu hakikate hamlettin, gittin sağlam dişlerini çektirdin, açılsın önündeki bütün kapılar! demesiyle sami efendi'de hilafet sırrı zuhur eder. hoca sami şeyh sami olur...

    "hz. muhammed ümmidir" kastı tam da burayla irtibatlıdır" ve 'modern' insanın çok da anlayamayacağı bir durumdur maalesef...
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap