644 entry daha
  • edit: yazar atatürk ilke ve inkılaplarını benimsemiş olup, laik ve demokratik bir hukuk devletinde yaşamayı arzulamaktadır.

    ufacığım. 4 ya da 5 yaşım. dedemin kardeşi malkara'da emniyet müdürü, oğlu istanbul'da yunus o zamanlar. kırklareli'nin bir köyünde oturuyor dedem, ben de onun yanında kalıyorum yazları. her hafta geliyor amcam ve oğlu, gelirken de çikolata getiriyorlar bana. bilmiyorum o zamanlar neyin ne olduğunu, seviyorum polisleri. polis olacağım diyorum soranlara, polis çikolata getiriyor çünkü.

    farkında değilim çikolata getirenin amcam olduğunun, seviyorum çikolatayı.

    büyüyor, okuyor ve dinliyorum. lisedeyim. kanlı 1 mayıs'ı okuyorum. çatıdan açılan ateşi, kazancı yokuşuna sürülen panzeri okuyorum. maraş katliamını, malatya katliamını, çorum katliamını okuyorum. sivas katliamı'nı anlamaya başlıyorum. nerdeydiler diyorum, neredeydiler?

    daha da fazla okuyorum, hepsi böyle değildir diyorum. olmamalı. çikolata da getiriyor çünkü polisler, çocukluğumdan biliyorum ve çikolatayı seviyorum.

    1 mayıs 2007 otuzuncu yıl, orda olmalıyım diyorum. o anlardan yakalamalıyım. fotoğraf makinamı yanıma alıp deneme sınavı var diye evden çıkıyorum. 3 saatte geliyorum lüleburgaz'dan taksim'e.
    polislerle fotomuhabirlerin arasında bir yerde duruyorum. ne slogan atıyorum, ne de başka birşey yapıyorum. fotoğraf çekmeye çalışıyorum sadece. bir anda karışıyor ortalık, bense deklanşöre basmaya çalışıyorum. arka sağ taraftan bir cop geliyor sırtıma. arkamı dönüp fotoğraf makinasını gösteriyorum "abi" diyerek. arka arkaya iki cop daha geliyor sırtıma, olanca kuvvetiyle vuruyor arkamdaki polis. nefes alamıyorum, çöküyorum olduğum yere.
    bir kız koluma giriyor, kaldırıyor beni olduğum yerden. kaldırmıyor aslında, sürüklüyor. ara sokaklarda bir yere götürüyor beni, neresi hatırlamıyorum. ne yaptığımı hatırlamıyorum. lüleburgaz'a nasıl döndüğümü de hatırlamıyorum.
    hatırladığım tek şey var; çikolata getiren polisler de var ve ben 19 yaşındayken de çikolatayı seviyorum.

    geçiyor günler, 17 temmuz 2008 belediye işçilerine polis dayağından 1 mayıs 2009 polis vahşetine kadar bir çok şey seyrediyorum. yine aynı şeyi söylüyorum:

    "hepsi böyle değildir." diyorum. "olmamalı". çikolata da getiriyor çünkü polisler, çocukluğumdan biliyorum ve 21 yaşındayken de çikolatayı seviyorum.

    4 nisan 2010 fenerbahçe kayserispor maçı, türk telekom tribünü. bir yandan cop sallıyor bir yandan bağırıyor amir: "al, al, al. ünifeb polarlı herkesi al."
    alıyorlar, suçsuz yere. önüne geleni alıyorlar. atatürk ilke ve inkılaplarını fenerbahçe sevgisini önemsediği gibi önemsemiş, misyonunu taraftarı olduğu fenerbahçe spor kulübü'ne, içinde yaşadığı çevreye ve topluma artı değerler sağlamak olarak benimsemiş ünifeb üyelerini alıyorlar.

    16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı, şampiyonluk gidiyor. ben şampiyonluğun gittiğine değil stadın yanmasına içerliyorum. yaşlar dökülmeye başlıyor gözlerimden. migros tribününden çıkıyoruz, dumandan ve biber gazından fenalaşıyor bir kız arkadaşım. salıpazarı'ndaki polislerin yanına doğru koşuyorum. amacım yardım istemek, "abi" diyorum. der demez biber gazını suratımın ortasına yiyorum. sonrası karanlık.

    "hepsi böyle değildir." diyorum yine. "olmamalı." çikolata da getiriyor çünkü polisler, çocukluğumdan biliyorum ve 22 yaşındayken de çikolatayı seviyorum.

    26 ağustos 2010 fenerbahçe paok maçı,yine migrostayım yine hezimet. stattan çıkıyoruz. yine salı pazarına doğru yürüyoruz sel gibi, insan sürüsü halinde. kurbağalıdere'nin üstündeki köprüyü geçiyoruz ve kortejle karşılaşıyoruz. bas bas bağırıyor amir:
    "bekleme yapma." diye.
    "her yer insan önümde amirim nereye gideyim?" diyorum. önce baldırıma diz arkasından kafama cop yiyorum.

    4 aralık 2010 öğrencilere polis dayağı, fotoğraf makinam yine elimde. dolmabahçede yerimi alıyorum ama bu sefer basın mensuplarının arasına karışıyorum. yüzlerce kare basıyorum, çekilebilecek her kareyi çekiyorum. tüm rezillliği çekiyorum. saat ilerliyor, herkes dağılıyor. ben de beşiktaş'taki evime dönüyorum. içimden bir şeyler kopuyor, tekmelenen kız aklımdan çıkmıyor çünkü. makinanın içinden çıkartıyor ve kırıp atıyorum hafıza kartını insanlığımdan utanarak.

    23 yaşındayım. bazı polisler çikolata getiriyor ama ben artık ne çikolatayı ne de polisleri seviyorum.

    2-3 saat kadar önce ünifeb aracılığıyla tanıştığım, kardeşim diye hitap ettiğim, karakterinden zerre şüphe etmediğim, yalan söylemesine ihtimal dahi vermediğim bir arkadaşımla msnden konuşuyorum.

    "kötüyüm abi." diyor, "moralim çok bozuk."

    "ne oldu oğlum." diyorum.

    "abi eve gidiyorum, boynumda atkı. iki kişi yaklaşıyor karşıdan, biri çevik kuvvet diğeri sivil. ''nasıl dövdü bizimkiler sizin çocukları?" diyor sivil olan. bakıyorum, türk polisine bakıyorum. beni korumakla yükümlü olan türk polisine bakıyorum. gülüyor ve "o da çevik kuvvet."diyor polis yanındaki sivili kastederek."

    polis arkadaşın boynundaki atkıyı görüp 26 aralık 2010 galatasaray fenerbahçe u-17 maçını kastediyor. ben bilgisayar başında polisin söylediklerini duyuyor ve donuyorum.

    bizim çocuklarsa 15-16 yaşında, polise güveniyor ve çikolatayı seviyor.
3524 entry daha
hesabın var mı? giriş yap