67 entry daha
  • diyarbakır sokaklarında, beyaz eşya bayilerinin önünde dün akşam saatlerinde kalabalıklar vardı. gözucuyla baktık şöyle, tv'lerden verilen bir haberi izliyor insanlar. ilk an anlamadık, yakınlardaki bir ocakta iş makinalarını yakmışlardı ocak sahipleri referandumu boykot etmedikleri için, onun haberi sandık. ondan sonra öğrendik ki, 15 aylık bebeğin bacağı kopmuş, kimi bedenler 200 metre ötede bulunmuş, meraklı ahali yakınlardaki sırt çantasında bulunan iki patlamamış mayını muhabirlere göstermeye çalışırken kargaşa çıkmış, jandarma taşlanmış, istanbul'da bdp'liler ve akp yetkilileri / hükümet üyeleri bir araya gelecekken görüşme iptal edilmiş, olay provokasyonmuş, asker yapmışmış, pkk sözünü tutmamışmış...

    çıksam şimdi ofisimden, 3-4 saate kalmaz o patlama noktasına ulaşmış olurum. arabamı bıraktığım otoparktaki 16 yaşındaki delikanlı sorar "abey, nereye gidiysen?" diye, anlatırım, "patlama olmuş, insanlar, bebekler ölmüş. başsağlığı dileyecek, bir dua edip geleceğim." derim, o da başını eğer der ki "he, gene bebekler ölmiştir... benim de yaşasa ablam olacaktır ama onu da vurmuşlardır kardaşım gibi... biz ondan sonra diyarbakır'a gelmişiz, ben ufaktım hatırlamam." sonra gitmeden bir çay ısmarlar bana, bir batılı olarak onunla ilgilendiğim, ondan bir selamımı esirgemediğim, siyasetçi nutukları benzeri konuşmalar yapmak yerine en temel düzeyde insani bir iletişim yakalamaya çalıştığım için kendini bana yakın hissettiğinden.

    sorun bunun hem çok ötesinde, hem de bundan ibaret aslında. ölenler sizin çocuklarınız olsaydı ne hissederdiniz gibi yavanlaşmış bir soru sormayacağım, çünkü analarını bilemem ama "nasıl olsa arkasında daha 7 tane var." diyen babalar biliyorum burda. göğsünü gere gere camiidekilere doğum kontrol yöntemlerini kullanmamalarını tavsiye eden, böylece çoğalıp her yere dağılmanın hayallerini kuran imamların hikayelerini dinledim ilk ağızlardan. yıllardır siyasetçilerin, asker komutanlarının taziyelerini, hamasi nutuklarını dinliyoruz, pkklı teröristlerin gözdağı vermeye çalışan açıklamalarını okuyoruz... ama ölüp giden canlar her şeye karşın geri gelmiyor, gelmeyecek de. toplum liderlerinin kişisel ya da örgütsel çıkarları nedeniyle bu iş çözülemeyecek bu yolla. aşiret feodalitesinin aşılmasına yönelik uygulamalar hayata geçmedikçe olmayacak. halkın sağduyusu daha fazla, bir partinin ya da kişinin güdümüne girmemiş stk'ların sağduyusu daha fazla. boykot sonuçlarına bakarsak, umutlar ölmesin diye bir umut yakalanmış olabilir.

    her ne kadar bu ülke bölünmeye gidecek olursa kendi memleketime dönecek ve orası için çalışacak olsam da, her ne kadar benim de zaman zaman sivri söylemlerim olsa da, insanların ölümü karşısında tüm ayrılıkları bir kenara bırakabilmek ve birlikte üzülüp birlikte tepki gösterebilmek, insanlığımızın, aklımızın, vicdanımızın, inancımızın gereğidir.
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap