• enteresan bir noktaya değineceğim.

    diğer bir çok turistik bölgeden ayrı olarak bu adada kürt esnaf yoktur.

    iyi mi kötü mü gidenler karar verir.
  • ilk kez gidip tespitlerimi sizlerle paylaşmak istediğim ada:
    * konaklama :adanın merkezinde denize 2 dakika türüme mesafesinde moshınos butik otelde kaldık eşimle birlikte. öncelikle fiyat/kalitesine 10 vereceğim bir mekan. oda kahvaltı hizmeti veriyor, 5 gece 2 kişi bin tl ödedik, odanın her gün temizlenmesi, tüm nevresim ve havluların değiştirilmesi her ne kadar olması gereken gibi gözükse de çoğu butik otelde yapılmayan bir şey olduğu için kıymetli. kahvaltısı gayet güzel, sıcak seçeneğinizi sorup sizin istediğiniz şekilde yapıyorlar. kahvaltılarda her gün bir sürpriz yapıyorlar. kimi zaman mis gibi ev pohaçası, kimi zaman ise ev baklavası yapıp taze ve sıcak olarak sunuyorlar. istanbul'da kişi başı 30 lira verip alamadığımız hizmeti alıyorsunuz. özellikle ev yapımı 10 çeşit reçelleri nefis. konaklama için tavsiye ederim burayı. burada kalmasanız da cunda'ya ilk kez geliyorsanız çarşıya yakın otelleri tercih edin, ulaşım sorunu yaşamazsınız.
    * yeme - içme : işte burası can alıcı. internet'teki uyarılara kulak verip meyhanelerde herşeyi fiyatını sordum. cunda balık restaurant'a gittik. mezeler 13 tl, ara sıcaklar 20 - 40 tl arası, balık ise 25 - 150 tl arası. fiyatlar bence yüksekti. çünkü oturup söylediğimiz meze porsiyonları küçük ve 2 meze, 1 sıcak ot, 1 35'lik rakıya 130 tl hesap ödedik. ne yemek yedik ne de deniz ürünü, kuverdi, garsoniyeydi derken öğlen rakısı ayarındaki masaya 130 tl ödedik. rakı ise ilginç normal fiyatta. 35'lik rakı 50 tl. fiyatları sorunca da istanbul'dan çok daha uygun merak etmeyin dediler hemen. fener kavurma yemek istedim, ne kadar dedim, 45 lira dediler. yan masadan kestim 6 küçük lokma vardı, hemen vazgeçtim. "boşver menüyü sen bize ne yap biliyormusun" desem iki kişi en az 400 tl ödeyeceğiz. bir de fiyatları sorunca hörmet birden düştü, bunu da ayıp kategorisine aldım. ha istanbul'da iki kişi 400 tl ödenecek meyhane yok mu tabii ki var ama, örneğin beylerbeyi'ndeki inciraltı meyhanesinde burnumuza kadar yiyip, en pahalı rakıyı içip iki kişi 350 tl ödeyip oynayarak çıkmıştık. geçelim körfez restaurant'a. burası iç sokakta, başka meyhaneden ayrılmış bir şef garsonun mekanı, burada mezeler 7-8, ara sıcaklar 15-20, balıklar ise balıkçı fiyatı 15-30 tl. yine 130 tl'ye 5 meze, bir ahtapot ızgara, bir de 35'lik içtik. meyve tatlı ikramları, kahve dahil. adamlar da zaten müşteri tutmak için hem fiyat hem de hörmette özenli davranıyorlar. tavsiye edilir. sahildeki ünlü mekanlar olan nesos ve bay nihat ise 400 tl'ye çıkarsanız 2 rekat şükür namazı kılacağınız mekanlar. ben o parayı verip ortalama kaliteden rahatsız olmam çünkü ben öğlen yemeğine 100 lira veriyorum kafasındaysanız diyecek bir şey yok ama ben tercih etmedim. gece kahvesine ise taş kahve'de yer olmadığından yine ara sokaktaki karadeniz pastanesine gittik. muhteşem bir sokakta rahatça keyif yapılabilir. taş kahve'de kahve lezzetli, dibek kahvesi olmayabilir, biraz goy goy gibi geldi bana. bir de kahvede bira da var, bana saçma geldi formatı bozmuş. her yerde alkol satılıyor zaten sen satma be birader. meşhur imparator lokmacısının önünde 50 kişilik sıra olduğu için hemen gazla çalışan mekan olduğunu anlayıp es geçtik. aynı mekandan waffle makinesinde taze yapılmış kornet külahında dondurma yedik. dondurma bildiğin saçma roma dondurması. damla sakızı fena değil. kornete gelirsek şekerden kör olduk, hala görme problemi çekiyoruz.
    *gezme - görme : cunda yarım günde gezilecek bir yer. rahmi koç'un restore ettirdiği şapel var. coca cola ceo'su muhtar kent'in babası necdet kent adı verilen kütüphane yapılmış içine. manzara izlenecek ve eskiden şapelde eğitim görenlere ekmek için un üretilen değirmende ise şimdi mutfak olup girişin yasak olması saçma olmuş. ama şapelin bahçesine kurulan ve tüm cunda'ya hakim olan cafe çok keyifli bir yer. güneş batarken hem manzarayı izleyip hem de üstünde damlacıklar oluşmuş biranızı yudumlamak adınızı bile unutturabilir. cunda'da gezilecek bir başka yer olan ve eskinden deniz korsanlarının emekliliklerinde günah çıkarıp ilim irfana düştükleri klise ise halen restore edildiğinden gezilemiyor. son gezi alternatifi ise cunda sokakları. dar ve çiçeklerle dolu cunda sokaklarını gezerken müthiş keyif alabilirsiniz. eskiden sarımsak taşından yapılmış taş evlerin hangilerinin orijinal hangisinin sonradan yapılma olduğunu anlaşılamıyor. keşke evlerin tarihleri ve restorasyon bilgilerini belirten küçük notlar olsa.
    *yüzme : cunda'da denize girecek pek yer yok. pateriça plajına gittik tavsiye üstüne. cunda'nın kuzeyindeki bu koya kilometrelerce tozlu yoldan gidiliyor. yolda bu eziyetin sonunda cennetinin arka bahçesine gidiyoruz galiba diyor insan. yol bittiğinde derm çatma yapılmış iki tesis ve eni 2 metre bile olmayan kumsalı görünce şoka girdim. bir de heryeri dolu görünce adama sordum nesine geliyor insanlar buranın, buranın bir numarası yok deyince adam burası bu bölgenin en ılık denizidir dedi. ayağımı sokup adama hak verip, biz yarın geleceğiz keşfe geldiydik deyip bir daha uğramamak üzere ayrıldım. bir de cunda'dan ayvalık'a giderken duba plajı var. orası da çok büyük bir değil, gelip geçerken gördüm, insandan su gözükmüyordu. hiç girmedim. onun yerine arabanız varsa 17 km mesafedeki ege'nin en güzel sahillerinden biri olan sarımsaklı ve badavut'u tavsiye ederim. badavut daha sakin ve suyu daha ılık. sarımsaklı'yı bilmeyen yoktur, denizi çok güzel, ama inanılmaz tuzlu ve çok soğuk. özellikle rüzgar varken denize girmek eziyet olabiliyor. (bizim geçen hafta orada olduğumuzu ve denizin en sıcak olması gereken günler olduğunu da hatırlatmak isterim.)
  • balıkesir'in şirin tatil beldesi ayvalık'a denizin doldurulup parke yol yapılması suretiyle bağlanmış ada. cipurayı olsun barbunu olsun, rakınızla denize nazır püfür püfür bi ortamda mideye indirirken parmakları dişlere kaptırma ihtimali çok yüksek...
  • açıkçası ben de bir balon olduğu düşünüyorum. ayvalıkta büyüyen ve hala sık sık gidip gelen biri olarak bazı dostlarımızın yaz tatilinde cundaya gelip huzur bulmaları çok enteresan. adım atacak yer olmaz, araba koyacak yer olmaz, insanlar birbirine çarparak yürür, balıkçıda kişi başı fiyatlar 150tl'ye çıkar. pansiyonlar aynı şekilde.

    huzur bunun neresinde bilemiyorum. ama ekim civarı gelirseniz etrafta sadece yerleşikler kalır, yağmur yağar , hava üşütmez, bol vaktin vardır, o dönemde hayatını yavaşlatırsın o zaman anlayabilirim.
  • en yaşanılası yerlerden biri. hep dedim ki ruhuma ikiz birini bulayım yanıma da gideyim yerleşeyim. orda ömür tüketmiş olunmaz çünkü. yaşanır. öyle muhteşem bir yer. öyle tatlı. baktım görünürlerde kimse yok, geleyim diyen de yok. kendim gideyim diyorum.

    ve evet, kendisiyle ciddi düşünüyorum. umarım ki cundacığım ile aşkımız karşılıklıdır, o da beni istiyordur. yoksa çok üzüleceğim haberi olsun. bunca yıl iyi anlaştık, ciddiyete bağlayalım artık ilişkimizi. değil mi aşkım bebeğim bitanem? cunda? orda mısın?
  • sonradan adı ali bey adası olarak değiştirilse de hala herkesin cunda adası olarak bildiği güzel mekan.
  • insanın kalbinin kaldığı bir yerdir.
    ayvalık'ta bulamadığım şeyi cunda'da buldum ve bir daha da kaybetmemeye karar verdim. hayvanları bile mutlu buranın... kediler köpekler dost, insanlar hayvanları okşuyor, besliyor. ütopik bir yer.

    abbas yolcu turla tekne gezisi yapmadan dönmeyiniz derim. hafta içi sadece 25-tl olan bu turda, bütün gün muhteşem koylarda yüzme şansını yakalarsınız. teknede verilen müthiş çipura ve harika salata, karpuz ikramı ile paranızdan fazla hizmet aldığınız bir şeydir. tadına doyamayacaksınız turun, benden söylemesi...

    papalinyum restoran, hizmet eden gençleri ve daha samimi ortamıyla kazıklamak için bekleyen diğer restoranlara nazaran muhteşemdir. yalnız kalamarı çok başarılı değil. papalina ve levrek yiyiniz. ayrıca adada fiyat tablosu önünde olan neredeyse tek restorandır.

    buraya gitmişken tepeden bir masal gibi görünen yel değirmeni şeklindeki kütüphaneye gitmemek olmaz. ortamı, havası bambaşkadır. çok güzel bir manzarası, mükemmel bir havası vardır. çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz burada.

    cundada denize girmekse kanımca en güzel şekliyle çataltepe plajında olur. çataltepe, cundanın arka kısmında, müthiş yazlıkların önünde çok nezih, çok sakin ve güzel bir plajdır. denizi çok enteresan ama tertemizdir. enteresandır çünkü denizin içinde bir basamakla yosunların üzerine çıkılmaktadır, çok ilginç. koy olduğundan suyu ılımandır, donmazsınız. taksiyle gidip kazık yemek istemiyorsanız, sürekli plaja minibüsler vardır bunlara bir buçuk liraya binip 10 dakikada soluğu bu plajda alabilirsiniz, endişeye mahal yok.

    buranın taş sokaklarında dolaşmanın, eski rum evlerini izlemenin keyfini başka bir yerde aramayın derim.

    ayrıca hediyelik eşyaların satıldığı sokakların birinde müthiş bir eskici - antikacı var. oraya uğramadan katiyen gelmeyin. o kadar eski şeyler var ve o kadar salaş, kendine özgü bir yer ki kendinizi tarihte yolculuk yapar gibi hissedeceksiniz, benden söylemesi.

    ayrıca, çok ünlü ve akşamları önünde kuyruk oluşan bir lokmacısı vardır. lokmaları güzeldir, nefistir ancak büyük boy almayın saatlerdir kuyrukta bekliyoruz diye, çok gelir komaya girersiniz mazallah. ikinci boy lokma kabı idealdir.

    karadeniz pastanesi'nde sakızlı muhallebi ve sakızlı kurabiye yememek, cunda'ya gitmemiş olmak demektir. kesinlikle bir akşamınızı buna ayırın.

    ayrıca vino şarap evinde ev yapımı şarap ve likörleri tadabilir, balıktan farklı bir şey yemek isterseniz bu minicik yerin siciliano adlı nefis makarnası ve muhteşem dereotlu sigara böreklerini deneyebilirsiniz.

    müthiş bir yer müthiş...
    yaşlansak da orada yaşasak...
  • daha okulu bitirip çalışmaya bile başlamadan bana emeklilik hayalleri kurduran huzur adası.
  • giritten gelen mübadillerin yerleştirildiği, girit ve kuzey ege sentezi bir mutfağı olan kalabalık yaz aylarında bile nefis yemek yenilen güzel ve sakin ada.ada yı karaya bağlayan köprü turkiyenin ilk bogaz koprusudür.istanbul'u, bodrum'u silivri ve kumburgaz'ı vs mahveden yapılaşma zihniyetinden korunmaya çalışılmaktadır. yazları suna kan ve david oishtrach tarafından uluslararası keman okulu ve sanıyorum harvard üniversitesine bağlı osmanlıca okulu açılmaktadır.
  • denizi için gitmeyin.

    "aa ne alakası var? ben meze balık yapmaya niyetlenip, deliler gibi kabak çiçeği dolması ve keçi peyniri tükettikten sonra balıklardan balık beğenmeye, minik çarşısında incik boncuk bakmaya, altay pansiyonun renkli pencerelerinde bikini asmaya, "abla alır mısın?" diye soran -ama sadece bir kere soran- ve iyi akşamlar dilemeyi eksik etmeyen esnafını görmeye, meyhane engin&fofo'da rum & türk müzikleri dinlemeye, arnavut kaldırımlarında çakırkeyif yürümeye, güneşi batırmaya, sevdiklerime bademli zeytin ve zeytinyağı almaya, sakızlı dondurma ve tarçınlı lokma tüketmeye gidiyorum" derseniz, gidin vallahi. cennetten aladır o zaman cunda.
hesabın var mı? giriş yap