• 5. sınıftayken, aile dostumuzun 7. sınıftaki oğluna aşıktım, fii sular seller gibi hem de. kendisiyle aynı okulda okuyor ve aynı lojmanda oturuyorduk, benim de platonik bir aşık olarak yaptığım en büyük hamle "sürekli önünden geçmek"idi. onların sınıfı koridorun ucunda, kızlar tuvaletinin yanında diye her tenefüs tuvalete gitmeler *, lojmanda onun basketbol oynadığı sahanın kenarında yöresinde bisikletle tur atmalar, eğer abimle basketbol oynuyorlarsa mutlaka bir bahaneyle abimin yanına uğramalar, fakat o bana seslenene kadar bakmamaya çalışmalar... evet, en büyük silahımdı görmezden gelmek, sınıfının önünden geçerken de başımı çevirip bakmazdım, ancak arkası dönükse bakardım. çünkü göz göze gelirsek onu kestiğimi, ve hatta aşık olduğumu anlardı! bu yüzden kendisiyle konuşurken en rahat, en esprili tavrımı takınırdım; ama o bana takılır espri yaparsa "acaba?" diye heyecanlanırdım.

    kendisiyle ulaştığım maksimum yakınlık, onlara misafirliğe gittiğimiz bir akşam, o-ben-kardeşi minicik bi koltuğa dip dibe oturup film izlemekti. bunu da gidip ertesi gün arkadaşlarıma "dün x'le omuz omuza film izledim" diye anlatmıştım ehihi ne şapşalmışım, "omuz omuza". aa bir de harry potter and the order of the phoenix'i de kendisinden almış, hızlı okuduğumu göstermek için olcak, 1100 küsur sayfayı 10 günde bitirmiştim, hey gidi.

    çocuk olmak ne tatlıydı lan. şapşallıklar naif heyecanlar diz boyu, herkese de tatlı geliyordu bu durum, aile içinde eğlence oluyordu. şimdi ara ara durduk yere beni stalk'layıp fotoğraflarımı beğeniyo mesela, keşke bunu gidip 10-11 yaşlarındaki minik aquatic'e anlatsam da zıplayarak kendi çevresinde dönerek dans etmesini izlesem, 'ah küçüğüm, cidden hayatının aşkı o zannediyorsun, değil mi?' diyip başını okşasam diyorum.
  • yanlıs hatırlamıyorsam ilkokul 4 e gidiyordum ve asık oldugum kız lisedeydi. ingilizce derslerine de babam giriyordu. zamanla düsünüp konusmaya karar verdim ne manyaklıksa yani en fazla yanagımızdan makas alırdı o derece yas farkı yani. neyse bir anlık gazla gittim birgün bakar mısın dedim, bana dogru dönmesiyle heyecanlanmam bir oldu ve konusurken söylenmek icin hazırlanılmıs repliklerin hepsi ucup gitti. ben ingilizce ögretmeninizin ogluyum nasıl bir ögretmen iyi anlatıyor mu dersi, iyi davranıyor mu size gibi sacmasapan birkac soru sordum, bu esnada da futbolcuların acma germe hareketlerini andıran sacmasapan hareketler yapıyorum tek ayak üstünde dururken diger ayagı bileginden tutup topugumu götüme degdirmek gibi. harika sorularıma cevaplar bulduktan sonra cok tesekkür ederim iyi günler deyip ayrılmıstım.

    (bkz: velinin durumunu ögrenmek)
  • nişanlanmak! anaokuldayken sınıf arkadaşımla birbirimize aşıktık kendimizce. aynı zamanda arkadaş çocuklarıydık da. onun annesiyle babası benimkilerle aynı okulda öğretmendi. geldi erkek gibi beni babamdan istedi. babam da "senden iyi damat mı bulucam" dedi. öğretmenler odasında bize nişan yaptı bunlar. nasıl mutluyuz ama salaklık boyumuzu aşmış. kimbilir annemler ne kadar eğlenmiştir bizimle. neyse, nişanlım da pek romantikti; hergün çiçekler getirirdi. babamın odasından araklıyordu tabi hepsini. birgün yine geldi elinde bir buketle, öğretmenimiz kendisine getirdi sanıp "ayiiiii onurcuuum çok teşekkür ederim" diye alıverdi çiçekleri. duruma ses çıkaramayan benim delikanlı nişanlım da öğretmen gidince "ben onları sana getirmiştiüüüeemmm" diye ağlamaya başlamasın mı? inanın sevdiğiniz erkeğin ağlaması kadar zor bir durum yok sayın arkadaşlar. ben de mecburen avuttum kendisini :"üzülme onuur, babamın odasında daha çok çiçek vaar".

    edit: aynı anaokulundan başka bir arkadaşla evliyim; kusura bakma onur. (bkz: ne bereketli okulmuş)
  • hiper abuk hayal kurmak:

    şimdi dünyayı birileri yok etcekmiş taam mı? bu adamların tek bi şartı varmış: benim o'nu öpmem... herkes yalvarırmış o'nu öpmem için. öpermişim dünya kurtulurmuş. böylece hem o'nu öpmek istediğimi kimse bilmez, hem de öpmüş olurum. süper!
  • mandalinayı çok seven çocukluk aşkı için mandalina kokulu kalem almak. utandığından cesaret bulup ona hediye edebilmek için bir yıl beklemek. bir yıl boyunca kalemi koklayıp koklayıp onu düşünmek.
  • ilkokul 4. sınıfta aşık olduğum kızın yanından motosiklet efekti yaparak hızlıca ve defalarca geçmek. nasıl bir salaklık belli değil. o kız şimdi bir pop şarkıcısı oldu tv kanallarında çokça çıkıp duruyor. eğer bu olayı hatırlayıp kadın programlarında falan anlatırsa kendimi nasıl hissedeceğimi bilmiyorum.
  • böcekler toplayıp kanatlarını bacaklarını ayırmıştım ve bir resim kağıdının üstüne yapıştırmıştım. farklı türdeki böcekleri bir araya getirip yeni böcek ailesi oluşturmuştum. atıyorum kelebek kanatlarını alıp çekirgeye takmak gibi. sonra aşık olduğum sevgili öğretmen çocuğu ve sınıf arkadaşıma bunu vermiştim. o da gidip öteki sınıfta öğretmen olan annesine ağlayarak beni şikayet etmişti. hüsranla biten bir aşktı. halbuki ben o böcekli defterimi vermeden iki tenefüs önce tokamı alıp kaçardı, boş değildi yani.
  • taş atmak.

    evet çocukken de öküzdüm ben evet.
  • 7-8 yaslarindaydim ama fena asik olmustum. o da sanirim o zaman 13-14 filandi. ayni koyde yazlarimizi gecirir, gece yarisina kadar oyun oynardik. ben hep onu yakalardim, onun beni sobelemesine izin verirdim. resmen cocugun onune atardim kendimi.

    bir gun en guzel kirmizi etegimi giyip onun oldugu odada uyuyor numarasi yapmistim. dikkatini cekmek icin kendimce kirmiziyi kullanmistim.

    sonra biraz buyuduk, ben onun cantasina bir ask mektubu biraktim, o bana askini ilan etti. hatta bir kere de opustuk. gerisi standart. cocuklugum ona asik gecti, onun gencligi bana asik gecti. buyuduk ve ask diye bir sey olmadigini anladik. hayat gerceklerden ibaret, asksa cocuklukta kalmis tertemiz bir sey. buyuklere gore bir sey degil.
  • ben sana aşığım ama kimseye söyleme olur mu diye sevdiğin kişiyi tembihlemek.
hesabın var mı? giriş yap