• öyle bir lanse edilmeye başlandı ki nerdeyse üzüleceğimiz zat haline getiriliyor. kıskançlıktan cinayet işlemiş, "keşke o ölmeseydi de ben ölseydim" "pişmanım" zırvalıkları. ardından baba süreyya karabulut şov yapıyor para alıyor diye kötülenip gözden düşürülmesi, sonra da münevverin cem'i aldattığı haberleriyle aldatılan delikanlı, ya da "çocukcağız" oldu. bir de frank sinatra dinleyerek karakola gelen "karizmatik zanlı" konumu iyice suyunu çıkardı. olay günü sorulunca da titremeye başlamış. çok üzüldüm gerçekten. yahu neler oluyor cem garipoğlu çıksın ben yatayım bari.
  • an itibariyle haber türk kanalında tutuklanıp maltepe cezaevine giriş yaptığı söylenen varlık... ayrıca tek kişilik koğuşta karantina altında tutulacakmış. uzmanlar tarafından gözlemlenip anormal bir durumu olup olmadığı izlenecek ve eğer davranışlarında anormallik olursa cezai ehliyeti olmadığı raporu gibi bi bok alacak sanırım ve böylece bu işten yırtmış olacak!...

    hayır normal olmadığı zaten kesin. hani hangimiz hayatımızda bir kere bile olsa planlayıp böyle bir cinayet işlemişizdir ki... belliki psikopat ruhlu bir herif bu sakallı... yani demem o ki; hak ve hukuk maalesef son zamanlarda doğrudan yana olmuyor gördüğüm kadarıyla... ve git gide adalete olan güvenim yok olmakta... evet.
  • yakalanması sonrası verilen demeçler ve yapılan haberler sonrası, michel foucault'un hapisanenin doğuşu* * adlı kitabından birçok yere aklımın gitmesini sağlayan bir adamdır. foucault, cezanın ve infazın devlet ve suçlu arasında kalması gerektiğini, halka açık acı çektirmelerin, işkencenin, yakmanın, kesip biçmenin suçluyu kamu gözünde acınası ve üzülünesi bir hale getirdiğinden bahsediyor. hatta bir örneğinde, kesilen, atlara çektirilen, kolları bacakları kopartılmaya çalışılan ama yine de kopartılamayan, öldürülemeyen ama süründürülen bir ağır suçlunun çektiği ızdırap sonucunda halkın gözünde bir anda yükseldiğini belirtmektedir. ah yazık, vah vah diyen halk bir anda bu katili ya da tecavüzcüyü vicdanen aklar hale gelir. cezanın bir işlevinin de kamu vicdanını rahatlatması olmasından yola çıkarsak, bu yöntem de işe yaramamaktadır. bu sebeple de ceza ve infaz gizli bir perdenin arkasına çekilir ve suçlu ile iktidar arasında halledilir. biz ise neler olduğunu bilmeden vicdanı rahatlayan bireyler oluruz. kitabın ilk kısmının en basit özeti bu olsa gerek. şimdi konuyu cem garipoğlu ve yakalanmasına bağlamak gerekirse;

    meşhur sucuk ekmek muhabbeti ve avukatın "cem sucuk ekmeğini yerken ona baktım ve dedim ki her şey bu çocuk için mi?" şeklindeki demeçleri, yaşının küçüklüğünden, ailevi yapısı sonucu hırpalanmasına, savcı karşısında titreyip sinir krizi geçirmesine dair her detay, infaz daha başlamadan önümüze sunulan acıma ve affetme hissi dürtüleri gibi geliyor bana. cinayetin bu kadar istisnai bir yapıda olması ve kitlesel iletişimin bu kadar güçlü olması anlaşılan artık iktidar ve suçlunun tek başına hesaplaşmasını zor kılmakta. eminim ki birçok insan, "yazık lan bu çocuğa da, ah be oğlum, yapılacak iş miydi bu" demiştir. iktidar ve cem garipoğlu gizli perdenin arkasında hesaplaşamayacaklar bu gidişle ve biz bu infazın, istemesek de, en büyük tanıkları olacağız.

    umarım, gerçekten de hak etiği cezayı alır.
  • birkaç hafta evvel münevver karabulut'un bir teğmenle mesajlastığı ve bu mesajları gören cem garipoğlu'nun kıskançlık krizine girebilmiş olduğu iddia edilmişti ve cem garipoğlu'nun bu şekilde masum gösterilmeye çalışılması çok eleştirilmişti. bu haberler çıktığında münevver k. kötülenmiş ve onun üzerine yüklenilmişti ki namusuna kadar dil uzatılmıştı bazı örümcek beyinli insanlarca. tesadüfe bakın ki o senaryonun aynısını ifadesinde vermiştir bu çocuk. herhalde akıllarına en yatan senaryo da bu olacak ki öğretilenlerin aynısını anlatmıştır ifadesinde.

    http://arama.hurriyet.com.tr/…news.aspx?id=12365509

    bu haberde "o telefon bir teğmene ait " başlığının altında bugün anlatılan masalı haftalar öncesinden zaten dinlediğimizi görebiliyoruz.şimdi anlaşılıyor ki haftalar önceki o senaryo polislere değil cem garipoğlu yakınlarına aitmiş meğerse.
  • dikkatimi çeken iki durum var bu "adamla" ilgili.

    birincisi; söylediği sözlerden biri; "keşke ben ölseydim".
    hakikaten yaa, 7 aydır niye kendine bi' şey yapmadı ki bu? yani böyle büyük bi suç işleyip hem de tek başına bununla yaşamayı nasıl sürdürdü?

    ikincisi ise; beyfendinin vicdanı! babası için dayanamamış ve ortaya(!) çıkmış.
    yani öldürdüğü kıza çalışması gereken vicdanını babasına çalıştırmış.
    yani 7 aydır saklandığı yerden canı babasının boş yere yatıyor olmasına sıkıldığı için çıkmış!

    tek dileğim; allah o anneye ve kardeşe büyük sabır versin. üzülmesinler bi' daha hiç!
  • 17 yaşında bir genç kız babası izin verdi diye çocuktan sayılmıyor ve 70 küsur yaşındaki bir dedeye peşkeş çekiliyor hem de devlet destekli, ama bu canavar 18 yaşını doldurmasına 15 gün var diye çocuktan sayılıyor. bu ne biçim ülke ya.

    not: cem garipoğlu'nun cinayeti işlerkenki yaşı önemli diye bana mesaj atanlara selam ederim. kaç yaşında olduğunun pekala farkındayım. 18 yaşaltı herkesin çocuk sayılmadığını anlatmaya çalışıyorum. ya da anlatamıyorum. ne çok avukatı varmış sözlükte bu adamın!
  • bir anda polislerin içinde öyle başı öne eğik, siyah hırka, üç numara saçlar ve sakalla ortaya çıkınca hakkında "sempatik" ünvanını duyuverdiğim insan.

    kız kardeşim, "niye bu kadar kızıyorsunuz çocukcağıza?" dedi.

    not: kardeşim mal.
  • kisa kisa (isim gucum yok ya):

    - misal, cumartesi anneleri gibi zararli ve vatan haini olusumlarda elini coptan esirgemeyen polisimizin sucuk ekmek kardesliginde bulustugunu gormek bana umit verdi. basima bir is gelecekse sucuk ekmegi seviyorum. aramizda bir sebepten polisle muhatap olan olursa bunu denesin, sonra buraya neticeyi yazsin. belki amerikan polisinin donut'i, bizimkilerin sucuk ekmegi. vardir bir sey burada.

    - cem lost adasina gittigini, zamanin nasil gectigini bilemedigini, dharma initiative'den birilerinin onu beyaz bir odada tuttugunu ve 15 gunde bir new supplies yazili ve logolu bir paket biraktiklarini falan soyleseydi en azindan biraz daha eglenceli olurdu ortam. populer kultur seviyor izleyici.

    - mevzuyu "kapitalistler emekcileri somurmekten bikmadilar ama artik bu zevk vermemeye basladi, artik onlari oldurerek zevkleniyorlar, yeni oyunlari bu" (wait, what?) ekseninde degerlendiren arkadaslari pazartesi odamda istiyorum. kendileri ile mulakat yapip kafanin nasil calistigini anlamaya calisacagim. sonra sucuk ekmek. ama at etinden, halkcilik adina.

    - aksamustu saatlerinde teslim olsa acaba "ac misin?" sorusuna "aagbii, niyetliyim. iftarda sucuk ekmek alir misin?" der miydi avokatina? pr'da bu atlanmis gibi; ben olsam oraya o ince detayi da gomerdim watermark gibi.

    - cem'e de artik cemo deme vakti gelmis gibi.

    - bu kis uludag'da sucuk ekmek piyasasi ya zarar gorecek ya da tavan yapacak. biraz ogun samast beresi gibi mi oldu ne.
  • bu arada bu fenalasinca sorguyu kesme yontemini destekliyorum, cinayet davasinda dahi uygulanabilen bu yontemin bize de tez jurisinde aynen uygulanmasindan yanayim. polisimiz yapiyorsa, akademimiz vay nat? "ustume gelmeyin, fena oluyorumh!", hop yardimci doc.

    sonra cikip sucuk ekmek yeriz.
  • sacini kendisi kesmis ama sakalini kesmeyi beceremedigi icin uzatmis. insan kesebiliyor, duzgun ense trasi yapabiliyor, sacini esit uzunlukta kesebiliyor ama sakal kisaltamiyor. belli ki saklandigi yerde her turlu bakimi yapilmis, bir yerden bir yere goturulurken taninmasin diye de sakalları uzun birakilmis.

    maktule bavula sigmadi diye kafasini kesmismis. testere almaya gidene kadar daha buyuk bir bavul alsaydin ya. cinnet halinde cinayet isledigini iddia ediyorsan nasil oluyor da sogukkanlilikla gidip testere almaya gidiyorsun.

    yok yasi kucuk, yok agir tahrik var, yok tasarlanmamis bir cinayet diye 3-4 sene ceza vermeleri, ya da hep oldugu gibi 12 sene falan ceza verip 3-4 sene sonra salivermeleri mumkun.

    türkiye'nin adaletle sınavı.
hesabın var mı? giriş yap