hesabın var mı? giriş yap

  • televizyonda moda giyimle falan ilgili bir yarışmada jüri olan hanım. bir kızcağız katıldı ingilizce öğretmeniyim dedi aralarındaki dialog aşağıda;
    - what is your style?
    - ingilizce mi türkçe mi cevap vereyim?
    - ingilizce tabii. [yanındakilere 'bakalim konuşabiliyormu durun']
    - actually i dont have a style..(vs)
    - evat konuşabiliyormuş tamam

    sen kimsin ingilizce öğretmeniyim diyen kızı konuşma sınavına alıyorsun. meydan kimlere kaldı? bu eğitimli denebilecek insanlar kimlerin ağzına maskara önüne meze oldu allahım. bu televizyondaki insanlar kim, eğitimleri sıfatları ne? çıldıracağım az kaldı

  • cem garipoğlu tarafından hunharca katledilmiş cancağızım, rahmetli.

    o dönem otopsi raporunu okumuştum, okuyup ağladığımı hatırlıyorum.
    bir de ismini unuttuğum bir programda, sezen aksu-firuze eşliğinde anılmıştı.
    şimdi ne zaman firuze çalsa, aklıma münevver karabulut gelir.

    "üzüm buğusu gibi..."

    ne zaman protez tırnak taksam, cem garipoğlu'nun evinde, yerde bulunan tırnakları geliyor aklıma, poşetten çıkan kanlı çamaşırlar beliriyor sonra gözümde. sonra testere geliyor aklıma, başının gövdesinden ayrılma sahnesi... daha sonra onun bulunduğu, cenaze için, kafasının gövdesine dikildiği...

    amcası, bileklerinden bahsetmişti bir yerde... "bileklerini telle mi neyle bağladılarsa, bilekleri..." deyip yutkunmuştu adamcağız...

    ölüm anında aklından geçenleri düşünüyorum, ne kadar ürküp, ne kadar korktuğunu...

    allah rahmet eylesin. ben bu cancağızıma hala çok üzülüyorum.

  • okullarda çok yanlış öğretilen savaştır.

    arkadaş ortaokulda lisede öyle bi anlattılar ki savaşı, sanki daha önce bizanslılarla hiçbir ilişkimiz olmamış, 1071'de anadolunun dışında orduyu toplamışız sonra hurra diye dalmışız bitchlere.
    halbuki çok farklı bir durum var ortada.
    bir kere zannediliyor ki bizansla ilk savaş bu. gerçekte daha önce savaşmış olmayı geçtim, bir barış antlaşması var ortada. hatta diyojen kaşarı bu antlaşmayı bozup da mevzuya giriyor.
    ikincisi sanki tek düşmanımız bizans. halbuki mevzubahis antlaşmaya güvenen alp arslanın fatımilerle olan savaşı derinleştirmesi gibi bir durum var ortada.
    üçüncüsü saldıran taraf bizmişiz sanrısı. la diyojen ipnesi evi arabayı satmış, paralı askere yatırmış, öküz gibi ordu toplamış, kalkmış istanbuldan muşa gelmiş. az kalsın içimizde gezdirecekmiş de reyizin casusları haberdar etmiş milleti. stratejik manevralarla bizi sayıca ikiye katlayan orduyu devirmişiz.
    dördüncüsü hilal taktiğiylen bizans ordusunu komple erittiğimiz düşüncesi. halbuki yüzde onunu falan doğramışız, bir o kadarını esir almışız, yarısı firar etmiş kaçmış, bizim tarafımıza geçenler var. ağır bir bozgun ama ortaya sıkıştırıp hepisini kılıçtan geçirdik gibi bir durum yok. (burda yanlış anlaşılmayayım. zafer büyük ama zayiat kısmında kafa karışıklıkları var)

    biz zannediyoruz ki yalnızca askeri bir zafer kazandık da bizans öyle dağıldı. halbuki malazgirtin siyasi önemi çok daha büyük. devlet siyasi kaosa sürüklenmiş, son derece zalim bir iktidar savaşı-iç savaş yaşanmış, darbe olmuş, imparator değişmiş. bu karışıklıktan faydalanmışız da arazileri kapatmışız.

    kendince çakallık yapan diyojen de öyle bir duruma düşmüş ki savaştan sonra, hafif bir acımadım değil.

  • yahu şu konu hakkında yazmak istemiyorum ama insanı gerçekten zorluyorsunuz arkadaş.

    yıllardır aynı klişe geyiklerden bıkmadınız. "liseli özentisi", "büyüyünce geçer", "kız düşürmek için ateist olmak"... uzar gider böyle. ateist dediğiniz adamların %99'u zaten bunu ulu orta paylaşmıyor, paylaşamıyor. nedenini merak ediyorsanız bir ara "modaya uyup" ateist taklidi yapın, anlarsınız. kız mı düşüyor yoksa kafanıza taş mı düşüyor.

  • sanılanın aksine black metal'den değil, bizzat paradise lost'tan yani doom/death metal kökeninden çıkmış olan metal müzik alt türüdür. karanlık, ağır ve kasvetli havasıyla, genel olarak ortaçağ avrupası'nda takılıyormuş hissiyatı verir. sözlerde genel olarak aşk, ölüm, din, hüzün ve gotik edebiyatı gibi konular ele alınır. ekstrem metal kökeninden gelmesine rağmen, içerdiği bayan vokal ve senfonik düzenlemeler sebebiyle kadın dinleyicilerin de severek dinlediği bir metal türüdür. hayranıysanız, ekmek çıkartabilir. .. (desem de inanmayın, yok öyle birşey.)

    gothic metal'in resmi olan ilk örneği, 1987 yılında celtic frost'un into the pandemonium albümünde yer alan requiem şarkısıyla verilmiştir. söz konusu şarkı, ağır ve kasvetli bir atmosferde ilerleyen, yavaş ritmleri bayan vokallerle birleştirme formülünü veren ilk eser olmuştur. fakat, heavy metal kültürünün '80ler sonuna kadar gelişimi göz önüne alındığında, gothic kavramıyla söz ve ya imaj bazında etkilenmeler olduğu da açıktır.

    gothic metal'i kökten besleyen diğer bir alt dal, gothic rock tarzıdır. '80lerin başında, post-punk gruplarının evrilmesiyle başlayan ve the cure, the sisters of mercy, bauhaus, siouxsie and the banshees, fields of the nephilim gibi isimlerle temsil edilen tarz, söz ve müzik açısından karanlık bir temada olması sebebiyle birçok metal müzisyenini etkilemiştir fakat asıl meyvesini, '90lardaki doom metal, symphonic metal ve konumuz olan gothic metal akımlarında vermiştir. gothic metal'in babaları olarak anılan paradise lost gibi, anathema, my dying bride, katatonia, tiamat gibi doom metal grupları da sıkı gothic rock dinleyicilerinden oluşmaktadır. yukarıda bahsettiğim, into the pandemonium albümü, celtic frost'un gothic rock'tan nasıl etkilendiğini ayrıca göstermektedir.

    gothic metal'in tarz olarak kesin hatlarla kendisini doom metal'den ayırması, paradise lost'un '91 yılında gothic albümünü yayınlamasıyla olur. ilk albümleri lost paradise'ta death metal'i ağır ve yavaş bir formda icra ederek, doom/death metal'in öncülerinden olan grup; ikinci albümünde müziğine bayan vokalleri, senfonik düzenlemeleri ve metal müzikte pek kullanılmayan enstrümanları ekleyerek yeni bir tarz yaratmıştır.

    bu noktada belirtmek gerekir ki, anathema ve my dying bride, gothic metal tarzıyla benzeşecek bazı element ve fikirleri müziklerinde kullanmış olsalar da, gothic metal olarak değerlendirilmemelidir. anathema, the silent enigma albümlerindeki yoğun celtic frost esinlenmeleri ve bazı (ağırlıklı olarak akustik) parçalarında bayan vokal kullanması dışında, gothic metal olarak değerlendirilecek bir eser vermemiştir. my dying bride'ın müziğinde kemanı fazlaca kullanmasına rağmen, müziğine temel olan rifflerin doom/death metal çıkışlı olması sebebiyle, gothic metal altında değerlendirilmesi çok uygun olmamaktadır.

    paradise lost tarafından açılan bu yol, type o'negative, moonspell, theatre of tragedy, sentenced gibi gruplarca devam ettirilmiştir. type o'negative '91'de yayınladığı ilk albüm ile, paradise lost'a göre biraz daha rock tabanlı, endüstriyel ve new wave tarzlarından beslenen bir müzikal yapı benimsemiştir. moonspell, çıktığı portekiz'in folklorik etkilerini, black metal ile birleştirdiği ilk demolarından sonra yayınladığı wolfheart albümüyle, müziğinde gothic metal etkilerini de yoğun olarak kullanmıştır. theatre of tragedy, doksanların başında aktif olan gothic metal gruplarının başını çekerek, beauty and the beast olarak adlandırılan "brutal ve soprano vokallerin bir arada kullanılması" kavramını müziğinin temel noktası olarak almış ve özellikle iskandinavya'dan çıkacak birçok gruba önder olmuştur. doom metal grubu olarak yola çıkan tiamat, '97 yılından sonra, johan edlund'un the sisters of mercy'den yoğun şekilde etkilenmesi sebebiyle, tarzını gothic rock ve metal arasına çekmiştir. gothic metal'i black metal ile füzyon halinde icra ederek, ismini geniş kitlelere duyuran bir diğer grup ise cradle of filth'dir. grup, dusk... and her embrace ve cruelty and the beast albümleriyle, gotik korku edebiyatı tadında sözleri, iron maiden'dan etkilenilmiş çift gitar kullanımı, senfonik düzenlemeler, bayan vokal ve black metal agresifliğiyle birleştirerek önemli bir hayran kitlesi edinmiştir. sentenced ise, yola melodic death metal grubu olarak başlamasına rağmen, ville laihala'nın gruba girmesiyle, duygusal yanı daha öne çıkan bir gothic metal tarzı edinmiştir.

    gothic metal, bu gruplar dışında birçok gruba ev sahipliği yaparak, doksanlarda öne çıkan tarzlardan birisi olmuştur. çoğunluğu iskandinavya'dan çıkan grupların büyük bir kısmı, theatre of tragedy'nin oturttuğu formülü kullanmıştır. bu durum, zamanla, grupların senfonik metal ve doom/death metal arasındaki çizgileri belirsizleştirmesine sebep olmuştur. üç tarzın birbiriyle sürekli ilişkide olması, gothic metal gruplarının aynı zamanda bu tarzlarla anılmasına yol açmıştır. fakat asıl sıkıntı, müzik içerisinde yenilikçi denemelerin yapılmasına pek olanak kalmamasıdır. dolayısıyla, hala aynı formülle müzik yapmaya devam eden çok fazla gothic metal grubu bulunmaktadır. deneme yapmaya kalkışanların çoğu ise, metal müziğin malum sorunu "davayı satmak" ile suçlanmıştır. mesela, paradise lost, '95 tarihli draconian times albümüyle, tarzını zirveye oturtmuşken, farklı sulara yelken açmış, one second ile müziğindeki metal yönünü rafine etmiş ve elektronik sesleri kullanmaya başlamıştır. albüm hayranları bölmüştür. ardından gelen host ile, metal müzikten tamamen kopan ve depeche mode-vari bir albüm yapan grup, fazlaca ters tepki almıştır. aynı şekilde, theatre of tragedy'de ikibinlerin başında müziğini elektronik müzik temelli bir alana çekince, fazlaca tepki almış, bunun sonucunda grup kendini toparlayamamıştır. moonspell'de, '98'de çıkarttığı sin/pecado albümüyle, paradise lost'a benzer şekilde depeche mode etkisini öne çıkartan farklı bir albüm yapmış ve yine davayı satmakla suçlanmıştır. bu cesur denemeler, hem dinleyici kitlesinin kapalılığı, hem de grupların ticari başarılarını kesmesi sebebiyle kısa kalmış ve gothic metal'in yeni bir yapılanmaya girmesini sekteye vurmuştur.

    gothic metal, şu an hala beauty and the beast konseptiyle ilerlemekte, türün öncü grupları ise, kendilerine has tarzlarıyla diğerlerinden ayrılmaktadır. bu sebeple türde bir tıkanma olduğu düşünülebilir. hala, ortalama enstrüman hakimiyetine sahip ve fiziksel görünümüyle öne çıkan bayan vokalle piyasaya çıkan bir çok grup vardır. işini iyi icra eden gruplar ise bir şekilde, tarzı, aynı müzikleriyle de olsa devam ettiriyorlar. tristania, the sins of thy beloved, mortal love, nemesea, macbeth, xandria, sirenia, silentium, midnattsol, flowing tears, entwine, crematory, delain, draconian, after forever gibi isimler, gothic metal'e güzel örnekler vermiş gruplara örnek olarak verilebilir.

    gothic metal'in senfonik altyapıyı fazlaca kullanması üzerine şekillenmiş bir alt dal senfonik gothic metal'dir. bu tarz gruplara örnek olarak, after forever, epica, within temptation, nemesea örnek verilebilir. after forever, mark jansen'in ayrılıp, epica'yı kurmasından sonra müziğinde progresif etmenleri arttırmış ve power metal ile flörtleşmeye başlayarak, gothic metal etkisini azaltmıştır. within temptation, yola gothic metal grubu olarak çıksa da evanescence'in başarısı sonrası, müziğini ana akıma uyacak şekilde değiştirmiş, büyük kitlelere ulaşırken, temel kitlesini farklı kutuplara bölmüştür. nemesea, bu grupların yanında pek bilinmemektedir fakat, gothic metal adına çıkarttıkları tek albüm olan mana'yı mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim. birçok grubun yanaşmadığı gitar soloları ve progresif etkileşimleri, gothic metal ile çok iyi birleştirmişlerdir. grup, daha sonra alternative rock tarzına geçmiştir. epica ise, hem solistleri simone simons'un güzelliği hem de emin adımlarla kendilerini geliştirmeleri sebebiyle, en çok dikkat çeken gruplardan birisidir. özellikle son iki albümde kaydettikleri ilerlemeler, müziklerine daha fazla enstrüman hakimiyeti ve progresif etkiler getirmeleri, epica'yı türdaşlarından ayrı konuma koymaktadır. bu tarzdaki gruplar, farklı tarzlarla bulundukları yoğun etkileşmeler sayesinde, genel gothic metal çizgisinden biraz olsun ayrılabilmişlerdir. gothic metal'in black metal ile sentezlenmesi de, daha yer altı piyasaya sahip olsa da, denenen bir alt tarz oluşturmuştur. moonspell ve cradle of filth'in başını çektiği, yunanistanlı grup rotting christ'ın da a dead poem albümünde başarıyla uyguladığı bu formül, theatres des vampires, enslavement of beauty, agathodaimon, catamenia, nightfall gibi gruplarla temsil edilmektedir.

    gothic metal gruplarının, zamanla keskin tarz değişikliklerine gitmesi de sık görülen bir olaydır. nedendir, bilinmez, fakat türün keskin kalıpları, bazı müzisyenleri zamanla farklı arayışlara itmekte ve keskin tarz değişikliklerine yönlendirmektedir. yukarıda bahsettiğim gibi, paradise lost, theatre of tragedy, moonspell bu denemeleri hep uygulamışlardır fakat zamanla hepsi köklerine dönmüştür. incelenince görülür ki, gothic metal grupları, çoğunlukla electronica ve alternative rock tarzlarıyla etkileşime girmektedir. alternative rock demişken, geçtiğimiz on yıla bir albümle damga vurmuş bir gruptan da bahsetmek gerekir: evanescence. doksanların sonlarına doğru kurulan ve asıl patlamasını 2003 yılında çıkarttığı fallen albümüyle yapan grup, alternative rock yapsa da, gothic rock ve gothic metal türleriyle de ilişkilendirilmiştir. bunun yanlış olduğunu düşünüyorum, zira evanescence'in amy lee'nin giyimi ve kullandıkları bazı müzikal elementler dışında gothic rock ve ya metal tarzlarıyla alakası yoktur. fakat, popüler olmadıkları zamanda yaptıkları demolarda, gothic metal denebilecek işler vardır, understanding ya da imaginary'nin ilk kaydedilen hali gibi... imaginary'nin ilk versiyonunu evanescence ep'de bulabilirsiniz; şaşırtıcı biçimde, doğrudan avrupa orijinli gothic metal tadı vermektedir. fakat grup, zamanla bu yaklaşımını bırakmıştır, müziğini alternative rock temelli bir hale getirmiş, başarılı nakaratlar ve imaj ile mtv'nin desteğini alarak, dünyaca üne kavuşmuştur. evanescence'in gothic metal gruplarıyla olan ilişkisi ile, gavurun female fronted band dediği bayan önderliğinde ilerleyen gruplar kavramını, ana akımda önemli hale getirmesidir. evanescence'in başarısı, dinleyicileri gothic metal gruplarına yönlendirmiş, bu durumdan en çok ekmeği ise, müziklerini doğrudan ana akıma çeken within temptation ve zaten alternatif akımlardan besleniyorken ününü arttıran lacuna coil gibi gruplar kapmıştır. hatırlıyorum, evanescence ile ilgili bir yazı çıkmıştı zamanında blue jean'de, orada nightwish, the 3rd and the mortal, lacuna coil gibi gruplar da köşede kısaca özetlenmişti. evanescence, başarısıyla bu gruplara çok büyük bir fırsat getirdi.

    alternatif akımdan temel alan gothic metal dediğimizde, şu an bu kolun en önemli grubu olan lacuna coil'i de anmak gerekir. doksanların sonunda kurulan grup, başından beri, kolay dinlenilir, alternative rock temelli bir müzik yapmaktaydı. solistleri cristina scabbia'nın güzelliği ve yorumu ile de dikkat çeken grup, evanescence'in fallen'ı ile aynı sene çıkardığı üçüncü albümü comalies ile hem zamanlama hem de plak firmasının kendilerine oynaması sebebiyle, hedefi vurmuştu. artan ünleri, amerika'ya açılmalarını sağlayınca, grubun farklı tarzlarla etkileşim içerisine girmesine yol açtı, ki burada asıl pay, cristina scabbia'nın slipknot gitaristi jim root ile ilişki yaşamaya başlamasındandır, lacuna coil, gothic metal yanını azaltarak, alternative metal sularına yönlendi. italya'nın çıkarttığı en büyük metal grubu olan, gothic metal sahnesinde de ilk anılan gruplardan birisi haline gelen lacuna coil, ününü bayağı artırmış ve büyümüş bir halde devam ediyor.

    sonuç olarak, zirvesini doksanlarda görmüş, şu an en fazla farklı tarzlarla füzyona sokularak yenilikçi işler görebilen ve öncü grupların işleriyle hayat damarını koruyan bir tarzdır gothic metal... karanlıktır, kasvetlidir, duygusaldır ama iyidir, arada birkaç doz alıp kendinizi karanlık bir şatoda ağlıyormuş gibi hissiyatlara sokabilirsiniz.

  • kardan kadınla poz vermek yerine kardan kadını sikseydi sırtı sıvazlanıp "kardan kadının rızası var" derler üstüne bir de havuz gazetelerinde köşe yazarlığı verirlerdi.