hesabın var mı? giriş yap

  • turkiye milli takimi icin euro ile yapılan anlaşmaya mi yanarsın? memleketin içinden geçtiği bu durumda bu paraların dökülmesine mi yanarsın?

    n'apiyor kardeşim bu adam? ne bileyim yani bir kere neden futbol ekonomisi türkiye'den kat kat büyük ülkelerin hocalarından daha fazla para alıyor? (bkz: ispanya)

    hayır bir de mesela sen senelik 15 milyon tl verdin de bu arkadaş yok olmaz mı dedi? dediyse defolsun gitsin zaten gelmesin.

    bir de iki mikrofon gördü mu vatan, millet, milli gorev, çiğ bir popülizmle yoğurup konuyu yabancı sınırına getirir. tabi istemezsiniz lan yabancı. yoksa avrupa genç hoca dolu. kim senin çağdışı futboluna ve düz adam fikirlerine 3.2 milyon euro saysın?

    haram zehir zıkkım olsun, lan, terbiyesizler.

    tanim: şenol güneş'i avrupa'nın en çok net maaş kazanan milli takımlar hocası yapan üzücü anlaşma.

    kaynak

    debe editi: bir yandan dünya'da böyle eşi olmayan paraların teknik direktörlere bol keseden dağıtıldığı ülkemizde maalesef sma hastalığı'nın inanılmaz yüksek ilaç masrafları devlet tarafından karşılanmıyor.

    ada da hayatta kalabilmek için ilaca ihtiyaç duyan bebeklerden birisi ve yardımlarınızı bekliyor. detaylı bilgi için sma tip 1 hastası ada'ya umut ol kampanyası başlığına, ya da hem bilgi hem bağış için bu gofundme linkine danışabilirsiniz. bilgilendiren arkadaşlara teşekkürler.

  • (bkz: scheme)
    nasıl okunduğunu çıkaramayanlar için geliyor: "skim."
    dersi veren hoca için karizmatiktir sadece, öğrencilerin karizması ise yerlerde...

    - abi skimi alıyomuşsun bu dönem?
    + maalesef...

    veya...

    hoca: arkadaşlar bu dönem boyunca skimde beraber olacağız.
    öğrenciler: !'^+%&/()=?_
    hoca: merak etmeyin, skimi kavradığınız vakit, diğer derslerde de sıkıntı çekmezsiniz, ama bilgisayar mühendsiliğinde başarının temeli skimi yalayıp yutmaktır.
    öğrenciler: !!''^^++%%&&//(())==??__

  • tam 1 senedir hastanelerde doğru dürüst kendime ortopedi anneme ise kardiyoloji randevusu bulamıyorum. tam 1 senedir! neden biliyor musunuz? sağlık sisteminin yavaşlaması yüzünden.

    ister aşı ol ister olma. sokaklardan ekmek toplayan insanların olduğu bir ülkede gerçekten insanların aşı vs olup olmaması umurlarında mı sanıyorsun? aşı olmazsan ne mi olur? sağlık sistemi çökmeye başlar. yarı kapasitede hizmet veren doktorlar, covid birimlerine kaydırılmış sağlıkçılar derken kimse normal sağlık hizmetini alamaz olur. bir de sinirle yazmış; "huaaa size ne kardeşim aşı olayım olmayayım huaaa".

    şubat 2020 tarihinde birleşmiş milletler ülkelere covid salgınına karşı sağlık sistemlerinin koruyacak önlemler almalarını önerdi. daha virüs türkiye'de yokken. ilk günden beri aşının da maskenin de yasakların da tek amacı sağlık sistemini ayakta tutmaktı. bir rapor vardı 2016'ya ait sanırım. hemen bugün ülkede ki tüm hastaneler hizmet vermeyi durdursa günlük ortalama 13bin insanın ölme ihtimali üzerine senaryolar vardı.

    vazgeçin artık şu aptalca "aşı olsam da hastalık bulaşacak hüüü" zırvasından. aşı zaten ağzınızı yüzünüzü yok eden bişey değil. adam daha aşı olunca virüsü kapsa dahi daha rahat atlatacağını anlamamış, aşının virüsü yok ettiğini sanıyor gelmiş burada tespit sıçmış. yazık günah soluduğunuz havaya.

  • daha önce yüzeysel olarak bu araçların sürüşündeki zorluklardan bahsetmiştim (bkz: #140863119) biraz da sürüş tekniğinden bahsetmek istiyorum.

    (bkz: trail braking)
    bu fren tekniği f1 için veya herhangi bir pist yarışı için olmazsa olmazdır. ancak f1'de oynadığı rol çok daha fazladır. zira trail braking, tutunma seviyesi yükseldikçe etkisini artrırır. f1 araçları dünyadaki en hızlı araçlar değildir ama en iyi tutunan araçlardır. hemen her virajda, viraja girmeden önce frene kaymayacağınız en yüksek miktarda basarsınız ancak araç yavaşladıkça düşen downforce nedeniyle tekerler kitlenmeye daha yatkın olur. bu nedenle fren şiddetini azaltırsınız giderek, en sonunda ise viraja girerken frenajı çok hafif de olsa bırakmaksızın apex'e kadar devam edersiniz. işte bu apex'e dek sürdürülen hafif frenaj trail braking oluyor. bunun sebebi, aracın öne yığılması esmasında artan ön downforce tutunma miktarını arttırır, ayağınızı frenden çektiğinizde ise o tutunmadan mahrum kalırsınız. bir etki bu iken bir diğer yardımcı etki de arka frenlerin aracın arkasını daha etkili döndürmesidir. ancak bunun bir sınırı vardır ve bu da ön tekerlerin kitlenmesi ve aracın understeering yapması veya tam tersi aracın arkasının fazla dönmeye çalışıp spin atmasıdır. pilotlar her virajda bu tekniği kusursuz biçimde kullanıp apex noktasına maksimum momentum ve ideal konumlanma ile girmeye çalışırlar. zaten bu yüzden sık sık brake balance ayarını değiştirirler. zira brake balance oranı ne kadar trailbrake yapabileceğinizle doğrudan alakalıdır. çok düşük bb=çok dengesiz arka, çok az bb ise çok etkisiz trailbrake anlamına gelir. ayrıca çok yüksek bb fren performansını düşürür. bazı virajlarda özellikle yokuş yukarı frenaj noktalarında fazla düşük bb frenajda spin atmanıza neden olabilir. trailbrake yaparken ayrıca yavaşladığınız için frenaja başlama noktanız da bir hayli önde olacaktır. bu arada f1'de her zaman sol ayakla fren yapılıyor onu da belirteyim.

    (bkz: short shifting)
    f1'de 2008'den bu yana traction control yasak. yani aracın patinaja düşmesinin önüne geçecek hiçbir elektronik sisteme izin verilmiyor. bunu pilotun kendisi halletmek zorunda. peki nasıl? bu araçlar 900 beygirin üzerinde ve sadece 850 kg civarında ağırlığa sahip. bu da muazzam bir hızlanma kabiliyeti demek. tabii arkadan çekişli bu araçlarda gazı birazcıktan biraz fazla verdiğinizde araç çılgınlar gibi patinaja düşüp spin atacaktır. işte bununla başetmenin tek yolu gaz pedalını çok hassas kullanmak değildir. bazen viraj çıkışında normalden daha erken vites yükseltir ve gazı köklersiniz. bu erken vites yükseltme işlemi aracın birden torkunun düşmesine neden olur ve aracı understeer duruma getirir. bu noktadan sonra gazı normalden daha erken basmaya başlayabilirsiniz. işte bu yüzden çoğu yavaş virajdan 2 veya 3. vites yerine 4 hatta 5'te çıkarlar.

    (bkz: aerodinamik tutunma)
    yarış araçlarında tutunmayı etkileyen 2 etmen vardır. biri aerodinamik tutunma, diğeri ise mekanik tutunma. mekanik tutunmanın unsurları lastikler, süspansiyonlar, arb, şasi vs iken aerodinamik tutunmada sözkonusu şey malumunuz kanatlardır. aerodinamik tutunmanın bir garipliği vardır o da hızlandıkça artmasıdır. mekanik tutunma hızlandıkça azalır malumunuz. işte bazı virajlar vardır ve bu virajları eğer belli bir hız üzerinde alamazsanız o hızın altında hiç alamazsınız. spa'daki pouhon virajı veya monza'daki ascari chicane son kısmı bunlardan birkaçı. olay ne peki? pilotlar bu tip virajları dönmek için arabayı adeta fırlatırlar viraja. çünkü downforce çok fazladır ve tutunma becerisi yüksektir araçta ama direksiyon açısı ucu ucuna yeterli gelir hatta bazen yetmez. işte bu durumlarda aşırı agresif bir direksiyon hamlesi yapılır ve araç bir kenardan diğerine fırlatılır şu videoda 37. saniyeye bakınız. nurburgring'deki bu viraj oldukça tekniktir ve verstappen aerodinamik tutunma ile mekanik tutunma dengesini müthiş yakalıyor burada. biraz fazla fren yapsa bu kadar rahat dönemezdi mesela ve çok zaman kaybederdi. tabii aracın aerodinamik kabiliyeti takımdan takıma değişiyor, yapılan setup da çok önemli.

    bir sonraki entry'de setuplardan bahsedeceğim. görüşmek üzere.

  • ağlanabilir..

    anne ve babamın yokluğunda ev telefonumuza dadanan sapık bir abi vardı.. abi diyorum, çünkü bir süre sonra kaynaştık, benimsedik birbirmizi..

    aslında ben normalde de çok konuştuğumdan o gün aradığı ilk zaman da vıdı vıdı konuşup onun geçtiği kadar dalga geçip, beklediği eğlenceyi ona vermiştim.. hani normal insanlara çemkirmek ayıptı, ama bu telefon sapığı olduğu için atış serbestti; tersliyordun ve ayıp olmuyordu falan, bu o zaman çok eğlenceli gelmişti.. bak bu arada sonradan niyeyse yufkalaştım ben, yüreğime kelebek kondu derler di mi; birini bile bile tersleyince, dalga geçince bi utanıyorum kendimden, rahatsız oluyorum.. neyse, başka başka, türlü şaklabanlık yaptım: sapık abimize şarkı söyledim (o dönem bende de bilmediğim bir sürü numarayı arayıp şarkı söyleme sapıklığı vardı), şiir okudum*.. e aptal da bir abi olmadığı için saatlerce telefonda şebeklik yapan bu çocuğun anne babasının evde olmadığını anladı bizimki.. başladı o da eğlenmeye.. onun eğlencesi hiç öyle şarkı söylemek ve şiir okumak gibi değildi ama.. "kapıyı çalıcam az sonra", "şimdi balkondayım" bilmem ne, haliyle korkuttu beni.. tabi ben korktukça eğlendi bizimki, o eğlendikçe de ben korktum.. sonra kendimi telefonda "sen beni korkutuyorsun, ben daha çocuğum, zaten annem babam evde yok, kimse beni sevmiyor böğğğğğğ" diye içli içli ağlarken buldum.. galiba sapık abi de şaşırdı bu tepkime "ağlama ya" falan dedikçe içlendim tabii ben, bir de küstüm sesli sesli.. abi iyice yumuşadı ama, "neden küsüyorsun, bak ne güzel konuşuyoruz, gelmicem ben, sana şaka yaptım" falan, üşenmedi dakikalarca susturmaya çalıştı beni..

    ağlamayayım küsmeyeyim diye, önce dakikada bir sürü kez aramaktan vazgeçti.. sonra da annemler gelene kadar ara ara "iyi misin, korkma bak aramayacağım öyle bir daha, iyi misin diye arıyorum, annenler de biraz sonra gelir" diye telkin verdi..
    en son, onlar yokken telefon sapığının dadandığını, çok korktuğumu, ağladığımı anlatınca çalan telefonu öfke ile açan babamı: "ayıp değil mi minicik kızı evde bırakıp gezmelere gidiyorsunuz, bu kızı evde tek bırakmayın korkuyor yazık.. ilgisiz aile" diye azarlamıştı da babam dumur olmuştu..

    canım benim ya..

  • -iyi günler turkcell musteri hizmetleri ben hede nasil yardimci olabilirim?
    -iyi gunler hanfendi. burda bir turkcell vericisi var..
    -evet?
    -size girsin hehehoheoeh
    -size daha yakinmis beyefendi, bence size girsin
    -oeeh?

    bu diyalogu yapan bayan arkadasim hic istifini bozmadan diger cagrisini almistir.