ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'de domuz eti yiyenler var
-
türkiye'de kul hakkı yiyenler de var sayın cumhurbaşkanım, ona da müdahale etmiyorsunuz.
okunması en zor bölüm
-
kitabın önsöz bölümüdür.
mcdonald's'ta sipariş veremeyen maskesizin feryadı
-
mcdonald's çalışanını canı gönülden tebrik ettiğim bir cahil malın hareketidir.
filistinlilerin türk düşmanı oldukları gerçeği
-
dini duygularından ötürü bu gerçeği göremeyen milyonlarca insanımıza bazı tarihi gerçekleri hatırlatmak istiyorum.
1) birinci dünya savaşında ingiltere ile beraber çok sayıda türk askerini katlettiler. içimizdeki araplaşmış türkler bu gerçeği nedense göremiyor!
2) benim bile çocukken beğendiğim bir lider olan yasser arafat geçmişte rumları destekleyen açıklamalarda bulunmuş. hatta işbirlikleri hala devam etmektedir
rum-filistin dayanışması
3) yetmedi mi ?eğer sempatiniz hala bu insanların müslüman olmasına ise size hem müslüman hemde türk olup çok daha orantısız bir düşmanla savaşan uygur türkleri meselesinde bakın mazlum filistinli kardeşlerimiz nasıl bir tavır takınmış: adamın gol diyor
4)peki sizce türkiye ermenistan sorunlarında bu adamlar kimin tarafında yer aldı dersiniz? filistin ermeni soykırımını tanıyor
adamlar türk düşmanıyız diye bir asırdır bağırıyor. daha ne yapması lazım?
bunlara üzülenlere söylenebilecek çok güzel bir laf var ama şu anda söylemek istemiyorum.
dünyanın en tuhaf mahluku
-
nazim hikmet'in kimi insanlari cok iyi anlattigi bir siiri... (bkz: onlar kendilerini bilirler)
akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
1947
20 nisan 2024 patiswiss'in linkedin'deki cevabı
-
“pirim” yazan, üç nokta yerine iki nokta ile cümleyi bitiren, “falan” diyen bir ceo'nun verdiği cevap. üstelik hacettepe'de master yapmış. muhtemelen aynı bir durumda mahalle bakkalının vereceği tepki şu metinden daha usturuplu olurdu. durumu toparlama şansı varken çok daha kötü hale getirmiş. tam bir streisand etkisi olacak.*
23 aralık 2020 diyanet başkanlığı'nın açıklaması
-
kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..
fussilet suresi 44. ayet:
"velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"
nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
"biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"
bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.
neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.
o kadar korkuyorlar ki,
insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.
düşünün o kadar korkuyorlar ki,
sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.
düşünün o kadar korkuyorlar ki,
bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.
kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.
artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!
öğle tatilinin ilk saniyesinde işe ara veren tip
-
öğle tatiline geç çıkınca veya akşam mesaisine kalınca ekstra ücret ödemeyen patron ve yalakalarının ağzına sakız olan tiptir.
edit: başlık başa kalmış.
süleyman seba vs aziz yıldırım
-
bir fenerbahçeli olarak hep yüzümü kizartacak karsilastirmadir