hesabın var mı? giriş yap

  • -hangisi farklıdır? kalem-çilek-elma-muz?
    +tabiki çilek!
    -kızım bak 3 tanesi meyve bir tanesi alakasız bir nesne..
    +çilek!
    -gerizekalı..

  • ali nesin'in paylaştığı utanç verici gelişme.

    --- spoiler ---

    sevgili dostlar,

    valilik banka hesaplarımızı bloke etti. bu vakıf’ta maaşlı çalışan var, okuyan, beslenen çocuk var demeden, acımasızca... bir yere kaçtığımız, kaçacağımız da yok, devlet istediği zaman istediğini alır zaten. banka hesaplarımızı bloke etmek en hafif deyimle ancak hoyratça bir tavır olabilir.
    konuyu kısaca anlatayım.

    2017’de sizlerin de katkısıyla komşu araziyi satın almış, böylece nesin vakfı’nı büyütmüştük. babamın hayaliydi, gerçekleştirdik. geçen yıl, ismailağa cemaatinden olduğu anlaşılan rabıta vakfı yeni aldığımız bu arazinin hemen yanına yerleşti. böylece onlarla komşu olduk. eksantirik ve hatta sevimli bulduğum bu cemaatin yanı başımıza gelmesinden hiç rahatsız olmadım, hatta aksine, gülümsemeyle karşıladım. türkiye farklı inançların, farklı görüşlerin, farklı yaşam tarzlarının bir arada barış içinde yaşayacakları bir ülke olmalı çünkü, aksi hâlde hiçbirimize huzur yok. 1995 temmuzunda ülkeye döndüğümde de bu düşüncedeydim, bugün de bu düşüncedeyim. siyasi tavırlarımı biliyorsunuz… ama olaylar hiç de umduğum gibi seyretmedi.

    yanı başımızda kalabalık ve yüksek sesli ayinler düzenlediler. bakışlarından ve hareketlerinden rahatsız olmamızı istedikleri anlaşılıyordu. fotoğraflarımızı çekip özel hayatımızı ihlal ettiler. tehdit ettiler. çatalca’da aleyhimize dedikodular çıkardılar. hiç nedensiz düşmanca bir tavır içine girdiler. kaçak bir cami (ya da mescit) inşaatına başladılar. içlerinden biri bize fiziken saldırdı. hiçbir zaman tahriklerine kapılmadık ama gerekeni yaptık; ne yazık ki şikayetlerimizin hepsi resmî mercilerden geri döndü. arkaları sağlam anlaşılan. buraya kadar olanlar o kadar önemli değil, biz bu tür mücadelelerle çok haşır neşir olduk, âdeta nasırlaştık. sonrası daha vahim.

    bir ay önce valilik, izinsiz bağış kampanyası yaptığımız gerekçesiyle banka hesaplarımızı bloke etti. şu anda paramıza ulaşamıyoruz. hem araziyi hem de o süreçte toplanan parayı istiyorlar. bir ay boyunca sorunu diyalogla, güzellikle, bu ülkeye ve insanlarına inanan uygar insanlar gibi çözmeye çalıştık, ama olmadı. izinsiz bağış kampanyası dedikleri de bir facebook duyurusundan ibaret. kaldı ki o zamanlar sosyal medya duyurularını kampanyadan sayan bir kanun maddesi de yoktu, üç dört yıl sonra çıktı.

    son bir söz: nesin ailesi bu ülkenin düşmanı değildir, aksine, birinci dünya savaşı’na, ardından gönüllü olarak kurtuluş savaşı’na katılan dedemi de sayarsak, üç kuşaktır karşılıksız bu halka hizmet ediyoruz, izin verirlerse daha da edeceğiz. yetti ama!

    ali nesin

    --- spoiler ---

    kaynak: https://www.facebook.com/…77/posts/3175182246095465

  • yüzüğü atma kardeş, bozdur.

    değil türkiye, dünya gerçekleriyle uyuşmayan bir söz. şımarıklık.

  • arkadaşıma, hostes karısının abd’den iphone 7 alması için para verip beklemeye başladım. aradan geçti bir kaç hafta, beklenen haber geldi, karısı gitmiş gelmiş dolayısıyla benim telefon da gelmiş. arkadaşla buluştuk. karısı inisiyatif kullanarak 6s almış, 7 nin fiyatı değmezmiş, para üstümü de getirmiş. işte böyle saçma bi hikayeyle 6s sahibi olmuştum. bayağı içime oturmuştu. sanane kardeşim kaç paraysa kaç para ya, bak yine sinirlendim. her şeyde bir hayır vardır neyse. aradan yıllar geçti hala kullanmaktayım. ( arkadaş da ilerleyen zamanda karısından boşandı.)

  • son edit: arkadaşlar mesaj kutum kadın yazarların mesaj kutusuna döndü. yeşil hiç sönmüyor. genel talep bu videodaki mağdur çocuğa ulaşılması. onlarca insan hiç tanımadıkları biri için kenetlenmiş durumdalar. gerçekten motorculardan bu denli bıkılmış. geri kalan mesajlar da zaten "adres ver çetemizle seni dövmeye gelcez" diyen barzo motorcular, swh. mesajda bile çoğul konuşuyolar, tekli yazmıyolar:d yumruğu atan vitaminsizin ya da "dokunmayın ayırmayın" diyen çakalın kim olduğunu bilmiyorum. o yönde bir mesaj atan da olmadı henüz. videodakilerin akıbeti nedir onu da bilmiyorum.

    edit: çokça mesaj geldi. sürücü zaten sinyalini öncesinde vermiş. yani motorcu çetesi haybeye adam dövmüşler. link. yani bu motorcuların böyle kalabalıkken ali kıran baş kesen takılmaları ama tek olduklarında ''abii, abiii sinyal vermezseniz ölürüz abiii'' modunda takılmaları bana mı komik geliyor sadece bilmiyorum. al işte vermiş adam sinyalini. ne vardı sanki şöyle arabanın içinden 4 tane goro kılıklı adam inseydi de, bunların suratlarını kasklarıyla bütünleştirseydi, swh. mülayim çocuğa denk gelmişler işte. bu arada bir nebze içimizi soğutması açısından, aziz yıldırım görünce r çizen motorcu videosunu da paylaşmamı istemişler, swh. link ''kalabalıkta atar, tenhada yan yatar motorcular derneği'' kurun, başkanınız da bu adam olsun. r reis.

    https://twitter.com/…tatus/1359035888135675905?s=21

    linkinden görülebilir.

    kafalarına geçirdikleri kask ve kamerayla kendilerini robocop sanan bir güruh bunlar. sesleri kalabalıkken çıkar, tek başlarına olduklarında "hüü seni kaydettim youtube'a atacamm" diye ağlarlar. bu arada çocuğun sinyal vermediği de meçhul. "verdim abi sinyal" diyor. özür de diliyor.

    mesela bu dövdükleri çocuk o ilk yumruğu atana mermi sıksa, net olarak meşru savunma hakkını kullanmış olurdu. böyle yumruk mu atılır? yere düşmüş, saldırıya devam ediyor. daha ne olacak yasal savunma için?

    hadi hepsini geçtim, her gün birileri hata yapıyor bize. hepsini dövecek miyiz böyle topluca?

  • kupayı bir türk takımı gibi kazanmadığından küçümsenmeye çalışılmaktadır. bu kadar rahat maç seyretmeye alışık değiliz.
    - serbest atışlarda yüreğimiz ağzımıza gelmedi.
    - son saniyeye kadar kupa gitti mi acaba demedik.
    - şöyle bir geriye düşüp moralimiz bozulmadı.
    - durum dengedeyken hakemler rakip lehine düdük çalmadı.
    - rakip takımla şöyle ağız tadıyla kavga edilmedi.

    herkes ilk günden biliyordu ki fenerbahçe kupayı alacak. ne real madrid maçında ne final maçında en ufak bir tereddütü olmadı. rahat rahat estire estire aldı kupayı.

    kupayı bu şekilde alması kupanın önemsizliğinden değil fenerbahçe'nin kalitesinden kaynaklıdır.

    doğrudur literatürümüze bir kerem tunçeri kerem tunçeri kerem tunçeri ve kupa bizim repliği geçmedi. o da murat kosovalı'nın beceriksizliği. murat murathanoğlu anlataydı gör sen ne cevherler çıkıyordu.

  • şu endeksin doğruluğunu ülke dışına çıkıp özgürlüklerle içli dışlı olmadan anlayamıyorsun.

    bir lgbt birey "lan yine de yaşanıyor burada" diye debelenirken bir gidiyor ispanya'ya sıradan biri olduğunu fark ediyor.

    türkiye'nin çok sosyal olduğunu düşünen kişi bir gidiyor porto riko'ya dünyanın farklı döndüğünü görüyor.

    türkiye o kadar da kötü değil kadın bir gidiyor kanada'ya erkekten hiçbir farkı olmadığını görüyor.

    övmeyin anam. listenin olabilecek en doğru yerindeyiz.

  • bir fenerbahçeli olarak bence 4 büyüklerden alfabetik sıraya bakılarak şampiyon tescillenmeli.

    tebrikler beşiktaş.

  • noma, richard dawkins tarafından the god delusion kitabında ele anılan kısaltmadır. non-overlapping magisteria şeklinde açılımı olan bu kavram, türkçe'ye birbiriyle örtüşmeyen alanlar ya da birbirinin ilgi sahasına girmeyen alanlar şeklinde özetlenebilir. ilk olarak stephen jay gould tarafından öne sürülmüştür. buradan kasıt bilim ve dinin birbirinin ilgi sahasına girmeyeceği görüşüdür. özellikle evrim ve dinin ayrı tutulması gerektiğine yönelik fikir burada öne çıkmaktadır ki dawkins kitabında bundan sıkça eleştiri ile söz eder. dawkins'in kitabında en çok eleştirdiği noktalar bu yüzden noma ve ilk olarak huxley tarafından öne sürülen agnostisizm kavramlarıdır. bilimin özellikle yaratılışçılık düşüncesine el atmaması gerektiğini, yaratılışçılığın dinin ilgi sahası içinde olduğunu görüşü noma'da hakimdir.

    öncelikle tanrının var olup olamayacağına yönelik olarak, dawkins, 7 aşamalı bir olasılıklar tayfı önermiştir. bunlar aşağıdaki gibidir: (ki bu kategorik düşünce biçimi bence son derece mantıklıdır. hepimizin bu aşamalardan bir şekilde geçtiğini düşünürsek)

    1) koyu teist olanlar. yani tanrının var olma olasılığı %100'dür. "inanırım bilirim "

    2) son derece yüksek olasılık fakat tam olarak %100 değil. bunlar fiili tesitlerdir. "kesin olarak bilemem fakat tanrıya fazlasıyla inanırım, bu yüzden onun burada olduğunu varsayarak hayatımı şekillendiririm." düşüncesinde olan kişilerdir.

    3) %50'den yüksek fakat çok da yüksek olmayanlar. teknik açıdan bilinemezci (agnostik) ancak teizm meyilli olanlar. "çok kararsızım ancak tanrıya inanmaya meyilliyim" düşüncesinde olanlar.

    4) tam olarak %50. yani tam anlamıyla bilinemezci (agnostik) olanlar. "tanrının varlığı ya da yokluğu eşit olasılıktadır, yani bilinemez" görüşünde olanlar.

    5)%50'den düşük ama çok düşük değil. teknik olarak agnostik ancak ateizme meyilli oılanlar.

    6) tanrının son derece düşük olasılıkta olduğuna inanlar. fiilen ateist. kesin olarak bilemesem de tanrının son derece düşük olasılıkta olduğuna inanırım.

    7) koyu ateistler. tanrının olmadığını bilirim ya da tanrı kesin olarak yoktur diyenler.

    belirtmeden geçmemeyim. richard dawkins, kendisinin bu kategorilerden 6. kategoride olduğunu belirtir. çünkü kategori 1 ile 7'nin birbirinin simetrisi olduğunu düşünür. tek başna mantığın hiç bir şeyin tam olarak bir şeyle yaftalanmaya yeterli olmadığını düşünür. yani ona göre aslında 1 dekiler de 7'dekilerde teknik olarak bağnaz bir düşünce yapısına sahiptir.

    (bkz: agnostisizm), bu olasılıklar tayfında 4. kategoriye girer. ve bu yüzden hatalıdır. tanrının kanıtlanamayacağı ve çürütülemeyeceği için kesin olarak var olma olasılığının %50 olduğunu savunmak, mantık dışıdır. bu mantığı savunanlar, prensipte kalıcı bilinemezcilik (pkb) düşüncesine hakimdirler. ancak bu kişilerin aslında uygulamada geçici bilinemezcilik (ugb) sınıfına dahil olmaları daha mantıklıdır. çünkü şu an bilinemez duran şey aslında şu anda bilinemezdir. yani geçicidir. ileride bulunacak daha farklı kanıtlar ile bilim, tanrının varlığı ya da yokluğuna yanıt verebilme kapasitesine sahiptir. işte burada noma kavramı da ön plana çıkar. tam olarak 4 kategorisine giren agnostikler, aslında noma fikrine yani bilimin ve dinin birbirlerinin ilgi sahasına giremeyeceği düşüncesine meyilli kişilerdir ve bu düşünce dawkins'e göre son derece yanlıştır. niçin dinin ilgi sahasına giren ya da ya da öne sürdüğü düşünceler, mantığın ve bilimin ilgi sahasına giremesin ki? bu alanı sadece ruhban sınıfına ya da ilahiyatçıların bilgisine ve ilgisine bırakmak son derece yanlıştır. çürütülemez bir kavram, hiçbir şekilde %50 vardır ya da yoktur şeklinde nitelendirilemez ve bu yüzden bilim ayrı din ayrı çalışsın, herkes kendi işini yapsın şeklinde bir kolaycılığa kaçmak son derece yanlıştır. çok basit olacak ancak şu örnekle devam etmekte fayda var. bir zamanlar, yıldırım ve şimşek gibi gök olayları, bilimin sahada olmamasından ötürü açıklanamadıkları için dinsel şekilde yorumlanmıştır. ancak daha sonra bilimin devreye girmesiyle bilimsel açıklama temelli şekillendirilmişlerdir. peki o çağlarda agnostik mi olmak gerekliydi? ya da noma fikrine sahip olarak, bu dinin sahasına girer şeklinde kestirip atmak mı mantıklı olandı?

    bu konuda şöyle devam edilebilir:

    tesitlerin tanrı hakkındaki iddiaları, onun yaratma, koruma, ya da küçük büyük herhangi bir şeyi ortadan kaldırma kuvveti olduğudur. gezegenlerin kepler'in keşfettiği şekliyle hareket etmesini gerçekleştirebilir ve aynı zamanda gezegenleri çok farklı bir şekilde de hareket ettirebilir. tanrı, doğanın kanunları tarafından kısıtlanamaz, kanunları o belirler.

    bu çok kolaycılığa kaçan bir düşünce biçimidir. bunun noma kavramından hayli uzak olduğu söylenebilir. bu ayrık alan yani noma ekolünü savunan bilim adamları, doğaüstü yaratıcısı olan bir evrenin yaratıcısı olmayan bir evrenden oldukça farklı olması gerektiğini kabul etmek zorundadırlar.

    bertrand russell'ın öne sürdüğü kutsal demlik düşünce deneyini hatırlayalım: (https://seyler.eksisozluk.com/…yorumu-kutsal-demlik) eğer ben dünyayla mars arasında, güneşin etrafında dönen ama en gelişmiş teleskoplarımızla bile farkına varılamayacak bir çaydanlığın olduğunu söyleseydim, kimse bu önermemin yanlış olduğunu ispatlayamazdı. ama eğer ben aksi kanıtlanamayacağından yola çıkarak insanların bu çaydanlığın varlığından şüphe duymalarının kabul edilemez olduğunu ileri sürseydim, herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. ama eğer bu çaydanlık antik kitaplarda "kutsal bir gerçeklik" olarak geçerse ve insanların beyinlerine sürekli empoze edilirse, bu sefer onun varlığından şüphe duyanları ya engizisyon mahkemesine veriririz, ya da psikiyatristlere.

    bu şekilde bir düşünce, bizi noma yani non-overlapping magisteria ekolünü savunmaya itebilir mi? elbette itemez. şu an itibariyle nasıl olsa bilenemez olan bir şeyi, dinin mi yoksa bilimin mi ilgi alanına sokacaksınız? eğer dinin ilgi alanına soktuğunuzu ve herhangi bir kutsal öğretide demlik hakkında böyle yazdığını öne sürseniz, bu konu onu bilimin alanı yapamaz mı? yani bilim kendi işiyle uğraşsın deyip aradan kurtulmak mı gerekir? bunun üzerinde biraz düşünün bu bile, noma fikrinin sağduyuya aykırı olduğunu bize gösterecektir.

    kaynak olarak, the god delusion kitabından yararlanılmıştır.