hesabın var mı? giriş yap

  • eskiler, yerel ticaretle uğraşan insanlara tüccar (yahut tacir); uzun-mesafeli ticaretle uğraşan insanlara ise bezirgân derdi. türkçe'de böyle bir ayrımın konulmuş olması çok dikkat çekici ve bence bizim toplumsal tarihimizle ilgili önemli ipuçları içeriyor.

    braudel'in kapitalizmin kökenlerini yalnız değil ve fakat ilkin uzun-mesafeli ticarette bulduğunu daha evvel aktarmıştık (bkz: #6689458). braudel kapitalizm ile piyasa ekonomisi arasında bir ayrım olduğunu öne sürmekte ve daha önemlisi, kapitalizmin doğal karşıtının yaygın kanının aksine (mesela sosyalizm olduğu düşünülür kapitalizmin doğal karşıtının) piyasa ekonomisinin ta kendisi olduğunu savlamaktadır. çünkü piyasa ekonomisi rekabetin ve uzmanlaşmanın gözlemlendiği, belirsizliğin üstesinden hemen hemen gelinebilmiş olduğu "yerel" bir alanken ve karlar %5, en fazl %10 gibi küçük rakamlarda seyrederken kapitalizm alanında tekelleşmenin gözlemlendiği, uzmanlaşmanın reddedilmiş olduğu, belirsizliğin hüküm sürdüğü ve bunun neticesinde özellikle "uzun-mesafeli ticaret" sayesinde karların muazzam rakamlara (%300 gibi) vardığı bir alandır.

    ikinci önemli husus ise şununla ilgili.. kapitalizmin özgül (unique) bir tarihsel ve toplumsal dizge olduğunu da pek çok sefer dile getirdik. bunun bir delili de uzun-mesafeli ticaretle uğraşanların tarihin hemen her safhasında toplumsal itibarlarının epey düşük olmasıyla ilgilidir. dallandırıp budaklandırmaya gerek yok,, bir misal versem yeter: çin'de uzun-mesafeli ticaretle uğraşanlar ata binemezdi, bir yerden bir yere gitmek istediklerinde türlü zorluklarla karşılaşır muazzam vergiler öderlerdi istedikleri kadınlarla evlenemezlerdi uğursuz addedilen renklerde elbise giymek zorundalardı falandı filandı. ve genelde toplumca "adi/kaba taşıma işçileri" (coarse labor of carrying) olarak bilinirlerdi. ve evet,, uzun-mesafeli ticaretle uğraşanlar gene de bok gibi para kazanıyorlardı fakat kimin umrunda?

    dikkat çekici olan, bizde bu iki sözcüğün varolmasının yanısıra "bezirgân"a olumsuz anlamların atfedilmiş olması. edindiğimiz bu miras sayesindedir ki, bezirgân sözlüklerde "aşırı kazanç için her yola başvuran kimse" ve bezirgânlık da "aşırı kazanç için her yola başvurmak" olarak tanımlanır. neden? bu, polanyi'nin deyişiyle ifade edecek olursak iktisadî kürenin toplumsal bağlamdan henüz kopmamış (disembedded) olduğuna delalet etmektedir.

    bezirganbaşının harem-ül hümayûn'un bir mensubu,, padişahın bezidir tülbentidir bunları sağlamak ve gözetmekle mesûl bir kişi olduğunu ve "bezirganların başı" anlamına gelmediğini de belirterek bu bahsi kapatalım.

    edit: şeyi söylemeyi unuttum yahu,, bezirganın avrupaî bir muadili de "değirmenci"dir.

  • istanbul dışında ikamet eden kuzenin anaokuluna giden kızına proje ödevi verilmiştir. projeye göre önce eldeki malzemelerle bir oyuncak bebek yapılacak ve bebek muhtelif yerlerde gezdirilip bir günlük tutulacaktır. fakat her nedense bebeğin şehir dışında bir yere gitmesi de şarttır. "nolucak yeaa, göndermiş gibi yaparız, günlüğe de döktürürüz bir güzel" desen de yemiyorlar. kanıt olarak fotoğraf sunmak lazım. hal böyle olunca da tek çare olarak bebeğin şehir dışı gezisi için istanbul seçilmiştir. bebek, günlüğüyle birlikte taa istanbul'a gönderilmiş ve dayı tarafından alınıp getirilmiştir.

    istanbul'da bulunan aile bireyleri tarafından proje son derece ciddiyetle karşılanmış, herkes canla başla çalışmış, bebek herkesin evinde yatıya kalmış(!), tüm ayrıntılar günlüğe yazılarak hepsiyle ilgili kuzene rapor verilmiştir. fakat dayımın yaptığı çalışmalar adeta projeyi başka bir boyuta taşımış, öğrendiğimde de beni kahkahalara boğmuştur.

    meğer benim koskoca dayım, bezden falan yapılmış bildiğimiz oyuncak bebeği de almış istanbul turuna çıkmış. beyazıt kapalıçarşı senin, eminönü benim dolaşmışlar bütün gün. öyle bir keyifle anlattı ki, sanırsın adam hayatının gezisini yapmış. geziyi ölümsüzleştirmek için çektiği hatıra fotoğraflarından sonrasını pek dinlemedim, dinleyemedim:

    http://i.hizliresim.com/jqvagy.jpg
    http://i.hizliresim.com/jqva9y.jpg
    http://i.hizliresim.com/o01j5m.jpg

    ya, 57 yaşında bir adam düşünün. oyuncak bebeği almış, oraya buraya koyup fotoğrafını çekiyor. "abi hayırdır?" diye soruyorlar, "hiiç, gezdirmeye çıktım" diye istifini bile bozmuyor. gülmeyeyim dedim, sonra kahkahalarımız birbirimizin suratında patladı. neyse ki dayım sayesinde ailece projeden alnımızın akıyla çıktık. fotoğrafları kuzenime mail attım, kahkaha atmaktan konuşamasalar da teşekkürlerini ilettiler. şimdi dayım diğer velilerden kendi bebekleri için gezi teklifi alıyor, mutluyuz gururluyuz.

  • bazi muhafazakarlara bin tane evrim teorisi veya kuresel isinma kaniti sunarsin gormezden gelirler, 1001.sinde bir zayiflik oldu mu bir anda supheci, sorgulayici kritik dusunce sampiyonlarina donusurler ve olayi o noktaya indirgerler. ustelik, kullandiklari dil de bilimin dili olur sanki onceden ona itibar etmisler gibi ve o dili de duzgun konusamazlar, o dusunce yapisi egreti durur yalanci objektiflikerinde.

    buradaki kepazelerin durumu da ayni: 50 tane hukumet dusurecek olay oldu turkiyede, kayitlarin oncesinde dahi, adam simdi ses muhendisi kesilmis, mantik timsali kesilmis, onu da tam yapamiyor. "yüzünüze gözünüze bulaştırdınız her şeyi" diyor satilik vicdanli robotlar. sempanzelerden bile daha az ahlaki tutarliliga sahip kisiler "yatacak yeriniz yok" lafinin icini bosaltmakla mesgul

    sozlukcu, eksici, gezici,
    solcu, ateist, terorist,
    afedersiniz alevi, rum, kurt, yahut elitist beyaz turk,
    israil dolu, abd ajani, ab saksakcisi, twitter masonu,
    insan, sempanze, kopek

    hepimizin ahlaki var az cok, sizlerin yok. hem de ne pahasina? sonsuz uzay-zamanin ufacik bir noktasinda, ganimetini belki bir saniyeligine kemirebilecegi bir muharebeyi kazanmak ugruna. halbuki, sinirlari artik o sonsuz dedigimiz uzay-zamani dahi asan dusunsel dagarcigimizin icinde, nokta bile olamayacak kadar kucuk bir kosede bokun icinde yuvarlanan yaratiklarsiniz. arkanizda, insanligin bu dagarcigini genisletecek hicbir bir fikir, ahlaki ilke, basari, erdem kalmayacak. evrim agacinin kor noktalarindan biri gibi, turumuzun dusunsel ve ahlaki gelisiminin basarisiz denemelerinden biri olarak, kendinizi kapattiginiz o cikmaz sokaga gomulecek tum varliginiz. geride kalan sadece boktan yapilmis egri bugru bir taht, ve etrafinda, bir zamanlar orada gozacip kapayincaya kadar gecen bir sure boyunca oturabilmis "reis"lere tapinanlarin yerde biraktigi silik golgeler

    edit: bunu akp secmeninin genel profilini betimlemek veya muhazafakarlari kazanmak icin degil, trollere ve fanatiklere yonelik bir saldiri olarak yaziyorum.

  • olayın başlangıç tarihi 9 temmuz 2023'dür. cumhuriyet'in yaptığı habere göre otoyol üzerinde yarışan otomobillerden biri yol üzerinde ilerleyen araca çarpıyor ve twitter'da @servusbastii kullanıcı adlı arkadaşımızın babasının ölümüne sebep olup annesini de yaralıyorlar. bugün ise olay günü hem otoyolda yarışıp, hem alkollü şekilde araç kullanan, hem de hiçbir suçu yokken bir insanın ölümüne sebep olan katillerin serbest bırakıldığını öğreniyoruz. biliyorsunuz ki türk adalet sistemi geçtiğimiz senelerde verilen tepkilere göre hareket etmeye başladı bu sebeple sizi tepki vermeye davet ediyorum. aşağıya olayla ilgili tüm kaynakları bırakacağım ve sizden babasını kaybetmiş arkadaşımıza ses olmanızı rica edeceğim. bu başlığı ne kadar yukarı taşırsak sesimizin duyulma ihtimali o kadar artacaktır, unutmayın ki orada o gün ölen siz de olabilirdiniz sizin babanız da olabilirdi ve katilleriniz şu an elini kolunu sallaya sallaya geziyor olabilirdi. lütfen destek olalım.

    twitter 1
    cumhuriyet gazetesi haberi
    video
    bilirkişi raporu
    adli tıp ve polis raporları
    alkol testi
    kamera kaydı
    instagram hesabı

    edit: sorulan sorular üzerine arkadaşımız adli kontrol şartı ile serbest kaldıklarını ayda iki kere imza atacaklarını söyledi şu anlık hukuki açıklaması böyle olduğunu belirtti

  • sömestr tatilinden önce kızımın okuluna gittim. öğretmenin de fotokopi işi var, çocuklara dağıtacak. bizim veletleri göndermeye kıyamıyor, kendi uğraşıyor. beni görünce "akck hanım, siz biraz ilgilenin. ben fotokopileri çektirip geliyorum." dedi. "hadi devam edelim okumaya, eren sen başla." dedim. "nereden başlamamı istersin canım?" dedi. ilk darbeyi yedikten sonra ben toparlayana kadar sınıf savaş alanına döndü. arkadaş birine sus dersin, öteki konuşur, biri susar, diğerinin çişi gelir. o minnak çocuklardan çıkan sesin desibeli mevcut modern ölçme cihazları ile ölçülemez bile.
    durum bu iken, bu insanlar sizin evde dizginleyemediğiniz çocuklara günlerini adıyorlar. evet bu onların işi, evet bilerek seçtiler ancak seçerken maaşlarını ve şartlarını da gözettiler. kaldı ki bu devirde ayda 2.500 tl maaş almak komik bir rakam. insan gibi yaşayayım desen yaşamazsın, gidip bir yerde bir yemek yiyeyim, sonra da sinemaya gideriz desen 5 kez düşünürsün. ancak bitmedi öğretmenler ile derdiniz. sizin o (benimki de dahil) iflah olmaz veletlerinize günde 1 saat katlanmam için bana ayda 2.500 tl verseler, 1 ayın sonunda ya akıl hastanesine daimi misafir olurdum ya da arkama bakmadan kaçardım. az insaf, az saygı...

    bildirendirme editi: ayrıca ücretli öğretmenler, çalışma saati başına para aldıkları için; zorunlu ya da resmi tatil olan her gün ve saat maaşlarından kesiliyor. öğretmenleri değil de, devletin emek hırsızlığını sorgulayalım bence. bakarsınız sonra her birimiz emeğinin karşılığını tam almasa bile emeğimize yakın bir para ile insanca yaşayabiliriz.

    teşekkür editi: monami'ye düzeltme için teşekkürler.

  • siyasal islam böyledir. ahlak dersi verir ahlaksızdır, din dersi verir dinsizdir, namus dersi verir namusuzdur, akıl verir akılsızdır
    bunların dini imanı para pardon dolar olmuş

  • 45 çocuğa tecavüz edilirken sessizce başını yastığın altına gömenlerin ve tecavüzlere tepkisiz kalanların açtığı hastag.