hesabın var mı? giriş yap

  • 8 kelimeden oluşur.

    erdoğan'ın "mısır olaylarının arkasında israil var" açıklaması ap tarafından israil dışişleri bakanlığı basın sözcüsüne soruluyor, verilen cevap şu: "bu üzerine yorum yapmaya değmeyecek o açıklamalardan biri". off anam off. ortadoğunun liderine bak sen hele..

    http://www.hurriyet.com.tr/planet/24556467.asp

    edit: genç şakirtler rahatsız! gg diye ispiklemişler lan.

  • coyote belkide looney tunes dünyasındaki en bahtsız ve en sevilen karakterlerinden biridir. hatta kendisi için onu sevmeyen ölsün bile denilebilir.

    her bölümde kurnazlığını ve aklını kullanan karakterimiz aynı zamanda da sürekli aç bil aç olarak dolanmaktadır. defalarca road runner'ı yakalamaya çalışır ve bunu başarsa bile tam yemeye çalışırken her zaman bir bahtsızlıkla karşılaşır ve sonuca ulaşamaz.

    genelde hayvansal iç güdüler yerine insansı tavırlara sahip çakalımız akla hayale gelmeyecek, saçma sapan karmaşık mekanizmalar kullanır. temelde acme corporation adı verilen bir şirketten türettiği bir plan üzerinden malzeme satın alır ve her zaman komik bir şekilde geri tepen planının ardından bizi güldürmeyi ve tebessüm ettirmeyi başarır.

    peki komedi ve çizgi film dünyasının bu komik marabası, ilyas salman'ı nasıl ortaya çıktı da hala bizi güldürmeye devam etmektedir.

    ilham garip bir duygudur ve bu duyguyu yeşertmenin bir yolu da başka bir şeyden etkilenmekten geçer. onun için pablo picasso'nun şu sözü iyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar aşırırgenelde bu durum için çok gerçekçi ve acımasız bir öz eleştiri niteliğindedir.

    neyse konumuza geri dönecek olursak coyote'nin yaratıcısına da bu soruları yöneltmişler. chuck jones yaptığı röportajda şöyle bir cevap vermiş.

    --- spoiler ---

    gençliğimden beri her zaman çok okudum ve gençliğimin en büyük şanslarından biri de etrafımda hep kitap olmasıydı. babam özellikle kiraladığımız ve yeni taşındığımız her evde eşyanın ve bir kütüphanenin olmasına dikkat ederdi ve babamda bu durumu her zaman bir kriter haline getirmişti.

    bu durum benim mark twain'i bulmama vesile olmuştu, yine taşındığımız bir evde sadece etrafta dolaşıyordum, muhtemelen yaklaşık beş ya da altı yaşındaydım ve tom sawyer adlı kitapla karşılaştım. o küçük beynim kitaptan o kadar etkilenmişti ki mark twain'in yazdığı her şeyi okumaya devam ettim... ve hepsini sevdim."

    coyote'yi ise yine mark twain'in posta arabasıyla nevada, carson city'ye seyahat etmek hakkında yazdığı bir günlük olan roughing ıt'in dördüncü bölümünde buldum. twain, bu bölümde çakalı,(uzun, ince, hasta ve üzgün görünen bir iskelet ... want'ın yaşayan, nefes alan bir alegorisi) neredeyse herkesin tarif ettiği kadar doğru bir tanımla perçinliyordu. okudukça çakal da gözümün önünde insanlaşıyordu. ve bu benim için yeni bir haberdi. bir çakalın insan gibi olduğunu hissettiğim hiçbir şeye rastlamamıştım.

    bu, çakalın özelliklerini bu şekilde insanlaştırmanın genç zihnim için yeni bir kavramdı. ve daha sonra zihnim sadece çakalları değil, tavşanları, domuzları, ördekleri, tavukları ve çok daha fazlasını insanlaştırdığı için bu düşüncenin onu hayatı boyunca beni nasıl takip ettiğini görebilirsiniz. açıkçası, beş ya da altı yaşındayken fikir aramıyordum ama yine de buldum. ve mark twain bana, animasyon karakterlerinin bizim düşündüğümüz gibi düşünmelerini sağlayan bir anahtar verdi.

    --- spoiler ---

    kaynak:1

  • (bkz: based on a true story)
    bir grup türk öğrenci new york'ta bir cafede oturmuş türkçe muhabbet etmektedir. yanlarına izbandut ya da zebellah olarak nitelendirilebilecek irilikte bir zenci yaklaşır, eğilir:
    - birader, türk müsünüz?
    sanki bir amerikan filmine dublaj yapılmış kadar düzgün türkçe konuşan bu amerikalı zenci, arkadaşları dumura uğratır, olaylar gelişir:
    - ııh, evet abi.. ee, sen?
    - yok ben amerikalıyım, incirlik'te dört sene kaldım da, ondan bu kadar iyi türkçe konuşuyorum.. burada güzel adana yapan bi yer biliyor musunuz diye soracaktım..
    - yok abi, biz de yeni geldik new york'a..
    - ulan koduumun memleketinde de güzel bi adana yapan yer yok mına koyiim!!

  • uçağa, kalkışa yarım saat kala binmek ve hemen uykuya dalmak. on beş dakika sonra uyanıp, uçağın indiğini sanmak ve el bagajını alıp uçağı terk etmek.

  • ben kürtajdan dönen bir çocuğum örneğin. son anda vazgeçmiş 38 yaşında dünyaya getirmiş beni. yakın arkadaşı, yaşlılığında sana arkadaş olur(!) diyerek ikna etmiş. peh ne başarılı tespit, annem hiç yaşlanmadı 50sinde kaybettik.

  • elde edildikten sonra sıkılmadığımız bir şey var mı? sıkılmasak bile normalleşmeyen, sıradanlaşmayan?

    ne demiş shakespeare:

    'şiddetle başlayan hazlar, şiddetle son bulurlar. ölümleri olur zaferleri, öpüşürken yok olan ateşle barut gibi. en tatlı bal bile tadıldıkça bıkkınlık verir, aynı tat isteği, iştahı köreltir. onun için, ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin. hedefe hızlı giden, yavaş kadar geç varır.'

    evlenince o tutku, aşk, hepsi geçecek. tutku güzel ama yorucu ve sonu olan duygu. birlikte saçmalayabileceğiniz ve eğlendiğiniz biriyle evlenin. yanında savunmasız olmaktan korkmayacağınız biriyle. tetikte olacağınız biriyle değil.