hesabın var mı? giriş yap

  • ış yerine buradan yemek söylüyoruz. gelen küçük esnaf bizden, yemek sepetinden değil, doğrudan telefondan kendilerine sipariş verelim diye yalvarıyor. işleri zaten kötü, %14 gibi bir ücret de kesilmesin diye iki farklı esnafa denedik. sonuç hüsran. biri, bıraktığı broşürün dört lira üstünde hesap getirdi. öteki ise normalde 20dk getirdiği yemeği 50dk getirdi ve malzeme azdı. yani yaptırım olmadığı sürece küçük esnaf hala ama hala çakal. geberip gidiyorsunuz hala çakallık peşindesiniz. acıyanı siksinler. suyu bile buradan söylüyorum. problem çıkarsa bir puanı yapıştırıyorum. söylemiş miydim bilmiyorum ama acıyanı siksinler.

  • zengin olduğu tahmin edilen insanlara 'siz' diye hitap ederken yaşça çok büyük olsa bile fakir olduğu tahmin edilen insanlara 'sen' diye hitap etmek.

    hem medeniyetsizlik hem yapaylık.

  • akşamki sokak çağrısı ile artık ülkeyi karıştırmak isteyen istihbarat örgütlertinin bir aparatı olduğu ortaya çıkan şahıs.

  • yararlı, fakat çok tekrarı içinde barındıran başlık. bu başlığa birkaç katkı sağlamak isterken aynı şeylerin 4-5 sefer yazıldığına şahit oldum. kullanılmadan önce "başlıkta ara" bölümünün kesinlikle ziyaret edilmesi gerekli, aksi takdirde şişkinliği kendisini ele verecek.

    katkılarım şu şekilde:

    make a dog's dinner: bir şeyi/işi berbat etmek, eline yüzüne bulaştırmak. çok kötü bir performans sergilemek.
    wouldn't hurt a fly: bizdeki "karıncayı bile incitmez"in aynısı.
    bring something to the table: işe yarayacak bir öneri veya fikri ortaya sunmak.
    full of beans: müthiş bir enerjiye sahip olma durumu.
    be over the hump: bir işin veya aktivitenin en zor/tehlikeli bölümünü bitirmiş olmak. işin/aktivitenin bundan sonraki kısımlarının bundan önceki kısımlarından daha kolay olacağını vurgulamak için kullanılır. (hump deve hörgücü demek, buradan da ilişki kurulabilir).
    kill something stone-dead: bir şeyin tamamı ile başarısız olmasına sebebiyet verme durumu, veya bir şeyi tamamı ile yok etmek.
    a little bird told me: bizdeki "kuşlar söyledi" deyiminin aynısı. bir bilginin kimden alındığı bilgisini karşı taraf ile paylaşmak istememe durumunda kullanılır.
    and that's flat: alınan kararın son karar olduğu, başkasının ikna etmeye çalışması durumlarının işe yaramayacağını belirtme durumu.
    sure as eggs is eggs: kesinlik ifade etme söylemi, bahsedilen şeyin mutlaka gerçekleşeceğini vurgulama.
    bite the hand that feeds you: şimdiye kadar yardımını gördüğün bir kişiye karşı kötü davranmak. bizdeki "yediği kaba s.çmak" deyiminin benzeri.
    jam on it: bir kimseye verilen şeyler için o kimsenin memnun olması gerektiğinin vurgulanması. "what more do you want - jam on it?" sana zaten x vermişiz, daha ne istiyorsun?
    by hook or by crook: her şeyin kesin gerçekleşeceği, gerçekleşmesinden başka çarenin olmadığı, gerçekleşmesi için de mümkün olan her yolun denenebileceğini söyleme durumu. "ne yapıp edip bu işi başaracağız" şeklinde.

  • sabah nihat sırdar'dan duydum, şaka sandım, araştırdım gerçekmiş; ulaştırma bakanlığı 3 büyük şehirde metro yapımlarına aktaracağı kaynağı açıklamış:

    istanbul'a aktarılacak kaynak: 3,2 milyar tl
    ankara'ya aktarılacak kaynak: 1,1 milyar tl
    izmir'e aktarılacak kaynak: 30 bin tl

    geçtim milyarı, milyon bile değil. 30 bin tl. şaka gibi.
    sonra izmir köy, izmir gelişmiyor.
    sen hükümet olarak türkiye'nin en çok vergi veren 3 şehrinden biri olan izmir'den vergileri toplarken ondan topladığın vergileri izmir'e değil de başka şehirlerin kalkınmasına harcarsan, izmir'i cezalandırır, ve yatırım, yardım yerine köstek olursan izmir tabii ki ilerlemez. tüm izmirlilerin bu cezalandırmayı, bu kinci tutumu görmesi ve tepkisini koyması lazım.

    kaynak:

    (bkz: https://tr.sputniknews.com/…ul-milyar-izmir-bin-tl/)

    ayrıca:

    (bkz: izmir/#35655582)

  • kiraze

    solmaz kamuran

    bir hayat hikayesi tarihle bütünleştirip bu kadar akıcı aktarılamaz..kiranın hayat hikayesi okuduktan sonra hayatınızdan hiç çıkmayacak..şiddetle tavsiye etmek ne demekse öyle tavsiye ediyorum..

  • dünya artık eski dünya değil. kış uykusu'nu sinemada izlediğimde salonda 3 kişiydik. hem de gösteriminin 2. günü cumartesi günü. bir hafta sonra kalktı sinemadan zaten. türkiye'nin ortalama üstü diye nitelendirilen tiplerinin yaşadığı bir semtte yaşıyorum. sinemalarda gösterime girmeden önce avrupa'nın en prestijli sinema ödülünü kazanmış bu filme toplam 3 kişi geldi. tarihe not düşülsün bu. bir arkadaşım bu filme gitmek için 3 kişilik sinema bileti almış. sonunda tek başına izlemiş yine filmi.

    neyse sonra ne oldu, ferhan şensoy'un tiyatrolarına da yüzeysel tipler gitmeye başladı. bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket bu olsa gerek. kime neyi anlatıyorsun ki? daha adamlar kendi vasatlıklarının farkında değiller, gelmişler bir gösteri peşinden ferhan şensoy'un bütün kariyerini sakız gibi çiğniyorlar. bu kadar basit mi yahu?