hesabın var mı? giriş yap

  • 3 ay tatil yapıyorlar, aldıkları maaşı haketmiyorlar diyen dallamaları da bu başlığa bekliyoruz.hangi iş grubu * bir insanın hayatına bu denli yön verebilir.

    not : hayatı bir öğretmeninin dokunuşları sayesinde yön değiştirmiş bir mühendis.

    debe edit : işini onuruyla yapan tüm öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum.
    iyi ki varsınız ...

  • efebifobi, ergenlerden veya gençlerden duyulan bir korkudur. efebifobisi olan kişiler, gençleri kontrolden çıkmış veya tehlikeli olarak algılayabilir ve onların kaba, öngörülemez olduklarına ve kurallara uymadıklarına inanabilirler. bu korkunun, medyadaki gençlerin olumsuz tasvirinden kaynaklandığı düşünülmektedir. efebifobisi olan kişiler gençlerden korkarlar ve onların yanında olmak istemezler. bu korkuya sahip kişiler, evde genç bireyler varsa arkadaşlarının evine gitmekten veya gençlerin takılmaya meyilli olduğu mekanlardan kaçınabilir.

  • yine de efsane olsun olmasın bütün michael'ler bir araya gelse arif'in o şutunu çıkaramazlar.

  • ondokuzuncu yüzyılın başlarında venedik’te yaşamış bir ayakkabıcı. ekşi sözlük’te başlığı açıldığına göre önemli biri olmalı değil mi? evet öyle. bu ayakkabıcımızın mazoşist bir saplantısı var: herkesin gözü önünde çarmıha gerilmek. dahası bunu kendi kendine yapmak istiyor. yani amacı crucifixion değil, self crucifixion.

    kerbela’yı anma törenlerinde caferilerin zincirle kendi sırtlarını parçaladıklarını düşünürsek mattio’nun self injuryi dini bir yöntem olarak düşünmesi o kadar da büyük bir sapkınlık değil gibi duruyor aslında. eline ayaklarına çivi çakıp san marco meydanı’na çok yakın olan bir sokakta -ki sokağın bugünkü adı çalle crosera, yani çarmıh sokağı- kendini çarmıha germiş. yoldan geçenler hemen hastaneye yetiştirip kurtarmışlar ama dedim ya adam saplantılı; kısa bir süre sonra bu saçmalığı tekrarlamış. fakat bu sefer daha profesyonel davranıp odasına kurduğu bir düzenekle pencereden kendini sarkıtarak ve yine elini ayağını çivileyerek isa pozlarına bürünmüş. ahali apar topar mattio’yu kan kaybından ölmeden hastaneye yetiştirmiş ve kurtarmış. fakat doktorlar kendisinin yerinin artik akıl hastanesi olduğuna hükmedip san servolo adasindaki tımarhaneye yatırmışlar, lakin yaralarının enfeksiyon kapması nedeniyle bir kaç gün içinde ölmüş. mattio’nun ünü de burdan sonra başlıyor zaten. kendisini tedavi eden doktoru cesar ruggieri bu ilginç vakayı kaleme alır ve boylece mattio lovat olayı dilden dile aktarilir. bu arada mattio’nun hastalığına sonradan doktorlar şu teşhisi koyarlar (bkz: pellagra)

    konunun 19.yy avrupa tıp tarihi bağlamında ele alındığı yakınlarda çıkmış bir maria bohmer kitabını da buraya bırakayım: "the man who crucified himself - readings of a medical case in nineteenth-century europe" https://brill.com/view/title/35719

  • içeri giremesin diye camı kapatanların ve atla diye tezahürat yapan tüm öğrencilerin eğitim hayatlarına son verilip adli ceza verilmelidir.

    vicdanlarınız varsa vicdan azabında boğulun şerefsizler!

  • yıllar sonra,
    moda'da, ikimizin de yanında çocuklarımız var...
    beraber dondurma yediğimiz dondurmacının önünde sen o çok sevdiğin tutti frutti, çilek ve çikolatalı dondurmanı sipariş veriyorsun... 6-7 yaşlarındaki oğlun benim kafada, çikolata karamel ve fıstık istiyor... kızım da tutti frutti nin ismini sevmiş olmalı ki "babacıım ben de o teyzenin dondurmasından istiyorum" diyor...
    sen "o teyze" sıfatı ile gülümseyerek dönüyorsun seni minik parmağı ile gösteren kız çocuğuna, kızın olsun isterdin, hatırlarım... ve gözgöze geliyoruz... elindeki dondurma oğlunun ayakkabısına düşüyor... gülümsüyorum, gülümsüyorsun...
    sana bir gülümsemede "nasılsın ? mutlu musun ? beni arıyor musun ? hatırlıyor musun ?" diye soruyorum sen ise bir gülümseme ile bana "iyiyim, mutluyum, ya sen ? seni unutmadım ama neye yarar ki? " diyorsun... kızıma sesleniyorum, ikiniz birden dönüp bakıyorsunuz...
    elinden tutup yürüyorum, ah evet, o gün de arkamı dönüp yürürken ağlamamaya çalışıyordum...
    belki başka bir hayatta.....
    .......

  • izmir'de akıllı kartın (akbil gibi, kartın metal kısmını otobusteki aygıta değdiriyon, bip sesi geliyor, geçiyon) ilk çıktığı zamanlar, teyzenin biri bu kartı ilk kez kullanıyor, nasıl kullanılacagını da bilmiyor, kartı şoföre (paso gösterir gibi) gosteriyor, şoförün cevabıyla ortam yarılıyor: biiiiipppp

  • çocukken müzik kesilince sandalyelere oturmaya çalıştığımız oyun, meğerse hep metrobüsün alıştırmasıymış.

  • güne başlamanın en keyifli yollarından biri. hele bi de böyle yeni çekilmiş mis gibi kokan bir kahveyse içilen, doruklara çıkarır insanı.

    edit: madem ortam oldu şunları da yazayım da kahve alırken belki yardımı dokunur;

    yemen kahvesi

    asitliği, aroması dengeli olan yemen kahvesi kalitesi, doğallığı ve üretim azlığı nedeniyle dünyanın en değerli kahvesidir. benim de en sevdiklerimdendir. orta-sert içimlidir.

    kenya kahvesi

    meyveli ve asidite oranı oldukça yüksek çekirdeklere sahip bir kahve. çok ilginçtir kenya kahvesinin tadı zaman zaman şarabı andırabiliyor.

    brezilya kahvesi

    genel olarak türk kahvesi için uygun görülen brezilya kahvesi için hafif tatlı ve fındıksı aroması var diyebiliriz.

    guatemala kahvesi

    baharatlı, meyvemsi ve bazen isli tatlarıyla dikkat çeken kahvelerin genel olarak çok az asitli olduğunu söyleyebilirim.

    kolombiya kahvesi

    kuzey amerika’da en çok aranan kahvedir. bahçe ve rakım değiştikçe aroması değişir. engebeli arazisi nedeniyle zor ama yüksek kaliteli kahve üretilir. dengeli asiditesi ve yumuşak içimi nedeniyle çok sevilir.

    kosta rika kahvesi

    yüksek rakımlı çiftliklerde yetişen kosta rika kahveleri de en çok aranan kahvelerdendir. yumuşak içimli olması, aroması, kıvamlı ve lezzetli oluşu tercih sebepleridir.

    robusta kahve

    kafein oranı yüksek ve acı olduğu için kahve severler pek tercih etmeseler de sanayide ucuz ve acı olması nedeniyle tercih ediliyor. çok kavurarak acılığını daha da arttırırlar ki az kahve ile çok kahve tadı alınabilinsin.

    tanzanya kahvesi

    kavurması oldukça kolay olan bu çekirdek, turunçgiller ve dut benzeri meyveleri akla getiren bir tada sahip. orta içimli bir kahvedir.