• ing. carmiha germe eylemi.
  • deicide sarkisi. normalde gruba bayilmasam da acayip gaz bi sarkidir. ama arada viiiuuuy ayayayay yyeeaaavvv diye tremolo kolu aksiyonlari komik kacmis. bir de crucifixation deyisi superdir, her seferinde diyesim gelir, derim utanmadan.
  • sepultura morbid visions albümünden bir parça.
    we deny gods and his rule
    we defy his supreme force
    crucified by the dark power
    his death was a glory
    forgotten by our mind forever
    he's left the churches to torment us
    we'll destroy the high altar
    until we see the ashes of pain

    crucifixion

    we'll show to the world our hate
    the priests will have their final torment
    we'll spit on the churches, we have an ideal
    black tortures you'll feel
    the mankind goes to suicide
    thay have faith in gods as false as their name
    christ, preacher of goodness and beauty
    gods, preachers of lies and destruction

    the gods grave doors
    is below his brains
    rotenness and dirtyness go out
    by a simple prayer of mercy
    the reason of his death will be your blame
    your master is buried in the abyss
    the dead, they already celebrate his arrival
    in the altar of fallen gods, throne of his own existence
  • (bkz: crucified)
  • forest lawn memorial museum'da bulunan bir jan styka tablosu. 195 x 45 feet uzunlukta haaaayvanlar gibi buyuk bir tablodur.

    http://www.forestlawn.com/…ale/hocr_crucifixion.asp
  • içinde bir kurtarıcı olan hemen her filmde şu ya da bu şekilde karşımıza çıkan öğe.
  • ilk c'si, yani baş harfi büyük harfle yazılırsa sadece ve sadece isa'nın çarmıha gerilişi, acı çekerek ölmesi anlamına, ya da isa'nın çarmıha gerilişinin tasviri anlamına gelir.
  • roma'nın en büyük kafalarından cicero, in verrem adlı eserinin ll.5.165. bölümünde "crudelissimum taeterrimumque supplicum" diye anar crucifixion'ı, yani çarmıha germeyi "en acımasız ve en iğrenç ceza" olarak görür. bir pagan kafası olarak, romalı yurttaşların kanıtlanmış vatan hainliği dışında bu cezaya çarptırılmayacağını da biliyordu.

    şöyle devam ediyor: "roma vatandaşlarından birini bağlamak suç, kırbaçlamak iğrenç, öldürmek cinayettir de çarmıha germek de nedir? bu denli dehşet verici bir yöntemi tanımlayacak söz yok!" (in verrm ll.5.170: "facinus est vincire civem romanum, scelus verberare, prope parricidium necare: quid dicam in crucem tollere? verbo satis digno tam nefaria res appellari nullo modo potest.")

    pagan dünyasında çarmıha gerilmeyle alakalı vesikalardan biri de, yine cicero'nun i.ö. 63 yılında gaius rabirius için yazmış olduğu savunma yazısıdır (aslen bu bir konuşma metnidir). cicero, "çarmıh" sözcüğünden öyle bir iğrenmeyle söz eder ki, onun sadece roma yasalarından değil, aynı zamanda romalıların zihinlerinden, gözlerinden ve kulaklarından da silinmesi, uzak tutulması gerektiğini söylemiştir. ona göre çarmıhın acılarına katlanmak değil, çarmıha gerilme cezasına çarptırılmak, çarmıhla idamı beklemek ve hatta bunun sözünü bile etmek, roma vatandaşlarına, özgür insanlara yakışmazdı. (pro rabirio perduellionis reo xvi: "mors denique si proponitur, in libertate moriamur, carnifex vero et obductio capitis et nomen ipsum crucis absit non modo a corpore civium romanorum sed etiam a cogitatione, oculis, auribus. harum enim omnium rerum non solum eventus atque perpessio sed etiam condicio, exspectatio, mentio ipsa denique indigna cive romano atque homine libero est.")

    j. r. w. stott'ın the cross of christ adlı eseri isa'nın çarmıha gerilmesiyle ilgili müthiş doyurucu bir derlemedir. eserin bir yerinde pagan romalıların ve yahudilerin, isa'nın çarmıha gerilmeyeceğini sandıklarından söz edilir. cicero'nun yukarıda alıntıladığım ifadeleri gibi, "çarmıha germek" dönemin en iğrenç, en acı cezalandırma yöntemlerinden biridir. ve türlü alaylara rağmen ilk hiristiyanların çarmıh'a, çarmıh'a gerilmişliğe bu denli bağlanmış olmalarının tek bir sebebi vardır, çarmıh isa'nın düşüncesinin odak noktasıdır ve isa'nın peşinden gidenler, ona bağlı oldukları için bu simgeye sarılmışlardır. buna zorunludurlar aslında. bunu novum testamentum, yani yeni ahit'te görürüz:

    matta 10.38: "çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen bana layık değildir."
    matta 16.24: "sonra isa, öğrencilerine şunları dedi: 'ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.' "
    markos 8.24: "öğrencileriyle birlikte halkı da yanına çağırıp şöyle konuştu: 'ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin.'"
    luka 9.23: "sonra hepsine, 'ardımdan gelmek isteyen kendini inkâr etsin, her gün çarmıhını yüklenip beni izlesin' dedi."
    luka 14.27: "çarmıhını yüklenip ardımdan gelmeyen, öğrencim olamaz."

    şu da var ki, isa'nın çilesi (passion of christ) denilen şey, aslında insanların üzerindeki gam yüküdür, yürek ağrısıdır. çile modern insana özgü bir kavram değildir, o ancak sırta yüklenen ağır bir bohçadır. konformist insan için kuş tüyü yatak neyse, imanlı için de çile odur. bunu credo quia absurdum düsturunda açık bir şekilde görürüz. insan, saçma olmayana inanarak çok büyük iş başarmış sayılmaz, mesele saçma olana biattır. imanın derecesi, çekilen çilenin nazarında belirlenir. isa'nın, tüm hiristiyanlar için çile'yi omuzlaması, aslında onun ardından gidenler için de aynı çilenin omuzlanması gerekliliğini oluşturur. işte bu yüzden luka 9.23'teki "ardımdan gelmek isteyen kendini inkar etsin" bir çileci emirdir, her gün çarmıhını güneşle birlikte yeniden ve yeniden yüklenenler için pilatus'un "hakikat nedir?" (quid est veritas) sorusu cevapsız bırakılarak cevaplanmış demektir.
  • crucifixion 5. yüzyıldan günümüze uzanan dönemde işlenmiş hristiyan sanatının en önemli temalarından biri. aynı periyotta ve aynı bölgede yapılan bu temalı resimlerde dahi görülen farklılıkları temanın dört incilde farklılaşmış anlatımına bağlamak mümkün. dört incili de incelediğimiz zaman ortak noktanın isa'nın mahkum edilmiş diğer iki hırsız arasında çarmıha gerilişi olduğunu görüyoruz. çarmıhın üstündeki " nasıralı isa, yahudilerin kralı " manasına gelen yazıt da resimlerde yaygın olarak kullanılmış. (bkz: inri)
    constantine’s church of the holy sepulchre 'ın inşaası ve kutsal yerler ve haçın sembolize edilmeye başlaması 6. yüzyıl sonrasında crucifixion temasının sıklıkla resmedilmesine zemin hazırlayan olaylardan birkaçı. kanıtlanmış olmasa da crucifixion imgelerinin ilk defa filistin'de kullanılmaya başladığına dair yaygın bir görüş var.
    batı hristiyan sanatına baktığımızda 4. yüzyılda bu temada yapılmış bir sanat eseri olup olmadığını dahi bilemiyoruz. elimizdeki en eski örnekler 5. yüzyıla dayanıyor. en eskilerinden biri 420 yılı civarında kuzey italya bölgesinde oyulduğu tahmin edilen,şu an da londra'da bulunan fildişi plakanın üzerine işlenmiş olanı. bu eserde göze çarpan çağın diğer eserleri gibi isa'nın canlı olarak resmedilmiş olması.altında yatansa isa'nın ölümünün ölüm üzerine kazanılmış bir zafer olduğu anlayışı.
    9. yüzyıla geldiğimizde doğuda, özellikle bizans eserlerinde, canlı isa'nın daha nadir kullanıldığını görüyoruz.reform süreci öncesindeki teolojik ve dini trendlerin üzerinde kesin etkisini gördüğümüz temanın işlenişindeki değişiklikle birlikte bu dönem crucifixion'ın yaygınlaşmaya başladığı zamana tekabül ediyor.
    gothic akımın baskın olduğu dönemde renkli cam ve duvar üzerine işlenen crucifixion 12.yüzyılın son dönemlerinde retabloların en önemli teması olarak kendini gösteriyor. bu dönemde daha çok italya bölgesine özgü bir tarzın geliştiğini görüyoruz. panelin yine haç şeklinde olduğu ama baskın figürü içermek için kolların altında daha geniş olarak resmedildiğini görüyoruz. bu yüzyılda da vurgulanan kısım her zamanki gibi haç üstündeki isa olarak devam etmekte.
    12.yüzyıldan 13.yüzyıla geçtiğimizde ise canlı isa’nın (christus triumphans) yerini tamamıyla ölü olarak resmedilen isa’ya(christus patiens) bıraktığını görüyoruz.
    acının resmedilmesi bizans resminde genel olarak daha sınırlı da olsa 13. yüzyılın son dönemlerinde haçtan bağımsız olarak resmedilen ölü isa figürü duyguyu daha etkili olarak vermek amacıyla yaygınlaşıyor. bu durum da resimde objeyle objenin imajı arasında ayrılık yaratıyor.
    14. yüzyılı öncesinden ayıran noktaysa isa’yla birlikte çarmıha gerildiğine inanılan iki hırsızın da resimlerde yerini bulması. bu dönemde genellikle yüzünde huzurla resmedilen isa’nın aksine hırsızlar acı çekerken tasvir ediliyorlar. 14. yüzyılın sonlarından itibaren hırsızların ruhlarını almaya gelmiş melek ve şeytanların da resmedilmeye başlandığını görüyoruz. bu resimlerin de ölünün ruhunun ağızdan çıkıp insan vücudunu terkettiği antik inancının etkisi altında kaldığını söylemek mümkün.
    başka büyük bir kırılma da 15. ve 16. yüzyıllarda yaşanıyor. bu dönemlerde özellikle italyan resminin büyük çapta sadeliğe yer verdiğini görüyoruz.
    bu değişimin en güzel örneği olan matthias grunewald’ın isenheim altar eserine baktığımız zaman ifadenin daha once denenmemiş bir paletle verildiğine şahit oluyoruz. resimdeki mistisizmden ziyade resme bakan kişide yaratılan olaya şahit olma hissiyatı resmin ne derece başarılı bir ressama ait olduğunu kanıtlayan cinsten.
    reform döneminde diğer bütün temalar gibi crucifixion imajının da bu bağlam içine uygunca yerleştirildiğini görüyoruz. resimlerde "günah" ve "erdem" yüzyüze getiriliyor. başka bir ayrıntıysa golgotha’nın (isa’nın çarmıha gerildiğine inanılan yer) yeni ve eski ahitten sahneleri kapsayacak şekile genişletilmiş olması.
    bu resimlerde insan aziz olmaktan ziyade yargılanmayı bekleyen bir günahkar olarak da resmedilmeye başlıyor. resimlerde insan iyiyle kötü arasında seçim yapma şansına sahip. dönem resimlerinin çağın önde gelen reform düşüncelerinden etkilendiği aşikar. tam da bu noktada sanatın reformla buluşmasına şahit oluyoruz.
hesabın var mı? giriş yap