ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
su topu'nda macaristan'a 27-1 yenilmek
-
üç tarafı denizlerle çevrili ülkenin yüzme bilmeyen vatandaşlarının umurunda olmayan skordur. *
daha öncede rusya'ya 29-0, hollanda'ya 25-0 mağlup olarak müthiş bir performans göstermişiz.
haber linki
edit: "ülkemizin üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen yüzme bile bilmiyoruz ve su sporlarındaki başarısızlıklar da kimsenin umurunda değil" minvalindeki entrymde, herkes su topu takımının aldığı sonuca giydirdiğime ilişkin iddiada bulunmuş. su topunun denizde oynanmadığını falan söylemiş. spor yapmayan bir hımbıl olduğumu iddia eden bile var. neredeyse su topu takımının başarısızlığından sorumlu tutulmak üzereyim a dostlar.
manyak mısınız lan? nerenizle okuyorsunuz entryleri.
editin editi: su topunu bitişik yazarak ülkemizde bu sporun piri olduğunu kanıtlayan bir sürü spor duayeni varken, hala başarısız olmamız bakın şimdi beni de şaşırttı.
editin editinin editi: hay üç tarafınızdaki denizlerde boğulun inşallah.
50 yıl içinde robotlarla ilişkiye girecek olmamız
-
(bkz: çipim değilsin)
aykut kocaman
-
"metin oktay öldü: cennet artık tek forvet.
lefter öldü: cennet artık çift forvet
aykut kocaman öldü: cennet tekrardan tek forvet. lefter artık sol açık."*
yurt dışından türkiye'ye gelince fark edilenler
-
neredeyse tüm toplumu kapsamış çakallık hastalığı
castro'ya dedim ki silahla devrim olmaz
-
(bkz: fidel bastı kahkahayı)
yok o öyle değildi lan.
abd'deki psikoloji bozan bıçaklanma videosu
-
ben amerikan deniz piyadesi'nin videoda gösterdiği tekniği kullanıyorum. şimdiye kadar hep işe yaradı. size de tavsiye ederim.
bir lisede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
din dersinde ermeni ve musevi arkadaşlar muaf oldukları için dışarı çıkarlar. din hocası gelir ve tam ders başlıycakken kapı açılır ve içeri unuttuğu çantasını almak için musevi arkadaş girer.
arkadan bir ses: işteeee sonunda doğru yolu buldu.
henry david thoreau
-
nostalji gibi bir kavramımız var, "bilgi çağında" memnun olmadıkça ona sığınırız- ilah gibi kelime, karşıladıklarıyla, karşılayamadıklarıyla. thoreau, hafızamın bir köşesinde her vakit canlı canlı yer tutan bir isim. gün geçtikçe nostalji kalma tehditi baş göstermiyor değil, zira hafızamın o köşesi bile nostaljik bir umuşa terk edilmek üzre. ara sıra birçoğumuzun heyecanlı ve öfkeli ziyaretler yaptığı o tarifsiz istek, çevremize zamanla daha da güçle örünen ve insanı dehşete düşüren yalanın, aslında tükenişe varan hızlı değişimlerin uzağında gerçek varmış gibi yaşamak- thoreau gibi, tolstoy veyahut salinger gibi, hatta kısmen gauguin gibi. thoreau, aristokrat hayatı terk edip, gene de kendi ahlakçılığını koruyup walden gölünün kıyısına "ilkel" bir klübe inşa edip, arazinin her metrekaresini değerlendirip, herhangi bir günün herhangi bir öğününe denk gelecek yiyeceği topraktan olduğu kadar takvimlerden de çıkarır. bilinç, sadece hayatı zorunlu gereksinimleri karşılayarak yaşamak değil, zamanı da bütünüyle kullanma bilgeliğidir. thoreau bunu o kadar ustaca yapmış ki, sanki yazdıklarına bile bu bilinç eklemlenmiş. thoreau okumadan önce, şimdi daha da şiddetlenen aptallığın, basitliğin hüküm sürdüğü, herkesin vaaz verme çılgınlığına eriştiği hayattan kaçma isteği, bin bir alternatifle kafamda koşuşturuyordu- rousseau, daha o yüzyılda bile medeniyetin zincirlerini kırıp öze, doğaya dönmeliyiz demişken, thoreau'nun walden hayatını kasabaya olan yürüyüşleriyle, ektiği ürünleri hesabıyla, diğer insanlara olan bilgiç mesafesiyle ve moderniteye, aristokrasiye olan sakin hıncıyla anlatırken nasıl vazgeçilmez, kıskanılmaz olabilir? diyor ki, bir korkuluğa güzel elbiseler giydirin, bakımsız insandan daha çok saygı görecektir- benzer cümleleri bugün tüketme arzusuna, yenileme iştahına ve sergileme hastalığına karşı kurmuyor muyuz? ama fark şurada ki, thoreau, evet biraz da içinde bulunduğu yüzyılın şansıyla sanki rövanşist şekilde, eyleme dökmüşken betimliyor reddedişini, biz ise boşluğa, aynalara, karşımızdaki aptallara, sefil ses tonumuzla ve çaresizlikle, kelimeleri tüketerek, tükenerek anlatmaya çalışıyoruz. bir zaman sonra biz de inanmayarak.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
1997 yılıydı. o dönemde liseyi kazanmıştım. liseye girişte sağlık raporu istenmişti. velhasıl o raporu almak için bakırköy devlet hastanesine gitmem gerekiyordu. fakirlik işte, annem öyle bir para verdi ki muayenelere yola yemeğe yetecek mi bilmiyorum.
yolda sürekli inşallah çok fazla masraf tutmaz diye içimden geçirdim. hastanede biraz masraf çıktı haliyle. ben paralarımı hesap ederken karnım o kadar açıkmış ki anlatamam. hastanenin önündeki büfeye geldim:
ben: abi simit kaç para?
büfeci: ... lira
ben: peki meyvesuyu kaç para?
büfeci: ... lira
ben: o zaman bi simit alayım abi
büfeci: meyvesuyu vermeyim mi?
hayatımın o anı sanıyorum kendimi en gariban en yalnız hissettiğim andı. büfeden simit alırken beni gören orta yaşlı bi bayan daha sonra yanıma gelip "ben sana meyvesuyu alayım mı oğlum" demişti en anaç haliyle. beni bi ağlama aldı ama anlatamam sözlük. (bkz: bu da böyle bir anımdır)
tek başına yaşamanın dezavantajları
-
berbat geçen bi günün ardından mekanınıza gelirsiniz, içiniz sıkılmaktadır. konuşacak, sıkıntızı paylaşacak birini ararsınız ama heyhat yalnızsınızdır. televizyona ya da bigisayara sardırmanız kaçınılmazdır. şansınız varsa telefonla birilerine ulaşırsınız ama herkes bilir ki yüzyüze konuşmak ve paylaşmak ayrı apayrı bişeydir.
av agir hewa welat
-
normalde kürtçülerin başlığına yazmıyorum.
ama biraz önce bu kişinin #29938239 numaralı entarisini görünce kendimi tutamadım.
yazarımız bilindiği üzere türkiye cumhuriyeti toprakları üzerinde bir kürdistan kurulmasını fikirleriyle savunuyor. hatta (bkz: şemdinli'nin düşman işgalinden kurtuluşu) diye başlık açıp, türkiye cumhuriyeti'ni işgalci, düşman öge olarak ilan etmiş bile. böyle onlarca entarisi var ama şimdi yazmaya üşendim.
şimdi bu arkadaş #29938239 nolu yazısında, 5 pkk'lının imhasından sonra şöyle bir cümle kurmuş: "maalesef bizim ülkemizde kanunlar zaman-zemine-şahsa göre esneyebiliyor."
yani aniden işgalci tc gitmiş, bizim ülkemiz olmuş buralar.
bir iddiamı yeniden dile getirmek istiyorum; kürdistan kurulsa bile bu ve bunun gibi şahıslar türkiye'den ayrılmaz, kapıdan kovsan, bacadan girer. türkiye'de yaşamanın tadını almış, biraz okuyup yazmış bir kürdü, öldürsen kürdistan'da yaşamaya ikna edemezsin.
kripto paraları başıboş bırakmayacağız
-
bir yerde gelir varsa biz de varız. payımızı alırız. mealine gelen açıklama.
sözlük üzerinden evlilik teklifinde bulunmak
-
"okumadim kardeş durumumuz yoktu" bakinizi veresim gelmedi degil; ama adam cevap bekliyor... evet desem iyi olur modundayım gençler. :)
herkese teşekkürler.
devamı için (bkz: #49159131)