hesabın var mı? giriş yap

  • erzurum'u toptan kapatsalar yine yüzde 72 oy çıkar , o sebeple çok önemi olmayan olaydır .

  • istanpool 99 avrupa yüzme şampiyonası, trt'de canlı yayın, 1500 metre yarışı. spikerler hüseyin başaran ve yanında genç melih şendil. hüseyin abi sıkılmış, havadan, seyircilerden, bu organizasyonu ne kadar başarılı bir biçimde düzenlediğimizden falan bahsediyor. tam o sırada seyircilerin gaza gelip bağırmaya başladığını farkediyor, kaçıncı tur olduğunu saymamış olacak ki yarışın son metreleri zannedip o da coşuyor.

    - bu arada dördüncü kulvarda ukraynalı snitko önde. hemen arkasında beşinci kulvarda rumen coman var. son metreler. snitko önde, snitko..

    halbuki yarışın bitmesine bir tur daha var. yüzücüler takla atıp yüzmeye devam ediyor. bu esnada her kulvarın başında yüzücülerin dönüşlerini kontrol eden beyaz giyimli kulvar hakemlerinden esinlenmiş olacak, melih şendil araya girip durumu toparlamaya çalışıyor.

    - ve hakem devam diyor sayın seyirciler!!!

    yıllar sonrasından gelen edit: canlı yayında şahit olduğum, ancak kimseyi inandıramadığım bu olayı entry tarihinden 18 yıl sonra melih şendil beinsports'taki "soyunma odası" programında aynen bu şekilde bizzat anlatmıştır.

  • --- spoiler ---

    fenerbahçe'deki performansını beğenmeyebilirsiniz, milli takım performansı sizi tatmin etmeyebilir hatta belki futbolunu hiçbir zaman üst seviyeye taşıyamayabilir
    --- spoiler ---

    o zaman milli takımda ne işi var amk.

  • sonuna kadar katıldığım, fikret orman'ın açıklaması.

    "‘statta bira serbest olsun’

    her zaman söylüyorum statlarda hafif içki satılmalı. biz statlarımızı taraftarı çekebilecek yerler haline getirmeliyiz. bizim taraftarımız maç öncesi çarşı’da içiyor stada öyle geliyor. aynı şey f.bahçe ve g.saray için de geçerli. oysa taraftarımıza stadımızda light bira satabilsek istenmeyen olaylar da olmaz. istanbul’daki şampiyonlar ligi finali’nde bira serbestti ve hiçbir olay yaşanmadı."

    kaynak

  • şurada verilen krallar gibi yaşama örneklerine bakınca bu nerenin krallığı demekten kendimi alamıyorum.

    2000 lira maaşı normalleştirip kralım ben diye kendinizi inandırırsanız, patronlar, işverenler sizi daha çok kullanırlar.

    mesela çok kralım bakın diye döküm çıkaranların hiç birinde bence iyi yaşamanın önemli kalemlerinden birisi olan seyahat yok. seyahatin en ucuz hali bile şu denklemleri altüst eder.
    dışarı çıktığında çayın kahvenin hesabını yapıyorsan, biradan başka alkole elin gitmiyorsa, ihtiyacın olan kıyafeti almak için sezon sonuna kadar indirim olsun diye bekliyorsan, sinemaya gitmek için indirim gününü bekliyorsan kral değilsin arkadaşım.

  • ı. dünya savaşı’ndan sonra sömürgecilik isim değiştirmiş, manda ve himaye adını almıştır.

    bu sisteme göre, güçsüz devletler, bir süre büyük devletlerin yönetimi ve koruması altında yaşayarak gelişimlerini tamamlayacaklardı. ıı. dünya savaşı öncesi ve sonrası esaret altındaki birçok ulusun bağımsızlığını kazanmasıyla önemini yitirmiştir.

  • 1500 avro maaş alan fransızlar benzin fiyatlarının 1.5 avro olmasını protesto ediyor. 1600 tl maaş alıp benzine 6.2 tl veren yurdum çomarları da avrupa karışıyor diye seviniyorlar. önce oturup kendi halinize ağlayın.

    adamlar belli ki fransız devriminin ruhunu kaybetmemişler. hakkını arıyorlar. macron'u seçtik, 5 yıl istediği şekilde bizi yönetebilir demiyorlar. arada rot- balans ayarı yapıyorlar ki yolundan şaşmasın.

  • ölümüne sadakat ve çat isimli kitaplarını büyük bir keyifle okuduğum, ölümüne sadakat' i herkese şiddetle tavsiye ettiğim ve tam bir erkek kitabı ama kadınlar da büyük bir keyifle okur diye tanımladığım muzip bir yazar. kitapları kolay okunur, eğlencelidir ve ilşkiler üzerine yazılan sabun köpüğü romanlara, kişisel gelişim zırvalarına falan kıyasla çok daha öğreticidir bence.

    ben samimiyeti çok severim edebiyatta ne var ki günümüzde bazı türk yazarları, yeraltı edebiyatı adı altında samimiyeti en büyük samimiyetsizlik haline getirmiş durumdalar. ben nick horby' i gerçekten samimi bulurum.

    slam (çat)
    high fidelity (ölümüne sadakat)

  • anadolu'nun taçsız kralıdır.
    bu küçük şehirle üniversitede tanıştım ve beni 4 yıl misafir etti. insanlarıyla, yönetimiyle, hoşgörüsüyle burası nasıl türkiye dedirtmiştir.
    bir anımı anlatacağım müsadenizle.
    yıl 2009 ya da 2010. okul çıkışı otobüse bindim. elimde kocaman teknik resim çantası, beynimde günün tüm yorgunluğuyla koridor tarafında bir koltuğa oturdum. ilerleyen duraklarda otobüs tıklım tıklım dolmaya başladı. bu sırada yaş ortalaması artmakta ve bu da beni ciddi derece de husursuz etmekteydi. koltuk sevdasına kapıldım. bu koltuktan kalkamazdım. aklımda bu keskin hesapları yaptığım sırada masmavi gözleriyle tontiş bir teyze benim yanımda dikildi. artık vakti gelmişti. kalkmak için yeltendiğim sırada o güzel türkçesiyle "otur oğlum otur, akşama kadar derste zaten yoruluyosunuz, ben gezmek için bindim bu otobüse seni rahatsız etmek için değil" dedi. eskişehir böyle bir yer işte. eskişehir süper bir yer.

    debe editi : (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)