• bu bölümde fark ettim de, beşiri oynayan arkadaş nasıl beleşten para kazanıyor yahu. herkes oraya buraya koşturuyo, o sahne senin, bu sahne benim, o kıyafet, bu makyaj falan, beşir efendi naapıyo yatıyo. bildiğin yatıyo herif 10 bölümdür. şöyle bi "sevdiğiyle evlenmezse ölecek" hastalıklı bi rol verseler de oynasak yahu. şaka şaka iyi oynuyo çocuk. ne kadar makyajın yardımı olsa da, 10 bölümde yavaş yavaş ölüme yaklaşma rolünü oynamak kolay olmasa gerek.
  • geçen haftaya kadar hiç izlemeyip, üstüne bir de dalga geçtiğim; bu haftaya kadar da baştan sona ilk kez izlediğim halid ziya uşaklıgil'in ölümsüz eseri.

    şimdi her şeyi bi kenara bırakalım da; nihat, peyker, halis (halim, hilmi öyle bir şey), hizmetçi tayfa bir de birkaç karakter hariç birçok şeyi annemin sayesinde çözdüm iki haftada. peyker'le behlül'ün eskideki muhabbetinden bihter'e, bihter'in de adnan'a nasıl kaydığını anlayamadım ama anneme sormak da istemedim. çok uzatıyor yavrım.

    ordan burdan okuyorum, adnan öğrenecek mi nolacak falan deyü. beklentim bu bölümden, adnan'ın öğrenmesiydi. öğrenip de ne tepkiler vereceği falan. çünkü millet bunu merak ediyordu. kime napıcak, nolacak. ama ben tahmin etmiştim, son sahneye kadar hiçbir şeyin olmayacağını ve yine rating rekortmeni dizilere yakışır bir sonla biteceğini.

    matmazel çok sıktı kendini adnan'a anlatmak içün. neden acaba bilemedim bir türlü. görüşmek istememeler falan gereksizdi bence. sırf dizi uzasın diye.
    allahtan bir hafta ilerlettiler, yoksa final bölümünün yarısı da salak saçma olacaktı.

    ben bihter'in bu hafta bir şeyler yapmasını beklerdim fare gibi kıvrılmasından ziyade.

    ha bir de, inci ziyagil'in gerçekten inci olup olmadığını çok merak ediyorum.*
    ve bir de, 1966 - 1997 yazıyordu mezar taşında. ne lan bu ahah.
  • bu bölümde tanık olduklarımız:
    - spoilerımsı -

    * behlülün apaçi arkadaşları
    *teknede damat traşı
    *babasının düğün hediyesi olarak vereceği gerdanlığı unutmamasını tembihleyen* ve aptal olduğunu itiraf eden nihal
    *artık bulunduğu ortamın garipliğine alışmış zavallı bir ergen bülent
    *kapıya konulduktan sonra daha bir hoş olmuş matmazel *
    *dağ gibi firdevsin paşa paşa imzaladığı sözleşme
    *hilminin karısı aynurun betleşmiş sesi
    *hali hazırda yapılmakta ola şeyleri yap et diye emir verip patronu oynayan nesrin
    *delikanlı babacan türk erkeği katyanın kocası *. ee selvi boylum al yazmalım izlemiş bir milletiz sonuçta.
    *çenesini kiltleyerek olayları çözmeye uğraşan ve kısmen de olsa behlülü yusuflatan adnan

    - ana tema bihterin çaresizliği ve terk edilmişliğiydi. behlülün nihali bıraksam da sana dönmem dieyişiyle kapanan kapı ve kardeşinin yurt dışına yerleşmesi onu tamamen yalnızlığa mahlkum etti. çevrende kimse kalmasa da insanın kırgın bile olsa daima arayabileceği kardeşi olur ama artık peyker de gitti hem de düğün günü. ve bihtere o son bakışı atarken bu dizide daha önce olmayan şey oldu boğazımda yumru oldu valla nasıl iki sezon dolgu bölümlerle geçiştirdiler de bu bölüm tavan yaptılar görmüş olduk. yalnız nihalin beşire veda sahnesinde son dakikada batırmışlar gerçi o nihalin batırması ondan beklenir böyle şeyler. seni sevdiğini bile bile insan son dakikada arkadaşım der mi ya belirtmesen olmazdı. bi de bu gece aklım hep sen de olucak diyo hee bizde gerdek gecesi hep beşirii düşüneceğini yedik. nihal ne kadar nankör mal bi insansın sırf senin göt olduğun sahne için motiveyim final bölümüne.

    - spoilerımsı -
  • diziyi pek fazla izlemedim ama izleyebildiğim bölümlere göre romanı ile başlıca farkları:
    -romanda en belirgin unsur nihal'in, bihter evlenip eve geldikten geldikten sonra babalarının kendilerinden uzaklaşması nedeniyle yaşadığı duygusal yalnızlıktı. terkedilen adeta öksüz kalan bir çocuk psikolojisi yaşıyordu nihal. bu nedenle de bihter'in her hareketi ona batıyordu. gördüğüm kadarıyla dizide böyle bir şey hiç olmadı, baba çocuklarını ikinci plana atmadı, attıysa da çocukların böyle bir alınganlıkları olmadı. mutlu mesut büyük aile şeklinde harala gürele yaşıyorlardı.

    -romanda, nihal behlül'e pek de o kadar aşık değildi. son zamanlarda fitnat hanım bu ihtimali aklına sokunca "acaba olabilir mi?" tereddütleri yaşıyordu. tam kararını veremeden de ihanet açığa çıkmıştı zaten.

    edit: firdevs hanım tabii, teşekkürler.
    uzun bir süre sonra edit: kitapla dizinin en önemli üçüncü farklılığı ise behlül karakteri ile ilgili idi. kitaba göre behlül gerçekten de adi bir çapkındı ve bihter'i baştan çıkarmıştı. daha sonra da bihter'den gerçekten bıkmıştı, bihter'in kendisine olan düşkünlüğünden tiksinme/rahatsızlık duymaktaydı ki bu sırada kendisine hatırlatılan nihal tam tersine sade, masum karakteriyle behlül'ün dikkatini çekmişti. yani dizideki gibi "bihter ben hep... ben hep..." denecek bir durum romanda yoktu. nitekim, bihter, basit bir kadın gibi kullanılmış olduğu ve behlül'ün bir kadın olarak ilgisini artık çekemediğini görünce intihara yöneldi. dizideki farklılığın büyük ölçüde, behlül'ü sevimli kıvanç tatlıtuğ'un oynamasından kaynaklandığını, senaristlerin haklı olarak onu daha da kötü göstermeye ellerinin varmadığını düşünüyor, anlayışla karşılıyorum.
  • bu gece izlediğimiz bölümde, toygar ışıklı'nın dudaktan kalbe'nin son bölümü için seslendirdiği veda şarkısı kullanılmıştır.
  • anne ve komsu teyzeyle son bolumu izlerken aramizda soyle bir diyalog gecmistir:
    matmazel'in evde saklanip kapiya cikmamasi uzerine, komsu teyze: bak ednan anladi aslinda evde oldugunu geri gelecek simdi.
    ben ve annem ayni anda: yok ednan'in bu durumu cakmasi icin en az 15 bolum gecmeli.
    ednan ve bolumlerin zor ilerleyisi hakkindaki en halk tipi tespittir bu kanimca.
  • bu bölümün senarist ve yönetmenlerini fırat'a havale ediyorum (bkz: bölüme bak bokum gibi) hele son sahne hepten poktandı reklamdan sonra matmazelle adnan sadece bakıştılar lan... gerçi bunu çok yapıyolar ama bu bölüm özellikle koydu o reklam kısmını beklemek.
  • "ben bir beşir'e bakayım..."

    canlar nasılsınız? yine zor bir hafta geçirdim, hayat beni sınıyor lan. yine de yemedim, içmedim, şartları zorladım ve sizlerleyim. sözü uzatmadan yorumu yine kendime bırakıyorum:

    -"bu işler böyledir, işin içindeyken ne kadar battığını bilemezsin."
    halis anadolu erkeğimiz kemal, çilingir sofrasında zengin maşalığı yapmaktan şikayetçi... vay canına ne sahiplenici erkek değil mi? madem bu kadar meraklısınız bütün kötülükleri ardınızda bırakıp, katya'nın ukranya'daki kızını da alıp, tertemiz bir hayata sıfırdan başlamaya; sembolik de olsa bi hamama gidin de kırk su dökünüp tövbe edin.
    anam bi de diyor ki "ne önal, ne ziyagil; kendi işimize bakacağuk..." e biz hep öyleyiz. sizi de bekleriz.
    katiye biri sahiplensin beni, kurtarsın bu riyakar pavyonumsu hayattan diye dört gözle beklermiş, hemen sazan gibi atladı. bence bunlar erdi muradına ve diziden şutlandılar. bundan sonra kemal bakkal dükyanı mı açar, kebapçı mı orası bilinmez; istanbul-ukrayna arası, evli, mutlu, çocuklu bir hayat süreceğler ve artık o iğrenç, o pislik, o aşşağılık geçmişi acı tebessümlerle hatırlıyacağlar. müstakbel oğullarının adı beşir, kızlarının adı nihal olacek. katiye şahadet getirecek müslüman olup kadriye ismini alacak... öpüyorum sizi katiye ve kemal çifti.

    -oha yalana gel; behlül beşir'in raporlarının olduğu cd'yi doktora götürecekmiş. nihal de bunu yedi. bu beşir'in cd'leri diziye damgasını vurdu anasını satayım. raporlarda tekrar bulunmayacak ne hint kumaşı var diye soran yok. alt tarafı ciğer filmidir işte. gören de hadron çarpıştırıcısı deneyi sonuçları sanacak.

    -"peyker ile ayrıldığına pişman oldun mu?"
    yok bebeğim bi alt modeline geçti hemen biliyorsun, aslında bilmiyorsun. behlül bu, konumuz behlül. bi çaktığına bir daha çakar mı? kendi de cevapladı zaten. evlenmekten bahsetmedi bile, o iğrenç, kaşar, rokfor tipli kokuşmuş karılarla bir de evlenmeyi mi düşünecekti. yok artık. istanbul'un hatta cümle galaksinin tek temiz kalmış, ellenmemiş kızı sensin nihal. sen de normal olarak galaksinin ennnn erkeği behlül'ün hakkısın.

    -bülü; neden sevindin bu kadar ablanla behlül'ün barışmasına bebeem? "olley barıştılar..." şu bülent kadar basit bir dünyam olsa ya benim de; evde kıyamet kopmuş, ablan kırk yıllık dadına siktiri çekmiş, sen siktiredilmek üzeresin, hizmetçiler kaçmış, beşir gebermeye dakikalar sayıyor, yine ablan tam 20 saniye önce hayvan gibi çığırmak suretiyle evdeki herkesi sıradan geçirmiş, baban leyla, üvey anan ondan leyla... sen hala olley'desin, "çak yapmak"tasın.

    -matmazel zenginliğe çok fena alışmış. başından kötü bir olay mı geçti, hemen duş al, hemen banyo yap. o suyun akışıyla dertlerin sıkıntıların da akacağ çünkü. hayatınız sembolik lan sizin.
    beşir de hemen anladı "beni suçluyorsunuz" diyerek. vay babam nasıl anladın şıpadanak? matmoş 80 bölüm sonra yuttuğu sopayı hazmetmiş olacak ki o asil duruşundan eser bırakmadı. hemen nihal'i çekiştirmeceler, ağlamalar, makyajsız takılmacalar, adnan'a yokum dedirtmeceler....

    -daha önce söylemiştim, bana fırsat vermediler bihtoş atladı hemen; "çiftlikten hatırlıyorum ben bu sahneyi" diye.
    anıra anıra ağladın, herkesi kovdun, bağırdın çağırdın, hülya koçyiğit gibi kendini yataklara attın, herkeslere suç isnat ettin, 30 saniye geçmedi behlül'ün elinde süt dökmüş kedi gibi "hatalıyım :/ "diyerek indin salona... sana her şey müstehak yavrum. şu hayatta başına gelmiş gelecek tüm belalara senin bu mallığın sebebiyet kimseyi suçlama.

    -behlül sünnetliymiş. oh bi rahatladık.

    -l.a'daki mekanı öyle bir anlatmak ki geronimo kadıköy'de şube açıyor sanmak. yeni mekanımıza da bekleriz los angeles'da. şaka mısın?

    -sağlığa, mutluluğa, başlangıçlara..."
    aynur'un sesine ne oldu, helyum yutmuş gibi?
    melih bey'in takımı yeni sezonda yeni transferleriyle gündemde olacak mı acep bilinmez; hilmi'nin bu takımdan öç alacağım derken kendini bitirmiş olmasına da kafayı takmış vaziyetteyim. en başta paranı, karını, çocuğunu, itibarını kaybettin bunların gerçek yüzünü ortaya çıkaracağım diye ya, ne olacak yani gerçek yüzlerini ortaya çıkaracaksın da? "bilemedik hilmi al sana istanbul'un altın anahtarı" mı diyecekler? devlet üstün hizmet madalyası mı takacaklar?
    bir "gerçek yüz ortaya çıkarmak" bu kadar maliyetli oluyorsa çıkarmayıver. koskoca işadamısın fizibilite diye bir şey de mi duymadın? masraf o biçim, kar desen bi bok yok. bu nasıl holdingçilik?

    -koca 2 sene iki tam sinema filmi seyretmeyen z.giller iki haftadır evlilik videosu seyretmeye doyamadılar. bence siz de artık herkes gibisiniz. ne sığ insanlarmışsınız be.

    -adnan'ın flashback hafızasının behlül'ün bihter'e yazdığı notu da ezberden hatırlayacak kadar çöp dolu olması? kimden işkillense "hoooow, bunu nasıl düşünürsün; çok üzüldüm, çok örselendim, morallerim down oldu" diye tepesine çıkmış vakti zamanında bu garibim de özür dilemelere doyamamış.

    -"ben ne hale geldim"
    ya şu soruyu şimdi mi soruyorsun taklım? dönüp de kendine bakmak şimdi mi aklına geldi? salak. bu beşir'in başına gidip vicdan muhasebesi yapma trendi de aldı başını gitti. beşir'in odasına gitmeden vicdan muhasebesi olmuyor. biz n'apalım? iç sesimizi dinlemek için ardiyede eceli gelmiş şoför parçası mı besleyelim her an?

    -"seni de zehirlediler değil mi?"
    dünyaya nihal'in gözlerinden bakmak istiyorum ya, ne güzel hacı. bi benim bildiğim, benim hissettiğim, benim düşündüğüm doğru, bir ben iyiyim; geri kalan piçin önde gideni, kötü, zehirli... bu nasıl bir bakış açısı ya? üç gram empati lan.
    bu arada empoze he mi? hem de bakışlarıynan... matmazel bakışlarıyla empoze ertme gücüne sahipse neden sana mürebbiyelik ediyor ki? babana edeydi o empozeyi zamanında.

    -"birkaç sene önce daha mı mutluyduk?" vallahi biz mutluyduk büyükbaş ziyagil. yoktu o zaman aşk-ı memnu, dert sahibi değildik en azından. şiştik ayol.

    -bihtoş'un bu rahatlığı sırf biz gerilelim diye zahir. anam ne rahat karı. yaldır yaldır behlül'ün odaya dalmalar, öpmeler falan. behlül de hayır demiyo farkındaysan, "öpsün kardır" diyo. istemem alt dudağıma koy.

    -"ayaklarında riva'daki evin topraklı yolunun çamurları vardı."
    ney? neeey? hoş geldin csi sarıyer. adnan'ın ayakkaplarındaki çamurun kriminal incelemesini mi yaptın bir bakışla be anam? bi yandan da anlıyoruz ki adnan'ın ayağının çamura bulaşma ihtimali ancak riva'da mümkün. şantiyeye falan gitmiş olamaz. sterilliğe gel. sarıyer'de çamur yok.

    -"biz sizi japonya'da sanıyorduk"
    vay babayın...

    -hiç çaktırmadınız hizmetçi ailesi matmazel'in evde olmadığını. adnan salak da o kadar değil bence. ayrıca sizin işinize yardım etsinler diye şirketten gönderilecek elemanlara kim yardım edecek? malum hizmetçinin hizmetçisi teorisi.

    -"adnan iz peşinde"

    -1945, behlül ile aynı anda mezun olacak galiba canlarım. bana kaderimin bir oyunu mu bu? behlül çıkışı aldı. bi kere genel olarak öğrenci işlerindeki eleman öyle tebrikler falan diye uğurlamaz adamı. hiç mi öğrenci işleri görmediniz? bizimkisi süper o ayrı.

    -"nihal'in mutluğu" da neymiş arkadaş? dünya barışından mühim memnoş evreninde. "herkes kendine iş edindi benim iyiliğimi " dediği kadar var yani. ölsek gebersek bunlar yağmurlu havada bi damla su vermezler bize. "nihal mutlu olacak mı bakalım senin o suyu almandan" derler. hay nihal'in mutluğuna kafam girsin. hayatınız kaydı lan angut sürüsü.

    -firdo evlilik sözleşmesine, hassas dengeleri bihter yüzünden bozulduğu için, imza atmak zorunda kaldı. firdo canımsın, idolümsün ama açık konuşacağım; anam yaşın olmuş 60 küsür, bu yaştan sonra gelecek paranın içine ederim ben. neticede çetin'nin burnuna halkayı takacan mı ona bak. amaç paranın kendisi değil de o paranın sana yaşatacağı hayat değil mi gülüm? sahipsin işte ona. tapusu sende olsa kaç yaza? çetin seni alır, golf oynatır, ıstakoz yedirir, elmasa boğar; venedik, roma bütün klişe şehirleri ister özel yatla, ister özel uçakla gezdirir... e daha ne? vergi rekortmeni mi olmak hedefin bu yaştan sonra? 10-15 seneye bunarsın zati. biz grupie'lerin bakarız sana huzurevinde.

    -çetin firdo'dan vazgeçip aynur'u almasın lan? aynur bir anda kendini doğaya verecek, onu istanbul'a bağlayan bir şey yokmuş ya... çetin firdevs'i bıraksın seni alsın de mi? yılaaan. sarı çiyan seni.

    -aha dabanca, aha bi daha, bacaklara mı bakayım, tabancaya mı bilemedim.

    -bihto lafla uslanmıyorsa hakkı tekdir, tekdirden anlamıyorsa hakkı kötektir. karı hayal dünyasında yaşıyor la. beh&nih çiftini ilk öpüşürken gördüğünde şalteri indirmişti zaten daha da o kafada. yatırsanıza şunu bir akıl hastanesine resmen obsesif kompulsif.
    ayrıca beren saat sen kocaman bir çılgınsın. o nihal'e psikopat bakışlarla "çok güzel şeyler olacak" tarzı dalgası neydi öyle, bayıldım.

    -nihal egosu koskoca interneti bile kendine mal etmeyi başardı. "internet'te bizimle ilgili bişi mi var?" internet sizin üzerinize kuruldu yavrum. he var sizinle ilgili bişi cnn altyazı geçmiş.

    -"hilmi önal yine bir şeyler karıştırıyor değil mi?" gören de koskoca adam değil evin afacan çocuğu zannedecek. ah pis, alçak, lavuk, yine bir şeyler karıştıryor toraman şey, apalak...
    hilmi'ye hiç yoksa 28793 kere alçak dendi lan. bence hilmi önal ile alçaklık müessesesi kurumsallaşsın. "hilmi önal alçaklık meslek yüksek okulu" mesela. kaydolmazsam adam değilim.

    -zengin kızı almak ne zor değil mi? karıyı ağız tadıyla bir üzemiyorsun çünkü kaynata sopa gibi tepende hep. behlül'ü sahile götürüp uzun uzun mal gibi denizi seyreden adnan patlayacak sandık. ı-ııh tık yok. yine "kızımı üzersen bik bik". hay boynuzlarınla bin yaşa. şeref ne arar la behlül'de? tavuk götü tövbe tutar mı?

    -gelinlik bence bok gibi ya neyse.

    -"bihter ne ara üzerini değiştirdi?" geyiği yapmamıza kalmadan anladık ki düğün gününe gelmişiz. oha 10 gün attı bir planla. hayır biz bu dizinin 1 saatlik zaman dilimini 3 bölümde irdelediği günleri de biliyoruz.

    -bihtop da olsa, firdo da olsa türk kadını her yerde aynı be anam. hatta kadın her yerde aynı. beyaz gelinliği gören herkese bir masumiyet çöküyor. biliyorum temsil ettiği değerler sizi bu kadar duygulandıran ama yani üzerinde bilmemkaç milyarlık tasarım elbiseyle duygulanmanı da ben anlamıyorum. gören kendinden geçiy...

    -yatta damat traşı; hell yeah. vay monaki. bu grotesk sahneler kimin başının altından çıkıyor la? ben bu behlül'ün jadde çocuğu arkadaşlarından biteviye tiskindim. bu tiki kankitoları tokat içinde bırakırım duramam. ayrıca behlül ile arkadaşken bunlar nasıl kız götüriy? ben kız olsam behlül'e veririm. hepimiz kız olsak behlül'e veririz. kızlar zaten behlül'e verirler. siz yarattınız bu canavarı bakmayın yüzüme. bölümde 40 kere adı terennüm edilen adamın bacak arasından kobra yılanı çıkması lazım gelir, beklentilerimiz yüksek.

    -sema, bihter'e "misafiriniz var" deyince hepimiz tahmin ettik ki gelen pöykür. bunlar amma yalnız lan, ki bihter de sonradan komfirme etti, kim misafir gelcek bihter'e başka?

    -pöykür ve nihat çiftine macera dolu amerika hemen kucak açtı, bir saniye tereddüt etmedi bile. oturma izni, çalışma izni, muhtemelen vatandaşlık hepsi şaaak halloldu. ev, bark, peyker'in galerisi, nihat'ın yeminli müşavirlik bürosu hepsi yağ gibi halloldu. hiç zorluk çıkarmadı yeni dünya.

    "beşir'e bi bakayım" cümlesi yüzünden sağ gözüm seyirmeye başladı ulan. kafeste maymun mübarek. gidin bakın yemini suyunu verin. "bişiiir, cınııım, tontişiiim." resmen evcil hayvan; camlı kafesi de var.

    -bihter'in peyker'e "gitme beni de yalnız koma" dediği sahne itiraf edeyim duygulandım. yapmayın senaristler, ekmeğime mani oluyorsunuz.

    -bihter'e de yazık bence. herkesler, anası dahil, sevdiceğiyle yeni dünyaya kaçıyor, yeni hayatların kapılarını açıyor; bu garibim de adnan ile tarihi köşkte başbaşa kalıyor. adnan da yenmez yani kağıt helva gibi. (behlül dondurma bu durumda; adnan'ın parası, behlül'ün seksi derken hayat ne güzeldi halbüse)

    -haaah nihal, bi de düğün videosunu izlet beşir'e artık hasetinden mi çatlar, sıkıntısından mı bilinmez; iyice ölsün, duble ölsün.

    -"sen dünyadaki bütün güzellikleri hakediyorsun"
    oldu amına koyayım biz de çıkarıp pabuçlarımızı yiyelim. daha beş küsür milyar insan var lan bu dünyada naapçak tüm tüm güzellikleri? koduğumun egoistleri.

    -beşir öleye kısmetse. şarkısı da hazır; veda... haydi yelleh. (toygar ışıklı'nın yeni albümünün aşk-ı memnu final ile aynı zamanda çıkması tesadüf müdür?)

    -herkese üzülüyorum, beşir'e üzülemiyorum. neden? çünkü önce can sonra canan. ciğerle şaka olmaz.

    -behlül'ün arkadaşları; hangi yıldayız kukuşlarım? çak yapmalar, teneke bağlamalar? gerdekte de sırtına odunla vurun bari. ne bu çılgınsal hareketler? altına audi'yi çeken sosyete olursa işte böyle rezalet sahneler ortaya çıkar. "heeeğğ hööğ" diye yarı ünlem yarı böğürtü sesler çıkarmak ve behlül'ün ardında takılmaktan başka fonksiyonuz da yok.
    "sön büttün oğlum nohaha sön büttün"den başka muhabbet de yok.
    he bitti behlül.yat da avrupa birlği fonlarıyla alındı çünkü. behlül bitikse ben aslında yoğum lan. şu diziye almadınız beni, bi kişisel şovumu yaptırtmadınız.

    -"inci" li espri yapmayacağım umutlanmayın.
    bi kere adettendir gelinlikle mezarlığa bir gidilir. bakalım gidecekler mi? (kabristan demeyeceğim umutlanmayın) adnan'ın gah ölü başında, gah ölü adayı başında "ben ne bok yedim" tadındaki monologları yüzünden delirdim artık. çükün doğrusuna gidip kızın yaşındaki kadını kendi tipine bakmaksızın karı diye alırsan başına gelecekler belliydi. geldi de. iki sezon dizi çekmenize gerek yoktu bunun için, sorsanız söylerdim ben. daha neyin hesabı kitabı? şimdi "vıt vıt" kadının mezarı başında kafasını ütüle. bari öbür tarafta rahat bırak inci'yi (ccc inci ziyagil ccc. duramadım.)

    -patlat bombayı matmazel haydi.

    -gizem'den aldığım istatistiğe göre 9'u nihal, 10'u adnan tarafından olmak üzere 33 kez "behlül" denmiş.

    -haftaya yine izmir'deyim, final yorumum gecikebilir. çemkirmeyin bana. herkesin okulu behlül'ünki kadar kolay bitmiyor. zaten benimki de "aşk-ı memnu: beşir'in laneti..." şeklinde ayağıma dolanmaya devam ediyor. benim de bir hayatım var, yorum yorum diye üzmeyin beni. zaten popülerliğim bitecek haftaya. adam olun.

    ....

    eveet son aşk-ı memnu yorumunu yazmak üzere haftaya da karşınızda olcağım canlarım. beklentilerinizi düşük tutun iyi olursa bahtınıza. zor dönemlerden geçiyorum. öptüm hepinizi tek tek.
  • bihter'e açık kartpostal:

    davşanım, pembe power rangerım, eğer sen ölürsen patosum, gladyatör sandaletlerimi giyerekten düğünü basıp "ziyagils.. tonight.. we'll play damat halayı.. in heeell!" nidaları atarak hepsini tekmeleyeceğim, nesrin'den bülent' e kadar acımadan tepikleyeceğim hepsini. lütfen ölme bitterim. mucks. beni de ağlatıcaksın :(

    "bu mezarda adnan ziyagil'in rahmetli eşleri yatıyor- ziyagil aile kabristanı(ortalarına da kendisi yatacak)"
    dünyanın en sevgi dolu dizisi, şimdi sen haftaya bitiyorsun ya, "söyle bitmesin babağğ" diye ağlamak istiyorum.

    nihalım, dadı mağduru sevgi kelebeği sibel arnam, rahmetli annen sana yıldızlardan fener çekmiyor(bunu bana biri açıklayabilir mi mesajla, ne demek bu ayol?) canım tosbağam, yuh çekiyor, yuhh:
    "yuhhh canım evladım, hatta ki o-ha. seni restorasyoncudan peydahladığım güne lanet olsun, nasıl bir salak oldun sen böyle, nasıl bir aşk sakızı. iyi ki ölmüşüm sevgili kızım, beni evlat katili yapacağdın aksi takdirde. ccc inci.. neyse"
    seni büyüten, tımar eden, her sabah 7'de kalkıp o gün konuşacağın metinleri hazırlayıp beyninin embriyon dönemden beri büyümediğini kimsenin anlamamasını sağlayan matmazel hakkında bir tek "boş zamanlarında türklüğe hakaret ediyordu baba, pis fransız 301'den yargılansın böhöhüğğ" demediğin kaldı.
    "ay firdevs anane, taam yani hz. musa'dan sonra en büyük mucizeyi gerçekleştirip beni behlül'e yamadın ama yeter artık seninle işim bitti, sen gidiceksin diye çok siviniyorum ihihi, hiçbirinizi istemiyorum, matmoyu da, seni de, beşir'i de. bim bam bom çok şükür dostlar benim de artık tapulu bir pipim varr"

    dilerim ki şaziye nihal ziyagil, ömrünün geri kalanında kazara national geographic belgeselinde bile pipi görsen "kapatın, kapatın şunu!, başıma ne geldiyse bunun uğruna sülalemi satmamdan, ölüm döşeğindeki adamı yastıkla boğmaya kalkmamdan geldi. çok acıklı anılarım var" deyu gözyaşlarına boğulursun.

    "firdevs, çekil bakıyım yoksa yine mi internette bizden bahsediyorlar, ay şu internete de gıcığım, o da bizi kıskanıyor behlülümlen, o da ölsün".
    ha canım evet, google'da "monaco prensesi" diye aratıyorum, o bile "bunu mu demek istediniz: nihal ziyagil'in düğünü, nihal ziyagil'in nişanlısı, nihal'in gerdeği" diyor vallahi.

    - "buluşumun içine tüküreyim" / interneti bulan adam, 2010.

    nihalin nişanlısı, başka bir kayda değer sıfatın olmadığı için sana böyle sesleniyorum nişanlım haznedar.
    sevgili nişanlım, okulu seninle aynı dönemde bitirmek beni inanılmaz derecede rahatsız etti, sanki "2010 bahar mezunları hangi okulda hangi bölümde olursa olsun aylağın, içgüveysinin, malın önde gidenidir, çünkü behlül'le mezun oldular ahahaha- ösym" diye bir bildiri yayınlamış gibi bir hissiyat içerisindeyim. ah benim ağanın kızına damat giden murtazagül'üm, yerinde olsam o elimi hiç yıkamaz, nihal'in "babam bunu benim boyuma göre yaptırmış ehi ehi" diye horlayarak uyuduğu yataktan ayaklarım taşarken elimi koklayıp höyküre höyküre ağlardım.

    -"amca o notta benim imzam, nüfus cüzdanımın fotokopisi, parmak izim, başka bir yerimin damgası, 2 vesikalık fotom da ekli olsaydı, notun başında "ateşli gecelerimin hayali bihter'e" bile yazıyor olsaydı, yine de farklı düşünmeliydin. acaba yeğenime ilkokulda fiş mi yazdırmışlar bu o olabilir mi deseydin, hiç beklemezdim canım amcam, boynuzlarına kurban olduğum, beni yere çalaydın da bunu demeyeydin".

    asdfghjkldfghjk ay.. tamam, amcanın durumu tüm galaksilerin malumu da, yuh oğlum yuh. insan insana açık açık godoşsun demez, dememeli. sevdiklerimize godoşsun dememeliyiz, çok ayıp.

    adnanım, benim yedi uyurların altıncısı adnanım, "bihter'le behlül.. nasıl olur?". nasıl olmasın ki adnan, behlül senin elini minik eliyle kavrayıp arkana saklanırken bihter de firdevs'in tuvaletlerine süt kusmuğu bırakıyordu, anası "hizmetçiler, uşaklar, dadılar! alın şu bebeği odamdan, odam popolin kokuyor ah migrenim" diye bağırıyordu. behlül'ün şimdi kürek kadar olmuş elleri senin yerine karını kavrıyor a adnanım, gözünün önünde yapsalar "olamaz.. durun yakın gözlüğümü takıyım" diyeceksin neredeyse. lütfen artık kabullen "tabi ya nasıl olmasın ki, ben yumurcak tv'den aldığım kızı 300 spartalı beslediğim eve getirirsem olacağı budur, kafama ediyim e mi" de, ama artık kabullen. senin için çok endişeleniyorum adnan dayı, sanki 2 sene sonra "baharın ortasında zemheriyi yaşıyor gibiyim, kafama dolu yağıyor, mutluluğu pelin'de buldum" diyecek gibi pozitif ve tatlışsın hala. lütfen holding dedesi lütfen.

    boğaza nazır acı çekenlerin şahı, süleyman efendilere güzel görüneyim diye evin içinde eyeliner ile gezen matmazel. ben olsam üşenirim beybi, ama biliyorum ki cemile'den çekiniyorsun, her yerde "matmonun eyelinersiz halini gördüm, allah seni inandırsın gözü yok gibiydi" demesinden korkuyorsun. ya da "evvet, her an olay patlayabilir ve etnan kapıma gelip beni kucaklayabilir" niyetinde misin bilemiyorum ama aranızdaki diyalog şöyle gelişseydi senaristleri ayakta alkışlardım:
    adnan- deniz hanıma söyleyin konuşarak çözmemiz gereken bir mesele var, seyahatten dönünce beni arasın..
    deniz-- dur adnan, döndüm ben, yan odaya seyahate gitmiştim, sayende hangar kadar evim var, matmazellik ne güzel! ee teklif edecek misin?
    tabi ki olmadı ve sen o made by %100 emo nihal yüzünden ağlamaya, endişelenmeye, du bakali nolcek nihal'e diye zırlamaya devam ettin. sana katya'nınki gibi bir koca lazım, gerektiğinde "yeter kadın, bi daha ziyagil dersen ağzına çarparım, rakımı doldur" diyecek biri, aksi halde akıllanmayacaksın deniz fransez.
    senden ricam, "daha fazla sessiz kalamayacağım, çıtırgül seni tikiberk'le boynuzluyor, oğlun da günden güne kuşum aydınlaşıyor, beni almadın da başına neler geldi, aptal kızına bir, sana iki, ohhh" diyerek hoplaya zıplaya mezarlıktan uzaklaşman.

    bülent, oğlum günden güne sosyetenin kuaförü kırık tarak bülent gibi bir hal alıyorsun, ne lan bu "matmazel de beni çok şaşırttı, hiç beklemezdim", "sizi dedikoducular sizi, ablama söyleyeceğim", "bihter'in yaptığını ben de yakıştıramadım, kendine zarar veriyor yani", "kız nesrin koş koş barıştılar" halleri?
    kendini topla bülent, sen ki bütün gün bir koltukta oturup evdeki kadınların halini düşünme misyonunu babandan devralacaksın, bir ziyagil bu önemli görev için daha sıkı hazırlanmalı, kendine gel meriç ziyagil..!

    bihter benim canım, lütfen giderayak hepsine patla şunların: " ne bakıyosun nesrin, ne bakıyosun? balayında trabzon'a nene ziyaretine gittin, her gece uy uy diyen bir adamla sevişiyorsun, utanmasan iki cebine iki külçe altın koyup gezicen beşi birliklerinin yanında, neyine bakıyosun allahın salağı, bu herifi 1 yıl götürdüm ben hahahyyyt" diye bağır, git beşir'e "nihal'le behlül'ün açılış müziği -sana vermezsem kime vereceğim, beşir'e mi? olacakmış sdfghjkdfghj" diyip kaç. annene "küçükken bana hiç şefkat göstermedin, şimdi nikahında beni kucağına alacaksın, kucağında oturacağım yoksa ağlarım" diye diret. herkes senden illallah etsin, "şu kadına behlülü'nü verin yeter ki sussun" desinler. biricik bihim, ölme çok ağlarım, kara çatkılar bağlarım. gel sana bir sarılayım.

    "bak telefon, bak gsm operatörü, ben yakında bu diyardan elf diyarına göçeceğim, siz de üzülün, size de böyle melül melül bakıp öhö möhö ediyorum ki siz de ağlaşın, tüm dünya beşir ölüyor diye ağlasın ve üzülsün. nihahah"
    bir an öksürüp "lütfen" dedin hemşireye, umutladım, "lütfen şu salak kıza söyler misiniz defolsun gitsin, bana gerdekte aklımda olacaksın bişirim diyip durmasın, kafasına vuracağım ha" diyeceksin zannettim, ama nerede.. "sen herşeyin en iyisine layıksın nihal, bana küçükken izlediğim emrah filmlerindeki emrah'ın yavuklusunu hatırlatıyorsun, şeker kız candy'de candy'nin cibiliyetsiz arkadaşı annie'yi de çok severdim böhöhö".

    arsen teyze, sorabilir miyim yeğeninin düğün günü ayağına uzun mevlevi çarığı giymenin özel bir anlamı var mı? düğünün ortasında sema etmeye mi başlayacaksın çılgınca, düğün hediyen bu mu? sen de haklısın, o ebatla pastadan çıkman için baya kallavi bir pasta gerekiyor, ne diyebilirim?

    peyker'in kaynanası, boşanır boşanmaz soluğu çetin'in oval ofisinde alan aynur. sesin bunca zaman hilmi'ye "bak hölmü çök hoyotomozdan" diye çemkirmek için öyle tron tron çıkıyordu sanırım, baktım ki boşanınca bir neşe karaböcek tınısına kavuşmuş. sen de "göcek nemliydi çok bastı, hava alıyım dedim" diye 3 vakte kadar peyker'in los angeles'ına yerleşmezsen ben de bu toprağın anaları hakkında bir şey bilmiyorum, hah.

    aşk-ı memnu, perşembe gecesi nasa'dan çağırsalar gitmeyeceğim dizi, şimdi sen bitiyorsun ve ben çok mutsuzum, nihal yok bihter yok firdevs yok, ne var hı? türkiye senden sonra çok değişti, artık birbirimize bağırmıyoruz, "bak cnm hayatını kaydırırım, mersi" bakışları atıyoruz, hepimiz ziyagiliz!
  • adnan bey'in kendi edip kendi bulduğu karma dizidir. kendi de itiraf etti; zamanında kızlara, kadınlara yaptığı bütün terbiyesizliklerini, ahlaksızlıklarını kısaca piçliklerini hoş gören, olur olur gençlik tabi diye geçiştiren, onu uyarmayı aklından bile geçirmeyen adnan sonunda bu adamın bu öğütülmeyen davranışları yüzünden hem karısından, hem kızından olur. ruhun şad olsun halit ziya uşaklıgil. sadece motamot belgesel seyredince hayattan bir şeyler çıkarabilenler için zor bir ders, seçmesinler.
hesabın var mı? giriş yap