• erkek halimle gözlerimin dolu dolu olmasina neden olan en güzel bişeydir.
    kipir kipirim...
    daha 7,5 ay varmiş ama ne alsam..
    deloloy deloloy deloloy!!!

    o değil de
    allah dünyadaki tüm çocuklara sağlik ve mutluluk versin.
  • askerliğin psikolojik olark en zor dönemi olan, acemiliğin ilk günlerinde alınan telefonla başlar her şey. o keşmekeşin içinde "ulan biz de insan mıyız a.q. bu nasıl bir yaşam tarzı? bunlar nasıl tipler? nereye geldik?" diye düşünürken telefonda annenin "oğlum yengen hamile" demesiyle birdenbire her şey kafandan silinir. kısa bir süreliğine de olsa yeniden insan olduğunu hatırlar, dönüşte yapmayı hayal ettiğin şeylere oyuncaklar almayı da eklersin.

    doğduğu ilk gün onun o minicik suratına bakarken yanaklarından süzülen yaşların üzerinden beş sene geçmiştir. ama o gün hala dün gibi aklındadır.

    doğduğu günden beri düzgün yemek yemediği için onu korkutarak yemek yedirme görevi bana verilmiştir. yemek yerken her mızmızlandığında "bak amcan kızıyo. kız bakim amcası" taleplerinin üzerine kah parmak sallayarak kah kaş çatarak küçümen korkutulmuş ve genelinde başarılı olunarak yemek yedirilmiştir. fakat bu sorumluluğun altına girerek ne büyük hata yaptığımı ancak el kadar çocuğun yeni yeni konuşmaya başladığı dönemde ilk komplike cümlesine muhatap olduğum şu konuşmayla fark edebildim:

    a.t.g. : (kaş çatarak) hmmmm bak kızıcam ama aç bakim ağzını. bitecek o tabak.
    küçümen: (korku-hayal kırıklığı karışık yüz ifadesiyle) ben seni hiç sevmiyorum. sen bana hep kızıyosun. (omuzlarını kaldırarak) öyle olsun... ("s"ler patlaktır bu arada)

    o anda küçücük çocuğun gözündeki amca imajını ne hale getirdiğimi fark ederek o günden sonra sürekli oyuncaklar sürprizler bilmemneyle çocuğun gönlünü almaya çalıştıysam da başarılı olamadım maalesef. hala benden çekinir yavrucak. doktor iğne falan diye korkutsaydınız lan bari.

    amca olmak, yeğeninin senden nefret de etse yine de onun sağlığı, iyiliği için uğraşmaktır.
  • iki kardeşiz biz. hani başka kardeşimiz olsa belki onda da yaşardık bu duyguyu o yüzden dedim. anlıcanız siz abinize, o da size muhtaç bu duyguyu yaşamak için. böyle başladı bizim hikayemizde. küçükken hava soğuk diye sobanın olduğu odada aynı yatakta yatmalar, içerden gelen televizyon sesinden içinin geçmesi ve izleyememek, hiçbir zaman izlemeye fırsat bulamadığın parliament pazar gecesi sineması, pazar banyosu sonrasında ailecek izlenen bizimkiler dizisi filan...

    buraya kadar her şey sanırım bir çoğumuzun yaşadığı olaylar. sonra büyüme evreleri, fikir ayrılıkları, ara sıra yaşanan kavgalar, abinin üniversiteye başlaması, sizin bir yaz tatilinde onun yanına gidip yaşadığı hayatına özenmeniz falan filan. devam ediyor farkındaysanız hikaye. yine sizinkine benzer tarzda.

    sonra onun askerlik dönemi başlıyor. gidiyor paşa paşa yapıyor askerliğini. bu süreçte yaşadığı sıkıntıları filan bir siz biliyorsunuz. aileden gizlemeye çalışıyor, birlikte göğüs geriyorsunuz hiç gocunmadan. daha bi sağlam oluyor o zaman bütün yaşananlar. bir nevi sırt sırta verme durumu. kaya gibi sağlamlaşmaya başlıyor bütün ilişkiniz. abi lan! haybe değil yani...

    sonra o evlilik hazırlıklarına başlıyor; heyecan tavan yapmış tabi. nişan, düğün derken soğuk odada daha sıcak olsun diye aynı yatakta yattığınız abiniz evlenmiş gitmiş bile. ulan diyorsunuz; "demek ki böyleymiş abinin evlenmesi.."

    mutlu bir yuvanın gözünde parlayan ışığını görüyorsunuz abinizde. bakıyorsunuz göbek filan yapmaya başlamış. evililk yaramış yani. sonrasında baskılar başlıyor tabi; "torun isteriz" gibilerinden. onlarda olayın farkında; lakin pek aceleci değiller bu mihvalde.

    sonra sizin maceranız başlıyor hayatta. üniversite, master filan derken askerlik başlıyor. birliğe teslim olduğunuz gün abinizi arıyorsunuz ve telefonu elinizden yengeniz kapıyor; "hadi gözün aydın amca olacaksın!"..

    o askerlik öyle bir bitiyor ki anlamıyorsunuz bile. geliyorsunuz sonra, giderken incecik olan yengenizin karnı nerdeyse burnunda. heyecan tavan yapmış, deli gibi gülümsüyor millet. bebek geliyor öle basit iş değil. hele de ilk bebek olunca, dede için babanne için bambaşka bir duygu. annenin doğacak torunu için ördüğü o küçük şeyler, aldığı minicik elbiseler filan. kıskanıyorsunuz içten içe. diyorsunuz; "bana yaptın mı bunlardan doğru söle?" cevap her zaman aynı tabi; "o benim ilk torumun karışma sen..!"

    doğum yaklaştıkça artıyor heyecanınız. artık arabanın bagajında valizi bile hazır bekletiyor sizinkiler. ha geldi ha gelecek hesabı. sonra bir sabah abiniz arıyor, sesi hafif ağlamaklı. ne oldu diyorsunuz! ne oldu..

    abiniz hıçkırarak söylüyor bu kez; "amca oldun.."

    10-15 saniye sessiz kalıyorsunuz. aklınıza abinize ilk sarıldığınız gün geliyor, ilk kavga ettiğiniz gün. sizi amerika'ya gönderirken "dikkat et lan kendine" deyişi, her telefonda "paran var mı diye soruşu"...

    anne alıyor sonra telefonu. o da ağlamaklı. hadi gözün aydın diyorsunuz; "babanne oldun". hıçkıra hıçkıra cevap veriyor o da; "bi görsen oğlum, tombiş bişi, yanakları al al.."

    sonra aklınıza o şarkı geliyor;

    ankara'dan abim gelmiş,
    evde bir bayram havası,
    annem babam beni çok severmiş..

    böyle bir duygu işte amca olmak;

    abinin yeni doğan oğluna; kendi adını koyması da cabası...
  • yeğenin aklına her geldiğinde gözlerinin dolmasına anlam verememektir.
  • bugün itibariyle tattığım olgu. güzeldir.
  • kardeşi amacına ulaştırmış eylemdir.
  • ufaklığın küçücük bir gülüşünü görebilmek için herkesin içinde şebeğe dönmektir. kesinlikle değer.
  • bugün öğrendiğim müjdeli haber. henüz dünyaya gelmiş değil ama sonuç olarak ana karnında büyümeye devam etmekte kendisi. evet gerçekten de oldukça değişik bir his. böyle yeğen gibi değil de sanki bir evlat, bir kardeş geliyormuş gibi bir his kapladı içimi. ve bir zamanlar sokakta top koşturduğum adam büyüdü, evlendi şimdi de bir çocuk sahibi olacak inşallah. bu akşam abim, bana gelip de ''amca naber'' dediği an kendimi önce yaşlanmış hissettim ne yalan söyleyeyim. ama şoku atlattıktan sonra vay be biz de büyüdük, bir zamanlar çok uzak olan sıfatlar şimdilerde bizim için kullanılır olmuş dedim, şaşkınlıkla mutluluğu bir arada yaşadım.
  • tüm günün telaşını, stresini, o anda ne düşünceniz varsa alıp götüren anları yaşatan yeğene, yeğenlere sahip olmaktır.

    özellikle üç yaşına kadar sevimliliği ile, üç yaşından sonra da artık olayları yavaş yavaş kavrayıp cevap vermeleri ile, uğraşmalarınızla güzellik katar hayatınıza...
  • 25 ocakta sabah saat 04:44 de edindiğim ünvandır. 2 şubat'da beklediğimiz tospa süpriz yapıp ani bir sancı ile aramıza katıldı. saat 02:30 da telefonum çaldı, sersem sersem ne oluyor derken abim hastaneye gelsene doğum başlıyor dedi. nasıl giyinip evden çıktığımı bilmiyorum ancak kozyatağı'ndan nişantaşı'na 15 dakikada gittiğimi anladım. doğumhane önünde filmlerde gördüğümüz telaşlı baba modunda ancak telaşlı amca olarak beklemeye başladım. koca hastanenin o sessizliğini bir anda ağlama sesleri inletmeye başladı ve ses gittikçe yakınlaştı yakınlaştı ve o eşsiz an gelmişti; tospam hemşirenin elindeki arabayla kapının önünde gözüktü. hemen hemşireye dönüp nasıl iyimi diye sordum. emin olduğum bir şey var ki yüzüne baktığım o ilk anı bir ömür boyu unutamam. tospanın hiç hatırlayamayacağı o sahne benim ömrümde unutamayacağım sahneler içinde en özel yerini aldı. ilk yıkanışını, ilk giysilerini giymesini büyük bir zevkle o kocaman camın içinde izledim ancak ağlaması sesini duymasam da kendini paralamasını görmek bile içimi parçaladı. daha aramızda oluşu 48 saat bile olmadığı halde hayatımızda bir çok şey değiştirdi. umarım hayatında hiç üzülmez, hiç hayal kırıklığı yaşamaz ve hep bizlerle birlikte mutlu mutlu yaşar. eğer bir gün bu satırları okursan, benim için çok çok özel bir yerin var bunu bil tospam. sevgiler amcan.
hesabın var mı? giriş yap