• ferhat ile şirin hikâyesinde şirin'in ablasıdır.. rivayete göre ferhat'a aşık olan mehmene banu kardeşi şirin ile ferhatı ayırıp ferhat'a kendini beğendirmek istemiştir, şehzâde hüsrev ile kardeşi şirin'in arasını yapıp ferhat'ı da kendine çekebileceğini düşünen mehmene banu emeline ulaşamayınca ferhat'ı şehre su getirmesi için dağa göndermiştir.
  • ferhad ile şirin efsanesinin nazım hikmet tarafından yazılan yorumunda, mehmene banu, susuzluktan kırılmakta olan arzen şehrinin, güzelliği dillere destan sultanıdır.

    hayatta en sevdiği insan olan kardeşi şirin' i, yakalandığı ölümcül hastalıktan kurtarmak için bir büyücüyle anlaşma yapar. kardeşinin hayatına karşılık, en değerli varlığını, eşsiz güzelliğini feda eder.

    daha sonra, şirin için yaptırılan bir köşkü görmeye gittiklerinde, bu köşkte nakış işleyen ferhad' ı görür, ve iki kardeş de ona delicesine vurulurlar.

    tabii mehmene banu aşkını açık edemezken, ancak ferhad' ı nakkaşbaşılığa yükselterek duygularını ifade edebilirken, şirin, genç şirin, güzel şirin kolayca giriverir ferhad' ın kalbine.

    dört ay sonra ferhad ile şirin köşkten kaçarlar ve mehmene banu' nun, aşka, kıskançlığa, sevgiye, fedakarlığa ve pişmanlığa dair unutulmaz bir hesaplaşmasına şahit oluruz.

    sonrasında mehmene banu, içine düştüğü bu durumu hazmedemeyerek ferhad' ı demir dağı delmeye yollar ve aslında ona hayal edebileceği en büyük ödülü, şirin' e ulaşmak için çabalama ve kendini kanıtlama hakkını vermiş olur ki, dağı delme uğraşı, daha sonra ferhad' ın hayatı anlamına gelecek ve onu halkın gözünde çok büyük bir kahraman yapacaktır.

    (bkz: ferhad ile şirin)
    (bkz: mehmene)
  • nazım hikmet ran’ın ferhad ile şirin oyunundaki kadın hükümdar ve benim için önemi büyük, meşhur tiradı…

    "vücudum hala yirmi yaşında. bacaklarım, karnım, memelerim, kollarım, boynum…(bileklerine bakar.) bileklerim beyaz güvercin yavruları gibi hala… onları tutabilir, esmer, iri ellerinle onları okşayabilir, kırabilirdin, ferhad… ferhad… yarabbi, nasıl seviyorum…yalnız bileklerimden tutması, yalnız başını memelerimin üstüne bastırması için değil… isteyen, konuşan, deliren yalnız etim değil… yüreğim, kafam, hasretim… sesini duymak… seyretmek yüzünü… yarabbi nasıl seviyorum. hele şimdi, hele şimdi… hiçbir ümit yokken artık… belki de hiçbir ümit olmadığı için… nasıl çaresizim… yüreğim cılk yara gibi… nasıl dayanabilirim bu kadar acıya… nasıl kıskanıyorum… gebereceğim. beni azgın bir köpek gibi öldürün… öldürün beni, yoksa ben onları öldüreceğim… şirin’im, bir tanem, kardeşim, öldüreceğim seni… ferhad sevgilim, ferhad, her şeyim, kanını dökeceğim senin. insanlar acıyın bana… yarabbi, aklımdan neler geçiyor… ben neler düşünüyorum? düşünmemek, düşünmemeyi bile düşünmemek… karşı duvardaki ışık ne? güneş vurmuş olacak? hiçbir şey düşünmemek, duvara vuran güneşi bile. ferhad… şirin… şirin’im, kardeşim, bir tanem ölecekti. ben kurtardım onu. ben kurtardım, ben kurtardım, ben kurtardım, ben, ben… pişman mıyım? hayır. yine o kadar güzel olsam, yine benden aynı şeyi yapmamı isteseler, şirin’in kurtulması için ben yine… pişman mıyım? karşı duvardaki ışık yayılıyor. duvarın üstünde çilek şurubu gibi… sana şerbet getireyim, sen ahududu şerbetini seversin… pişman mıyım? pişman mıyım?"
hesabın var mı? giriş yap