• türbe sahibi yatalak kişi ama ölü, mezarın kelle kısmında bi sarik, etrafta da mum,elbezi, yontulmuş kaya falan wardır; umutları parçalamış olmiymama ölü be abi... (bkz: eren), (bkz: ermis).

    ewliyadan geniş çaplı bişi dileyecek olanlar, mum yerine halojen ampülü, oksijenle çalışan el fenerini tercih ederler.
  • (bkz: evliya celebi)
  • taksimde namaz kılmanında evliye belirtisi olduğu düşünülmektedir... ne alaka ise... biri evliya diğer dallama...
  • tanrısal bir sıfat olmayıp, insanların başka insanlara iman güçleriyle alakalı vermiş olduğu bir statüdür. yani bir işi sizden daha iyi yapan birinin ustabaşı olması gibi bir şey.
  • kendisinde olağanüstü manevi güç bulunan kişi.
  • '' bulmak değil imiş bilmek, bilmek değil imiş bulmak, evliyaya gönül vermek rengine boyanmak imiş. ''
  • bir kitap okudum ve hayatım değişti diye başlamak isterdim söze ama öyle olmadı. bakkal erdem abi ile bi arkadaşına kulak misafiri oldum ve hayatım öyle değişti maalesef.

    erdem abi anlatıyordu heyecanlı bir biçimde arkadaşına. başka bir arkadaşından bahsediyordu, kendisi gibi bakkal olan. işte o arkadaşı yıllar önce arabasıyla giderken yolda, yaşlı bir adamı almış arabasına. zavallı bir adamcağızmış, istediği yere bırakmayı teklif etmiş adama. kabul etmemiş adam, çok sağol evladım, gittiğin yerde inerim demiş. bakkalın önüne gelip inmişler arabadan. erdem abinin arkadaşı hemen iceri koşup yiyecek bir şeyler hazırlatmış çırağına. kapının önünde duran yaşlı adama vermiş. adamın gözleri dolmuş. yanına içecek getirmek için içeri girip çıktığında ise yaşlı adam yokmuş. sağa sola koşmuş, etrafa bakınmış ama görememiş. uçmuş sanki adam.

    iki gün sonra bakkalın işleri öyle bir açılmış ki. sanki yurdun dört bir yanından insanlar gelmeye başlamış bu mahalle bakkalına. bakkal of dreams olmuş anasını satayım. iki ay içinde ihya olmuş resmen. yeni işlere girmeye başlamış, neye elini atsa altın oluyormuş. her gecen gün daha zengin olmuş ve şu anda çok ama çok varlıklı bir adammış. işte o yaşlı adamın evliya olmasından kaynaklanmış bunlar. ona yardım edince allah yürü ya kulum demiş.

    ben bunlar anlatılırken elimdeki ekmeğin burnunu kemiren sekiz yaşında bir çocuktum. hiç aklımdan çıkmadı o yaşlı adam. hayatım boyunca yolda kimi görsem arabama aldım. eğer yaşlı bir amcaya denk gelirsem zor kullandığım bile oldu. bin lan şu arabaya diye tekmelemek zorunda kaldım bazı amcaları. zorla dükkana getirip çelik dübel falan veriyodum ellerine bi sürü. benim işimle ilgisi olan malzemeler de bunlar ne yapayım. sonra içeri gidip geri dışarı çıkıyordum, dübele katık etsin diye hilti ucu getiriyordum. her defasında orada oluyordu gerizekalı amca. elindeki dübellere bakıyordu mal mal. uçmuyordu maalesef. en sonunda hadi dükkanın önünü kapama amca diye kovalamak zorunda kalıyordum. sadece bir keresinde, bir amca erik vermişti bana. gördüğüm tek hayır odur. onda da motoru bozdum gerçi, sabaha kadar çıkamadım heladan.

    canım evliya amcam çık karşıma ne olur, bana da yürü ya kulum desin allah. şerrrefsiz amca, yavuşak amca.
  • allah'ın sevdiği kul manasını taşır.sanıldığı gibi bir sanduka,sarıktan ibaret değildir evliyalık.allah'ın seçtiği kullarına ihsan eylediği bir haldir.şeyhlik gibi babadan oğula,amcadan yeğene kalan bir makam da değildir.bu mertebeye ihsan olunan kişi,allah'ın verdiği kerametli hallerle donatılır.tayy-i zeman (bulunduğu zamandan hariç olma,geçmişe ve geleceğe seyyahlık etme),tayyi mekan (aynı anda farklı mekanlarda bulunma,çok uzun mesafeleri göz açıp kapatıncaya kadar kat etme) bunlardan bazılarıdır.
hesabın var mı? giriş yap